Aralık 27, 2020 08:32 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen sohbetimizde İran’ın UNESCO’da dünya miras listesine giren bahçelerin özellikleri ve sulama sistemlerine değindik.

Bugün ise hayat kaynağı suyun İran’da sosyal ve dini bir fenomen olan, bir nebze Türkiye’deki çeşmelere benzeyen ve fakat dini yönleri de olan Sakkahane hakkında konuşacağız.

Sakkahane tarihi geçmişe sahip sosyal ve dini bir fenomendir ve burada susamış insanlara ücretsiz ve bedava su ikram ediliyor. Fakat bu kısa ve sade tarifin arkasında çok değerli ve tarihi bir kültür gizlidir. Sakkahaneler Müslümanlar ve özellikle de şiiler açısından her zaman muhterem ve özel saygıya sahip bir mekan olmuştur. Bu tarihi ve dini yapıların farklı çeşitlerini bir çok dini kentte az çok görebiliriz. 

Sıkça susayan ve susuzluklarını gidermek için Sudan başka içecekleri olmayan insanların yaşadığı topraklarda su ile ilgili binaların kamu yararına inşa edilmesi, hayır ve seçkin bir iştir. Halkın inancına göre yoldan geçen susamış insanları doyurmanın büyük sevabı ve uhrevi mükafatı vardır.

Bir toprakta yaşayan insanların suyun eksikliği ile ilgili hayır işleri konusundaki halkın inançları, İran’ın eski kentlerinde sakkahanelerin yapılmasının kaynağı ve sebebidir. “Eski Tahran” adlı kitabın yazarı Cafer Şehri sakkahane hakkında şöyle diyor:

Sakkahane, içinde su deposu olan ve içinde bir küçük kase veya bardak olan, sevap işlerden sayılan susamışlara su veren bir veya yarım bir dükkan gibidir.

Sakkahane, İran geleneksel mimarisinde kamu alanlarda mahallenin dükkan sahipleri ve ahalisinin, yoldan geçen susamışlar için yaptıkları küçük mekanlardır. Sakkahane genelde içinde içme suyu dökülen ve zincirle küçük kaselerin bağlandığı büyük bir taş kaptı. Sakkahaneler genelde başta hizmet yönü olan ve kurucularının sevap işlemek hedefi ile yapılan yerdi. Bazı sakkahaneler daimiydi ve bazıları ise özel zamanlarda ve özellikle Muharrem yas merasimi mevsiminde kurulurdu.

 

Gecede su arayanlar için sakkahanenin yerini göstermek ve yola ışık olsun diye sakkahanede mumlar yakılırdı; mum yakmak ise zamanla, halkın hayırda, duada veya adakta bulunmak gibi dini inanç anlamları ve yönler kazandı hatta bazıları ölülerin hayrına her Cuma gecesi sakkahanede mum yakarlardı. Yıllar sonra daha büyük sakkahaneler yapıldı ve bakımı ile görevli olanlar tarafından İmam Hüseyin’in kardeşi hz. Abbas -as- veya hz. Ali Ekber gibi din büyüklerinin tahmini resimleri ile süslendi.

İran’ın kurak bölgede bulunması nedeni ile suya duyulan yoğun ihtiyaç, sakkahane ve sakkalık mesleğini daha da önemli kıldı. Özellikle dini mekanlarda sorumlular tarafından bir çok sakkahane inşa edildi ve sakkalar da ziyaretçiler arasında su dağıtmakla görevlendirildiler. İran topraklarında yaşayanların bu hayati unsura olan yoğun ihtiyaçları, suyun ülke kültürü ve edebiyatında ve sosyal hayatında özel öneme sahip olmasına neden olurken özel boyutlar kazanmaya başladı ve sakka olmak, bir çeşit kurna olan sengab ve sakkahane yaparak sokakta, mahallede, dini mekanlarda vb. yerlerde yerleştirmesi ise önem kazandı.

Sakkahane, susamışlar veya suya ihtiyacı olanlar için su biriktirilen yerdir. Eskiden Muharrem ayında yaslı grupların serin su içmeleri için özel mekanlar ayrılırdı. Sengabhane de içmek için soğuk suyun bulundurulması için büyük kurnalar yapılan yerdi. Genelde sakkahanelerin çatısı veya gölgeliği vardı ve halk da orayı kutsal sayardı. Her hayır işin Allah nezdinde iyi amel sayıldığı için insanlar bazen sakkahanenin suyunu sağlamak için adakta bulunurdu.

Bazen sakkahaneler insanların adak tutması, dua ederek Allah’tan istekte bulunma yeriydi. Bu arada sakkahanelerin genelde şiilerin İmam Hüseyin’e -as- duydukları aşk ve o hazretin Kerbela’da susuz şehit olmasının anısı ve sevap işlemek için inşa ettikleri söylenmelidir. Bu yüzden Aşura günü sakkası olarak bilinen hz. Abbas’ı -as- temsil eden resimler ve hatırlatan şiirler sakkahaneleri süsler.

Sakkahanelerin altında genelde su mahzeni bulunurdu. Eski sakkahaneler duvarların içinde işlenirdi. Bazıları 3 veya 4 metre uzunluğunda veya daha küçük olurdu hatta bazıları o kadar küçük ki sanki duvarda bir girinti gibi görünürdü. Sakkahaneler genelde camiler veya dini mekanlar, pazarlar ve daha çok kalabalık ve işlek yerlerde inşa edilirdi. Bazıları camilerin vakfıydı ve bazıları da hayırseverler tarafından yapılır ve suyu da ücretsizce vakfedilirdi.

Bu arada bazı sakkahaneler sırf halkın içme suyunu temin etmek içindi fakat belirttiğimiz gibi insanların adakta bulunarak suyunu sağlamak veya geceler oranın aydınlığını ve ışığını sağlamak için mum yakmaları buralara dini boyutlar da kazandırdı. Bu arada tutulan adakların gerçekleşmesi ile bazı sakkahaneler insanların buralara daha fazla adak tutmalarına sebep oldu ve bu gelenek insanların kültüründe yer edindi. Bu gibi sakkahaneler ayna, mum, kilit, Fatıma’nın eli gibi simgelerle süslenirken ehlibeytin -as- genellikle giydikleri yeşil rengin anısına yeşil ışıklarla aydınlatıldı ve mum yakmak için de özel bir bölme yapıldı.

Büveyhîler döneminden Kerbela kıyamında şehit olanların matem merasimlerinin başlaması ile birlikte Sakkahanelerin sokaklarda ve camilerin yanı başında kurulduğu biliniyor. Sakkahanelerin dini yönleri onların şekil ve geleneksel mimarisinde açıkça görülüyor. Mihraba benzeyen tavan, firuze renkli fayanslar ve genelde hz. Abbas'ın -as- binanın iç duvarında görülen adı veya silueti, gece gündüz  Sakkahanede mum yakan ve dileklerinin gerçekleşmesi için Allah'a adak adayanların sırlarının sığınağıdır. Gerçi günümüzde Sakkahanelerin sayısı çok azalmış, fakat yine de Tahran'ın eski sokaklarında bu inançsal ve sanatsal yapılarda hayır işlerin izlerine rastlamak ve bir yudum serin su içme imkanı bulunuyor.

Sakkahane olayında önemli olan konu, sudur. Şii inancında ve halk açısından Sakkahanede içilen su normal ve sıradan bir su değil, kutsal, fiziksel acılar ve ruhsal huzursuzluklara son veren kutsal ve şifalı sudur. Bu su bir fedakarlık, sevgi ve sonuçta da şehadeti simgeler.

Aslında Arapça bir kelime olarak Farsçaya giren Sakka kelimesi su içiren veya bazen de su satan anlamındadır. İslam dininde sakka olmak çok önemli bir değerdir öyle ki yüce Allah hatta Kur'an-ı Kerim'de de bu işten söz etmiştir. Sakka olmak eski toplumlarda önemli sosyal bir hizmetti. İran'ın kamu kültüründe ve geleneklerinde ise sakka olmak, Kerbela olayı, ehlibeytin üçüncü İmamı hz. Hüseyin -as- ve değerli kardeşi hz. Abbas'ın -as- şehadetini simgeler.

İran'da en tanınmış Sakkahanelerden miladi 16. Y.y.da Erdebil kentinde Şeyh Safieyddin erdebili türbesi, miladi 16.yy'a ait Yezd kentindeki Debbağhane sokağı Sakkahanesi, miladi 17.y.y.da İsfahan'ın Cuma camisinin yanı başında olan Azizullah Sakkahanesi ve miladi 18.yy'a ait Meşhed'in İsmail Telai Sakkahanelerine değinebiliriz.

İran'ın kuzey doğusunda, ehlibeytin 8. İmamı hz. İmam Rıza -as- türbesinin avlusunda şadırvan tarzında 3 Sakkahane, inkılap, Kudüs ve cumhuri avlularında bulunuyor ki aralarından İsmail Telai Sakkahane'si hepsinden daha ünlüdür.

Bu Sakkahane Fulad (çelik) pencerenin karşısında Atig alanında bulunuyor ve temeli Nadir Şah Afşar tarafından atılmış, Gacar krallarından Fethali Şah'ın komutanlarından biri ise ona altından bir kaplama yapmıştır.

 

Rezevi Külliyesi Belgeler idaresi başkanı Dr. İlahe Mahbub şöyle anlatıyor:

Mutahhar Rezevi haremde sengab, Sakkahane ve Abanbar (sarnıç) bulunuyor ve ziyaretçilerin içme ve abdest sularını sağlamak için kullanılırdı. Bu arada sakka adı ile çalışanlar suyu temin etmekle görevlilerdi.

Mahbub, Safevi kralı Şah Abbas dönemine ait ilk örneklere işaretle bu dönemde sakkaların, çalışan işçiler sayılarak maaş aldıklarını belirtiyor.

Safevi Süleyman Şah ve Rezevi külliyesi sorumlusu Mirza Şah Takieddin Rezevi döneminden kalan belgelere göre sakkalara, "alana su serpen sakkalar" adı ile maaş verilirdi ve ziyaretçiler arasında su dağıtmaya ilaveten külliye alanını da temizlemek ve yıkamakla görevli idiler.

Sakkahaneler  Tahran’ın nostaljik çekici yönlerinden biridir ve tarihi belgelere göre sakkahanelerin çoğu kamuya vakfedilmiştir ve mütevellisi de vakıflar kurumudur. Tahran’da hali hazırda en az 290 sakkahane bulunuyor ve bazıları ise çok tanınıyor, örneğin “Nevruz han sakkahane’si”  çok da uzak olmayan bir geçmişte her kes tarafından bilinirdi. Nevruz Han sakkahanesi’nin üstü tamamen kapatılmış ve din önderlerin siluetleri ve resimlerinin yanısıra bayraklar ve siyah alemlerle süslenmiştir.

Sakkahanenin yanıbaşında aynı ismi taşıyan bir de zorhane vardı ve kentin en tanınan zorhanelerden biri sayılırdı. Zorhanenin giriş koridoru da sakkahanenin altından geçerdi.

Aziz Muhammed sakkahane’si, Aziz Muhammed adından bir kişinin vakfıdır ve binada eski bir sarnıç, su havuzu, musluğu ve ayak basılan yeri vardır. Sakkahanede bir de mum yakmak için özel bir bölme yapılmıştır.

Tahran’ın eski caddelerinden Zehirulislam caddesinde, çok güzel ayna işlemesi olan Ayna sakkahanesi de hk. 1304 yani yaklaşık 1,5 asın önce Hac Mir Ahur tarafından inşa edilmiştir.

Günümüzde kentin eski sakkahanelerine ilaveten artık yeni sakkahane inşa edilmiyor ve onun yerini daha hijyen olan su sebili almış ve bazıları da yine su vakfı niyeti ile su sebillerini işlek yollarda bulunduruyorlar. Tabi ki çeşitli maden suları da artık her markette bolca ve çeşitli ticari isimlerle satılıyor. Yine çeşitli dini törenlerde insanlar adaklarının olması için susuz insanları doyurmak için bu suları satın alarak halk arasında dağıtıyor.

Tüm tarihi, sosyal ve dini yönlere ilaveten sakkahaneler her zaman izzet, özgürlük, adalet taleplik, fedakarlık ve mertlik simgesi olmuş ve bir milletin dini, kültürel, milli ve hamasi kimliğini taşımıştır. Hiç şüphesiz İran kültüründe ve inancında suya duyulan yüksek değer, onun için bir tanrı veya bir melek tanındığı döneminden cesaret ve sebat simgesi olana kadar her zaman İran halkı için kalıcılığın belirtisi olmuştur.