Aralık 27, 2020 08:31 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- talim ve tedris alanında özelliklerini beyan ederek mevkidaşları arasındaki ilmi mertebesini gözden geçirmek istiyoruz.

Geçen bir kaç bölümde İmam Humeyni’nin -ks- düşüncesinde ilim ve bilimin seçkin konumunu ve İmam bunu ilahi fariza olarak bildiğini beyan ettik. İmam başkalarını ilim ve bilim öğrenmeye teşvik etmenin yanında kendileri de talim ve terbiye alanında derin mazisi olan bir alimdi ve emsalsiz bilimi ile dini ilimlerde ders veriyordu.

İmam Humeyni’nin -ks- ulema ve talebelerin arasında talim ve terbiyede izlediği tarz de emsalsizdi ve bu da İmam’ı birçok mevkidaşından farklı kılıyordu. Bu çerçevede programımızın bir kaç bölümünde İmam’ın talim ve tedris tarzını ele almak istiyoruz. Buna göre sohbetimizin bu bölümünde ilkin İmam’ın ilmi konumu ve mertebesini ele almak istiyoruz.

İmam Humeyni’nin -ks- talim ve tedris alanında özelliklerinden biri, ilmi dehasıydı. İmam ta gençlik çağından itibaren herkesi hayrete düşüren ilmi konuların üzerinde büyük hakimiyeti dikkatleri çekmeye başladı. İmam henüz otuz yaşındayken birçok değerli esere imza atmıştı.

İranlı büyük filozoflardan Dr. Golam Rıza Avani bu konuda şöyle yazıyor:

İmam’ın çoğu irfani eserleri 23 ila 30 yaşları arasında kaleme alındı, ki bu da İmam’ın yüzde yüz ilmi dehasını yansıtıyor, nitekim irfan alanında örneğin Muhiddin Arabi ekolü üzerine bu denli pişkin kitabın bu denli pişkinlikle o yaşlarda bir genç tarafından kaleme alınmış olması herkesi hayrete düşüren bir konudur. Kuşkusuz İmam ilmi dahi idi ki gençlik çağında bu kitapları yazmayı başardı.

İmam Humeyni’nin -ks- eserlerinde ele aldığı konular okurlara göre yaşına göre değildi ve bu durum başkalarının hayretine yol açarken İmam’ı takdir etmelerine vesile oluyordu. Hüccetülislam Hasan Sakafi bu konuda şöyle anlatıyor:

İmam hikmet ve irfan üzerine yazdığı kitaplarından birini temizce çekmek üzere bana verdi. İmam bu kitabı kameri 1350 yılında, yani henüz 20 ila 25 yaşındayken yazmıştı. Ben bu kitabı okuyunca İmam’a karşı duyduğum hayranlığım daha da arttı. İmam’ın o yaşta yazdığı kitabı 80 veya 90 yaşında bir arifin yazması bile güç sayılacak nitelikteydi. Kitapta okuru hayrete düşüren çok ince noktalar yer alıyordu. Örneğin bir yazar bir rivayeti bir nevi yorumlamıştı, fakat İmam o rivayeti tüm detaylarını ele alacak şekilde araştırmıştı. Ya da bir yazar bir rivayeti kendi kesiminin çıkarlarına uygun yorumlamıştı ve başka anlamı olamayacağını düşünülüyordu, fakat İmam çok güzel ifadelerle ve bir kaç satırda rivayete açıklık getirmişti.

İmam Humeyni -ks- hem ilim ve bilim ve öğrenme aşkı ve büyük zeka ve yeteneği, hem de uygun giyinmek gibi bakımlardan da diğer talebelerden farklıydı. O dönemde birçok talebe uygun ve temiz giyinmeyi talebeler için bir ayıp olarak algılıyordu, ancak İmam bu yaygın düşünceye rağmen çok düzenli giyiniyor ve derslere de temiz ve güzel giysilerle katılıyordu.

Hüccetülislam Sadıki Tahrani bu konuda bir anıyı şöyle paylaşıyor:

Hatırlıyorum, İmam otuz yaşına gelmemişti, ama Kum’da ünlü hocalardan biriydi ve başkalarından üstündü ve İmam’ın iki katı yaşlı olan merhum Şeyh Muhammed Ali Hansari ve yine merhum Ağa Seyyid Ahmet Zencani gibi seçkin alimlerle ilmi konuları tartışıyordu ve ayrıca fadıl ve muttaki olmakla ün yapmıştı. İmam’ın görünüşü da çok güzeldi ve elbiseleri de çok temiz ve düzenliydi ve ders ve takva bakımından da diğer talebelerden farklıydı.

İmam Humeyni -ks- Ayetullah Şahabadi’nin tanınmış talebelerden biriydi.

İmam’ın oğlu babasının derslere nasıl katıldığı konusunda şöyle anlatıyor:

O dönemde talebelerin ilim öğrenmek üzere derslerine katıldıkları hocaların arasında babam otuz küsur yaşı ile hepsinden daha gençti. Çocukluk çağımın muğlak anıları arasında en iyi hatırladığım konulardan biri, babamın herkesten daha erken dersine gelmesi ve en son ayrılmasıydı. Ayrıca İmamın çok edepli, temiz ve düzenli olduğunu hatırlıyorum.

İmam Humeyni’nin -ks- ilmi konuları öğrenmekte sergilediği güçlü zekası ve yeteneği İmam’ı çağdaşı olan birçok talebeden ve alimden farklı kılıyordu. Hüccetülislam Ali Ekber Mesudi’nin anlattığı göre, İmam yüksek zeka ve Allah vergisi yeteneği sayesinde en ağır konuları hocalardan öğreniyor ve dersin dışında ayrıca araştırma ve okumasına hacet kalmıyordu. Mesudi şöyle anlatıyor:

İmam’ın arkadaşlarından birinin anlattığına göre, İmam’la birlikte Humeyn’den Arak’a geldiklerinde hoca İmam’ın dersi dinlemesi yeterli olduğunu söylüyor ve ayrıca okumasına ve irdelemesine gerek bulmuyordu. Oysa başkaları dersi öğrenmek için büyük uğraş veriyordu. İmam ertesi gün derse girdiğinde dünkü dersi herkesten daha iyi öğrendiği anlaşılıyordu. İmam böylesine güçlü bir zekaya ve yeteneğe sahipti.

İmam Humeyni’nin -ks- ilim öğrenmekte bu yeteneği, tedris ettiği yıllarda da çağdaşı olan ulemadan üstündü. İmam’ın arkadaşlarından Mehdi Kerrubi, İmam Necef’te bulunduğu yıllardan birçok büyük alim derslerine katıldığını belirterek şöyle anlatıyor:

İmam Necef’e geldiğinde, diğer büyük alimlerin derslerine giren ve artık bu dersler onları tatmin etmediği ve artık bu derslere ihtiyaç duymadıkları sonucuna varan birçok büyük alim İmam’ın derslerine girdiklerinde yanlış düşündüklerini anlatılar ve uzun süre İmam’ın derslerine katıldılar.

Hüccetülislam Seyyid Cafer Kerimi de İmam Humeyni’nin -ks- Necef’te güçlü tedris yeteneğine işaretle şöyle diyor:

İmam Necef’e geldiğinde bazıları İmam sadece İranlı hocalardan ders aldığını ve bu yüzden pek fazla alim olmadığını zannediyordu. Ancak İmam ders vermeye başladığında, gündeme getirdiği konuların çok güçlü olduğunu anladılar.

İmam Humeyni -ks- derslerinin niteliğini çok önemsiyordu ve bu yüzden her dersten önce ilkin kendisi o dersi gözden geçiriyordu. Ayetullah Seyyid Abbas Hatem Yezdi bu konuda şöyle anlatıyor:

İmam’ın tedris konusunda ilginç yöntemlerinden biri, derse başlamadan önce bir süre görüşmelerine ara vermesi ve kimseye randevu vermemesi ve vereceği dersin üzerinde odaklanarak gözden geçirmesiydi. İmam ayrıca ders bitince de bir süre kimse ile görüşmezdi, zira söyledikleri konuları yazıyordu. Bu yazıları düzeltme ve temize çekme onuruna nail olan ben ve Kerimi bey, yazılarda en ufak bir yanlış bulamıyorduk, üstelik İmam bunları Arapça yazıyordu.

İmam Humeyni -ks- yaz aylarında derslere ara verildiği zaman ise zamanını okumaya ve yazmaya ayırıyor, böylece yazdıklarını yeniden derslere başladığında uygun biçimde kullanıyordu.

Ayetullah Şeyh Fadlullah Mahallati bu konuda şöyle anlatıyor:

İmam derslerini gözden geçirmeye ve yazmaya çok mukayyetti. Dersleri için düzenli programı vardı; ömrünü asla boşa harcamadı. Yaz bitince tüm derslerini yazıyordu; her gün yazıyordu.

Hüccetülislam Mukaddesi de şöyle diyor:

İmam yaz aylarında Mahallat’a teşrif ediyor ve tüm zamanını okumaya, araştırmaya ve yazmaya ayırıyordu ve çok az başkalarını kabul ediyordu.

İmam Humeyni -ks- talim ve tedrise, ilim ve bilim öğrenmeye çok mukayyetti, öyle ki siyasi mücadeleye verdiği büyük öneme rağmen talebelerine bu mücadele derslerine zarar vermemesi yönünde tembihte bulunuyordu. Ayetullah Montazari bu bağlamda şöyle anlatıyor:

Mücadelenin devamında İmam Kum’da bulunduğu günlerde çeşitli kentlerden mücadele meselesini görüşmek üzere evine gelenler oluyordu. Bir gün bir konu hakkında imamla görüşmek istedim. Baktım İmam verdiği dersleri yazıyor. Ben İmama şu hassas şartlarda zatı aliniz ders mi yazıyor, dedim.

Ancak İmam’ın bu özelliği dersleri çok güçlü ve zengin olmasına vesile oluyordu, öyle ki derslerine bazen 800 talebe katılıyordu, ki bu da başkalarının derslerine kıyasla çok büyük rakamdı.

Ayetullah Sadık Halhali bu konuda şöyle diyor:

O dönemde yaklaşık 800 talebe imamın derslerine katılıyordu, öyle ki Salmasi camii kalabalıktan dolup taşıyor ve talebeler basamakların üzerinde oturuyordu. 4 bin talebesi olan bir dini ilimler merkezinde bu denli yüksek katılım göz kamaştırıcıydı.