Temmuz 31, 2020 19:37 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden ismi şeriflerden bu hafta, yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan zillette düşüren اَلْخَافِضُ  el-Hâfıd (Hafız) ve yükselten ve yücelten anlamında olan اَلرَّافِعُ er-Râfi’ ismi şerifleri ele alacağız.

Bilindiği üzere Esma-ül Hüsnâ’ların bir çokları arasında farklılıklar vardır ve her birinin kendine has etkileri vardır. Fakat bazı ismi şerifler bir birine tamamen ters anlamda özellikler taşırlar. Örneğin dilediğine darlık veren el-Kâbıd ve dilediğine bolluk veren el-Bâsıt gibi. Bu ismi şeriflere “mütekabil” denir. Bugün mütekabil olan diğer iki ismi şerifi, yani Râfi ve Hâfıd hakkında konuşacağız.

Hâfıd kelimesinin etimoloji açıdan kökü, aşağı indirmek, kırmak, alçak ve alçaltmak anlamında olan “hıfd” iken, Râfi’nin kökü ise yukarı kaldırmak, yükseltmek, yüceltmek anlamındaki “rifâ”dir. Genelde hıfd, nefis, şeytan ve günah ehli hakkında kullanılırken, rifâ ise müminler, hukuk ve saygı sahibi insanlar hakkında kullanılır. Kur'an-ı Kerim’de hıfd kelimesinin tabirlerinden biri, anne ve babaya karşı mütevazi olmak ve onlara karşı boyun eğmektir. Zira evlatlar ebeveynlerine karşı kendilerini küçültmek ve konumlarını alçaltmak ve böylece onların konumunu yükseltmekle mükelleftirler. Nitekim İsrâ suresinin 24. Ayeti de bu konuya işaretle şöyle buyuruyor:

وَ اخْفِضْ لَهُما جَناحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ

Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir …

Yüce Allah, Hâfıd ismi şerifi ile kendini büyük gören, kibirli olan, bencil ve kendini beğenmiş olanları ya da cebbar olup başkaldıran ve isyan edenleri zelil ederek alçaltır. Bu yüzden müminlere, birbirine karşılık olarak mağrur olmamaları ve mütevazi olmalarını emreder; böylece birbirine karşı sevgi besler ve hataları affederler.

Tüm Müslümanların önderi ve mükemmel bir insan örneği olan hz. Muhammed’e -saa- alçak gönüllü ve mütevazi olmasına emreden yüce Allah böylece diğerlerinin de dikkatini bu önemli konuya çekmiş oluyor. Kur'an-ı Kerim, Şuarâ suresinin 215. Ayetinde Rasûlüllah’a -saa- hitaben şöyle buyuruyor:

وَ اخْفِضْ جَناحَکَ لِمَنِ اتَّبَعَکَ مِنَ الْمُوْمِنِینَ

Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.

Burada kanatları indirmekten maksat, mütevazi ve alçak gönüllü olmaktır.

Yüce Allah, kıyamet olayından “Hâfıd ve Râfi” isimleri ile yâd ediyor. O günde yüce Allah bazılarını Hâfıd ismi şerifi ile cehennemin alçaltan ateşine yönlendirirken diğer grubu da Râfi adı ile cennete götürür. Vâkı’a suresinin ilk ayetlerinde şöyle okuyoruz:

إِذَا وَقَعَتِ ٱلۡوَاقِعَةُ/ لَیۡسَ لِوَقۡعَتِهَا کَاذِبَةٌ/ خَافِضَةٞ رَّافِعَةٌ

Büyük olay gerçekleştiği zaman; Artık onun vukuunu yalan sayacak kimse kalmayacaktır. O, alçaltır, yükseltir.

Allah Teâlâ mütekkebirleri, zalimleri ve cebbarları, Hâfıd ismi şerifi ile kendi rahmetinden uzaklaştırarak alçaltır. Eğer yüce Allah birinin şanını alçaltmak ve zelil etmek isterse kimse bu ilahi emre karşı çıkıp engelleyemez ve o kişinin şanını arttıramaz. Tabi ki bir çok konuda bu alçaltma ve zelil etmek ise kişinin işlediği zulüm ve kibrindendir. Nitekim Cenabi Hak “İblis’e” şan ve yüce konum vermişti fakat Adem’e secde etmeyip kibre kapılarak yüce Allah’ın emrini yerine getirmeyip “Beni ateşten ve onu (Adem’i) balçıktan yarattın. Ben ondan üstünüm” dedi. Yüce Allah da işte bu kibir ve isyan nedeni ile İblis’i kendi rahmetinden mahrum bıraktı ve İblis kendi konumunu kaybederek rezil oldu.

Rezil olmanın bir diğer örneği ise Mekke müşriklerinin liderleri idi. Onlar Kureyş’in büyükleri olarak halk arasında şan ve yüksek konuma sahiptiler. Rasûlüllah -saa- şan ve konumlarını yükseltmek için onlardan Allah’a iman etmelerini istedi fakat Kureyş büyükleri Rasûlüllah’ın -saa- davetini reddettiler. Böylece yüce Allah onların şan ve konumlarını alçaltarak onlara rezil olmayı tattırdı.

Allah Teâlâ, Râfi ismi şerifi ile gökleri hiçbir sütuna dayandırmadan yükseltmiş, bulutları göklere yükseltmiş, kuşları sonsuz semada uçurtmuş, evliya ve salih insanların konumunu dünyada yükseltmiştir, öyle ki gönüller onlara karşı mütevazi olur ve onlara saygı duyarak onları görmeyi arzular. En’âm suresinin 165. Ayeti şöyle buyuruyor:

وَهُوَ الَّذِی جَعَلَکُمْ خَلَائِفَ الْأَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَکُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِیبْلُوَکُمْ فِی مَا آتَاکُمْ

O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır…

Hiç şüphesiz yüce Allah, yoksullar ve fakirlere kibirli olan ve zenginliği ile övünenlerin konumunu yükseltmez.

Râfi olan yüce Allah, iyi ameli yükseltir ve onu kabul eder, insanın Allah’ı gözetmeksizin yaptığı çalışmayı alçaltır ve değersiz kılar zira yüce Allah paktır ve iyi ve temiz amelden başkasını kabul etmez. Kur'an-ı Kerim bu konuda Fâtır suresinin 10. Ayetinin bir bölümünde şöyle buyuruyor:

اِلَیْهِ یَصْعَدُ الْکَلِمُ الطَّیِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِـحُ یَرْفَعُهُۜ

… Güzel sözler O’na yükselir; rızâsına uygun iş ve davranışları da O yüceltir…

Ancak yüce Allah ona Tevfik vererek tasdik edip ona yardım ederek onu doğru yola yönlendiren kişi şeref ve yüksek makama erişebilir. Böyle birinin kalbi Allah ile birliktedir ve dili ise Allah nimetlerine şükreden, duaları ve yakarışları arşa yükselen, feryatları ise Allah’ın rızası içindir.

Bu yüzden yüce Allah Rasûlüllah’ı anmak ve hatırlamanın insana yüksek şan ve konum bağışlayacağını belirtiyor. Hz. Muhammed -saa- Allah’ın en iyi ve seçkin mahluku olarak insanları her zaman Allah’a davet ederken onları iyi amellere davet ediyor. Yüce Allah İnşirâh suresinde şöyle buyuruyor:

أَلَمْ نَشْرَحْ لَکَ صَدْرَکَ/  وَوَضَعْنَا عَنکَ وِزْرَکَ / الَّذِی أَنقَضَ ظَهْرَکَ / وَرَفَعْنَا لَکَ ذِکْرَکَ

Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükseltmedik mi?

Rasûlüllah’tan -saa- şöyle rivayet ediliyor:

“Cebrail benim yanıma geldi ve şöyle dedi: yüce Allah’ın şöyle buyurdu: Senin adını nasıl yücelttiğimizi biliyor musun? Rasûlüllah -saa- şöyle buyurdu: Allah daha iyi bilir. Cebrail şöyle arz etti: Allah şöyle buyuruyor: o zaman ki (namaz, ezan, ikame, şehadet) anıldığında sen de benimle beraber anılıyorsun.”

Aslında yüce Allah kullarından kimi isterse kendi fazl ve rahmeti ile yüceltir. Kim Allah için günahtan uzak kalır iyi işlere yönelirse Allah da onu yüceltir.

Hâfıd ve Râfi ismi şerifleri tıpkı bir tartının iki kefesi gibidir öyle ki mümin kullar onların yardımı ile iyilik kefeyi kendi yararına yükleyebilir ve kendi zararına olan kötülük kefeyi boşaltabilir. Yani nerede Hakk’ı görürlerse ona yardım edip batılı görünce ondan uzak kalsınlar; rezil olmamak için Allah düşmanları ile düşman olup, Allah’ın dostları ile sevgi ve zafer bağları kurarsa iyilik kefesi zenginleşir.

Râfi ismi şerif, kimin kalbinde tecelli ederse kendisine değer ve kıymet kazandırır ve yüceltir; Allah’a rafet ve azamet kazandıran her şey onu da yüceltir.

Unutulmaması gereken konu ise mümin insanın her şeyden önce kendisi ve Allah’tan başka her şeyi, alçak ve ilahi dergaha muhtaç görmesidir; böylece Râfi ismi şerif tecelli ederek ona yücelik ve büyüklük kazandırır.  

Değerli dinleyiciler bugünkü sohbetimizi, sizler için Sahifey-i Seccadiye’den seçtiğimiz bir dua ile noktalıyoruz:

« إِلَهِی إِنْ رَفَعْتَنِی فَمَنْ ذَا الَّذِی یَضَعُنِی وَ إِنْ وَضَعْتَنِی فَمَنْ ذَا الَّذِی یَرْفَعُنِی‏ وَ إِنْ أَکْرَمْتَنِی فَمَنْ ذَا الَّذِی یُهِینُنِی وَ إِنْ أَهَنْتَنِی فَمَنْ ذَا الَّذِی یُکْرِمُنِی وَ إِنْ عَذَّبْتَنِی فَمَنْ ذَا الَّذِی یَرْحَمُنِی‏ ... قَدْ عَلِمْتُ أَنَّهُ لَیْسَ فِی حُکْمِکَ ظُلْمٌ وَ لاَ فِی نَقِمَتِکَ عَجَلَةٌ وَ إِنَّمَا یَعْجَلُ مَنْ یَخَافُ الْفَوْتَ وَ إِنَّمَا یَحْتَاجُ إِلَى الظُّلْمِ الضَّعِیفُ وَ قَدْ تَعَالَیْتَ - یَا إِلَهِی - عَنْ ذَلِکَ عُلُوّاً کَبِیراً

Allah’ım, eğer Sen beni yüceltecek olursan, artık kim beni alçaltabilir?! Ve eğer Sen beni alçaltacak olursan, artık kim beni yüceltebilir?!

Eğer sen bana değer verecek olursan, artık kim beni hor kılabilir?! Ve eğer Sen beni hor kılacak olursan, artık kim bana değer verebilir?!

Eğer Sen bana azap edecek olursan, artık kim bana acır?! Eğer Sen beni yok edecek olursan, artık kim Sana engel olabilir, kim Seni sorgulayabilir?!

Ne var ki, senin hükmünde zulüm olmadığını, öç almakta acele etmediğini biliyorum. Çünkü, ancak elinden çıkacağından korkan acele eder; güçsüz olan zulme ihtiyaç duyar. Sen ise, ey Allah’ım, bundan çok çok yücesin./012