Hidayet hadisi - 33
Geçen bir kaç bölümde halkın sorunlarına yardımcı olmakla ilgili bazı hadisleri anlattık ve yine her birine bazı örnekler verdik.
Bugünkü sohbetimizde yine başkalarına manevi yardım mısdağı olan hidayete erdirme amelinden söz etmek istiyoruz.
İnsan şaşkınlık vadisinde düştüğü vakit, varlık âlemini yaratan Allah’tan ve O’na iman etmekten ve dini yükümlülüklerini yerine getirmekten gafil kalır. Eğer bu şaşkınlık devam ederse, insanın kalbi cahillik ve kuşku pasıyla kaplanır ve hakikat yolundan uzaklaşır. Yüce Allah Maide suresinin 32. suresinde şöyle buyurur:
Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.
İmam Sadık –s– bu ayetin tefsirinde şöyle buyurur:
Ayetin daha geniş anlamı şu ki eğer bir insan bir başkasını sapkınlıktan hidayete doğru götürürse, adeta bütün insanları kurtarmış ve hidayete erdirmiş olur. Eğer biri bir başkasını hidayet yolundan saptırırsa adeta bütün insanları saptırmış ve öldürmüş gibi olur.
İnsanların sorunlarının çözümüne yardım etmenin bir başka yönü de, bir Müslümanı günaha bulaşmak üzere olduğunu görünce ona nasihat etmek ve günahın ziyanlarından korkutmak veya eğer malına veya canına yönelik bir tehlike varsa bu tehlike hakkında ikaz ve uyarıda bulunmaktır.
Allah Resulü –s– şöyle buyurur:
Kıyamet gününde en yüksek dereceler, yeryüzünden insanların hayrı için adım atanlara verilir.
İmam Ali –s– de içinde nasihat eden ve nasihati kabul eden insanların bulunmadığı toplumların hayırdan ve iyilikten yoksun olacağını belirterek şöyle buyurur: Nasihat eden ve nasihati sevenin bulunmadığı bir toplumda hayır yoktur.
Bu mesele o kadar önemlidir ki İmam Bakır –s– nasihat etmekten kaçınma konusunda şöyle buyurur: Bilginler nasihatlerini gizledikleri takdirde hain olur.
Gerçi bazen insanlar için başkasının nasihatini dinlemek zordur, hatta nasihati duymaktan rahatsız olur, fakat bu rahatsızlığa katlanmak gerekir, çünkü işin sonu hayırdır. İmam Bakır –s– şöyle buyurur:
Seni ağlatan ama hayrını isteyen insanı izle ve seni güldüren ama kötülüğünü isteyenlerden sakın.
Burada önemli olan bir nokta insanın sürekli başkalarının hayrını istemelerini kabul edecek şekilde kendini yetiştirmiş olmasıdır. Başkalarının nasihatini kabul etmek istemeyen insanlar emri maruf ve nehyi münkiri kendilerine yönelik hakaret gibi algılar. Gerçekte bu tür insanlar kendi kendilerini sapkınlığa ve helak olma vadisine sürükler.
İmam Ali –s– bu konuda şöyle buyurur:
Nasihate karşı çıkmak ve kabul etmek insanın helak olmasına vesile olur.
Nasihat eden insan da nasihat ettiği insanı en az incitecek şekilde hareket etmeye çalışmalı ve böylece karşı tarafın benimseme ihtimalini arttırmalıdır.
Örneğin İslam dininde başkalarının kusurunu düzeltmek için tavsiye edilen yöntemlerden biri, kusuru olan kimsenin kusurunu ona dolaylı, saygılı ve gizli bir şekilde bildirmektir. Bu yöntemde öyle bir şekilde hareket edilmeli ki karşı taraf kendisine önemli bir hediye verilmiş gibi düşünsün.
Allah Resulü –s– şöyle buyurur: Sizin en iyi kardeşleriniz kusurlarınızı size hediye edenlerdir. Mümin müminin aynasıdır ve onun acılarını giderir.
Gerçekte ayna, insanın kusurlarını sessiz sedasız ve hiç bir arttırma veya eksiltme söz konusu olmaksızın anlatır. Ayna her ne kadar duru ve cilalı olursa kusurlarını daha iyi gösterir. Mümin insanların gönlü de her ne kadar birbirine karşı temiz ve pak olursa, birbirinin kusurlarını daha güzel ve daha iyi beyan eder.
Başkalarına saygı göstermek de, sorunlarının çözümüne yardım etmek sayılır. Çünkü insanların bir çok ruhi ve psikolojik sıkıntısını onlara saygı göstermek ve hidayet yolunu açmakla gidermek mümkün.
Gerçekte insanlara saygı göstermenin sosyal yaşamda mucizevi etkisi vardır. Kur'an'ı Kerim ve ehli beyt –s– mektebinde başkalarına saygı gösterme meselesine özel vurgu yapılmıştır. Nitekim din kardeşine saygı göstermek, Allah Teâlâ’ya, İslam Peygamberi’ne –s– ve ehli beyt –s– fertlerine saygı göstermek gibidir.
Allah Resulü –s– şöyle buyurur: Kim din kardeşine saygı ve ikramda bulunursa, Allah Teâlâ’ya saygı ve ikramda bulunmuş olur.
İmam Sadık –s– de şöyle buyurur:
Eğer biri bizim dostlarımızdan birine ikramda bulunursa, ilkin Allah’a ve ardından peygamberine ikram etmiş olur ve bizi de şad etmiştir.
Öte yandan din kardeşine saygı ve ikramda bulunmanın büyük mükâfatı vardır. Bu konuda Allah Resulü –s– şöyle buyurur:
Kim din kardeşine sevgiyle söz ederek saygı gösterirse ve sorunlarını çözmekte yardımcı olursa, bu işi yaptığı müddetçe ilahi rahmet üzerinde olur. 015