Hidayet hadisi - 31
Geçen bir iki bölümde halkın sorunlarının çözümüne yardım edilmesini vurgulayan bazı hadislerden söz etmiştik.
Şimdi Allah’ı hoşnut eden bu ameli yaparken dikkat edilmesi gereken bazı noktalara değinmek istiyoruz.
İhlas, ibadetlerin ve dini görevlerin yerine getirilmesinin kabul görmesi için en önemli şartlarından biridir. İhlas, yani işleri sadece Allah rızası için yapmak ve O’nun rızasını kazanmaya çalışmak demektir. İnsanların sorunlarına çare bulurken de bunu has niyet ve Allah rızası için yapmalıyız. Bu yüzden başkalarına ün yapmak veya çıkar elde etmek veya riyakârlıkla yardım edecek olursak, o işin hiç bir değeri kalmaz.
Allah rızası için yapılan işin bazı işaretleri vardır. Örneğin başkalarının takdirini ve övgüsünü istememek bunun işaretlerinden biridir. İmam Sadık –s– şöyle buyurur: İhlaslı iş, Allah’tan başka kimsenin seni övmesini istemeyerek yapılan iştir.
Yine Allah Resulü –s– kudsi bir hadiste şöyle buyurur: Ben en üstün ortağım. Kim amelinde bana ortak getirirse, ben o işin tümünü ortağıma devrederim. Ben bana özgü olanın dışında hiç bir şeyi benimsemem.
Halk arasında saygı ve haysiyet ve itibar sahibi olmak, sosyal yaşamın zaruretlerinden biridir. Bu yüzden İslam dini mümin kulların onuru ve saygınlığı ve kişiliğinin korunması üzerine büyük vurgu yapmıştır. İslam dini hem müminlere kendi onurlarını korumalarını ve hem başkalarına müminlerin onurunu korumalarını emretmiştir.
Rivayetlere göre bir gün Medine Müslümanlarından biri borçlandı ve borcunu eda edemedi. Öte yandan da alacaklısı adamın borcunu derhal ödemesini istiyordu. Adam çare bulmak için İmam Hüseyin’in –s– huzuruna çıktı. Adam daha ağzını açmadan, İmam Hüseyin –s– adamın bir haceti olduğunu anladı ve adam utanmasın diye kendisinden hacetini bir mektuba yazarak beyan etmesini istedi. Adam mektupta falanca kişinin kendisinden 500 dinar alacaklı olduğunu, talebini almak için de baskı yaptığını anlattı ve İmamdan alacaklıdan kendisi için mühlet istemesini arz etti.
İmam Hüseyin –s– mektubu okuduktan sonra eve gitti, bin dinar para getirdi, borçlu adama verdi ve şöyle buyurdu: Al bu paranın 500 dinarıyla borcunu öde, geriye kalan 500 dinarla da yaşamına çeki düzen ver ve ayrıca üç kişiden başka hiç kimseye hacetini söyleme. İlkin mümin ve dindar olan birine söyle, çünkü din onun koruyucusudur. İkincisi mert olan birine söyle ve üçüncüsü de aile asaleti olan birine söyle. Bu tür insanlar senin muhtaç olduğun halde onurunu kaybetmek istemediğini bilir. Bu yüzden onlar da senin onurunu, haysiyetini korur ve hacetini yerine getirir.
Başkalarına yardım ederken bu işi minnet borcu haline getirerek değerini heba etmemeye özen göstermeliyiz. İslamî rivayetlerde eğer bir iyilik ettiyseniz onu hemen unutmanız ve minnet borcu haline getirerek değerini ve itibarını heba etmemeniz tavsiye edilir. Yüce Allah Kur'an'ı Kerim ‘de mümin kullarına maddi yardımlarını minnet vesilesi yaparak batıl ve etkisiz hale getirmemelerini tavsiye buyurur. Bu tür insanların durumu üzerinde incecik bir tabaka kum bulanan sert taşa benzer ki aslında bitkilerin yeşermesine yatkındır, ama en ufak bir rüzgâr toprağı silip götürür ve sadece taş geriye kalır. Bu yüzden başkalarında minnet duygusu yaratmak, hayır işin sevabını ve faydasını yok eder.
Başkalarına yardım etmek ve sorunlarına çözüm getirmek için gündeme gelen tavsiyelerden biri de bu işte çabuk davranmaktır. Aslında acele etmek genellikle bir işi yaparken tavsiye edilmemiştir, ancak hayır ve sevap iş için ortaya çıkan fırsatı çabuk kullanmak bir kaç açıdan önem arz eder. En başta ortaya çıkan fırsat elden gidebilir ve o hayır işi yerine getirmek için başka hiç bir zaman fırsat bulunmayabilir.
İmam Ali uygun fırsatları ilkbahar rüzgârı gibi esip geçen rüzgâra benzetir. İmam Sadık –s– da babası İmam Bagır’dan –s– naklen hayırlı bir iş için karar verdiğinizde ecele davranmanızı çünkü gelecekte neler olacağı bilinmediğini buyurur.
Allah Resulü –s– de hayırdan bir kapı yüzüne açılan insanın bu fırsatın kıymetini bilmesi gerektiğini, çünkü bu kapının ne zaman kapanacağı bilinmediğini buyurur.
İmam Ali –s– Allah Resulü’nün –s– özelliklerini şöyle beyan eder: O hazret hiç bir zaman hiç bir dilenciyi kovmadı, bilakis ihtiyaçlarını karşıladı ve eğer bunu istemeseydi veya yapamasaydı, susar veya hoş bir dille ona karşılık verirdi.
İmam Bagır –s– da şöyle buyurur: Eğer dilenci ricasında ne denli büyük bir horluk yattığını bilseydi asla kimseden bir şey istemezdi ve eğer biri kendisinden bir şey talep edese, talep edeni ümitsiz bırakmakla ne gibi bir sevabı kaybettiğini bilseydi asla bunu yapmazdı. 015