Ekim 13, 2020 14:12 Europe/Istanbul

Bu bölümde İslam'da ahlaki özellikleri ve başlıca ilkelerini ele almaya çalışacağız.

Geçen bölümde iyi huyluluk ve İslami etik ve ahlak kültüründeki konumundan size söz ettik.  İyi huyluluğun en önemli göstergelerinden birinin de affetmek olduğunu belirttik.  Affın  eşsiz örneği sayılan, cahil ve akıllı düşmanlarını affeden Allah Resulü'nün ise şöyle buyurdukları anlatılmaktadır:"  Sizi dünya-ahirette en  güzel ahlaki özellik ile tanıştırmamı ister misiniz?  " " Seninle bağlarını koparanla tekrar bağ kurmak ve  seni haklarından mahrum bırakana yardım etme ve sana zulüm yapan, cefa çektirene af sunma. İşte iyi huyluluğun göstergeleri bunlar. "

Rahmet peygamberi Hz. Muhammed saa bir başka tavsiyesinde ise  bu tür özelliklere sahip müminleri  dünya ve ahiretin en iyi kesimi olarak niteleyerek  bu kesimin her davranışında af ve özverinin görüldüğünü buyuruyor.  

İmam Sadık as ise  bu üç ahlaki özelliği  dünya ve ahirette ahlaki kerametler olarak adlandırmaktadır. 

 İslam'ın gerçek öncüleri ve seçkin ilahi imamlar her daim   İslam'ın ahlaki öğretilerini hayata geçirmeye ve onları tecelli ettirmeye çalışmışlardır. 

Anlatılanlara göre  Emevi hanedanının  kirli propagandalarının etkisinde kalan Şam ahalisinden biri  günlerden biri  Medine'ye gittiğinde  bir kenarda oturan birini gördü ve onun kim olduğunu sordu. Ona " Hüseyin bir Ali'dir" dediler.  Bu sırada Allah Resulünün pak ehlibeytine kin güden kişi  gücünün yettiğinde Hüseyin bin Ali as'a küfür etti.  İmam Hüseyin as ise   Araf suresinin 199'uncu ayeti olan " affet ve iyiliğe emret " ayetini okuyarak   tam bir kibarlık ve ağırlık duygusu içerisinde kişiye şöyle sordu:"  Şam ahalisinden misin? " Şamlı kişi böyle yumuşak yüzlü bir tavır beklemediğindan dolayı şaşkın şaşkın şöyle dedi" evet Şam'danım. "  Ardından Şam'daki yönetimin insanların beynini yıkadığından haberdar olan İmam Hüseyin as  şöyle buyurdu:"  Sen buralarda gurbetlisin. İstersen ihtiyacını giderelim.  Açsan evime gel ağırlayayım seni.  Giyeceğin yoksa gel de giydirelim seni. Para ihtiyacın varsa, zor durumdaysan gel de yardım edelim sana. " Böyle bir affı ve özveriyi beklemeyen Şamlı kişi   tam bir utanç içerisinde şöyle dedi:"   Keşke yerine dibine girip böyle küstahlık yapmasaydım. " Sonra şöyle dedi:"   Bu zamana dek dünyada benim için tanıdığım en menfur kişiler siz ve babanızdı ancak  şimdi  siz ve babanızdan  daha fazla sevdiğim kişi bu dünyada yoktur. " Af ve kötülüklerden geçme, bakırı altına çeviren bir iksir olarak tanıtılmıştır.  Kuran-ı Kerim'de ise bu gerçek Fussilet suresinin  34'üncü ayetinde şöyle anlatılmıştır:" ﴾34﴿ İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!"   Normalde, insan güçlü olmadığı zaman   affetmek ve diğerlerinin kötülüklerinden ve hatalarından geçmesi çok zor değil.  Ancak  insan iktidarda, güçlü konumda olduğu zaman intikam alma gücüne sahip olduğu zaman diğerlerinin kötülüklerinden geçmesi daha anlamlı ve daha zordur. Tabii ki böyle bir davranış insanların büyüklüğünü gösterir.  Şiların üçüncü imamı Hüseyin bin Ali as ise bu hususta şöyle buyuruyor:"  İnsanların en bağışlayıcısı ve affedicisi  güçlü konumda olduğu zaman insanları affedenidir. "    Af ve kötülüklerden geçmenin en parlak ve belirgin örneklerinden biri de   Mekke'nin görkemli fethi sırasında Allah Resulü Hz. Muhammed saa'in genel af kararı idi.  O dönemde Allah Resulü   10 binlerce askeri ile Mekke'yi güçlü bir şekilde fethetmişti.  Bu sırada Kureylşli zenginler ve liderler özellikle de İslam'ın ve Allah Peygamberin yok edilmesi için   her türlü komplo ve girişime baş vuran  Ebu Sufyan   İslam ordusunun  bu denli güçlü gelişinden ve fethinden  tir tir titriyordu ve  Allah Resulünün de diğer fatihler gibi  katliam kararı vereceğini düşünüyorlardı. Ancak İslam ordusu bayraktarı  Saad bin Abade ise şöyle seslenince daha da korkuya kapılmışlardı:"  Gün, intikam günüdür. "

Ancak  kafirlerin ve müşriklerin dehşete düştüğü sırada  Allah Resulü Hz. Ali as'a  İslam'ın zafer bayrağını ele almasını ve şöyle haykırmasını istedi:"  Gün, af günü ve rahmet günüdür. " Böylece bir dönem  küfr, şirk, putperestlik ve İslam'ın yeminli düşmanlığı odağı ve üssü olan Mekke  kan dökülmeden  ele geçirildi ve bu af ve kötülükten geçme durumu   öyle insanları etkiledi ki Mekkeliler ve daha sonra diğer gruplar art arda Müslümanlaştı ve bu eşsiz fetihin yankıları Arabistan yarımadası ve dünyayı sarstı ve tarihin altın sayfalarında kendine yer buldu ve İslam'ın konumunu perçinledi.