Mart 10, 2021 18:13 Europe/Istanbul

Bu bölümde Suudi Arabistan'da dini ve mezhepsel azınlıklar ile ilgili konuşacağız.

Azınlık haklarına saygı ve onlara karşı ayrımcılık yasağı, özellikle son yıllarda uluslararası kuruluşlar tarafından ele alınan ve desteklenen konular arasında yer almıştır.  Azınlık hakları düzeni bir yandan genel insan hakları sistemi çerçevesinde yer alıyor ve bu sistemde inceleniyor.  Ancak bir yandan da  insan hakları sistemi ile azınlık hakları arasında farklılıklar var. Bir bakıma insan hakları sisteminin farklı ve özel bir yapısı vardır. Ulusal Azınlıkların Korunmasın Çerçevesinin Belirlenmesi için Avrupa Sözleşmesinin 1. Maddesi şu şekildedir: "Ulusal azınlıkların ve azınlıklara mensup kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması, insan haklarının uluslararası yapısının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu durum  uluslararası işbirlikleri çerçevesinde yer almaktadır. . "

"Ayrımcılık yapmama" ilkesi, insan hakları ile azınlık haklarını birbirine bağlayan bir köprü gibidir. Azınlık gruplarına mensup bireyler, ülke içi hukuk ve uluslararası hukukta insan hakları çerçevesindeki tüm haklardan yararlanmalıdırlar. Bu bakımdan hükümetler, azınlık grupların, hiçbir ayrım gözetmeksizin, çoğunluk ile aynı haklara sahip olmasını sağlamak zorundadır. Azınlıklar Bildirgesi olarak da bilinen 18 Aralık 1992 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu,Deklarasyonunun girişinde de   "küçük ve büyük tüm azınlıkların  kadın ve erkek haklarının eşitliğine" vurgu yapılmıştır. İranlı bir hukukçu olan Nader Zol'ayn ise, bildiri metninde bir toplumun tüm bireylerinin eşitliğinin sağlanmasının ve aralarında yasa önünde ayrım yapılmamasının hükümetler için ahlaki bir yükümlülük olduğuna inanıyor.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Anlaşmasının 3. Maddesinin 3. paragrafı, ırksal, cinsel, dilsel ve dinsel farklılıkların insan hakları ve temel özgürlük haklarında ayrımcılığa yol açamayacağına vurgu yapmaktadır.  Anlaşmada belirtilen  dört ayrımcılık nedeninden üçü, esas olarak azınlık gruplarıyla ilgilidir. Bunlar ırk, dil ve dindir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, daha fazla ayrımcılığın nedenlerini  de ele almaktadır. Bildirge'nin 2. maddesinin ilk paragrafı şöyle der: "Herkes,   her hangi bir ayrımcılığa, özellikle de dil, din, siyasi düşünce, renk veya inanç ayrımcılığına maruz kalmadan, milliyeti, sosyal seviyesi, soyu gözetilmeden  bildirgede yer alan tüm haklar ve ifade özgürlüklerinden yararlanabilir. "

Suudi Arabistan'da yaşayan yerli azınlıkların yanı sıra 2017'de Suudi İstatistik Enstitüsü'ne göre ülkede yaklaşık 12 milyon yabancı uyruklu yaşıyor. Riyad hükümeti, başta Şiiler olmak üzere azınlıklar hakkında resmi istatistik yaymayı fiilen reddetse de, Suudi Arabistan nüfusunun yaklaşık yüzde 15'inin Şii olduğu tahmin ediliyor. Ülkenin yerlilerinin çok azı Yahudi veya Hıristiyandır. Uzun zamandır bu ülkede Şiiler dışında farklı geleneklere sahip üç büyük aşiret var: Necdiler, Hicaziler ve Asurlular. Necdiler, Suudi Arabistan'ın merkezinde yaşarlar. Suudiler, bu ülkedeki yönetici aşiret olarak, Necd kabilesinden geliyor.  Mekke, Medine ve Cidde halkından oluşan Hicaziler, Al-ı Suud'a göre  kutsal türbeleri ziyaret için gelen hacılardan geri kaldıkları için hükümet sorumluluklarını üstlenmeyi hak etmediklerini düşünüyor. Bu nedenle Hicaziler nadiren devlet dairelerinde görülür. Asuriler de " hor sayılmış azınlığı " olarak , Suudi Arabistan'ın çoğunlukta dağlık bölgeler sayılan  Güney Batı'sında yaşamaktadır. 

Suudi Arabistan'da diğer azınlıklardan daha büyük bir nüfusa sahip olanı ise Şiilerdir. Şiiler son 250 yıldır ayrımcılığa uğruyorlar. Suudi Arabistan'da Şiilere karşı Suudi hükümeti ve Vahabiler tarafından üç tür dini, ekonomik ve siyasi ayrımcılık ve baskı uygulanıyor. Tartışmalara neden olan ve tarafları birbirine düşüren hususun en belirgini ayrımcılık türü ise  dini ayrımcılıktır. Fuad İbrahim ise " Suudi Arabistanlı Şiiler" adlı kitabında şöyle yazıyor: "Suudi Arabistan'ın siyasi sistemi ve dini alimleri, dini çeşitlilik ilkesini tanımaya istekli değiller. Şiileri ikinci sınıf vatandaş olarak muamele görüyorlar. Suudiler, Şiilerin, şefaat ve tevessül dahil Şii inançları batıl inanç olarak kabul ediyorlar.  Sonuç olarak, Şiilerin Hüseyniyye gibi dini yapılar inşa etmesi, özel kıyafetler giymesi, ibadetlerini yapması ve dini törenler düzenlemesi kısıtlandırılmıştır.  Tabii ki Şiilere yönelik ayrımcılık, sırf dini ayrımcılıkla sınırlı değildir. 

Coğrafi olarak, Caferi Şiileri çoğunlukla doğu bölgesinde, özellikle Katif şehrinde, Ahsa ve Dammam'da yaşıyor. Suudi Arabistan'da Şiilere karşı yapılan ekonomik ayrımcılık konusunda tarihçi ve ünlü "Krallık İçinde" kitabının yazarı Robert Lacy şunları yazıyor: "Doğu eyaleti Suudi yöneticiler tarafından yönetilmeseydi,  Fars Körfezi'nin en zengin ülkesi ve bölgedeki en zengin ülkelerden biri olurdu."

Ancak Uluslararası İnsan Hakları Komitesi'ne göre: "Doğu Eyaleti, Suudi Arabistan'ın en mahrum bölgelerinden biridir. Doğu Eyaletinde hükümet diğer bölgelere kıyasla çok yavaş çalışır. Eğitim, tıp ve yol yapımına gerektiği gibi yatırım yapmıyor."Örneğin, doğu vilayetindeki ilk modern Katif hastanesi 1987'de inşa edildi."

Bu tanımla mesele sadece Şiilerin Rafidiler olarak görülmesi, Şiiler tarafından kesilen etin haram olması veya Şiilerle evliliklerin küfr sayılması değildir.. Bu tutumlara ek olarak Riyad hükümeti Şii bölgelerini etkin bir şekilde yoksulluk ve yoksunluk içinde tutmuştur. 

Siyasi alana gelince, Suudi Arabistan'da Şiilerin orta ve yüksek düzeyde iş sahibi olmaktan mahrum kaldığı ve kolluk, güvenlik ve polis güçlerinin tamamen Vahhabilerin elinde olduğu söylenmelidir. Doğu ya da doğu illerinde bile Şiilere önemli işler bırakılmıyor.  Üniversitelerin, büyükelçiliklerin ve önemli kurumların yönetimi tamamen Vahhabilerin elinde. El-Ahsa vilayetindeki Şiiler, ilkokul müdür yardımcılığı görevinden bile mahrum. Böyle bir ortamda terfi etmenin tek koşulu Suudi hükümetine sadakattir. Vahhabi alimlerinin ve Suudi hükümetinin ortak noktalarının en önemlisi de, Şiileri diğerlerinden farklı görmeleri ve her türlü çabalarını ve hareketlerini bir tür komplo ve isyan olarak saymalarıdır. 

İnsan Haklarını İzleme Örgütü 2017 raporunda Suudi Arabistan yargısı gözünde Şiilerin diğer azınlıklarla eşit haklara sahip olmadığını belirtti. İnsan Haklarını İzleme Örgütü, "Şii karşıtı önyargı, Suudi yargı sisteminde de görülüyor, dini örgütler tarafından kontrol ediliyor ve sıklıkla Şiilere karşı ayrımcılık yapılıyor veya Şii dini törenleri keyfi olarak suç sayılıyor.  Örneğin 2015 yılında bir Suudi mahkemesi  ayrımcı bir  karar verip  bir Şii vatandaşı babasının evinde özel bir Şii cemaat ibadetine ev sahipliği yapmaktan iki ay hapis ve 60 kırbaç cezasına çarptırdı.

Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 2. maddesine ek olarak 26. maddesinin de ayrımcılık yapmama ilkesini vurguladığı belirtilmelidir. Bu maddede şunu okuyoruz: "Herkes yasalar önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit olarak korunma hakkına sahiptir. Yasa, her türlü ayrımcılığı yasaklamalı ve tüm kişilere ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya milliyet, sosyal statü veya servete dayalı,  doğuma veya her hangi bir duruma dayalı ayrımcılıklara karşı etkili ve eşit koruma sağlamalıdır. "

Ayrımcılıklar sürecinin devamında 2014'te bir Suudi mahkemesi Sünni bir adamı "Şiilerle bağ kurmaktan" dolayı mahkum etti. Suudi Arabistan'da ayrımcılık yapıldığına dair birçok  örnek var. Suudi Eğitim Bakanlığı ilkokul, ortaokul ve liselerde öğretilen tevhid dersi  müfredatı çerçevesinde Şiiler, şirk  ile bağdaştırılmaktadırlar.  İnsan Haklarını İzleme örgütü ise Suudi yargı sisteminin ayrımcılığının yanı sıra nefret saçma girişimlerinin de  Şiilere karşı ayrımcılığı körüklediğini düşünüyor. 

Suudilerin Şiilere yönelik tavrı, bağlayıcı uluslararası ilke ve kuralların ihlal edildiğini gösteriyor. Suudi Arabistan'da Şiilere ve diğer dini azınlıklara yönelik ayrımcılık, uluslararası hukuktaki ayrımcılık yapmama ilkelerine aykırıdır. Bu ayrımcılık, insan haklarında ayrımcılığın yasaklanmasını vurgulayan ilk evrensel belge olan Birleşmiş Milletler Anlaşmasının 3. Maddesinin 3. paragrafına aykırıdır.

Ayrıca Suudi yetkililerin Şiilere yönelik ayrımcı eylemleri, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 2. Maddesi, 1966 Ekonomik ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve ayrımcılık yapmama ilkesine dayanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 2. Maddesinin birinci fıkrasına da aykırıdır. Bu belgelerde yer alan ve tüm ülkeler için bağlayıcı olan hakların herkesçe riayet edilmesi vurgulamıştır.

BM İnsan Hakları Konseyi, "Küresel Periyodik İncelemesi" raporlarında Suudi Arabistan'da ayrımcılığa vurgu yapmıştır. Suudi Arabistan ile ilgili 2009 Dünya Periyodik İncelemesinin  paragraflarından birinde, Konsey üyesi devletlerden olan Suudi Arabistan'ın  inanç, etnik köken ve cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmamasını ve yabancı işçilere karşı ayrımcılık yapılmamasına da müsaade etmemesi  tavsiyesi yapıldı. 

İnsan Hakları Konseyi ayrıca, Ayrımcılık Yapmama ve Aile İçi Şiddet Raporunun 3. Paragrafının 2013 Periyodik İncelemesinde, din veya gelenek, cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmaması temelinde insan haklarının herkes için korunmasından bahsediyor. Ülkenin farklı yerlerinde eğitim ayrımcılığının yapılmamasını tavsiye etmiştir. Ancak Suudi Arabistan yöneticileri yasal hükümlerin hiçbirine uymadılar ve pratikte dini azınlıklara karşı açıkça ayrımcılık yapmaya devam ettiler.