Aralık 12, 2020 10:33 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle kısaca, doğru ve iyilikten başka konuşmayan ve yapmayan, her şeyi yerli yerinde ve sağlam olan, bütün emirleri ve işleri hikmetli yapan, doğru hüküm veren ve  yargıda bulunan  اَلْحَک۪یمُ  el-Hakîm ism-i şerifi ile ilgili konuşacağız.

Esma-ül Hüsnâ’dan el-Hakîm ism-i şerifinin türevleri Kur'an-ı Kerim’de yaklaşık 110 kez geçiyor. Hakîm olan yüce Allah, içinde hiçbir eksiklik olmayan, yarattığı her şeyi tam kudretle güçlü ve özel istihkamla yaratandır.              

Kelime bakımından el-Hakîm, “doğru konuşan” ve “doğru davranan” demektir ve değimde tüm işlerini en iyi şekilde, en yakın yoldan ve her türlü yanlış, uygunsuz ve kaşır işten uzak kalandır. Hakîm, Arapça “hkm” kelimenin türevdir. “hkm” ise ıslah için önlemek ve zulmü engellemektir. “hükm” kelimesi ise “yargıda bulunmak ve hükümet etmek” anlamındadır. Yargı kurumunun da “hükümetin” bir parçası olması ve hükümetin gücü ve desteği olmaksızın yargıcın verdiği hükmün geçersiz olması nedeni ile “hükm” hükümet konusunu da anlatıyor. Nitekim Câsiye suresinin 16. Ayetinde şöyle okuyoruz:

وَ لَقَدْ آتَینا بَنِی إِسْرائِیلَ الْکِتابَ وَ الْحُکْمَ وَ النُّبُوَّةَ

Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. …

Bu yüzden Hakîm olan kimse, dikkat, doğruluk, bilinçli ve zamanın farkında olarak davranan, iddiasını ispatlamak için güçlü ve sağlam deliller getiren kişidir.

Hakîm isminin anlatılmasında çok kullanılan bir diğer kelime ise “hikmet”tir. İran’ın büyük lügat bilimcisi ve Kur'an-ı Kerim araştırmacısı Hüseyin bin Muhammed Ragıb İsfahani kaleme aldığı “el-Müfredat fi Garib el-Kur’an” adlı kitabında “hikmet” kelimesinin anlamında şöyle yazıyor:

Hikmet akıl ve ilim aracılığı ile Hakka ulaşmaktır; ve Hakîm olan Allah’a zikredilen hikmet ise Allah’ın tüm varlıklara olan bilimsel tasallutu, ve güç ve dayanıklığın gayetinde yaratmasına işaret ediyor.

İster dağlar, denizler, bitkiler, deniz ve çöl canlıları,  Tüm varlıkta ve mahluklar arasında hayret uyandıran düzenin tümü Hakîm olan yüce Allah’ın tedbirlerinin sonucudur. Aslında düzenin varlığı ve kanıtı, yüce Allah’ın varlığını ispat ettiği gibi O’nun ilim ve hikmetini de ispatlıyor. Nitekim İmam Cafer Sadık -as- da “Tevhid Mufaddal” adlı hadisinde, güvendiği ve salih fakihlerden Mufaddal bin Ömer Cuafi’ye yaratılış dünyasının hayret veren olaylarını açıklıyor. İmam Sadık -as- Allah’ın insan, çeşitli hayvanlar, kuşlar, gökler ve güneş, ay ve yıldızlar, su v ateş, madenler, bitkiler, ağaçlar vb. varlıklarda Allah Teâlâ’nın hikmetine değiniyor. Örneğin en sonda bebeklerin ağlaması hakkında şöyle buyuruyor:

“Ey Mufaddal! bil ki çocukların beyninde bir rutubet var ve eğer içinde kalırsa körlük gibi zor ve acı hastalıklar ve nuksanlıklara sebep olur. Ağlamak bu rutubeti çocukların başından dışarı akıtıyor ve böylece onların vücut ve gözlerine sağlık kazandırıyor. Anne ve baba bu hikmetten habersizler. Bu yüzden çocuklarının ağlamasını engellemeye çalışıyorlar. Onlar ağlamanın çocuklarına nasıl bir fayda verdiğini bilmiyorlar. Nitekim eşyalarda da bir çok menfaat olabilir ve fakat dünya işinde ihmal ve tedbirsizliğe inanalar ondan gafiller ve eğer bilselerdi hiçbir zaman, falan şey faydasızdır, demezlerdi; zira onlar onun hikmetinden agah değiller.”

Gerçek Hakîm, yüce Allah’tır. Eğer bir mahluka hikmet özelliği verilirse, gerçek Hakîm’e mecazen benzetmek açısından şartsızdır. Bu yüzden yüce Allah’ın Hakîm olması ile insanın bu sıfata benzetilmesi arasında çok fark vardır. Hakîm olan insan kendi davranışları ile varlık alemin kuralları arasında uyum olan kişidir. Fakat Allah’ın Hakîm olduğunu söyleyince, en iyi kuralları icat ettiği anlamındadır. Bilge ve hakim olan insan da bu kuralları anlıyor ve hedefine ulaşmak için kurulan yasalar çerçevesinde hareket ediyor. Örneğin insan eşyalar arasındaki cüz’i bağlantıyı keşfederek onları yan yana koymakla bir bina yapıyor fakat söz konusu eşyaları tüm kudret, güç, ve özellikleri ile yaratan ve örneğin toprak, demir ve tuğla arasındaki ilişkiyi kuran ise Hakîm olan Allah’tır.

Hakîm olmak demek, hikmet sahibi olmak demek ve hikmet de akıl ile birlikte hayır işlerde bulunmak demektir. başka bir ifade ile hikmet, insanın hakkı tanıyıp batılı hangi görüntüde olursa olsun ayırt edebilmesi ise hikmettir. İmam Cafer Sadık -as- hikmeti, marifetin nuru, takvanın mirası ve doğruluk meyvesi bilerek şöyle buyuruyor: “yüce Allah kullarından bir kula hikmetten daha büyük, daha yüce, daha sağlam, daha güzel ve daha değerli bir nimet vermemiştir.”

Hakîm olan Allah Kur'an-ı Kerim’in Bakara suresinin 269. ayetinde şöyle buyuruyor:

یُؤْتِی الْحِکْمَةَ مَنْ یَشاءُ وَ مَنْ یُؤْتَ الْحِکْمَةَ فَقَدْ أُوتِیَ خَیْراً کَثِیراً وَ ما یَذَّکَّرُ إِلَّا أُولُوا الْأَلْبابِ

Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.

Hikmet, istikrar ve sağlam olmaktır ve Hakîm’in özelliği ise her işin başından sonuna kadar istikrardır böyle biri Allah’ın kullarını yüce Rahman’a doğur hidayet eder. Rasûlüllah -saa- Emir el-Mu'minin hz. Ali’ye -as- şöyle buyuruyor:

Ne zaman ki Allah kullarından bir kulunu senin ellerinin aracılığı ile hidayet ettirirse muhakkak güneşin doğduğundan batışına kadar üzerine parladığı her şeyden daha ziyade senin için  bereketi vardır.

Adı Kur'an-ı Kerim’de iki kez geçen ve 31. Sureye de adı verilen tarihin büyük ve seçkin bilgini hz. Lokman -as- dır. Kur'an-ı Kerim’den anlaşıldığı üzere lokman -as- peygamber değilmiş. Rasûlüllah’tan -saa- bir hadiste, “hakkıyla söylüyorum, Lokman peygamber değildi fakat çok düşünen, iman ve inancı âlâ olan, Allah’ı seven ve Allah’ın da onu sevdiği ve ona hikmet nimeti inayet eden bir kul olduğunu söylüyorum.”

Lokmân suresinin 12. ayetinde şöyle okuyoruz:

وَ لَقَدْ آتَینا لُقْمانَ الْحِکْمَةَ

Andolsun, biz Lokmân'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. …

Lokman’ın sahip olduğu hikmet hakkında çok şey anlatılmış fakat yüce Allah’ın onun öğütlerini Kur'an-ı Kerim’in Lokman suresinin 14 ve 15. ayetlerinde zikretmesi ve kendi nasihatlerini Lokman’ın ağzından beyan etmesini belirtmek yeterli olacaktır. Böylece Lokman’ın Hakîm olduğunu onaylıyor. Burada Lokman’ın Hakîm olma liyakatini nasıl kazandığı sorusu akla gelebilir!! İmam Cafer Sadık -as- bu soruya karşılık şöyle buyuruyor:

“Lokman mal varlığı ve zenginliği ve aile ve güçlü olmak ve güzellik nedeni ile hikmet sahibi olmadı; o Allah işinde güçlü ve Allah için takvalı biriydi. O derin bakışa sahip, işlerde ihtiyatlıydı. Günahtan korkar asla (boş ) bir şeye gülmez ve alsa öfkelenmezdi ve kimse ile şakalaşmayıp, hevesleri ile mücadele eder ve onun yardımı ile şeytan’dan uzak dururdu… ve bu yüzden kendisine hikmet verilmişti.”

Rasûlüllah’ın -saa- seçkin sahabesinden Selman Farsi de tıpkı Lokman gibi davranırdı ve nefsani hevesleri ile mücadele ettiği ve çektiği zorluklar nedeni ile Allah’ın özel lütfüne mazhar oldu ve Allah Teâlâ hikmet pınarlarını onun vücudunda galeyana getirdi. Selman, hikmette çok yüksek bir konuma ulaştı, nitekim Emir el-Mu'minin hz. Ali -as- Selman’ı Lokman’a benzeterek şöyle buyuruyor:

بَخٍّ بَخٍّ سَلْمانُ مِنّا اَهْلَ الْبَیتِ، وَ مَنْ لَکُمْ بِمِثْلِ لُقْمانِ الْحَکِیمِ؟ عَلِمَ عِلْمَ الْاَوَّلِ وَ عِلْمَ الْاخَر

Ne güzeldir Selman'ın makamı, o bizim ehlibeytimizdendir, siz Lokman hekim gibi ilk ve son ilmi bilen Selman gibisini nerde bulabilirsiniz, o sonsuz bir deniz gibidir.

Yüce Allah çeşitli ayetlerde Kur'an-i Kerim'den  "Hakîm" olarak söz ediyor; tıpkı Yâsîn suresinin 2 ayetinde  وَ الْقُرْآنِ الْحَکیم "Hikmet dolu Kur'an'a andolsun…" veya Yûnus suresinin birinci ayetinde الْکِتابِ الْحَکیم "hikmet dolu Kitap…" buyurduğu gibi. Hikmet genellikle canlı ve akıllı insanlar hakkında kullanılan bir sıfattır. Bu yüzden yüce Allah Kur'an-i Kerim'i bu ism-i şerif ile canlı ve akıllı, lider ve rehber, büyük ve hikmet öğreten bir öğretmen olarak tanıtıyor; böylece hikmet kapılarını inşalara açabiliyor ve Kur'an-i Kerim'de belirtilen "sırat-ı müstakim"e hidayet edebiliyor.

Değerli dinleyiciler sohbetimizi noktalamadan önce sizlere Lokman hekim'in bazı öğüt ve nasihatlerini aktarmak istiyoruz.

Lokman hekim evladına şöyle diyor:

Evladım; her zaman Allah'a şükret, Allah'a ortak koşma, zira zayıf ve muhtaç bir mahluku azim ve gani bir Yaratan ile eşit tutmak, büyük bir zulümdür. Evladım; din tıpkı bir ağaçtır. Allah'a olan iman ise onu büyüten su gibidir. Namaz onun kökleri, zekat gövdesi, Allah yoluna dostluk dalları, iyi ahlak onun yaprakları ve haramlardan uzak durmak ise onun meyveleridir. Bir ağacın iyi meyve ile kemale erdiği gibi din de haram amellerden uzak durmakla kemale erer. Evladım; bin dost edin ve bil ki bin dost azdır ve bir düşman edinme ve bil ki bir düşman da çok fazladır.

Etiketler