Esma-ül Hüsna – 47
Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle kısaca, iyi kullarını seven, onları rahmet ve rızâsına erdiren, sevilmeye ve dostluğa lâyık yegâne varlık anlamında olan اَلْوَدُودُ el-Vedûd ism-i şerifi hakkında konuşacağız.
Programımızın da başında belirttiğimiz gibi Esma-ül Hüsnâ, yüce Allah’ın tanınması için en iyi yoldur. Allah’ı tanımak insanı yaratılış hedefine yaklaştırırken yüce Rahman’a olan sevginin de artmasına sebep oluyor. Başka bir ifade ile insan Allah’ı ne kadar fazla tanırsa yüce Allah’ın gerçek aşk ve sevgiye ne kadar layık olduğunu anlar.
Sözlükte “sevmek, muhabbet etmek” anlamındaki vüdd kökünden türemiş mübalağa bildiren bir sıfat olan vedûd “çok seven, çok sevilen” demektir. bugün sizlerle bu konuyu ele alacağız.
Vedûd ism-i şerifi Arap edebiyatında bir sıfatın istikrar ve devamlı olduğunu gösteren sıfatlardan biridir, zira yüce Allah’ın kullarına olan sevgisi değişmez ve O’nun zatının bir parçasıdır, yani Allah her zaman ve sürekli olarak müminleri sever. Vedûd ism-i şerifi aynı zamanda faile ilaveten meful da olabilir, bu durumda ise dostları tarafından sevilen demektir. yüce Allah Maide suresi 54. ayetinde bu sevginin çift taraflı olduğuna işaretle şöyle buyuruyor:
یا أَیُّهَا الَّذینَ آمَنُوا مَنْ یَرْتَدَّ مِنْکُمْ عَنْ دینِهِ فَسَوْفَ یَأْتِی اللّهُ بِقَوْم یُحِبُّهُمْ وَ یُحِبُّونَهُ أَذِلَّة عَلَى الْمُؤْمِنینَ أَعِزَّة عَلَى الْکافِرینَ یُجاهِدُونَ فی سَبیلِ اللّهِ وَ لا یَخافُونَ لَوْمَةَ لائِم ذلِکَ فَضْلُ اللّهِ یُؤْتیهِ مَنْ یَشاءُ وَ اللّهُ واسِعٌ عَلیمٌ
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
Bu mübarek ayet Allah ve mümin kullar arasındaki sevgi ve aşkın karşılıklı olduğunu açıkça beyan ediyor.
Allah Teâlâ Hud suresinin 90. Ayetinde şöyle buyuruyor:
وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّکُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَیْهِ إِنَّ رَبِّی رَحِیمٌ وَدُودٌ
“Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir."
Vedûd ism-i şerifinin bu ayette Allah Teâlâ’nın Rahim adının arkasından gelmesi, aslında cenab-ı Hakk’ın Rahim olması nedeni ile tevbe eden günahkar kullarına özel ilgi duyduğunu, onları çok sevdiğini ve onların tövbe etmesi ve kendisinin sevgi dolu kucağını dönmesini istediğini gösteriyor.
Kur'an-ı Kerim’de Bürûc suresi 14. ayeti de aynı anlamı taşıyor ve şöyle buyuruyor:
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ
“O, çok bağışlayandır, çok sevendir.”
Bu yüzden Allah Teâlâ’nın peygamberleri, melekleri ve mümin kullarını sevdiği, onların da Allah’ı sevdikleri ve O’nun üzerine başka hiçbir şeyi sevmedikleri söyleniyor.
Vedûd olan yüce Allah mümin kullarının sevdiğidir, bunun sebebi de Allah tarafından onlara verilen fazl ve ihsandır. Bilindiği üzere Allah her hayır ve iyiliğin başlangıcıdır ve Allah kendi kulunu sevdiği için aşkını da kulunun kalbine yerleştiriyor. İlginç olan şu ki Allah bir kuluna Rabb’ini sevme tevfiki inayet etmesi ardından Allah’a olan sevgisinin mükafatı olarak kuluna daha fazla sevgi veriyor; böylece Allah’a olan aşk ve sevgi sadece bir boyutta değil çeşitli boyutlar ve yönlerde yayılarak artar. Böylece sonuçta bu sevgi kulu Allah’a öyle yakınlaştırır ve cezbeder ki O’ndan başka hiçbir şey istemez ve talep etmez. Bu durumda bu sevgi insanın tüm davranış, konuşma ve amellerinde görülür.
Aslında kalbine Allah sevgisinin fidanı ekilen kimse, tüm amellerini ihlas ve pak niyetle yapmaya çalışmaya özen gösterir. Böle biri her ne kadar Allah sevgisi içinde artarsa daha fazla neşelenir, daha fazla sevgi ve muhabbet derecesine ulaşmak için daha çok çaba harcar. Başka bir ifade ile görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye ilaveten Allah’a olan sevgisini ispatlamak için Allah rızasının bulunduğu her şeyi yapar.
Örneğin eğer yüce Allah resulüne itaat etmeyi emrediyorsa hiç zaman kaybetmeden itaat eder, zira Allah Teâlâ Al-i İmran suresinin 31. ayetinde şöyle buyuruyor:
قل ان کنتم تحبّون اللّه فاتّبعونى یحببکم اللّه و یغفر لکم ذنوبکم و اللّه غفورٌ رّحیم
De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
Şimdi eğer Allah kendi kulunu severse O’nun dostluğu insanların kalbine yerleşir. Nitekim Meryem suresi 96. ayetinde şöyle okuyoruz:
إِنَّ الَّذِینَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَیَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا
İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.
Bu yüzden inanç açısından mümin ve amel açısından salih olanlara Allah tarafından sevgi verilmiştir böylece başkaları tarafından seviliyorlar. İmam Cafer Sadık -as- bu konuda şöyle buyuruyor: “Eğer mümin kalbi ile Subhan olan Allah’ı fark ederse Allah da ona ikbal gösterir ve onu müminlerinin kalplerinde sevilen yapar.”
Acaba insanın Allah’ı sevmesi ve Allah ve mümin kullar tarafından sevilmesinden daha üstün bir nimet var mı?
vüdd kökünden türetilen الْمَوَدَّةَ meveddet kelimesi ise Kur'an-ı Kerim’de 6 kez tekrarlanmıştır ve etkisi amelde kendini gösteren sevgi demektir. aslında meveddet dostluk ve sevgiyi vurgulamak ve sabitleştirmek için açıklamaya ihtiyacı vardır fakat sevgi içten gelen bir duygudur. Eğer insanlar içten birine veya bir konuya sevgi besliyorsa onu bir iç cazibe olarak bilir ve çoğu zaman da beyan etmez.
Rasûlüllah -saa- bir rivayette iman ehlinin kendi torunu cennet gençleri efendisi hz. İmam Hüseyin’e -as- olan sevgilerini şöyle beyan ediyor:
اِنّ لِوَلَدیَ الحسین(ع) فی قلوب المؤمنین مَحبةً مَکنونَة
“Evladım Hüseyin bin Ali -as- için iman ehli olanların gönüllerinde gizli bir sevgi vardır.”
Bu da mümin insan kalbinin asla İmam Hüseyin’e -as- sevgiden boş olmadığı ve hiçbir sebebin de bu sevgiyi müminin kalbinden çıkartamayacağı anlamındadır! Bu sevgi dışa vurulsa da vurulmasa da kalıcı ve ebedidir.
Öyle ise sevgi bir eşya ve bir kişiye duyulan iç çekim gücü ve deruni bir eğilimdir. Fakat meveddet ise şahsın karşı tarafa duyduğu sevgi ve bağlılığını açıklayan özel bir sevgi türüdür. Kur'an-ı Kerim’in bazı yorumcuları, meveddetin sevilen tarafa olan ilişkisinin huşu ve huzu gibi olduğunu belirtiyorlar. Huzur insan vücudunda yüzünde ve gözünde dışa vurulan bir çeşit tevazudur fakat huşu ise batıni ve kalbi olan tevazudur. Vedûd olan Allah, nefsini heva ve hevesten koruyan huşu içinde olan kulunu sever. Allah Teâlâ ayrıca bizlere, kendisine duyduğumuz sevgiyi Rasûlüllah ve ehlibeytine de duymamızı emrediyor.
Cenab-ı Hak “meveddet” ayeti olarak da bilinen Şura suresinin 23. ayetinde şöyle buyuruyor:
... قُلْ لَا أَسْأَلُکُمْ عَلَیْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِی الْقُرْبَى وَمَنْ یَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ فِیهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَکُورٌ
… De ki: "Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum." Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
Kur'an-ı Kerim’in en eski ve kapsamlı yorumlarından olan Zamahşeri’nin el-Keşşaf yorum kitabında bu ayetle ilgili şöyle yazıyor:
Meveddet ayeti Allah resulüne -saa- nazil olduğunda, “Ya Rasûlüllah, bizim onlara meveddetimiz vacip olan (yakınların) kimlerdir?” diye sorulunca Resul Ekrem şöyle buyurdu: Onlar Ali bin Ebutalib, Fatıma Zehra ve iki evladı Hasan ve Hüseyin -as- dır.
Değerli dinleyiciler burada bize ayrılan surenin sonuna geldik. Yine her hafta olduğu gibi sizlerden ayrılmadan önce ellerimizi semaya açıyor ve güzel bir dua ile sizlere veda ediyoruz:
Ey Vedûd! Ey Vedûd! Ey yüce Arşın Sahibi! Ey kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir isminin tecellileriyle emsalsiz bir şekilde süsleyen Mübdi’!
Ey varlıkları ölümünden sonra yeniden inşa edip dirilten Muîd! Ey dilediği her şeyi yapan! Arşının rükünlerini dolduran Zâtının nûru hürmetine; yarattığın bütün varlıklara hükmeden kudretin hürmetine ve her şeyi kaplayan rahmetin hürmetine istiyorum. Senden başka hiçbir ilâh yoktur.
Ey kendisinden yardım isteyene yardım eden! Bana yardım et. Ey güç durumda olanlara yardım eden ve ummadıkları yerlerden ihtiyaçlarını ellerine veren Muğîs! Bana yardım et!/012