Güneşten hüzmeler - 28
Kur'an'ı Kerim İslam Peygamberi’ni –s– çok güzel sıfatlarla takdir etmiş ve o hazretin mübarek varlığını alemlere rahmet şeklinde beyan etmiştir.
Bu bağlamda Enbiya suresinin 107. Ayetinde biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik şeklinde buyurur. Bu ayete göre İslamî kaynaklarda Allah Resulü’nden –s– rahmet nebisi şeklinde söz edilir. Gerçekte İslam Peygamberi –s– sadece rahmet ve sevgi abidesi değildi ve bunun yanında müslümanların arasında da sevmek ve sevilmek ve dostluk ve kardeşlik duygusunu yaygınlaştırarak gönülleri birbirine bağladı.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei Allah Resulü’nün –s– bu güzel yöntemini şöyle anlatıyor:
Resulullah –s– Medine’ye ayak bastığı ilk günlerde gerçekleştirdiği en önemli icraatında biri müslümanların arasında kardeşlik anlaşması sağlamaktı, yani müslümanları birbiriyle karşdeş ilan etti. Eğer bizler birbirimizle kardeşiz diyorsak, bu sırf laf olsun diye sarf edilen bir söz değildir. Yani müslümanlar hakikaten birbirine karşı kardeştir ve kardeşlik hakkı vardı. Yani nasıl kardeşler birbirine borçlu ise ve birbirine karşı karşılıkla hakları çerçevesinde hareket etmeleri gerekiyorsa, müslümanlar da öyle yapmalıdı. İslam Peygamberi –s– bunu hayata geçirdi. Allah Resulü –s– müslümanları ikişer ikişer kardeş ilan etti ve bunu yaparken müslümanların hangi aileye veya aşirete veya Medine veya Mekke eşrafına bağlı olup olmadığına bakmadı. Siyahi bir köleyi, büyük bir eşraflar ve özgürlüğüne kavuşan bir başka köleyi de Haşimoğullarının ünlü liderlerinden birinin oğlu ile kardeş ilan etti. Her halükarda bu kardeşlik anlaşmasının çeşitli boyutları vardı ki en önemli boyutlarından biri müslümanların arasında birbirine karşı kardeşlik duygusu hissetmeleriydi.
İslam Peygamberi’nin –s– insanların sağlıklı bir yaşam ortamına kavuşması için izlediği yöntemlerden biri, insanların arasında iyimserlik duygusunu yaratmak ve yaygınlaştırmaktı. Allah Resulü –s– bu alanda sadece tavsiye etmekle yetinmez, bunun yayında pratik yollardan müslümanları birbirine iyimser bakmaya teşvik ederdi.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’ye göre cahiliye Arapları kendi aralarında birbirine karşı bir çok kompleks ve sui zan ve aşiret ve hanedan eksenli bağnatlıklar güttüğün o dönemde sevgi ve şefkatle onların gönlünü birbirine karşı saf ve aydın ve pak yapmaya çalıştı.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei bu bağlamda İslam Peygamberi’nden –s– çok güzel bir derse işaret ederek şöyle diyor:
Bazı müslümanlar Resulullah efendimize –s– gelir ve birbirini kötüler ve bazı olumsuz şeyler anlatırdı. Bunlardan bazıları doğru ve bazıları da yalandı. Allah Resulü –s– ise insanlara şöyle buyururdu: Hiç kimse sahabem hakkında bana bir şey demesin. Sürekli benim yanımda birbirinizi kötülemeyin. Ben halkın arasına girdiğimde veya sahabemin yanına gittiğimde, Selimussadr olmak istiyorum, yani saf ve pak bir kalple ve hiç bir kötümserliğe kapılmaksızın müslümanların arasına girmek istiyorum.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei Allah Resulü’nün –s– bu yüce sözlerini tüm insanlara ve tüm kuşaklara ve tüm devirlere insani ve ahlaki bir ders olarak yorumluyor ve bu bağlamda şu tavsiyede bulunuyor:
Bakın şu Resulullah’ın –s– davranışı müslümanlara İslamî ortamda ve toplumda sui zan olmaksızın ve iyimser bir şekilde insanlara davranma duygusu ile hareket etmelerine ne kadar da çok yardımcı oluyor. Rivayetlere göre hakimiyet şer ve fesat güdenlerin elinde ise her şeye sui zan ile bakmak gerekir, ancak eğer hakimiyet hayır ve maslahatlı insanların elindeyse, sui zannı bir yana bırakın, birbirinize hüsnü zan ile bakın, birbirinizin sözlerini kabul gözü ile değerlendirin ve dinleyin, birbirinizin kötülüklerini gözardı edin ve sadece iyiliklerinizigörün.
İslam Peygamberi’nin –s– müslümanların arasında iyimserlik duygusunu geliştirme ve toplumda sağlıklı bir atmosfer oluşturma bağlamında izlediği ibret verici bir başka yöntemi, gizlice ve kulağı fısıldama yoluyle sözlerin yayılmasını engellemekti. Bu konuda İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei şöyle diyor:
O dönemde müslümanların arasında Allah Resulü’ne –s– gelip kulağına bazı sözleri fısıldama alışkanlığı yaygındı. Müslümanlar fısıldayarak gizli bir şeyi anlatırdı. İşte bu yüzden ayet-i şerife nazil oldu ve insanları Allah Resulü’nün –s– kulağına fısıldamaktan men etti. Çünkü bu amel başka müslümanların arasında sui zan ve kötümser bakışan sebep oluyordu. Evet, bu tür sözler müslümanların arasında nifaka sebebiyet veriyor ve müminleri rahatsız ediyordu. Ancak Allah Resulü’nün tüm ikazlarına ve men etmesine rağmen bu çirkin davranış bazı insanlarca tekrarlandı ve Allah teala bu yüzden bir kaç ayette müslümanları bu amelden men etti, çünkü toplumda sui zan ve kötümserliğe neden oluyordu.
İslam Peygamberi –s– ayrıca insanları birbirine haksız iftira atmaktan de men ederdi. O hazret özellikle münafıklara yersiz iftiralarıyla toplumda sui zan ve rahatsızlığa sebebiyet vermelerine izin vermezdi.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei Allah Resulü’nün –s– b ince bakışını önemli bir ahlak ilkesi şeklinde değerlendiriyor ve bu bağlamda Nur suresinin ayetlerine işaret ediyor. Masum bir kadına haksız bir iftira atıldığında bu nurani ve aydınlatıcı ayetler nazil oldu.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei bu ayetler hakkında şöyle diyor:
Kur'an'ı Kerim bu surede münafıkların ve kötü insanların ve salih olmayan kişilerin toplumda yaydıkları yalan söze şiddetle tepki veriyor ve art arda gelen bir kaç ayette müslümanlara hitaben neden bu iftirayı duyduklarına ona tepki vermediklerini ve bu şayayı kesin tavırla reddetmediklerini buyuruyor.
İslam dininde eğer biri çıkıp da bir başkasını onurunu zedeleyecek şekilde suçlar ve iftira atarsa, bu iddiasını dört adil şahitle ispat edemediği takdirde kendisi mahkum edilir ve ona göre cezalandırılır. Hiç kimsenin öylesine ortaya bir laf atmaya ve kafaları karıştırmaya ve kalplerde kaygı ve ızdıraba neden olmaya hakkı yoktur.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’ye göre bu önemli hüküm, İslam tarihinde ve Allah Resulü’nün –s– çağında çok muazzam bir olaydı ve böylece İslamî toplumda spekülasyonlar ve insanların özel yaşamı hakkında başkalarında sui zan yaratma ve ortalığı karıştırma durumları engellendi.
Ayetullah Hamanei İslam dini mükemmel bir din olduğunu belirterek İslamî toplumda kardeşlik ruhunun hakim kılınması konusunda şöyle diyor:
Dolaysıyla Allah Resulü’nün –s– bir işi de topluma hakim olan atmosferi sevgi ve dostluk ve kardeşlik atmosferine dönüştürmekti, böylece bütün insanlar birbirini sevecek ve hüsnü zan ile birbirini bakacaktı. Bugün bizim görev ve sorumluluğumuz da budur.
Başkalarının kötü davranışını affetmek ve hoşgörü ile karşılamak, Allah Resulü’nün İslamî toplumun atmosferini sağlıklı hale getirmek üzere izlediği bir başka yöntemdi. İslam Peygamberi –s– İslam çemberi genişleyerek Mekke kenti fethedildiğinde, Mekke halkını affetti.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei Mekke halkı o hazreti kentten kovan insanlar olduğunu, Allah Resulü –s– bu kentte tam 13 yıl boyunca her türlü acıya ve tacize katlandığını belirtiyor. Fakat Allah Resulü –s– Mekke fethinden sonra kente ayak basar basmaz genel af ilan etti ve Mekke halkına hepiniz özgürsünüz, yani ben hepinizi azat ve affettim, şeklinde buyurdu. İslam Peygamberi –s– Kureyş fertlerini affetti ve böylece tüm kin ve düşmanlıkların silinmesine vesile oldu.
İslam Peygamberi’nin –s– güzel ve mübarek yaşamının bir başka başlığı, o günün cahiliye Arap toplumunda insanların birbirine yönelik duyarsızlığını, sevgi, şefkat, kardeşlik ve işbirliği ortamına çevirmesiydi.
Allah Resulü’nün –s– bu hikmetli tutumuna işaretle, günümüzde de müslümanların kendi aralarında kardeşliği ve birbirine karşı sorumluluk duygusu taşımaları yaşadıkları toplumun atmosferini sağlıklı hale getirmekte etkili olacağını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
Müslümanların birbirinden habersiz olmaları ve herkes kendine farklı bir dünya kurması ve başka müslümanlarla ilgilenmemesi İslam dininde benimsenen bir durum değildir. Müslümanlar birbirine karşı sevgi ve şefkatle ve en ufak duyarsızlıktan uzak bir şekilde birbirinin işleriyle ilgilenmelidir. Müslümanların arasında karşılıklı sevgi, saygı ve işbirliği, Allah Resulü’nün –s– en büyük işlerinden biriydi. O büyük insan yaşadığı müddetçe İslamî toplumda müslümanların hatta bir kez olsun birbirine karşı kin ve düşmanlık beslemelerine müsaade etmedi. Allah Resulü –s– hikmeti ve sabırlı tutumu ile hakikaten sevgi ve muhabbet dolu sağlıklı ve tatlı bir toplum yaratmıştı. 015