İmam Humeyni –ks– mektebinde - 73
Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- ihlas hakkındaki görüş ve düşüncelerini ele almak istiyoruz.
Hatırlanacağı üzere, geçen bir kaç bölümde İmam Humeyni’nin -ks- bazı ahlaki ve insani faziletlerinden söz ettik ve bu faziletlerin ve özelliklerin kökü İmam’ın dini inançlarına uzandığını ve İslam dini ve Şia mezhebi İmam Humeyni’nin -ks- dini, ahlaki ve davranış inançlarına fikri dayanak vee ilham kaynağı olduğunu beyan ettik.
Şimdi geçen bölümlerde ele aldığımız bu konuların devamında sizi İmam Humeyni’nin -ks- irfani kişiliğinin bir başka boyutunu ele almak istiyoruz: İhlas; yani ibadetlerde ve vacipleri yerine getirmekte ve haramları ve mekruhları terk etmekte ihlas. Tüm bu fiillerini ortak özelliği vardı ve o da, İmam Humeyni -ks- düşüncesinde ve nefsinde Allah rızasından başka hiç bir şey söz konusu olmamasıydı.
Şimdi gelin hep birlikte bu kavramın İslam dini edebiyatında yerine ve İmam Humeyni’nin -ks- söz ve amellerinde konumu gözden geçirelim.
İhlas, sözcük anlamı itibarı ile temizlenmek ve bulaşmamaktır. Bir başka ifade ile, bir malın başka hiç bir katığı olmadığı zaman ona “Halis” denir.
Kavramsal olarak İslam dininde ihlas, bir amelin ancak ve ancak Allah rızası için yapılması ve niyeti Allah’tan başkasından arındırmaktır.
Fıkıh, ahlak ve irfan gibi çeşitli İslami ilimlerde ihlas, çeşitli tabirler şeklinde kullanılmıştır. Örneğin fıkıh ilminde namaz ve oruç gibi ibadetlerle ilgili konularda ihlas, niyetin temel erkanı olarak beyan edilmiştir.
İslami rivayetlerde de ihlas için bazı sonuçlar ve mertebeler beyan edilmiş ve muhlis insanları tanımak için bazı işaretler zikredilmiştir. Kur'an'ı Kerim ayetlerinde de bu kavram ve türevleri 31 kez kullanılmıştır, ki hemen hemen hepsi doğrudan ihlas meselesiyle ilgilidir.
Kur'an'ı Kerim’de ihlas hakikati, ilahi kata yaklaşmak üzere Allah için amel etme şeklinde beyan edilmiş ve bu yüzden Allah’tan başkası için yapılan ve içine şirk ve hile karışan amellerle bir araya gelemeyeceği vurgulanmıştır.
Ahlak ilminde niyete verilen büyük önem itibarı ile ihlas, tüm faziletlerden üstün ve davranışların dürüstlüğü ve kabul görmesinin kriteri olarak telakki edilmiş; nitekim şeytan pençesinden de ancak ihlasla kurtulmanın mümkün olduğu belirtilmiştir.
Felsefi bakışta da bir amelin ihlasla yerine getirilmesi, insanın nefsinin kemale ermesi ve saadeti için doğal ve tekvini tesirleri şeklinde gözetilmiştir.
İrfan ilminde de ihlas, amelin her türlü katıktan arınmış hali olarak tanımlanmış ve süluk etmenin önemli aşamalarından biri olarak ifade edilmiştir.
Eğer İslami dinini ilahi maarif, ahlaki meseleler ve uygulamalı ahkamın toplamı olarak kabul edecek olursak, tüm bunlar bir noktada birleşir, ki o da ihlastır. Yani insan zatını ve amellerini sırf yegane Allah için yerine getirmelidir.
İslami fıkıhta insan normal ibadetlerini yerine getirirken, Allah katına yaklaşmak ve kulluğunu ifade etmekten başka hiç bir niyeti olmamalıdır. Gerçi ibadetlerde bazı kişisel hedeflerin söz konusu olması ihlasla çelişki arz etmez.
Birçok fakihe göre, eğer ibadet amellerinin aslı Allah rızası için olursa, bu ibadetlerden sonucu olarak bazı dünyevi faydaları beklemek, o ibadetin batıl olmasına vesile olmaz. Örneğin biri gece namazı kılar ve amacı ilahi kata yaklaşmak olursa ve aynı zamanda Allah’tan daha fazla rızık talebinde bulunursa, kıldığı namaz ihlassız namaz telakki edilmez.
Yine İslami fıkıhta Allah’a ilahi azap korkusu veya sevap ve nimet kazanma umudu ile tapmak, amelde ihlası yok etmez.
Kuşkusuz İslami maarifte ihlasın farklı dereceleri ve mertebeleri vardır ve Hak yolunun arifleri ve salikleri ihlasta daha yüksek mertebelere ve derecelere sahiptir.
İslami rivayetlerde söz ve amellerin zahiri ve batınının bir olması, günahtan uzak durmak, Allah’tan başkasına umut bağlamamak gibi özellikler, muhlis ve ihlaslı insanların özellikleri arasında beyan edilmiştir. Yine aynı rivayetlerde kalbin nurani olması, işlerde acizlik sergilenmemesi ve saadet ve bahtiyar olmak, ihlaslı olmanın faydaları ve sonuçları arasında zikredilmiştir.
İmam Humeyni -ks- Kırk Hadis adlı kitapta ihlası tanımlamış ve Allah teala bizden kalbimizi O’nun kerameti için halis yapmamızı ve böylece kendimiz de bunun sonuçlarından faydalanmamızı istediğini hatırlatmıştır. Zira Allah teala tüm alem mahluklarından bağımsızdır ve onlara ve yaptıkları ibadetlere, ihlaslı olmalarına ve kulluk etmelerine ihtiyacı yoktur.
İmam Humeyni -ks- bu kitapta ihlas hakkında Hoca Abdullah Ensari’den naklen şöyle buyurur: İlhas, ameli her türlü katıktan pak ve katıksız yapmaktır. İmam -ks- bu cümleye işaretle, bu tanım insanın ameli kendi rızasına ve hatta Allah tealanın mahluklarının hoşnutluğuna bulaşmamış olması gerektiğini vurguluyor.
İmam Humeyni -ks- muhlis insanları şöyle tanımlıyor:
Muhlisler, Allah tealaya ibadet ederken ne kendilerini ne de alemlileri ubudiyette hazır bulur, yani adeta kendilerinden geçer ve Hak hazretinin rabbaniyetini görünce kendi ubudiyetini aşmaz.
İmam Humeyni’ye -ks- göre amellerin değeri ruhuna bağlıdır ve amellerin ruhu da amelde ihlastan başka bir şey değildir. İmam -ks- bu konuda şöyle diyor: Amelin hacmini arttıran şey, Allah için ve ihlasla yapılmasıdır. Bir amel maddi hacmi itibarı ile çok hafif ve az olabilir, ancak mana bağlamında tüm amellerden veya çoğu manevi amelden daha ağır ve büyük olabilir. Lailahaillallah, bir kaç kelimeden oluşan bir cümledir, ancak azameti tüm zikirlerden veya birçok zikirden daha büyük ve manevi hacmi daha fazladır. Ameller ihlasla beraber olunca manevi hacmi artır. İhlas, amelin ruhu gibidir.
İmam Humeyni -ks- her zaman gençleri amellerinde ihlaslı olmaya davet eder ve iyi amellerine karşın insanlardan tevazu ve teşekkür beklememeleri gerektiğini vurgulardı; zira her amelde esas ilahi rızayı kazanmaktır, yoksa amellerin ve uygulamaların öz itibarı ile değeri yoktur.
İmam -ks- şöyle buyururdu:
Yolunuz Allah için olmasına gayret edin; gözünüzü mahluklara ve Allah’tan başkasına kapayın. Eğer Allah rızası için bir hizmette bulunuyorsanız, başkaları size gelip tevazu göstermelerini beklemeyin. Sizler bunca zaman emek harcadınız, Allah için acılara katlandınız ve Allah için amel ettiniz. Şimdi siz Allah için uzun bir yolu katettiniz ve buraya bizimle sohbet etmeye ve dertleşmeye geldiniz. Eğer bir amel Allah için olursa, Allah da o ameli gözetler ve eğer Allah için olmazsa, herkes bile o ameli gözetleyecek olursa, bir değeri olmaz.
İmam Humeyni -ks- Allah için çalışmak ve amelde ihlaslı olmayı akıl ve vicdanın hükmü olduğunu belirterek şöyle buyururdu:
Bizler kişisel garezlerimizi ayaklarımızın altına almalıyız. Hepimiz Allah için çalışmalıyız. Zira biz O’ndanız ve neyimiz varsa O’ndandır. Güç O’nun elinde, ne kadar nimet varsa O’ndandır. O, göklerin ve yerin nurudur. Bizler O’nu temsilen ve kendi aklımız ve vicdanımıza dayanarak her şeyimizin velisi olan O’na hizmet etmeliyiz.
İmam Humeyni -ks- ihlasın şartını sadece ibadi ameller ve davranışlarla sınırlı olmadığını ve bunun yanında tüm amellerde niyetin de halis olması ve ilahi rızanın gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir. İmam -ks- ayrıca hikmete kavuşmanın şartını da ilim ve bilim öğrenirken ihlaslı olma şeklinde beyan ederek şöyle buyurur:
Sevgili kardeşlerim, her şeyin çaresi ve ilacı, insanın öğrendiği ilmin ilahi olmasını istemesine ve el attığı her ilimde çaba harcaması ve tüm ciddiyeti ve katlandığı sıkıntılarla niyetini halis yapmasına bağlıdır.
İmam Humeyni -ks- şöyle diyor:
من أخلص لله أربعین صباحا فجر الله ینابیع الحکمه من قلبه علی لسانه
Yani, kırk günlük ihlasın tesirleri ve faydaları budur, yani hikmeti kalpten dile aktarılmalıdır. O zaman kırk yıl kadar çaba harcayan ve her ilmin terimlerini ve kavramlarını devşiren ve kendinizi ilimlerin Allamesi ve ilahi askerleri bilen sizler, eğer kalbinizde hikmetten ve dilinizde öğrendiklerinizden tek bir damla göremiyorsanız, bilin ki onca emeğiniz ve ilim öğrenme çabalarınız ihlaslı adımlarla olmamış ve sadece şeytan ve nefsiniz için çaba harcamışsınızdır. Şimdi madem bunca ilimden hiç bir sonuç elde edemediğinizi anladıysanız, hatta sırf bir tecrübe olması için niyetinizi ihlaslı yapmaya ve kalbinizi her türlü kötülükten ve rezillikten arıtmaya çalışın ve eğer tesirini görürseniz, daha büyük bir özenle bu işe devam edin.
İmam Humeyni -ks- şeytanın şerrinden kurtulmanın ihlasın sonuçlarından biri olduğunu belirterek şu uyarıda bulunuyor:
Eğer şeytani vesveselerin esiri olduğunuzu görüyorsanız, bilin ki işlerde ihlaslı olmamışsınız; zira şeytan Allah tealaya ihlaslı insanlara dokunmama sözü vermiştir. Nefsin hilelerinden Allah tealaya sığınmalıyız, zira bu hileler çok titizdir, fakat biz amellerimizi halis olmadığını genel anlamda biliriz. Eğer biz Allah’ın muhlis kulları isek, neden şeytan bizim işlerimize bu kadar musallattır? Oysa şeytan Allah ile muhlislerle uğraşmama ve onların kutsal alanlarına el uzatmama konusunda anlaşmıştır. Bizim büyük şeyhimizin tabiri ile şeytanın tuzağı Allah katının köpeğidir ve eğer biri Allah’ı tanıyorsa bu köpek ona havlamaz, onu eziyet etmez. Köpek ev sahibinin tanıdıklarına saldırmaz. Şeytan ev sahibini tanımayan kimselere bu eve girmelerine müsaade etmez. O zaman eğer şeytanın senle uğraştığını görüyorsan, bil ki amellerin ihlasla ve Allah rızası için değildir.