Ağustos 13, 2020 19:01 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- af ve hoşgörü hakkındaki görüş ve düşüncelerini ele almak istiyoruz.

Geçen bir kaç bölümde İmam Humeyni’nin -ks- insani ve ahlaki özelliklerinden söz ettik ve dedik ki, İmam İslam’ın vahiy temeline dayanan öğretilerine göre başkaları ile teamüllerinde ahlak ilkelerine sıkı bir şekilde bağlıydı, öyle ki dost düşman, herkes İmam’ın bu ahlaki ve insani sıfatlarını itiraf ediyordu.

Bugünkü sohbetimizde ise biraz önce belirtildiği üzere yine İmam’ın kökleri derin iman ve inançlarına uzanan bir başka insani ve ahlaki özelliklerinden biri olan af ve hoşgörü özelliğinden söz etmek istiyoruz. Şimdi İslam öğretilerinde af ve hoşgörünün yerini ve İmam Humeyni’nin -ks- bu ahlaki ilke ve faziletine bağlılığını öğrenmek için hazırladığımız sohbetimizi dinliyoruz.

Af ve hoşgörü, tüm alimlerin ve akil insanların takdirle karşıladığı insani ve ahlaki değer ve faziletlerden sayılır. Bu sıfata sahip olmak insanın gelişmesinde önemli etkisi olduğu gibi, sosyal yaşamda gerginliklerin hafiflemesi ve medeni iş birliğinin gelişmesine vesile olur. Bu yüzden düşünürler ve kanaat önderleri bu sıfat ve olumlu tesirleri hakkında farklı açılardan görüş beyanında bulunmuştur. Örneğin bazı uzmanlar ve psikoloji bilginleri af ve hoşgörüden, birey ve toplum için olumlu bol bol tesirleri olan bireysel ve sosyal maharet şeklinde söz etmiştir.

Bu uzmanlardan biri olan Ann Right yaptığı bazı bilimsel araştırmaları ile çocuklara ve gençlere af ve hoşgörüyü öğretmek bu kesimin sorunlarının hafiflemesine yol açtığını göstermiştir. Right ve diğer bazı araştırmacıların yaptıkları araştırmaların sonuçları, af ve hoşgörü bireyde cismi ve ruhi müspet değişikliklere vesile olduğunu gösteriyor. Oysa başkalarına karşın duyulan öfke, kin ve nefret insanda tansiyonun bozulması ve sonuçta kalp ve damar rahatsızlığına yol açtığı belirtiliyor.

Uzmanlar af ve hoşgörü insanda ızdırap, depresyon, kötümserlik, cismi ve ruhu hastalıklar gibi hastalıklara yol açtığını ve bireylerin arasındaki ilişkilerde aşırı hassasiyetlere sebebiyet verdiğini belirtiyor. Uzmanlar, af ve hoşgörü ile davranan insanların üzerinde yaptıkları klinik araştırmalar, başkalarını affeden insanların davranışlarında birçok müspet değişiklik yaşandığını da kaydediyor. Aslında bu maharet öğrenilmesi gereken bir maharettir ve bireysel, sosyal ve ailevi yaşamın engebeli yolunda öğrenilmelidir.

İslam dininde af ve hoşgörü, bireyin öfkesini kontrol etme ve duygusal heyecanlarına gem vurma ve sabırlı olma bakımından ciddi bir şekilde gözetilen ve saygı ile söz edilen bir özelliktir. Allah teala Kur'an'ı Kerim’in Bakara suresinin 178. Ayetinde şöyle buyurmakta:

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir.

Allah teala bu ayette af ve hoşgörüyü, özellikle affeden insan intikam alabilecek güçteyken bunu yapmasını takdirler karşılıyor ve intikam hakkına rağmen kısastan vazgeçenleri selam ediyor ve bu ameli iyi bir amel olarak takdir ediyor.

Allah teala bu ayette cahiliyenin kesin intikam geleneğini reddederek kısas işlenen cinayete tam denk olması gerektiğini vurguluyor, ancak aynı zamanda mümin kullarına kısas hakları olduğu halde affetmeleri daha güzel bir amel olacağını buyuruyor.

Yüce Allah ayrıca Kur'an'ı Kerim’in birçok ayetinde af e hoşgörünün sonuçlarından biri ilahi mağfiret için zemin hazırlamak olduğunu buyuruyor ve diğer bazı ayetlerde de af edenlere ebedi cennet ve daimi muhibetlerinden yararlanmayı vadediyor. Nitekim Nur suresinin 22. ayetinde şöyle buyurmakta:

İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

Allah teala Al-i İmran suresinin 134.ayetinde de af ve hoşgöründen müminlerin sıfatı şeklinde söz ederek şöyle buyurmakta:

O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.

Kur'an'ı Kerim’in birçok ayetinde af ve hoşgörü için birçok müspet tesirden söz edilmiştir. Bu ayetlerde insanlardan kötülüklerin defedilmesi, takva makamına nail olmak, iyilik ve ihsan makamına ulaşmak, sıkı düşmanların samimi dostlara dönüşmesi, hepsi af ve hoşgörünün tesirleri olarak beyan edilmiştir. Yine başta İslam Peygamberi -s- olmak üzere dinin önde gelen büyüklerinden gelen rivayetlerde af ve hoşgörü büyük takdirle karşılanmış ve dünya ahiret bu sıfatın tesir ve bereketlerinden söz edilmiştir. Allah Resulü -s- bir rivayette af ve hoşgörü izzet ve onura vesile olduğunu, zira affetmek insanların izzetini arttırdığını buyuruyor.

İslam Peygamberi -s- ruh sağlığı ve huzur ve uzun ömür, af ve hoşgörünün sonuç ve tesirlerinden olduğunu buyurmuştur. Hz. Muhammed -s-  ayrıca siyasi ve sosyal alanlarda da af ve hoşgörü, hükümetlerin bekasına ve düşmanlıkların hafiflemesine ve dostlukların artmasına vesile olduğunu vurgulamıştır.

Allah Resulü -s- bir başka hadiste şöyle buyurur:

Kıyamet günü koptuğunda nida eden biri şöyle seslenir: Kimin mükafatı Allah’ın üzerinde ise, cennete girsin. İnsanlar sorar: kimin mükafatı Allah’ın üzerinedir? Cevap gelir: insanları affedenler, işte onlar hesabına bakılmaksızın cennete girerler.

İslam Peygamberi -s- şöyle buyurur:

Af ve hoşgörü anormallıkları, şiddeti, cinayet ve kin beslenmesini engeller.

İmam Humeyni -ks- tüm söz ve amellerinde ilahi emirlere tam uyan bir insan olarak ahlaki faziletlere riayet etmeye yönelik büyük sorumluluk taşıyordu. İmam açık sözlü ve cesur bir insandı ve bu yüzden sürekli başka insanların kin ve düşmanlığına maruz kalıyordu. Bu zümre bu yüzden İmam’ın kişiliğini ve onurunu karalamak için her fırsattan yararlanıyordu. Ancak İmam Humeyni -ks- bu tür insanlara karşı tavır ve davranışlarında oldukça tevazu, hoşgörü ve af duygusu ile hareket ediyor ve onları affediyordu.

İmam Humeyni -ks- ister İslam inkılabından önce dini ilimler merkezleri ve din adamları arasında seçkin konuma sahip olduğu günlerde, ister Ayetullah Burucerdi’nin vefatından sonra taklit mercii olduğu dönemde, ister İslam inkılabından sonra İran İslam Cumhuriyeti nizamının önderliğini üstlendiği ve ülkenin tüm siyasi, askeri ve güvenlik kurumları onun emrinde bulunduğu günlerde kendisine karşı kin besleyenlerden intikam almak için yeterli güce sahip olmasına rağmen hiç bir zaman bu gücü intikam almak için kullanmadı ve her zaman af ve hoşgörüyü tercih etti ve böylece Allah teala, İslam Peygamberi -s- ve dinin önde gelen büyüklerinin emir ve tavsiyelerine uydu.

İmam Humeyni’nin -ks- yakınlarından biri olan Hüccetülislam Rahimian bu konuda şöyle diyor:

Birçok kez İmam’a hakaret eden veya karalamaya çalışan insanlar daha sonraları pişman olup İmam’a mektup yazıyor ve İmam’dan af dileğinde bulunuyordu. Bu mektuplar İmam’a arz ediliyordu ve İmam istisnasız hepsini affettiğini buyuruyordu. Bir keresinde Amerika’dan Arap kökenli bir Müslüman İmam’a yazdığı mektupta şöyle demişti: Ben size hakaret ederek büyük bir günah işledim. Bu günah korkunç bir kabus gibi beni rahatsız ediyor. size beni affetmeniz için yalvarıyorum. Konu İmam’a arz edildiğinde İmam şefkatle şöyle buyurdu: Ben onu affettim.

İmam Humeyni -ks- kendisine zulmedenlere veya hakaret edenlere karşı af ve hoşgörülü davranmakla kalmıyor, hatta yakınlarına ve sevenlerine de kendisini savunmalarına ve hakaretlere cevap vermelerine müsaade etmiyordu.

Ayetullah Beni Fazl bu konuda şöyle diyor:

İmam’ın yüce sıfatlarından biri, kendisine kötülük veya hakaret edenlere karşı hoşgörü ile davranmaktı. Bu duruma bazı ünlü akımların ve şahsiyetlerin İmam’a yazdıkları mektuplarda şahit oluyorduk. İmam bu zümrenin saygısızlıklarını ve hakaretlerini görmezden geldiği gibi yakınlarına da kendisini savunmak üzere tepki göstermelerine müsaade etmiyordu.