Esma-ül Hüsna – 30
Bilindiği üzere Esma-ül Hüsnâ, yüce Allah’ı tanımak için en iyi yoldur. Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri yapan, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan el-Latîf لطیف ile tanışacağız.
Kur'an-ı Kerim’de defalarca geçen Latîf ismi şerifinin çeşitli anlamları vardır. Arap edebiyatında bir şeyin Latîf olduğu söylenince o şeyin hem küçük ve hem narin olduğu anlamındadır. Bu isim eşya hakkında kullanıldığında ağıra karşı hafif anlamındadır ve bir hareket hakkında kullanıldığında ise o hareketin küçük ve geçici olduğu anlamında olacaktır. Bazen de ruh gibi maddi olmayan varlıklar için kullanılır. Fakat Hak Teâlâ hakkında kullanılınca düşünceye sığmayacak zarafet kast ediliyor öyle ki hiçbir kelime ile tanımlanamaz.
Ehlibeyt imamlarından hz. İmam Rıza -as- yüce Allah’ın özelliklerini anlattığı uzun bir hadiste şöyle buyuruyor: Ve fakat Latîf olması, az, zarif veya küçük olması anlamında değil, onun her şeyin içinde ve özünde olması ve onun algısına ulaşmanın imkansız olmasıdır; öyle ki “bu konunun latif olması benim algımın üstündedir” veya “falanca davranış ve konuşmasında latiftir” dediğinde aklın onu anlamakta aciz kaldığı, konunun insanın hayaline sığmayacak kadar derin ve ince olmasıdır; yüce Allah’ın Latîf olması da böyledir ki hiçbir sınır ile anlaşılmaz ve hiçbir tanımla kısıtlanamaz…”
Kur'an-ı Kerim’in En’am suresinin 103. Ayetinde de şöyle okkuyourz:
لا تُدْرِکُهُ الْأَبْصارُ وَ هُوَ یُدْرِکُ الْأَبْصارَ وَ هُوَ اللَّطِیفُ الْخَبِیرُ
Gözler O'nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder." O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.
Sözlükte “nazik ve merhametli davranmak, iyi muamele etmek” anlamındaki lutf kökünden sıfat olan latîf kelimesi “nazik ve yumuşak davranan, yumuşaklıkla muamele eden” demektir.
Yüce Allah Latîf’tir ve mahluklarına karşı sevgi doludur ve hepsini sever. Konuyu anlamak için en iyi örnek bir annedir. Dünyada anneden daha sevgi dolu kimseyi tanımayız. Bir bebek anne rahminde şekillenmeye başlaması ile birlikte annenin de acıları ve yorgunlukları başlar. Bebeğin doğumu ile annenin zorlukları ve acıları her geçen gün daha da artarak devam eder. Eğer çocuk acı çekerse anne de çeker, eğer rahat ve mutlu ise anne de mutlu olur ve bu sevgi ve Latîf ruhu ise yüce Allah kendi lutf ve keremi sayesinde kulları ve özellikle de annelerin kalbine yerleştirmişti. Evet! Allah Latîf’tir ve anneden kullarına daha çok sevgi doludur.
Yüce Allah’ın lutf ve sevgisinin belirtilerinden biri, insanlara tüm saadet sırları ve mükemmelliğe ulaşma yollarını dini ahkam ve kurallar şeklinde nazil etmiştir, böylece onlara amel etmekle, hedefe ulaştıran doğru yoldan sapmadan hareket edilebilir. Allah’ın latif olması, müminlere saadet yolunu hazırlamış ve ağır günah yüklerine rağmen, tövbe eden ve pişman olan kullara mağfiret ve rahmet kapılarını açmıştır.
Bir hadiste şöyle okuyoruz:
Bir erkek gece karanlığında ailesi, devesi ve azığını çölde kaybedip sonra onları ararken aniden onları bulduğunda nasıl mutlu oluyorsa, yüce Allah ise tövbe eden ve O’na yönelen kulu için daha çok sevinir.
Yüce Allah, kendi kullarına hayır isteyen ve onların erdemliği için gereken araçları hazırlayan bir Latîf’tir fakat çok az sayıda insan O’nun sevgisini ve sevgi dolu olmasını anlar. Kur'an-ı Kerim'in Mülk suresinin 14. Ayetinde şöyle yazılıyor:
أَلَا یَعْلَمُ مَنْ خَلَق وَهُوَ اللَّطِیفُ الْخَبِیرُ
Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
Latîf ism-i şerifin bir diğer anlamı ise En ince işlerin bütün inceliklerini bilendir. Bizzat Latîf olan Allah, tüm işlerini de çok dikkatli ve en zarif şekilde yapmıştır. O tüm varlıkları, ister küçük ister iri, latîf veya kaba olsun, büyük güç, ilim ve konuya hakim olarak yaratmıştır. Nitekim Yusuf suresinin 100. Ayetinde şöyle buyuruyor:
…إِنَّ رَبِّی لَطِیفٌ لِّمَا یَشَاء إِنَّهُ هُوَ الْعَلِیمُ الْحَکِیمُ
… Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Latîf ism-i şerifi, Kur’an’daki bütün kullanılışlarında “hiç kimse tarafından bilinip sezilemeyen en ince noktalara vâkıf olma” anlamının hâkim olduğu görülmektedir. Özellikle Allah’ın, insanların bütün gizli konuşmaları ile zihin ve gönüllerinde barındırdıkları düşünce ve duygulara vâkıf olduğunu ve yaratıcı vasfı taşıyan bir varlığın bilmemesinin söz konusu edilemeyeceğini ifade eden ayetlerde (el-Mülk 67/13-14), Hz. Lokman’ın, oğluna öğüt verirken her davranışının -hardal tanesi kadar bile olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerin derinliklerinde de bulunsa- Allah tarafından bilinip ortaya çıkarılacağı yolunda uyarıda bulunduğunu beyan eden ayette (Lokmân 31/16), ayrıca Hz. Peygamber’in eşlerine hitap eden ayette (el-Ahzâb 33/34) geçen latîf isminin bilmeye yönelik muhtevası açıkça ortaya çıkmaktadır.
İmam Rıza’dan -as- anlatılan bir hadiste şöyle buyurduğu anlatılıyor:
Allah’ın Latîf olduğunu söylediğimizde, latîf, zarif ve görünmeyen eşyadan haberdar olduğu içindir. O’nun latif olan ve olmayan bitkilerdeki yaratılış eserlerini görmüyor musun? Ve de küçük hayvanlar ve mahluklar ve ufak haşereler ve ondan da daha küçük olan şeyler, gözle görülmeyen canlılar, ve erkeği, dişi, yeni ve eski olup olmadığını anlamayacak kadar küçük olanlar. Böyle şeyleri görünce… ve okyanuslarda ve ağaçların kabukları içinde ve çöllerde olanları düşünürsek… ve bizim gözlerimizin asla göremediği varlıklar, ve elle dokunamadıklarımız. Tüm bunlardan, onları yaratanın Latîf olduğunu anlarız.
Allah’ın Latîf ismi her şeyin içine nüfuz etmiştir ve dünyada bu ismi şeriften yoksun olan hiçbir yer yoktur. Örneğin ism-i şerifin tecelli etmesi ile bitkilerin küçük taneleri ve tohumları toprağın derinliklerinden hareket etmeye başlıyor, zarafet ve letafetin doruğunda, yer çekiminin tersine karanlık toprağı yararak, ilk filizini güneş ışınları ile buluşturabiliyor. Yağmurun yağması onun toprağını yumuşatıyor ve böylece daha iyi yeşermesi ve güçlenmesini sağlıyor ve en sonda da çok güzel bir çiçek veya büyük bir ağaca dönüşüyor.
Keşf el-Mana en Sır Esma-ül Hüsnâ kitabının yazarı Muhyeddin Arabi şöyle düşünüyor:
Allah, çok gizlidir ve gizli olmasının sebebi ise onun ortaya çıkmasındadır, öyle ki nereye göz atarsan O’nu görürsün ve nereye bakarsan “lutf”ten başka bir şey görmezsin.
Bu yüzden genel olarak şöyle diyebiliriz: yüce Allah lütfu sayesinde bizleri yaratmış ve tüm ilahi takdirler ve gereksinimleri de lütuf sayesindedir. Öyle ki eğer O’nu çağırır ve talepte bulunursak kendisi bu isteği gerçekleştirmek zorunda bilir. Eğer ona sığınmak istersek bize sığınak olur; O’nun davetini kabul edersek bize daha yaklaşır; eğer ona itaat edersek bize kefil olur; eğer O’ndan uzaklaşmak istersek, bizi kendine çağırır; eğer O’na yönelirsek, bize yol gösterir.
Yüce Allah insanı, O’nun izinden gidebilecek, O’nun yer yüzündeki halifesi olacak şekilde yaratmıştır. Bu yüzden bizlerden he birimiz kendi çapımızda Latîf isminin tecellisi olabiliriz. Tabi ancak tüm varlığı ile yüce Allah’ın letafet, zarafet, ince görüşüne sahip olan biri bu ismi şerife nail olabilir. Yani onun ibadet ve kulluğu gizli, riyasız olmalı, başkalarını da bu şekilde yaşamak ve kulluk etmeye teşvik etmeli. Tıpkı sevgi dolu bir anne ve müşfik bir baba gibi, insanların işlerini gizliden gizliye ıslak etmelidir.
Değeli dinleyiciler bu hafta da sohbetimizin sonun yaklaştık. Sizlerden ayrılmadan önce ellerimizi göklere açıyor ve birlikte şöyle diyoruz:
Allah’ım! Senin lütfun tüm varlıkları kapsamıştır ve tüm kainat ondan yararlanıyor. Allah’ım! Hayatımızın an be anında bize lütufta bulunduğu gibi, bu dünyadan ayrılana kadar lütfunu bizden esirgeme.
«اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ بَلِّغْ بِإِیمَانِی أَکْمَلَ الْإِیمَانِ، وَ اجْعَلْ یَقِینِی أَفْضَلَ الْیَقِینِ، وَ انْتَهِ بِنِیَّتِی إِلَى أَحْسَنِ النِّیَّاتِ، وَ بِعَمَلِی إِلَى أَحْسَنِ الْأَعْمَالِ. اللَّهُمَّ وَفِّرْ بِلُطْفِکَ نِیَّتِی، وَ صَحِّحْ بِمَا عِنْدَکَ یَقِینِی، وَ اسْتَصْلِحْ بِقُدْرَتِکَ مَا فَسَدَ مِنِّی
Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve benim imanımı en kâmil iman, yakinimi en üstün yakin kıl; niyetimi niyetlerin, amelimi amellerin en güzeline ulaştır.
Allah’ım, lütfunla niyetimi halis kıl; katındakine (rahmetine) yakinimi doğrult; kudretinle bozulan durumumu düzelt./012