Aralık 27, 2020 08:31 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- talim ve tedris alanında eleştirilere açık olma özelliğini ele almak istiyoruz.

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde İmam Humeyni’nin -ks- ulema arasında ilmi makamı ve mertebesi hakkında konuştuk. İmam -ks- dini konularda çağdaşı olan alimlerin arasında üstün konumu ve talim ve tedris alanında da büyük zeka ve yeteneği ile ve yine talebelerin arasında düzenli ve disiplinli ve uygun elbiseleri ile bilinen bir şahsiyetti.

İmam Humeyni -ks- siyasi mücadeleye ve sosyal alanlarda aktif bir şekilde faaliyet yürütmeye büyük önem verdiği halde asla ilim ve bilim öğrenmeyi ve talebelere ders vermeyi mücadele uğruna feda etmedi ve talebelerine de kendisi açısından esas işleri olan talim ve tedris işini asla terk etmemelerini tavsiye ediyordu.

Şimdi sohbetimizin devamında ve biraz önce de belirtildiği üzere İmam Humeyni’nin -ks- talim ve tedris alanında da eleştirel düşünce gücünden yararlanmanın yanı sıra eleştirilere açık olmasını ve yöneltilen eleştirileri açık yüzle karşılamasını ele almak istiyoruz.

İlim ve bilim alanlarında eleştirel düşünceden yararlanmak ve bu mahareti elde etme yöntemleri geçmiş çağlardan günümüze dek filozofların üzerinde durduğu temel konulardan biridir. Bu konu üzerinde Eflatun ve Aristo gibi büyük düşünürler ve filozoflar çok çalışmış ve eserlerinde de yer vermişken, çağımızda da önemi kat kat artarak gündemde yerini almıştır.

Eleştirel düşünce hakkında bazı söz konusu olan yanlış algının aksine, bu tarz düşünceye sahip olmak, başkalarında kusur arama anlamına gelmez; bunun anlamı, insanın bağımsız düşünme ve esnek olma yeteneğine sahip olmasıdır.

Eleştirel düşünce gücüne sahip olmak, insanlara pasif bir algıcıdan aktif birine dönüşmesine yardımcı olur. Bazı düşünürlere göre, eleştirel düşünce, bilgileri etkili bir şekilde analiz etmenin bilinçli süreçlerinden biridir; öyle ki insan konuları daha iyi anlamaya ve daha iyi kararlar vermeye başlar ve daha çok özgüven duygusu kazanır.

Eleştirel düşünceye kavuşmak, bilgi kaynaklarımızı çeşitlendirmeye, elde ettiğimiz bilgileri doğru sınıflandırmaya, yeniden gözden geçirilmelerine ve değerlendirilmelerine bağlıdır, nitekim bu durumda hakikati idrak etmek için bilinçli ve daha derin düşünmek üzere daha uygun zemin hazırlanmış olur. Tartışılan konu hakkında köklü soruları yöneltmek, eski tezleri ve sonuçlarını sorgulamak, garez ve taassubu bir kenara bırakmak, yeni ve eleştirel kaynakları okumak ve yaratıcı ve eleştiren insanlarla tanışmak, eleştirel düşünce maharetini elde etme yöntemlerinden sayılır.

Eleştirel düşünce maharetine kavuşmanın yollarından biri, başkalarına bağımlı olmaktan kurtulmaktır. İnsanlar genellikle başkaları tarafından onaylanmayı sever ve bu yüzden eleştirel düşünce ve yaratıcılık maharetleri yüzünden başkalarının onayını kaybetmekten korkar. Oysa eğer insan bu mahareti kazanır ve onu kendi içinde, başkalarının onayından bağımsız olacak şekilde geliştirir ve hatta başkaları onun görüş ve düşüncelerini eleştirmekten mutlu olursa, işte o zaman içindeki eleştirel düşünce mahareti çok çabuk gelişir. Bu şekilde düşünen insan artık başkaları onun düşüncesini onaylamaları peşinde olmaz ve hatta düşünceleri başarı ile sonuçlandığı zamanlarda bile başkalarının onayına pek az ihtimal verir ve sonuçta başkalarına bağımlı olma esaretinden kurtulmuş olur.

İmam Humeyni -ks- başta genç talebeler olmak üzere başkaları ile karşılaşmalarında onları eleştirel düşünceye teşvik eden seyrek sayıda ulemadan biriydi ve dini ilimler merkezlerinin birçok hocası ve aliminden farklı olarak görüşlerinin eleştirilmesinden rahatsız olmadığı gibi, talebelerini eleştirel düşünce maharetlerini geliştirmeye ve büyük insanların karşısında pasif davranmamaya teşvik ederdi.

Hüccetülislam Muhammed Rıza Nasıri bu konuda bir anıyı şöyle anlatıyor:

İmam -ks- merhum Ağa Şeyh Muhammed Hüsiyen Kompani’nin Usul ilmi hakkındaki kelimelerini çok irdelerdi, zira bu kelimeler felsefe ve fıkhi konuların karışımı bir şeydi ve İmam meseleleri tam olarak beyan ediyor ve varsa bir tezi, o tezi de sunuyordu. İmam birçok kez, büyük insanların büyüklüğü bizim idrak gücümüze mani olmaması gerektiğini söylüyordu. İmam şöyle diyordu: Büyük kelam, gerçi büyüktür, ama siz de idrak gücünüzü kullanmalısınız.

İmam Humeyni -ks- büyük alimlere derin saygı duymanın yanı sıra her zaman ilmi tartışmalarda büyük ulemanın düşünceleri hakkında ciddi tartışmaları gündeme getiriyor ve talebeleri de ilmi tartışmalarda cesur olmaya davet ediyordu.

Ayetullah Ebulkasım Hazali bu konuda bir anıyı şöyle paylaşıyor:

İmam derslerinde, düşünce meselesini asırlar sürecinde zirveye taşıyan büyük alimlerin düşüncelerini masaya yatırıyor ve üstesinden de geliyordu. İmam’ın talebeleri, dostları ve meslektaşları da derslerinden beslenerek güçleniyordu. İmam büyük ulemanın düşünceleri ile ilmi açıdan mücadele ederken talebelerini cesaretlendirmek için şöyle buyuruyordu: Benim söylediklerimi itaat mahiyetinde kabul etmeyin; üzerinde düşünün, istidlal edin. Tartışmak üzere fikrinizi hür tutun ve sırf hoca böyle söyledi, demeyin. Hoca söylemişse söylesin, siz kendi düşüncelerinizi çalıştırın.

İmam Humeyni -ks- her ne sebepten ötürü olursa olsun derslerde ilmi tartışmalara katılmayan ve sessiz kalan talebelere itiraz ediyor ve dersi, vaaz veya hutbe veya roza celsesi olmadığını belirterek talebelerin sessiz kalmasına itiraz ediyordu ve böylece ders celselerini ilmi tartışma ve münakaşalara çeviriyordu.

Hüccetülislam Mustafa Zamani bu konuda şöyle diyor:

Bir alim minbere çıktığında herkesin susması ve dinlemesi adettendir, ancak içtihat dersi böyle değildir; meydan talebe için açık olmalı ve aklına gelen her türlü soruya sormalıdır. Bir kaç kez İmam’ın talebelerinin dersin ortasında soru sormadıklarına şahit oldum. İmam onları araştırma ve içtihat yapmaya teşvik etmek için şöyle diyordu: Burası roza meclisi değil; neden söylediklerim konuya itirazda bulunmuyorsunuz?

Ayetullah Muhammed Rıza Tevessüli de bu bağlamda bir anıyı şöyle paylaşıyor:

Bir gün İmam’ın -ks- dersi sırasında talebelerden hiç biri dersin konusuna itiraz etmedi. İmam şöyle buyurdu: Burası ders ve tartışma yeridir; vaaz veya hutbe okuma yeri değil. Neden susuyor, hiç konuşmuyorsunuz?

İmam’ın bu davranışı ders celseleri oldukça canlı ve tartışmalı geçmesine sebep oluyordu.

Hüccetülislam Seyyid Mehdi Yesrebi da İmam’ın ders celselerinden birinde talebelerin yüksek sesle tartıştıklarını şöyle anlatıyor:

Önceleri İmam’ın Haric dersinin celseleri Hz. Masuma türbesinin avlusuna yakın bir camide düzenleniyordu ve derse katılan talebe sayısı azdı. Çok iyi hatırlıyorum, bu derse merhum şehit Murtaza Mutahhari, Ayetullah Muntazari, şehit Beheşti ve diğer bazıları katılıyordu. Oradan geçerken her zaman tartışma sesleri çok yüksekti ve talebeler itiraz edebiliyordu ve İmam da büyük bir metanetle itirazlara cevap veriyordu.

İmam Humeyni’nin -ks- tedris konusunda yeniliklerinden biri, şahsiyetleri eleştirme kabahatini kırmak ve bu tür şahsiyetleri putlaştırmakla mücadele etmekti. Ayetullah Abbasali Amid Zencani şöyle anlatıyor:

İmam’ın Necef’te gündeme getirdiği ve Necef için yenilik olan konulardan biri, fıkıhta eleştiri yapmaktı. Necef’te ulema genellikle özel değere sahipti; yani ilk önce şahsiyet meselesi gündemdeydi ve daha sonra delillere sıra geliyordu. Ancak İmam bu tabuyu kırdı. Birçok alim, İmam’ın onların sözlerine dikkatle kulak vererek cevap vermesini hayretle karşılıyordu; oysa bizim katıldığımız bazı derslerdi hiç kimsenin soru sorma hakkı yoktu ve ders süresi ortak ve tüm katılanlara ait olduğu ileri sürülerek hiç kimseye soru sorma veya itiraz etme hakkı tanınmıyordu; yani kısaca hür düşünme hakkı bastırılıyordu.

İmam Humeyni -ks- derslerine katılan talebelerin aktif ve eleştirel bakışla katılmalarına önem verdiği kadar, derslerine ciddi ve düşünerek katılmayan ve ders celsesini beyhude ve uzun tartışmalara sürükleyerek ders süresini heba edenlere de bunu yapmalarına müsaade etmezdi. İmam bu kesimi boşuna tartışmaların konusunda ciddi bir şekilde uyararak dersin şanını koruyordu.

Hüccetülislam Seyyid Muhammed Hasan Lengerudi bu bağlamda şöyle anlatıyor:

İmam -ks- talebelerin derste soru sormaları ve itiraz etmelerine inanırdı ve eğer kimse soru sormaz veya anlatılan konuya itiraz etmezse şöyle diyordu: Burası yas merasimi mi ki hepiniz suskunsunuz.

Ancak İmam aynı zamanda bir sorunun bir kaç kez tekrarlanmasına da karşıydı ve şöyle diyordu: Burası taziye merasimi mi ki sen sor ben de cevap vereyim.

İmam Humeyni -ks- talebelerini daha fazla düşünmeye ve daha fazla okumaya davet ediyor ve böylece okudukları konuların düşüncelerine yerleşmesini istiyordu.

Merhum Ayetullah Ekber Haşimi Rafsancanı şöyle diyordu:

İmam her zaman, hocanızdan bir şeyi öğrendiğimiz zaman bir süre sonra gidip üzerinde düşünün diyordu. Örneğin her gece ışıkları kapattığınız zaman oturup konu üzerinde iyice düşünün ki aklınıza iyice kazınsın. Konunun üzerinde tüm boyutları ile derinlemesine düşünün ve anlayın.