Aralık 27, 2020 08:33 Europe/Istanbul

İnsanın yaşamını sürdürmek için suya olan hayatı ihtiyacı, onun kendi refahı için yaratıcılıkta bulunmasına sebep olmuştur. Bugün sizlerle baraj ve bent yapımını ele alacağız.

İnsan eski çağlardan beri refah ve huzuruna engel oluşturan her şeyi ortadan kaldırmaya böylece daha rahat bir hayat sürmeye çalışmıştır. Tarım, yeşil alan, içmek ve yıkanmak için nehir sularını yerleşim alanlarına aktarmak için dağ ve taşlar arasında su yapıları inşa etmek ise insanın bu çalışkanlığı ve zekasını gözler önüne seriyor.

Baraj veya bent yapımı, tarihi ve coğrafi şartların, ortaya çıkması, şekillenmesi ve gelişmesinde önemli payı olan mühendislik faaliyetlerinden biridir. İran'da her zaman suyun az olması, özel iklim şartları ve günlük ihtiyacın yüksek olması nedeni ile su her zaman çok kıymetli olmuştur. İran'da baraj ve köprü inşaat tekniğinin oluşma tarihi, dakik olarak belli değil fakat günümüzde bazı tarihi barajlardan günümüze ulaşan kalıntılar, baraj yapımı geçmişinin yaklaşık 3 bin yıl önceye dayandığını gösteriyor.

Tarihi su tesislerin yapımındaki en önemli özelliklerden biri, tesisin çok doğru bir yerde inşa edilmesidir, bu da eski mimar ve mühendislerin bilgi ve kullandıkları tekniğin titizliğini gösteriyor. İran'da günümüze kadar çeşitli bölgelerde bentler ve su yapıların inşa edilmesi, söz konusu yapılar için doğru yerin seçildiğini gösteriyor. Nehir yatağını dikkate almak, ayaklar için doğru yeri tespit etmek ve su basıncını tüm gövdeye doğru şekilde dağıtmak gibi teknikler İran'da eski ve tarihi köprü ve bentlerin sağlam kalmasına sebep olmuştur. Söz konusu yapıların bazıları İslam'dan önce Sasaniler krallıkları dönemine aittir.

İran'da yapılan köprüler, birkaç hedef ve amaç için kullanılmak üzere tasarlanıyor ve aynı zamanda baraj görevi de yapıyordu. İran'ın eski köprülerinin bir çoğu aslında köprü bentler sayılır zira bir baraj gibi suyun yüzeyini belirli bir düzeye kadar yükselmesini sağlarken etraf arsalara akmasını sağlıyordu.

Bu yapılar aynı zamanda  sel durumunda bir engel olarak selin önünü kesiyor, bazen de bir sarnıç olarak arkasında suyu biriktiriyordu. Tabi ki bu teknik hedeflere ilaveten köprülerin yapısı her zaman sanat ve güzellik yönleri ile de dikkat çekmiştir. Bu konu tarihi dönemlerden geriye kalan köprülerde bariz bir şekilde göze çarpmaktadır.

Köprü bentler, üzerine kurulan nehirde aslında üç görevi yerine getiriyorlar. Bir köprü olmaya ilaveten ayaklar arasında taş ve tuğladan örülen yüksek bir duvar sayesinde bir bent görevi yapar ve suyun arkada birikerek yükselmesine ve gerektiğinde tarımda kullanılmasını sağlıyordu. Tabi su damarları ve nehirleri üzerinde inşa edilen değirmenler de çalıştırılarak buğday ve diğer tahıllar una dönüşüyordu.

Söz konusu köprü bentlerden biri Huzestan ilinin Dezful kentinde bulunuyor. Şadırvan adı ile bilinen söz konusu köprü bentle ilgili kalıntılar ve kanıtlar, Sasani kralı Şapur dönemine ait olduğu anlaşılmıştır. Şadırvan köprü benti, tarihi belgelere göre dünyanın en eski köprüsü sayılır, 44 büyük ve 43 küçük ağza sahiptir. Hali hazırda kuzey yönünde 9 ağız ve güney kesiminde ise 28 ağız geriye kalmıştır.

Söz konusu bendin binasında su akımına doğru ve doğu yönünde iki dışbükey kemer ve yine su akışına doğru bir içbükey kemer bulunuyor. Gerçi bu kemerler nehrin doğal yatağı sonucu oluşmuş fakat onların kemerli bentler arasına alınmasına neden oluyor. Şadırvan köprü bendin yanında su enerjisi ile çarkları dönen değirmenler bulunuyordu. Şadırvan köprü bendin yapımı için nehir yatağı büyük ve yontulmuş taşlar, düzgün şekilde döşenirken metal bağlantı elemanları ile sıkıca birbirine bağlanıyordu. Aslıdan şadırvan, halı, değeri ve nakışlı sofra demektir. Bend-i Mizan'dan Şadırvan'a kadar olan nehir yatağı muntazam taşlarla döşendiği için bu isimle tanınıyor.

Hiç şüphesiz ülke sınırlarını genişletmek ve topraklarına toprak katma çağı olan Ahameniş krallıkları döneminde, orduların bölgeden bölgeye gitmesi için en büyük sorunlardan biri irili ufaklı nehirlerin yol üzerinde olmasıdır. Tarih kitaplarından da anlaşıldığı üzere Ahameniş kralları savaşlarda her zaman bu engellerle karşı karşıya gelmişler fakat her seferinde uzmanların çalışmaları ile bu sorunlarını çözmüşlerdir. İran'ın en eski kemer köprüsü Ahameniş dönemine aittir. Bu köprü 16 metre eni ile her biri taştan 5 sütunu olan 3 ayak üzerine inşa edilmiş ve yüzeyi de ahşapla kaplanmıştır.

Dünyaca tanınan antik yunan tarihçi ve yazar Herodot’un belirttiğine göre, Ahameniş kralı Kuroş (Sirus) ve Lidya kralı Kroisos arasında milattan önce 547 yılında yaşanan savaştan önce Anadolu’da hiçbir köprü yokmuş ve bu bölgede inşa edilen ilk köprü Ahamenişler döneminde ve Kral Yolları inşaatı ile birlikte yapıldığı anlaşılıyor.

Herodot Kuroş’un Massagetler ile savaşında eski adı Arax olan Aras nehri üzerine köprü inşaatı konusunda konuştuğunu belirterek şöyle yazıyor:

“Kuroş kendi ordusu ile Arax nehrine kadar ilerleyince söz konuş nehir üzerine bir köprü yaptı ve gemilere savaş adamları ile dolu kuleler yaptı. Bu yolların inşaatı ile birlikte muntazam ve hızlı bir sistem kurdu. Yolların kenarında Çaparhane kurdu.”

Çaparhane devlet postacıların dinlendiği ve atlarını değiştirdiği mekan olarak aslında dünyada ilk posta sistemin bir parçasıdır.

İran'da köprü ve bent inşaatı tarihi, Ahamenişler dönemine dayanırken Safeviler döneminde ise zirveye ulaşıyor. Şah Abbas Safevi'nin başa geçmesi ile İsfahan kenti hükümetin başkenti olarak seçiliyor ve gideren dünyanın en parlak kenti haline geliyor. Tarihi İsfahan kenti Safevi dönemine ait mimari sanatının boy aynasıdır. Bu dönemde Zayende Rud nehri üzerine kurulan ve 33 köprü anlamında olan Si-o-se Pol veya diğer adı ile Allahverdi Han Köprüsü, 2. Şah Abbas döneminde inşa edilen Hacu köprüsü ve Pol-e Çubi (tahtalı köprü) gibi sayısız köprüler inanların nehir üzerinden geçişini kolaylaştırırken aynı zamanda Şahlar ve saraydakiler bazen de yabancı ülke temsilcilerinin eğlenme yeri idi. Bu eşsiz örneklerde köprü yapımına ilaveten dönemin mimari sanatı ve ustaların süsleme mahareti asırların ardından günümüze kadar ulaşarak herkesin övgüsünü topluyor.

Günümüzde İran'ın dört bir yanında çeşitli tarihi dönemlere ait tarihi yapılar göze çarpıyor. Özellikle de Huzistan bölgesinde var olan derin nehirler ve geniş ovaları nedeni ile bir çok köprü yapılırken geniş sulama ağları bölgedeki uygarlığı en eski örneklerini gözler önüne seriyor. Karun, Kerhe ve Cerahi nehirleri her zaman bölgede yaşayan insanların ilgi odağı olmuş ve çeşitli devirlerde çeşitli köprüler inşa edilmiştir.

Fakat İran'ın en uzun ve en muazzam köprülerinden birini görmek için İran'ın güneyi ve Hormozgan iline gitmek gerekir. Fars Körfezi'nin kıyısında bulunan Bender Abbas liman kentine 50 km mesafede olan Kul nehri üzerine çok uzun ve muazzam bir köprü inşa edilmiştir. Latidan Köprüsü, isfahan'da dünyaca tanınan, 33 ağzı, 295 metre uzunluğu ve 14 eni ile Allahverdi Han gözetiminde ve üstat Hüseyin Benna İsfahani tarafından kentin Zayende Rud nehri üzerinde Şah Abbas Safevi döneminde inşa edilen Si-o-Se Pol'un neredeyse 3 katıdır.

"Kul" nehri İran'ın suyu bol olan nehirlerinden biridir, yatağının eni geniş ve mevsimsel taşkınlıklar yaşayan bir nehir olması nedeni ile kervanların yolu üzerinde uzun bir köprünün yapımı zaruri görünüyordu. Köprünün orta kesiminin yıkılmasının sebebi ise nehrin yoğun debisine karşı güçlü temelinin olmamasıdır. Köprüde kullanılan yontulmamış ve düzensiz taşlar harç ile işlenmiştir.

Latidan tarihi köprüsü İran tarihinin en uzun köprüsüdür ve miladi 1993 yılında yaşanan sel sonucu ortaya çıktı. 500 yıllık geçmişi ile yaklaşık bir km uzunluğunda ve 233 ağzı olan köprünün günümüzde sadece 33 ağzı sağlam kalmış ve 200 metreden daha fazla uzunluğu ise ihya edilmiştir. Latidan köprüsünün eni, uzun olması nedeni ile değişiyor. Köprünün üstü ve geçiş yeri ise taş ve harç ile kaplanmıştır. Kul nehrinin köprüsü nehrin tortulu ve güçlü olmayan yatağı nedeni ile güçlü bir temele sahip değil. Görünüşe göre köprü ayaklarının su akımı ile zayıflamaması için bile nehir yatağına taş döşenmemiş ve her bir temel ise bağımsız olarak nehrin tortulu yatağı üzerine oturtulmuştur.

Köprünün ağızları arasında yapılan iki katlı odalar, köprünün güzelliğine daha da güzellik katarken Latidin köprüsünü İran'da köprü yapım tarihinin en seçkin örneğine dönüştürmüştür. Bu köprü Safevi kralı 1. Şah Abbas döneminde ve kervanların yolunun inşaatı sırasında inşa edildi. Köprü ayrıca Fars Körfezi'nin sömürgeci Portekiz güçlerinden geri alınmasında askeri güç ve teçhizatın sevkiyatında önemli rol oynamıştır.