İmam Humeyni –ks– mektebinde - 90
Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- ders celselerinin cazipliğinin sırrını ele almak istiyoruz.
Geçen bölümlerde İmam Humeyni’nin -ks- tedris alanında teamül ve tartışma yöntemini kullandığını ve böylece dersleri aktif geçtiğini ve talebelerine hoşgörülü olmanın yanında özgüven ve tevazulu ve alçak gönüllü olmayı öğrettiğini ve kendisi de ilmi gurur ve kibirlenmekten kaçındığını anlattı. Bu yöntem ayrıca talebeleri öğrenme yeteneğini geliştiriyor ve İmam’ın ders celselerini cazip hale getiriyordu; nitekim talebeleri ve arkadaşları, İmam’ın ders celseleri genellikle en kalabalık ve en çok katılımcısı olan dersler olduğunu belirtiyordu.
Geçen bölümde ayrıca İmam Humeyni’nin -ks- derslerinde talebelerin ve muhatapların sözünü gayet sabırlı bir şekilde dinlediğini ve eleştirilerine ve tartışmalarına açık olduğunu ve düşünce ve görüşlerini tartışanlara sevgi ve saygı ile davrandığını anlattık.
Şimdi bugünkü sohbetimizde İmam’ın talim ve tedris alanında izlediği yöntem ve tarzla ilgili kişiliğinden kaynaklanan bir başka boyutunu, yani ders celselerinin cazipliğinin sırrını sizlerle paylaşmak istiyoruz.
İmam Humeyni’nin -ks- talim ve tedriste üzerinde durduğu en önemli özelliklerinden biri, ulema ve büyüklerin hürmetini korumaktı. İmam eleştirel ruhu olduğu ve bu alanda hiç bir zaman insanların kişiliğinin büyüklüğünün etkisi altında kalmadığı halde, hiç kimseye huzurunda eski hocalara ve alimlere saygısızlık etmesine müsaade etmezdi; nitekim ders celselerinde ilmi tartışmalar da asla büyüklere saygısızlıkla sonuçlanmazdı; zira İmam büyüklerin izzet ve hürmetini korumaya çok bağlı ve fevkalade duyarlıydı.

Ayetullah Muhammed İmami Kaşanı bu konuda şöyle diyor:
İmam ulema, fakihler ve büyüklere özel saygı duyar ve hepsinden iyilik ve azametle söz ederdi ve eğer fıkıh, usul veya felsefe ilimlerinin büyüklerinden birinin düşüncesini reddedecek olursa, buna gayet saygını bir şekilde yapardı; yani örneğin falanca alim anlamamış veya dikkat etmemiş, demezdi.
Hüccetülislam Mustafa Zamani de İmam Humeyni’nin -ks- bu anlayışını doğruladığı açıklamasında, İmam her zaman geçmiş ulemanın adını zikrederken “Rıdvanallah teala aleyh” ibaresini kullandığını belirterek şöyle diyor:
İmam ne zaman bir alimden bir konuyu nakledecek olursa ondan saygı ile söz ederdi ve eğer herhangi bir alimin görüşünü kabul etmiyorsa da ilkin o görüşü has bir saygı ile beyan eder ve ardından ilmi istidlalle reddederdi ve aynı zamanda o alim için merhum sözcüğünü ve bazen de Rıdvanallah teala aleyh zikrini kullanırdı. İmam hatta kendisine göre içtihat için kullanılabilir olmayan kitapları yazarlarına has bir saygı ile reddederdi.
İmam Humeyni’nin -ks- ders celselerini cazip hale getiren ve talebelerin öğrenme yeteneğini geliştirmekte büyük etkisi olan bir başka özelliği, İmam’ın hoş sözü ve akıcı beyanı ve kelamda karmaşık tabirleri kullanmaktan kaçınmasıydı. Ayetullah Muhammed Fadıl Lenkerani İmam’ın bu özelliği ve tatlı sözü hakkında şöyle diyor:
İmam’ın tedriste beyan o kadar tatlı ve akıcıydı ki hiç kimse başkasından İmam ne demek istedi? diye sormasına hacet kalmazdı. İmam doğrudan kendi güzel beyanı ile gerekti tüm bilgileri muhatabına sunardı.
İmam Humeyni -ks- talebeleri dersleri daha iyi anlayabilmeleri için konu hakkında sade cümleleri ve uygun örnekleri kullanır ve dersi anlatırdı. Ayetullah Cafer Subhani bu konuda şöyle diyor:
İmam’ın tedriste ve konuşmalarında genel yöntemi, karmaşık cümleleri kullanmaktan kaçınmaktı ve insanların genellikle idrak etmesi zor olan teorik ve ideolojik meseleleri gayet sade cümleler ve açık örneklerle beyan ederdi. İmam hatta his ve maddenin ötesinde olan akli meseleleri da gayet sade örneklerle ifade ederdi. Bu açıdan İmam’ın dini ilimler merkezinde dersleri has bir cazibesi vardı ve seyrek sayıda talebe İmam’ın dersini anlamadığını söyleyebilir. Tabi talebenin dersi öğrenme yeteneği de olmalıydı.

Gerçekte İmam’ın derslerinin cazip olması, talebelerin dersleri öğrenme gücünü de takviye ediyordu. Hüccetülislam Seyyid Kemal Fakih İmani bu konuda şöyle diyor:
İmam’ın dersleri anlatma gücü çok yüksekti, ki bu da çok sayıda talebe ve alimin derslerine katılmasına sebep oluyordu, nitekim Salmas camii kalabalıkla doluyor ve bazen sokaklara kadar uzanıyordu.
İmam Humeyni’nin -ks- derslerini cazip hale getiren bir başka sırrı, ders celselerinin kuru ve monoton olmaması ve İmam’ın yerinde mizahları ile talebelerin yorgunluğunu gidermesiydi. Hüccetülislam Ali Devani bu konuda ilginç bir anıyı şöyle paylaşıyor:
İmam tüm sessizliği ve az konuşmasına rağmen bazen ders sırasında bir fıkra anlatıyor ve derste oturanlar yüksek sesle gülüyordu; oysa İmam’ın kendisi sessiz ve duyarsızdı; sanki fıkra anlatmamış gibiydi. Bir gün İmam’ın Azerbaycanlı bir talebesi sorusu üzerinde ısrar ediyordu ve İmam onu ikna etmek istiyordu. İmam en son Azeri talebeye hayır anlamına gelen Azerice Yoh dedi, böylece hem o talebe ve hem başkaları gülmeye başladı ve konu kapandı.
İmam Humeyni -ks- oğlu Hac Mustafa’nın ilmi makamına büyük saygı duyardı; ancak bazen ders celsesini neşeli hale getirmek için ilmi tartışmalarda oğlu ile mizah ederdi. Hüccetülislam Seyyid Abdulmacid Erivani bu bağlamda ilginç bir anıyı şöyle anlatıyor:
Bir gün Necef’te kendisi müçtehit ve ilim ve faziletin büyüklerinden biri olan merhum Hac Mustafa Humeyni ders konusu hakkında rivayete dayalı bir soruyu gündeme getirdi. İmam oğlunun sorusuna cevap verdi, ancak Hac Mustafa ikna olmadı ve daha fazla açıklama yaparak sorusunu tekrarladı. İmam mizah babında ona şöyle buyurdu: Bey, bu sözleri söylemeyin, insanlar bu sözlere güler ve bey cahil galiba, derler. Hac Mustafa da yüksek sesle şöyle dedi: Gülsünler, İmam’ın oğlu, derler. Eğer cahil deseler de, İmam’ın oğlu cahil, derler.
İlmi cesaret ve görüşlerini beyan etmekte özgüven duygusu ve özellikle kendisinden önceki büyüklerin görüşlerini eleştirmek, İmam Humeyni’nin -ks- derslerinde sergilediği özelliklerinden biriydi, ki bu da derslerin daha cazip hale gelmesine vesile oluyordu. Ayetullah Abbas Ali Amid Zencani bu konuda şöyle diyor:
İmam’ın derslerinin bir özelliği, derslerde geniş bakışı ve fikirlere açık olmasıydı; talebeler de ister istemez bu duruma alışıyordu. Yani İmam’ın dersleri biri konuşup da bir konuyu irdelemesi ve dersin sona ermesinden ibaret değildi. Ders sırasında İmam çeşitli görüşleri beyan ediyordu ve talebe konuyu irdelemeye ve çeşitli görüşleri karşılaştırıp ideal sonuca ulaşmaya zorlanıyordu.
İmam Humeyni -ks- ilmi cüret ve cesareti ile fıkhın sırf taklit edilmesine engel oldu; zira kendisinden önceki büyüklerin hürmetini korumakla beraber asla onların düşüncelerini ve görüşlerini itaat etme babında kabul etmiyordu. Ayetullah Muhammed Hadi Marifet bu konuda şöyle diyor:
İmam Necef dini ilimler merkezinde bizi kendisine hayran bırakan büyük değişimlere vesile oldu. O zamana kadar fıkıh alanında büyüklerin sözleri kutsal sayılıyordu. Örneğin eğer merhum Ayetullah Naini şöyle demiş, deseydik, bunu delil olarak söylüyorduk. Yani şahsiyetler görüşlerin üzerinde etkili oluyordu. Bu durum fıkhın araştırma alanından soyutlanarak sırf taklit edilmesine yol açmıştı. Yani büyüklerin sözü olduğunu söylemek, bir nevi dokunulmazlık yaratıyordu. Dolayısıyla bizim gibi talebeler büyüklerin görüşüne aykırı bir söz edemiyor veya araştırma yapamıyordu. Ancak İmam büyük bir değişim yarattı; yani büyüklerin görüşünü tartışmaya açtı ve bu dokunulmazlığı kırdı ve fıkıh ilmini ve büyüklerin sözlerini araştırmaya izin verdi.
İmam Humeyni -ks- araştırmalarında başkalarının söylediklerinin etkisi altında kalmaktan da kaçınıyor ve kitapları ve referansları yaptığı araştırmanın çerçevesinin dışına çıkmayacak yere kadar okuyordu, ki bu da bir araştırmacının ulaşmak istediği hedefe ulaşmakta önemli bir noktaydı. Ayetullah Cafer Subhani bu bağlamda şöyle diyor:
İmam’ın düşüncesi araştırmalarına galipti; yani İmam’ın kendi düşüncesi kitaplarda arama yapmaktan daha üstündür. Örneğin Mekasib dersini verirken ben İmam’a bir kaç kitap verdim ve o kitaplara da bakmasını arz ettim. İmam şöyle buyurdu: Hepsini götürün; kendim bu konuyu düşüneceğim. Eğer biri tüm bunlara bakacak olursa, artık düşünmeye zamanı olmaz. İmam daha sonra bir iki kitabı seçti ve gerisini iade etti.

İmam Humeyni’nin -ks- talim ve tedris alanında başarılı olma sırlarından biri de konuyu özetlemesi ve uzun uzun laf etmekten kaçınmasıydı. İranlı büyük filozoflardan Dr. Golam Rıza Avani bu konuda şöyle diyor:
İmam’ın eserlerinin önemli bir özelliği, özet ve öz yazmasıdır. Yani İmam’ın kitaplarında konuyu uzatmaya rastlayamazsınız. İmam bir konuyu gündeme getiriyor ve onu özetle anlatıyor ve lafı uzatmıyor. İmam bir konu hakkında genellikle tüm üstatların düşüncelerini anlatıyor ve ardından kendi görüşünü gündeme getiriyor