Mayıs 02, 2016 07:12 Europe/Istanbul

Bugün aile fertlerinin sosyalleşmesi konusunda aile ocağının önemi üzerinde durmak istiyoruz.

Sosyalleşme sözcük anlamı itibarı ile bireyin topluma uyum sağlaması ve toplumla tanışmasıdır. Sosyoloji biliminde bu kavram, bireylerin topluma üye olmayı hakettirecek özellikleri kazanma sürecine verilen addır. Bir başka ifade ile sosyalleşme, bireyin bulunduğu grup veya ortamda sosyal, siyasal ve kültür unsurları, değerleri ve normları öğrenerek iyice benimsemesi ve bununla kişiliğini şekillendirmesini içeren bir nevi sosyal etkileşim sürecidir.

Sosyalleşmenin bir çok önemli işlevi söz konusudur. Bu işlevlerden en temel olanlarından biri, toplumun sahip olduğu kültürü bir kuşaktan bir sonraki kuşağa aktarmak üzere gereken zemini hazırlaması ve böylece toplumun beka ve sürekliliğini güvence altına almasıdır.

Bundan başka sosyalleşme ile beraber bireyin idrak etme, hafızada tutma, istidlal etme, hesaplama, inanma gibi tanıma gücü ve yetenekleri gelişir. Öte yandan sosyalleşme ile beraber aşk, nefret, dertleri paylaşma ve güven duyguları da bireyin kişiliğinde şekillenerek kemal noktasına erişir. Kuşkusuz bu yolda bireylerin gelenek ve görenekleri, adet ve arzuları da şekillenir.

Sosyalleşme sayesinde birey sosyal yaşamın benimsenen tarzları ile tanışır ve ihtiyaçlarını toplumun benimsediği yöntemlerle karşılamayı öğrenir. Bu yüzden sosyalleşmede birey, toplumda yaşamak için gerekli olan maharetleri de kazanır. Gerçekte birey böylece başkaları ile etkili iletişim kurabilir ve sosyal rollerini, bakışlarını, beklentilerini ve eğilimlerini ve ayrıca normları, dilleri, inançları ve fikri ve pratik modelleri öğrenir.

Sosyalleşme birey ve toplumun üzerinde de önemli etkileri vardır. Kuşkusuz sosyalleşme süreci bireyin kendi çevresi, diğer bireyler ve gruplarla ilk irtibatı ile başlar. Buna göre aile, bireyin sosyalleşmesi bağlamında ilk tecrübe ettiği ortam sayılır.

Zamanlı ve bireyin irtibatlarının genişlemesi ve ayrıca okul ve kitle iletişim araçları gibi ortamların eklenmesi ile birey, aile içinde bazı sorumlulukları üstlenir ve böylece sosyalleşmenin ikinci basamağına veya yeniden sosyalleşme adı verilen merhaleye ayak basar.

Sosyalleşme sürecinde ilk önemli ortam ve etkenin aile olduğundan söz ettik.

Aile çocukların yaşamının ilk yıllarında onları sosyalleştirme sorumluluğunu üstlenir. Bireyin benimseyeceği değerler ve kendisinden beklenen sorumluluklar ilkin aile ortamında ona öğretilir. Bu yüzden aile kurumu ve içinde hakim olan ilişkiler çok değerli ve aynı zamanda çok önemlidir. Amerikalı psikolog George Harbert Mead sosyalleşme sürecinin çeşitli merhaleleri bireyin ailesinde birlikte yaşadığı diğer bireylerle karşılıklı etkileşimi sonucu şekillendiğini belirtiyor.

Aile içinde bireyin kişiliğinin ahlaki gelişmesinin temeli atılır. Çocuk ebeveynin davranışlarını izleyerek anne ve babası ve ailenin diğer fertleri belli kriterlere uyduğunu fark eder. Bu yüzden çocuk ailesini örnek almayı ve ailevi yaşamına hakim olan davranışları, bakışları ve değerleri kendisi için kurumsallaştırmayı öğrenir.

Aile içinde kültür yapmak için var olan imkanlar başka hiç bir kurumda bulunmadığından aile fertlerinin sevgi ve şefkate dayalı ilişkileri çocukların gelişmesine uygun zemin oluşturur. Bir başka ifade ile aile çocukların düşüncesi, davranışı ve başkalarına karşı yaklaşımı üzerinde etkilidir.

Çocuk duygusal tepki ve davranışlarının büyük bir bölümünü ebeveyininden ve özellikle annesinden öğrenir. Çocuk annesine bakarak ciddi ve sıcak kanlı olmayı, ya da bilakis laubali ve duyarsız olmayı öğrenir. Bundan başka babanın davranışları da çocuğun davranışını etkiler. Bu yüzden aile ortamının gerginlikten uzak ve uyum içinde bir ortam olması gerekir ve böylece çocuğun sosyalleşmesi için uygun bir ortam hazırlanmış olur.

Aile çocukların sosyalleşmesi için uygun ve sağlıklı bir ortam hazırladığı gibi çocukların sosyal terbiyesinde ve topluma uyum sağlamasında da etkili bir unsurdur. Bu yüzden sosyologlar aile ortamını genç kuşakların sosyalleşmesi için en iyi mekan olduğunu savunuyor. Sosyologlara göre sosyal terbiye, bireyin her türlü normu, mahareti, modeli, saiki, davranış biçimini ve toplumsal kuralı aile üzerinden aldığı bir terbiyedir ve böylece birey aile içinde temeli atılan ve öğrendiği öğretilere göre toplumda rol ifa edebilir.

Amerikalı uzman Talcott Parsons aile kurumunun en temel işlevlerinden biri çocukları sosyalleştirme olduğunu ve bu da ancak aile içinde sevgi ve samimiyete dayalı ilişkilerle mümkün olduğunu belirtiyor.

Kuşkusuz sosyalleşme beşeri yaşamın olmazsa olmazlarından biridir. İnsanlar başkaları ile sosyal ilişki kurmaya muhtaçtır ve eğer sosyalleşme ve sosyal terbiye doğru biçimde yerine getirilir ve bireyler aile içinde iyi yetiştirilirse, o zaman toplumda başkalarına karşı görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde ifa edebilir ve bunu bilinçli bir şekilde yapar. Bu tür iyi yetişen insanlar toplumun geleceğinin iyi olmasına da katkıları olur.

Bundan başka aile kurumu bireysel ve sosyal zararların önlenmesinde de etkili rol ifa edebilir. Sosyal zararlar konusu ve aile ocağı ile ilişkisi çağımızın en önemli gündemlerinden biridir. Bu konuya daha sonraki bölümlerde temas edeceğiz.

Her halükarda en önemli nokta şu ki aile içinde iyi ortam oluşturmak ve çocuklarla samimi irtibat kurmak hem çocukların iyi yetişmesine yardımcı olur, hem sağlıklı ve dinamik bir topluma kavuşmaya katkı sağlar.

Bu arada toplumların yapılarının değişmesi ve sanayileşmiş toplumların hızla yayılması sürecinde okul ve eğitim kurumlarının önemi de göz ardı edilmemelidir. Günümüzde bireylerin sosyalleşmesinde okul kurumu aile kurumunun önemli rakibi sayılır. Sosyologlar, okul insanların sosyalleşmesinde önemli rol ifa ettiğini ve bireyin kaderini etkileyebildiğini belirtiyor.

Okul ve eğitim kurumlarının sosyalleşme sürecindeki rolünü ise bir sonraki bölümde ele alacağız. 015