Esma-ül Hüsna – 38
Bilindiği üzere Esma-ül Hüsnâ, yüce Allah’ı tanımak için en iyi yoldur. Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün kısaca, yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklayan, koruyup gözeten, اَلْحَف۪یظُ El-Hafîz ism-i şerifi hakkında konuşacağız.
Hâfız ism-i şerifi Arapça'da "korumak, ezberlemek" anlamına gelen hıfz (Arapça: حَفِظ) kökünden türemiş bir sıfattır. Hıfz için farklı anlamlar mevcuttur, örneğin “bir malı hıfz etti” denildiğinde o malı korumuş, emaneti korumuş anlamına geliyor. Eğer “sırrı hıfz etti” denilse o sırrı gizlemiş demektir. “Falancayı hıfz etti” denilince onu korumuş anlamını taşır, bir kitabı veya Kur'an-ı Kerim’i hıfzetmiş denilince de o kitabı ezberleyerek hafızasına vermiştir demektir. Fakat yüce Allah hakkında kullanılınca Allah Teâlâ’nın tüm maddi ve manevi, göklerde ve yerde olan her şeyi koruduğu ve bu korumanın ise daimi olduğu anlaşılır
Her varlık, oluşup şekillenmeye başlayıp büyümenin çeşitli evrelerini geride buurakıncaya kadar onlarca doğal ve suni olaya karşı Allah Teâlâ’nın Hafız ism-i şerifine ihtiyacı vardır. Esma-ül Hüsnâ’dan Hafız, tohumu afetten ve diğer haşerelerden korur, yer yüzüne inen her damla yağmur, doğru yerde inene kadar koruma altındadır. Nitekim bir rivayette de bu konuya değinerek, “tek bir yağmur tanesi koruyucu meleği onu yerde istikrar bulacağı yere kadar eşlik edene kadar yağmaz” şeklinde okuyoruz.
İnsan hakkında da aynıdır. “Hafze melaike” yani koruyucu meleklerden bir grup Allah tarafından insanları tehlikelerden belalardan, olaylardan ve tehditlerden koruyarak onların dünyevi hayatlarını sürdürebilmeleri için görevlendiriliyor. Bu meleklerin bebeklerin yanındaki varlığı ise daha iyi hissedilir.
Yeni yeni ayaklanan ve yürümeye başlayan bir bebeğin tüm hareketlilik ve afacanlığı ile anne babasının yoğun meşgalelerine rağmen nasıl korunduğunu hiç düşündünüz mü? Veya çeşitli sebeplerden dolayı örneğin mesleki durumlarından dolayı akrep veya yılan gibi tehlikeli ve zararlı hayvanların bolca bulunduğu mekanlarda yaşayanların en az hasarla nasıl yaşadıklarına dikkat etmediniz mi?
Fakat Hafız ism-i şerifinin gerçeği ve anlamının farkında olunca yüce Allah’ın bu isminin mazharı olan meleklerin bu görevi üstlendikleri ve insanları çeşitli tehlikelerden korudukları anlaşılıyor. En’âm suresinin 61. Ayeti, koruyucu meleklerin yüce Allah’ın emri ve meşiyeti gereği insanı, ölüm anı gelene kadar dünyevi hayatın tehlikelerinden korudukları ve o anda görevlerinin sona erdiğini anlatarak şöyle diyor:
وَ هُوَ الْقاهِرُ فَوْقَ عِبادِهِ وَ یُرْسِلُ عَلَیْکُمْ حَفَظَةً حَتَّی إِذا جاءَ أَحَدَکُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنا وَ هُمْ لا یُفَرِّطُونَ
O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.
Ra’ad suresi 11. ayetinin bir kısmında şöyle okuyoruz:
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَیْنِ یَدَیْهِ وَ مِنْ خَلْفِهِ یَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللهِ
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah'ın emriyle onu korurlar…
Emir el-Mu'minin hz. Ali da -as- Nehculbelaga’da şöyle buyuruyor:
لَیْسَ أَحَدٌ مِنَ النَّاسِ إِلَّا وَ مَعَهُ مَلَائِکَةٌ حَفَظَةٌ یَحْفَظُونَهُ مِنْ أَنْ یَتَرَدَّى فِی بِئْرٍ أَوْ یَقَعَ عَلَیْهِ حَائِطٌ أَوْ یُصِیبَهُ سُوءٌ فَإِذَا حَانَ أَجَلُهُ خَلَّوْا بَیْنَهُ وَ بَیْنَ مَا یُصِیبُه
Bir kuyuya düşmesi veya bir duvarın üzerine yıkılması veya ona bir kötülük gelmesinden kendisini koruyan melekler olmadan hiçbir insan yoktur, öyle ise ölüm zamanı gelince onu olayların eline bırakıyorlar.
Yüce Allah hz. Musa’ya -as- Tevrat’ı nazil edip onun korunması ve hıfz edilmesi için o hazretin ümmetine verdi. Ma’ide suresi 44. ayetinde şöyle okuyoruz:
وَ الرَّبَّانِیُّونَ وَ الْأَحْبارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ کِتابِ اللَّهِ وَ کانُوا عَلَیْهِ شُهَداءَ
… Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. …
Fakat kutsal kitap zamanla tahrif edildi ve değişti. Hatm-i Mertebet -saa- döneminde yüce Allah Kur'an-ı Kerim’i nazil etti ve korumasını da bizzat kendisi üstlendi. Nitekim Hicr suresi 9. ayetinde şöyle buyuruyor:
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّکْرَ وَ إِنَّا لَهُ لَحافِظُونَ
Şüphesiz o Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.
Bu mübarek ayet yüce Allah’ın bizzat semavi kitap Kur'an-ı Kerim’i her türlü değişiklik ve tahriften koruduğunu açıklıyor
Sohbetimizin başında da belirttiğimiz gibi Hafız, “her zaman koruyan” demektir. Hafız, koruduğu şeye hiçbir zarar ve hasarın gelmemesi için sürekli onu koruyup kolluyor. Bu korumak onun hareketleri ve çalışmalarını da kayda geçirmek içindir aynı zamanda. Kur'an-ı Kerim’in Tarık suresinin 4. Ayetinde şöyle okuyoruz:
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّکْرَ وَ إِنَّا لَهُ لَحافِظُونَ
Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.
Şura suresinin 6. Ayetinde de şöyle okuyoruz:
وَ الَّذِینَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِیاءَ اللَّهُ حَفِیظٌ عَلَیْهِمْ وَ ما أَنْتَ عَلَیْهِمْ بِوَکِیلٍ
Allah'tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.
İnsanın koruyucu melekleri hakkında da İnfitar suresinin 10 ila 12. ayetlerinde şöyle okuyoruz:
وَ إِنَّ عَلَیْکُمْ لَحافِظِینَ ، کِراماً کاتِبِینَ ، یَعْلَمُونَ ما تَفْعَلُونَ
Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.
Bu yüzden yüce Allah’ın Hafız olması kelimenin geniş anlamı ile yüce Allah’ın hem ilim ve gücü hem özel görevleri olan koruyucu melekleri tarafından gerçekleşiyor.
Esma-ül Hüsnâ’dan Hafız’ın anlamını kavramaya çalışan ve hakkında düşünenler, bu ism-i şerifin tecellisi olabilirler. Böyle bir insan ilk etapta kendi kalbinin bekçisidir ve nefsini, kötülüklerde yok olmaktan korur, zira nefis Allah tarafından insana emanet bırakılmıştır ve her an onu korumak gerekiyor. Hafız koruyucular tarafından davranışlarının kayda geçtiğine vakıf olan insan her zaman tüm davranışlarına dikkat eder. Diğer yandan din, nesil, can, akıl ve malını şeriat kurallarına dayanarak korumaya çalışır
Esma-ül Hüsnâ’dan Hafız ism-i şerifinin tecellisini hz. Yusuf’ta -as- görmek mümkün. Yusuf suresinin 55. Ayetinde o hazretten naklen şöyle deniliyor:
قالَ اجْعَلْنِی عَلى خَزائِنِ الْأَرْضِ إِنِّی حَفِیظٌ عَلِیمٌ
Yûsuf, "Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim" dedi.
Hz. Yusuf’un Hafız olması, onun emanettar olması, halkın rızkını korumak ve adalete riayet etmesi anlamındadır. Bazı arifler, Hafız ism-i şerifinin tecellisi hakkında şöyle diyorlar: Hafız, insanı tevhide yönlendiren ve onu çeşitli şekillerde hizmette koruyan, ayrıca başkalarını da onun dili, eli ve gücünden koruyandır
Değerli dinleyiciler bugün de bizlere ayrılan sürenin sonuna geldik. Sizlerden Dahvu’l-Arz Gününün duasından bir kesidiyle vedalaşmak istiyoruz:
یا خَیرَ مَدْعُوٍّ وَ أَکْرَمَ مَرْجُوٍّ یا کَفِی یا وَفِی یا مَنْ لُطْفُهُ خَفِی الْطُفْ لِی بِلُطْفِکَ وَ أَسْعِدْنِی بِعَفْوِکَ وَ أَیدْنِی بِنَصْرِکَ وَ لا تُنْسِنِی کَرِیمَ ذِکْرِکَ بِوُلاةِ أَمْرِکَ وَ حَفَظَةِ سِرِّکَ وَ احْفَظْنِی مِنْ شَوَائِبِ الدَّهْرِ إِلَی یوْمِ الْحَشْرِ وَ النَّشْرِ
Ey kendisinden istenilenlerin en üstünü! Ey ümit edilenlerin en yücesi! Ey -kulların işlerine- yeten! Ey vefakâr! Ey lütfu gizli olan! Kendi lütfunla bana lütufta bulun; affınla beni mesut et; yardımınla beni teyit et; emir sahiplerin ve sırrının koruyucuları vesilesiyle yüce zikrini bana unutturma. Kıyamet ve mahşer gününe kadar beni zamanın şaibelerinden koru.
وَ اجْعَلْنِی مِنْ مُرَافِقِی أَوْلِیائِکَ وَ أَهْلِ اجْتِبَائِکَ وَ اصْطِفَائِکَ وَ بَارِکْ لِی فِی لِقَائِکَ وَ ارْزُقْنِی حُسْنَ الْعَمَلِ قَبْلَ حُلُولِ الْأَجَلِ بَرِیئا مِنَ الزَّلَلِ وَ سُوءِ الْخَطَلِ اللَّهُمَّ وَ أَوْرِدْنِی حَوْضَ نَبِیکَ مُحَمَّدٍ صَلَّی اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِهِ وَ اسْقِنِی مِنْهُ مَشْرَبا رَوِیا سَائِغا هَنِیئا لا أَظْمَأُ بَعْدَهُ وَ لا أُحَلَّأُ وِرْدَهُ وَ لا عَنْهُ أُذَادُ وَ اجْعَلْهُ لِی خَیرَ زَادٍ وَ أَوْفَی مِیعَادٍ یوْمَ یقُومُ الْأَشْهَادُ:
Beni senin velilerinin, seçtiğin ve kendine has kıldığın kişilerin dostlarından kıl ve o günde kendinle mülakat etmeyi bana mübarek kıl. Ecelim gelip çatmadan önce beni sürçmelerden, çirkin söz ve ahmaklıklardan arınmış iyi amelle rızıklandır.
Allah'ım! Beni peygamberin Muhammed'in -Allah'ın selamı ona ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun- havuzuna dahil eyle ve o tatlı ve lezzetli sudan öyle bir içir ki artık hiçbir zaman susamayayım; artık o havuzdan reddedilmeyeyim ve kovulmayayım. Şahitlerin şehadet için ayağa kalktıkları günde, orasını benim için en iyi azık ve en mükemmel menzil kıl./012