İslam'da Ahlak-12
Bu bölümde geçen sohbetimizin devamında İslam tarafından övülen ahlaki özellikleri ele alacağız.
Geçen bölümde hayatımızda etkili olan kimi ahlaki özellikleri ele aldık ve öz Muhammedi İslam'ın itikadi ve eğitim kültüründe dünya ve ahiret arasında sıkı bir bağ olduğunu, fikir ve amelin uhrevi yansıması olduğunu söyledik. Bu kader belirleyici ve temel noktaya işaret eden kısa ve öz bir söz vardır:" Dünya, ahiretin tarlası ve ekim alanıdır. "
Tıpkı bir çiftçi gibi herkes dünyada ektiğini ahirette biçecektir. Bu dünyadaki fikirlerimiz ve amellerimiz ölüm sonrası dünyada sonuç verecek ve tecelli edecektir. İnsanlar ise bu fikirleri ve amellerinden dolayı sorgulanacaklardır. İşte ahlaki değerler ve ilkelerde göze çarpan bir başka kural da bu gerçektir.
Hatırlanacağı üzere geçen sohbetimizde toplumsal ilişkilerin de sağlamlaşmasında etkili olan ahlaki özelliklerden birinin iyi huyluluk olduğunu söyledik. Allah Resulü Hz. Muhammed saa ise bu ahlaki ilkenin dünyadaki yansıması ile ilgili şöyle buyurmuşlardır:" Kıyamet gününde, insanların amellerinin ölçülmesi ve tartılması yapılacak terazide iyi huyluluktan daha değerlisi ve iyisi yoktur. "
Tüm insanların arzularından biri de ölüm sonrası dünyada acı çekmemek ve cennete dahil olup sınırsız nimetlerden yararlanmaktır. Tabii Allahu Teala'nın ebedi ve sonsuz cennetine girmenin şifrelerinden biri de iyi huylu olmaktır. Bu özelliğin tam olarak tecellisi sayılan Allah Resulü ise bu hususta şöyle buyurmuşlardır:" İyi huylu olan biri kuşkusuz cennete layıktır. "
Allah Resulü Hz. Muhammed saa bir başka rivayete göre şöyle buyurmuşlardır:" Benim ümmetimi en çok da cennete götürecek özellik, ilahi takva ve iyi huylu olmaktır. "
Gerçekte iyi huylu olup bu özelliklerinden dolayı cennete layık olan kişilerin hayatının sırrı da hayat tarzları ve hayat şekilleridir. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ise bu hususta net bir açıklamada bulunup şöyle buyurmuşlardır:" tebessümle süren hayat, cennetlik hayat, tebessümsüz hayat ise cehennemlik hayattır. "
Cennet ehlinin bir başka belirgin özelliği de insanların gönüllerine hitap etmesi ve onları kendine çekmesidir. İşte Allah Resulü Hz. Muhammed saa de bu özelliğinden dolayı gönülleri fethetti ve ardından da getirdiği İslam dini günden güne büyüdü ve daha fazla insanı kendine çekti. Allahu Teala ise Hz. Muhammed saa'in özelliklerine değinerek Al-ı İmran suresinin 159'uncu ayetinde şöyle buyurmuştur:" ﴾159﴿ Sen onlara sırf Allah’ın lütfu sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi...
Bu yüzden cennetlik yaşayıp kıyametin ardından cennete girmek ve rahmet peygamberi gibi gönülleri hayran bırakmak istiyorsak iyi huyluluktan vaz geçmemiz gerekiyor. Aslında günlük olarak yaklaşık namazları ve yakarışlarında Allahu Teala'yı rahman ve rahim olarak hatırlatan ve onu sınırsız rahmet kaynağı olarak bilen gerçek bir Müslümanın şiddete ve acımasızca davranışlara baş vurması mümkün mü ki? Allah Resulü'nün bu husustaki sözü de dikkat çekicidir:" Tüm insanlara karşı şefkat gösterin ki Allah size merhamet ve şefkat göstersin. "
İslam'ın ahlaki kültüründe dikkat çeken başka önemli nokta da tüm insanlara karşı şefkatin umut verici ve ısıtıcı ışıklarını aynı şekilde saçmamız ve hayatın ortamını aydınlatmamızdır. Allahu Teala tarafından dünyalılara rahmet olarak adlandırılan Hz. Muhammed saa şöyle buyurmuşlardır:" Herkese iyilik yapın ve şefkat gösterin. Böyle olmazsa sizin iyi huylu olduğunuz ve şefkatli olduğunuz söylenemez. "
İnsanların insanlığını eksen olarak tanıyan bu sınırsız insansever yaklaşımın kaynağı Kuran-ı Kerim'dir. Bu hususta ise Nisa suresinin 75'inci ayetinde şöyle buyrulmaktadır:" ﴾75﴿ Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?"
Böyle bir aydınlatıcı yaklaşım sayesinde Müslüman biri iyi huyluluk, şefkat ve dostluk özelliği ile süslenip tüm insanlara karşı sevgi besler ve kendi türdeşlerinin çektiği acılara ve zulümlere de kayıtsız kalmaz ve kendini sorumlu hisseder onlar ile empati yapar.