Esma-ül Hüsna – 31
Bilindiği üzere Esma-ül Hüsnâ, yüce Allah’ı tanımak için en iyi yoldur. Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün kısaca Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan اَلْخَب۪یرُ el-Habîr ile tanışacağız.
Hatırlanacağı üzere geçen programda Latîf ismi şerif’inin Hak Teâlâ’nın işler hakkında düşünceye sığmayacak zarafete ve ince detaylar hakkında bilgi sahibi olduğunu belirttiğini anlattık.
Kur'an-ı Kerim'in Mülk suresinin 14. Ayetinde şöyle yazılıyor:
أَلَا یَعْلَمُ مَنْ خَلَق وَهُوَ اللَّطِیفُ الْخَبِیرُ
Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
Bu yüzden ve söz konusu ayete göre yüce Allah sevgi dolu ve fakat çok ince bir görüşe sahip olduğu, her konudan haberdar olduğu ve kainatın an be an gelişmeleri ve olaylarını bildiği anlaşılıyor.
Bugünkü programımızı el-Habîr ismi şerifine ayırdık. Yüce Allah her şeyin zahir ve batınına Habîr’dir ve O’nun her şeyden haberdar olması tamamen zatına has ve sahip olduğu engini bilgisi yüzündendir.
Habîr kelime itibarı ile haber kökünden türetilmiştir ve Arapça edebiyatında haber için iki anlam zikrediliyor. Biri ilim ve diğeri ise yumuşaklık ve zayıflık anlamındadır. Nitekim toprağı süren tarımcıya da habir denir. Zira o da toprağı yumuşatarak bitkilerin yeşermesi için hazırlıyor. Fakat filologlar her iki anlamı birleştirerek Habîr’in konuların derinliğini bilen alim olduğunu belirtiyorlar.
Toprağı süren çiftçiye de tarlasının tüm gizli özellikleri ve boyutları hakkında tamamen bilgi sahibi olduğu ve her şeyi gözetiminde tuttuğu için habir denir.
Yüce Allah’ın da Habîr ismi şerifi, cenab-ı Hakkın da varlık dünyasının gizli ve açık her yönüne ve derinliklerinden aynı zamanda ve en doğru şekilde haberdar olduğu içindir. Kur'an-ı Kerim’in Furkan suresinin 59. Ayetinde şöyle okuyoruz:
لَّذِی خَلَقَ السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ ما بَیْنَهُما فِی سِتَّةِ أَیّام ثُمَّ اسْتَوى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمنُ فَسْئَلْ بِهِ خَبِیراً
Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş'a(4) kurulan Rahmân'dır. Sen bunu haberdar olana sor!
Esma-ül Hüsnâ’dan el-Habîr ism-i şerifi Kur'an-ı Kerim’de 45 kez tekrarlanmıştır. Bazı ayetlerde bu isim Alim ism-i şerif ile birlikte ve yan yana geçiyor. Örneğin Hucurât suresinin 13. Ayetinde şöyle okuyoruz:
إنَّ أَکْرَمَکُمْ عِنْدَ اللّهِ أَتْقاکُمْ إِنَّ اللّهَ عَلِیمٌ خَبِیرٌ
…Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.
Bazı müfessirlere göre Habîr kelimesi daha genel olan Alim isminden daha özeldir. Alim; yüce Allah’ın mutlak ilminden haber veriyor ve Habîr ise kulların gizli olan en cüz’i durum ve hallerinden ve gerçeklerine nazir olmak ve haberdar olmaktır. Nitekim Tahrîm suresinin 3. Ayetinde şöyle okuyoruz:
وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِیُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِیثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَیْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَکَ هَذَا قَالَ نَبَّأَنِیَ الْعَلِیمُ الْخَبِیرُ
Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, "Bunu sana kim bildirdi?" dedi. Peygamber, "Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi" dedi.
Bu yüzden hiçbir haberin Allah’tan gizli olmadığını ve mülk ve melekutta olan hiçbir şeyin ondan gizli kalamayacağını, O’nun ilminin her yeri kapsadığını ve Allah’ın da bu yüzden Alim olduğunu söylüyoruz. Örneğin namaz vaktinde binlerce namaz kılan kıyam edip namaza duruyor. Habîr olan yüce Allah ise namaz kılanların tümünün kalplerinde geçenleri biliyor ve onların için okuyabiliyor. Nefsi saptıracak her türlü vesveseyi biliyor ve namaz kılanların her birinin kendisine olan ihlas, yakınlık, huşu ve isteğini bilerek onlara hayır mükafat veriyor. Namaz kılanların görünüşü birbirine benzemesine rağmen onların ruhu ve batınları çok farklıdır ve ancak sadece Habîr olan Allah bu farkları ve mesafeleri biliyor.
Habîr ism-i şerifi, Esma-ül Hüsnâ’dan el-Basîr ile de birkaç kez beraber Kur'an-ı Kerim’de geçiyor. Yüce Allah Fâtır suresinin 31. Ayetinde Rasûlüllah’a hitaben şöyle buyuruyor:
إِنَّ اللّهَ بِعِبادِهِ لَخَبِیرٌ بَصِیر
…Şüphesiz Allah (kullarından) hakkıyla haberdardır. Onları hakkıyla görür.
Habîr ismi şerifin Esma-ül Hüsnâ’dan el-Basîr ile birlikte geçmesi, varlık dünyasında tek bir zerrenin bile Allah’ın bilgisi dışında olmadığını gösteriyor. Nitekim daha önce de belirttiğimiz gibi Habîr, dış görüntü ve içte olan her türlü bilgiyi kapsıyor fakat daha çok zahiri ve fiziksel açıdan bilgi sahibi anlamında olan Basîr ile birlikte geçmesi daha çok batını işlerden haberdar olması ve bilgi sahibi olmasıdır. Tabi ki batını işlerin zahiri olanlara önceliği nedeni ile Habîr ism-i şerifinin de Basîr’e önceliği varadır.
El-Habîr, aynı zamanda haber veren ve bilgilendiren Muhbir anlamına da geliyor. Bu yüzden yüce Allah cennet ve cehennem, melekler, kıyamet hesaplarından veya eski kavimler ve peygamberlerin hikayeleri gibi konular hakkında haber veriyor ve haberi de tam gerçek ve doğrudur.
Yüce Allah’ın kullarına olan lütfunun bir başka belirtisi ise kendisinin kullarının içinden ve niyetlerinden haberdar olduğunu bildirmesi, hiçbir şeyin Allah’a gizli olmadığı, mülk ve melekutunda hiçbir şeyin gizli olmadığıdır.
Kur'an-ı Kerim’in Lokman suresinin 16. Ayetinde hz. Lokman evladına hitaben şöyle diyor:
یا بُنَیَّ إِنَّها إِنْ تَکُ مِثْقالَ حَبَّة مِنْ خَرْدَل فَتَکُنْ فِی صَخْرَة أَوْ فِی السَّماواتِ أَوْ فِی الْأَرْضِ یَأْتِ بِهَا اللّهُ إِنَّ اللّهَ لَطِیفٌ خَبِیرٌ:
(Lokmân, öğütlerine şöyle devam etti:) "Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır."
Habîr ism-i şerife dikkat etmek, insanın davranışları ve konuşmalarına daha çok dikkat etmesini sağlıyor. Habîr olan Allah’a iman eden mümin, günah veya hata işlememeye dikkat ediyor ve O’nu hoşnut etmek için her zaman Allah’ın emrindedir.
Bu arada kendi gizli yönleri ve nefsinin kötülükleri veya iyiliklerini bilen insana da Habîr denir. Fakat insanın bu bilgisi haber almak veya tecrübe ile kazanılırken hataya da düşmüş olabilir. Fakat Allah’ın Habîr olması O’nun tamamen bilge olmasındandır. Ehlibeyt imamlarından hz. İmam Rıza’dan -as- bir hadiste şöyle belirtiliyor.
Habîr ona göre hiçbir şeyin gizli olmayandır. Allah’ın Habîr olması, denemek ve sonuca ulaşmaktan değil; zira denemek ve sonuca ulaşmak iki ilimdir ve eğer bu ikisi olmasaydı ilim ve bilgi olmazdı; zira böyle olan biri daha önce cahilmiş, hal bu ki Allah ezelden yarattıklarından agâhtır.
Allah’ın halifesi olarak Esma-ül Hüsnâ’dan el-Habîr ism-i şeriften fazla yararlanmak isteyen işi bu ismi çok hatırlamalı ve yüce Allah’ın kendisini gördüğünü ve içinden haberdar olduğunu bilmesi gerekir. Böyle bir insan ölçü ve mizan için Allah’ı seçmeli ve hakka göre hareket etmeli, hatta kendi isteği olmazsa veya kendi ve tanıdıklarının zararına olsa bile.
Yüce Allah Nisa suresinin 135. ayetinde şöyle buyuruyor:
یا أَیُّهَا الَّذینَ آمَنُوا کُونُوا قَوَّامینَ بِالْقِسْطِ شُهَداءَ لِلَّهِ وَ لَوْ عَلى أَنْفُسِکُمْ أَوِ الْوالِدَیْنِ وَ الْأَقْرَبینَ إِنْ یَکُنْ غَنِیّاً أَوْ فَقیراً فَاللَّهُ أَوْلٰى بِهِما فَلا تَتَّبِعُوا الْهَوٰى أَنْ تَعْدِلُوا وَ إِنْ تَلْوُوا أَوْ تُعْرِضُوا فَإِنَّ اللَّهَ کانَ بِما تَعْمَلُونَ خَبیراً
Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Habîr ve bilge Müslüman ayrıca her zaman doğru haberleri iletmek ve açıklamaya çalışmalı ve aynı zamanda da her iş için en bilge ve dürüst insanlardan haber alarak istişarede bulunmalıdır.
Değerli dostlar, bu hafta da sizlerle vedalaşma zamanı geldi. Sizleden ayrılmadan önce Seyyid-i Şuheda İmam Hüseyin'in -as- arife duasından bir bölümünü sizlerle beraber okumak istiyoruz.
اَعْطِنِى فِى هٰذِهِ الْعَشِیَّةِ أَفْضَلَ مَا أَعْطَیْتَ وَأَنَلْتَ أَحَداً مِنْ عِبادِکَ مِنْ نِعْمَةٍ تُولِیها ، وَآلاءٍ تُجَدِّدُها ، وَبَلِیَّةٍ تَصْرِفُها ، وَکُرْبَةٍ تَکْشِفُها ، وَدَعْوَةٍ تَسْمَعُها ، وَحَسَنَةٍ تَتَقَبَّلُها ، وَسَیِّئَةٍ تَتَغَمَّدُها ، إِنَّکَ لَطِیفٌ بِما تَشاءُ خَبِیرٌ وَعَلَىٰ کُلِّ شَىْءٍ قَدِیرٌ
…Bu ikindi vakti kullarından birine verdiğin nimetlerin en üstününü bana ver. Kullarına verdiğin zahiri nimetlerden ve sürekli yenilediğin batini nimetlerden, bertaraf ettiğin bela-lardan, giderdiğin sıkıntılardan, duyduğun (kabul ettiğin) dualardan, kabul ettiğin iyiliklerden ve örttüğün günahlardan (bana bu nimetlerden ver); gerçekten sen lütuf sahibisin, her şeyden haberin var ve sen her şeye kadirsin.012