Ağustos 13, 2020 18:54 Europe/Istanbul

Bugün su depoları ve İran’daki tarihi Ab Anbarlar konusuna kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz.

Hatırlanacağı üzere geçen sohbetimizde Ab Anbar veya su depolarının, üstü kapalı bir havuz olduğunu ve su depolamak için genelde yer altına inşa edilen yapılar olduğunu söyledik. Su sorunu olan ve çöl bölgelerinde abanbar genelde yağmur suları veya mevsimsel nehirlerle dolardı. Ayrıca Ab Anbar genelde İran’ın Yezd, Kaşan, Minab ve Lar kentleri ve Fars ile Hormozgan illerinin güneyinde yerleşim alanlarının bariz yapılarındandır.

İran’ın en eski Ab Anbar örneklerinden milattan önce 2000 yıllarına ait Çoğa Zenbil yakınlarında olan Ab Anbar’a değinebiliriz.

Yine İran’ın en eski Ab Anbar örneklerinden bir diğeri ise hicri 4. Yüz yılına ait olan ve İran’ın güneyinde Fars ilinin sınırları içinde olan antik İstahr kentinin 3 kalesinden birinde Fena Hüsrev olarak bilinen Azud'üd-Devle Deylemi tarafından inşa edilen Ab Anbar’dır. Bu Ab Anbar suyu derin vadi üzerine inşa edilen bir barajdan sağlanır ve yılda bin kişinin kullanımı için yeterli olurmuş.

Bu arada Tahran’da hicri 5. Asrın ilk yarısında inşa edilen ve Safevi kralı Tahmasb tarafından onarılarak tekrar kullanıma açılan Seyit İsmail Ab Anbar’ına da değinebiliriz.

Yezd ilinde en az 100 Ab Anbar kendi döneminin özel mimari tarzları ile Badgir olarak bilinen hava kanalları, mahzen büyüklüğü ve basamakları ile mevcuttur.

İran’ın Yezd kentinde Çahar Menar olarak bilinen Bag-ı Devletabad (Devletabat bahçesi) kompleksi, Zend Hanedanı döneminde Muhammed Taki Han Bafgı tarafından inşa edildi.

Bu Ab Anbar Pehlevi döneminin sonlarına doğru yıkılmaya yüz tuttu fakat inkılabın ardından restore ve tamir edilerek günümüzde Yezd kentinin turizm kutuplarından biri olarak yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekiyor.

Devletabad Bahçesi Ab Anbar’ı daire şeklindedir ve iki taraflı kerpiçten yapılan 4 Badgir ve yuvarlak bir tavana sahiptir. Ab Anbar’ın tüm bölümleri bahçenin dış tarafında inşa edilmiştir böylece mahzene su akma ve temizleme işlemleri sırasında bahçe ahalisi rahatsız olmazlar. Ab Anbar’ın mahzeni 8 metre çapında ve 10 metre derinliğindedir. Şirkuh’tan kaynaklanan ve Ab Anbar’ın suyunu temin eden Devletabad kanatı ise bu bahçenin altından geçiyor.

Ab Anbarların kendine has yapı ve mimari tarzı vardır; zira yapıyı inşa edenler çok titiz hesaplar ve inceliklere, örneğin suyun taban ve yapının duvarlarına olan basıncı, su debisi, bina izolasyonu, hava dolaşımı ve suyun kirlenmemesini sağlamak gibi konulara dikkat ediyorlar.

Bu arada Ab Anbarların dış cephesi ve güzelliği özellikle de giriş kapıları, girişlerin üstüne yerleştirilen kitabelerde yazılacak anlamlı şiirlerin seçilmesi, bu yapıların, etrafında yaşayanların özellikleri ve ruh haletleri ile yakın ve güçlü bağları olduğunu gösteriyor.

Ab Anbarları doldurma dönemi ise Aralık ayından Şubat ayına kadar yani kışın yoğun olduğu dönemdir, yani tarımın yapılmadığı ve suyun depolanabileceği dönem. Böylece su bir yıl boyunca Ab Anbar’da depolanabilirdi. Suyun bozulmaması ve kokmaması için mahzenin üstünden suyun içine kaya tuzları atılırdı. Suyun hareketsiz olması nedeni ile kaya tuzunun tümü erimez ve zaman aşımı ile mahzenin dibinde yaklaşık bir metre yüksekliğinde koyu tuzlu su oluşurdu.

Bu yüzden mahzenin su musluğu tabandan bir metre yükseklikte yerleştirilirdi, böylece mahzenden su alınırken tuzlu su ile karışmazdı. Mahzenin suyu da bitince tekrar doldurulması için mahzenin dibindeki tuzlar temizlenir; böylece mahzen yeni su ile doldurulurken tuzlar suda erimez ve suyu tuzlu hale getirmezdi.  

Ab Anbarların çok derin olan mahzenlerinin dibini temizlemek ise çok zor ve meşakkatli bir çalışmaydı bu yüzden sıradan insanların işi değildi. Çok güçlü kollar ve motivasyon gerektirirdi; he iki özellik ise kentin pehlivanlarında vardı. Bu yüzden genelde Ab Anbarların yanında muhakkak pehlivanların antrenman yaparak güreştiği bir zorhane bulunurdu.

Ab Anbarları kullanım açısından iki gruba ayırabiliriz.

Mahallelerde, kervansaraylarda ve köylerde, kervanların yolu üzerine tek bir bina olarak inşa edilen Ab Anbarlar ve evlerin içinde ya da özel insanlar için özel mekanlarda inşa edilen özel Ab Anbarlar.

Kent ve köy Ab Anbarların yanında genelde cami, kervansaray, hamam veya yolcuların dinlenme mekanları gibi bazı binalar inşa edilirdi. Bu mekanlardan bir diğeri de buzdolabı gibi işlevi olan ve her mahalle kasaplarının etlerinin bozulmaması için etleri orada tutan bir havuzhane bulunurdu.

Ab Anbarlar kamu binaları olarak İran’ın medeniyet ve kültüründe özel bir konuma sahiptirler. Vakıf, İran’da eski bir gelenektir ve buna esasen inanlar kendi menkul veya gayrı menkullerini özel bir kişi veya kuruma bağışlayarak gelirlerini özel bir yere harcıyorlar. Vakfetme geleneği İran tarihi boyunca ulusal ve İslami bir kültür olarak kentler ve köylerde bazen de kurak çöllerin kalbinde önemli coğrafi unsurlar oluşturmuştur. Devletlerin halkın büyük kesiminin ihtiyaçlarını sağlama konusuna kayıtsız kaldıkları eski dönemlerde vakıf kurumları her zaman halkın ihtiyaçlarına uygun oranda çalışmalar gerçekleştirmiş ve hala ülkenin dört bir yanında kalıntıları göze çarpan güzellikler yaratmıştır.

Hüseyin Meserret, Yezd kültür ve tarihi konusunda bir araştırmacı olarak Yezd Veziri kütüphanesinin el yazmalı bölümü sorumlusudur. Meserret bu konuda şöyle diyor:

Ab Anbar inşaatı çeşitli zamanlarda iyi bir fikir ve bir kültüre yorumlayabiliriz; insana, halkın suyunu sağlamak için Ab Anbar’ın dibinden suyu yukarı taşıyarak sokak kenarlarında sakkahane ve sengablarda, yoldan geçen ve güçsüzlere su temin ettiren bir kültür. 

İran’ın geleneksel mimarisinde cadde ve sokaklarda ahali ve mahalle esnafına su sağlayan küçük alanlara Sakkahane, ayrıca Türk hamamlarındaki kurnaya benzer taştan yapılmış büyük kaplara da Sengab yani içinde su bulunan taş denirmiş.

Hüseyin Meserret, vakıf binaların yapımı ile ilgili belirli geçmişi hakkında şöyle diyor:

Gönülleri yaralayan acı Kerbela olayı ve İmam Hüseyin ile yarenlerinin susuz kalmasının, İran Müslüman  halkının yaşamındaki etkisi nedeni ile bazılarının sakka olarak Hüseyin-i matemcilere su ulaştırma görevini üstlenmeleri, matem grupları ve halka su vererek Yezid’e lanet göndermelerine sebep olmuştur. Bu düşüncenin sonuçları İran Müslüman halkının dini inancında hala mevcut olması nedeni ile özellikle Ab Anbar gibi su ile ilgili binaların yapımı dikkat çekiyor. Ab Anbarların vakıf namelerinde ve bir çok kitabede İmam Hüseyin’in -as- anısı ve onun susuzluğuna, özellikle de Kerbela çölü ve Aşura gününe çokça değinilir.

İran’da çeşitli Ab Anbarların vakıf nameleri, yapanlar ve vakıfçıların kendilerini sadece bu gibi yapılar inşa etmekle sınırlamadıklarını gösteriyor. Örneğin bazı hayırseverler, yaşlı kadın ve erkekler veya basamakları inip çıkamayanlar için bazı mekanlar belirleyerek belirli bir ücret karşılığında bazılarının onlar için Ab Anbardan serin su taşımalarına karar verdikleri biliniyor.

Testi satın almak ise vakıfların bir diğer örneğidir. Örneğin bazı vakıfçılar Ab Anbar mütevellisine her yıl bir miktar para vererek çocuklar tarafından kırılan her testi yerine yenisinin satın alınmasını istiyorlardı.

Kaya tuzu almak da diğer bir çeşit vakıftı, tabi ki bu da Ab Anbar’da depolanan suyun kokmaması ve bozulmaması içindi.

Ab Anbar yapımı her zaman hayır niyet ile gerçekleşmiştir. Yapımını başlatan kişi, tüm insanların ister Müslüman olsun yada olmasın, ondan yararlanması ve kendisine hayır duada bulunmasını dilermiş. Yezd kentinde Müslümanlar ve Zerdüştlerin en iyi dayanışma ve işbirliğinin örneği ise Ab Anbarlarn inşaatı, kullanılması, temizlenmesi ve doldurmasıdır.

Yezd kentinde neredeyse tüm Ab Anbarlar vakfedilmiştir ve kentin hayırseverleri ise sahip oldukları ekonomi, siyasi ve sosyal konumları itibarı ile bu yapıların inşaatına ve çalıştırılmasına katkıda bulunuyorlardı.

Son söz olarak, eskiden bir bina veya Ab Anbar yapanlar veya vakfedenlerin bir çoğu evlat veya erkek çocuğu sahibi olmayanlardı. Böylece bir bina inşa edip vakederek kendi soyadlarını yaşatmaya çalışırlardı. Başka bir ifade ile insanlar Ab Anbar yapımı veya vakfedilmesini, bir insanın soyunun devam etmesi olarak algılıyorlardı. Yezd kentinin yakınlarında olan Meybod’da Ali Ekber Ab Anbar’ı, yine Yezd kentinde Bibi Fatıma Golşen Ab Anbar’ı ve Havi Teyyibe Ab Anbar’ı ise bu cümledendir.