Mart 14, 2021 23:11 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde geçen iki bölümde ele aldığımız İmam Humeyni’nin -ks- Şia dini ilimler merkezlerinde yaygın olan adetten farklı olarak mercilik makamı peşinde olmaması ve bu makamı kabul etmekten kaçınması hakkındaki sohbetimize devam etmek istiyoruz.

Geçen iki bölümde belirtildiği üzere, İmam Humeyni -ks- Şia Müslümanların arasında büyük önem arz eden mercilik makamı için gerekli olan tüm ilmi, ahlaki ve fıkhi özelliklere sahip olmasına karşın bu makamı kabul etmekten kaçınıyor ve kendisini Şia Müslümanların taklit mercii olarak ilan etme çabalarını engelliyordu.

Dini ilimler merkezlerinde yaygın bir adete göre herhangi bir taklit mercii vefat ettiği zaman kendilerini bu makama layık gören müçtehitler risalelerini yeniden basarak ilgilenen insanlara sunar. Ancak İmam özellikle Ayetullah Burucerdi vefat ettikten sonra talebelerinin ısrarına rağmen risalesini yeniden yayımlamayı kabul etmedi ve merci olmak istemediğini ve talebelerine de bu yönde hiç bir şekilde propaganda yapmamalarını tembih etmişti.

Şimdi sohbetimizin devamında İmam’ın yakınları ve talebelerinin konu ile ilgili bazı anılarını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Dini ilimler merkezlerinde mercilik makamını kabul etmek üzere yerine getirilen geleneklerden biri de, herhangi bir taklit mercii vefat ettiğinde bu makamı elde etmek için gerekli şartlara sahip olan fakihlerce düzenlenen fetva celsesidir. Ancak İmam Humeyni -ks- Ayetullah Burucerdi vefat ettikten sonra fetva celsesi düzenlemekten kaçınan tek müçtehitti, zira mümkün mertebe mercilik makamını kabul etmekten kaçınmak istiyordu.

Ayetullah İbrahim Emini bir anıyı paylaşarak İmam Humeyni’nin -ks- fetva celsesi düzenlemekten kaçınmasını şöyle anlatıyor:

Ulema arasında şer’i meselelere cevap vermek üzere fetva celsesi düzenlemek bir adetti; ancak İmam bu tür celseleri düzenlemiyordu; oysa biz doğal olarak İmam’dan bu tür celseleri düzenlemesini bekliyorduk; zira taklit mercii olmanın boyutlarından biri buydu. Ancak İmam’ın bunu kabul etmeyeceğini de biliyorduk. Ben İmam’a Ayetullah Burucerdi’nin derslerine katılan bazı fakihler ve ulema artık başka alimlerin derslerine katılmadığını ve bu yüzden gelişmeleri sekteye uğradığını anlattım ve izin verirse onları her hafta bir kaç gün İmam’ın evine gelmeleri ve fıkhi meselelerini sormaları için davet etmek istediğimi, böylece siz de onlara fıkıhta gelişmelerine yardımcı olursunuz, diye arz ettim. Aslında benim bunu yapmakla amacım fetva celsesi düzenlemekti, fakat İmam kabul etmez diye, bu tabiri kullanmadım. İmam benim sözlerimi dinledikten sonra bana şöyle bir baktı ve: Emini bey, sizden bunu beklemezdim. Sizden bana sen artık yaşlandın; ölüm vaktin yaklaştı; Allah’ı ve Maad’ı düşün; kendini ıslah et, emmare nefsinle mücadele et, demeni bekliyordum. Ama sen bana bunları söylüyorsun. Benim fetva celsesine ne gibi ihtiyacım olabilir? Eğer birinin sorusu varsa, ben ona cevap veririm.

İmam Humeyni -ks- mercilik makamını kabul etmeyi, Allah’a ve insanlara karşı ağır bir sorumluluğu üstlenme olarak görüyor ve türlü yollardan bu sorumluluğu üstlenmekten kaçınmaya çalışıyordu.

Hüccetülislam Seyyid Hamid Ruhani bu bağlamda şöyle anlatıyor:

İran’dan bir alim merhum Hekim vefat ettikten sonra Necef’e geldi ve İmam’a şöyle arz etti: Tahran’da bazı ulema sizin bazı ulemaya ve din adamlarına yönelik itinasızlığınız halkı Hekim bey vefat ettikten sonra mercilik ve taklit konusunda başkalarına yönelttiği yönünde mesajları var. Aslında bu ulema İmam’ı bu alanda bir şey yapılacaksa daha fazla ilgi göstermesi konusunda uyarıyordu. Ancak İmam şöyle cevap verdi: Benim selamını o beye ulaştırın ve söyleyin, biz ne kadar halktan uzak olursak, o kadar rahatız ve görev ve sorumluluğumuz o kadar hafiftir.

İmam Humeyni -ks- bazı ulema ve din adamlarının Ayetullah Hekim’in vefatından sonra yeni taklit merciliği için kendisinin adını yedinci ve sekizinci sıralarda zikretmelerinden rahatsız olan bazı arkadaşlarına gösterdiği tepkide bu listeyi gayet tevazulü bir şekilde ve hiç rahatsız olmadan olumlu karşılayarak şöyle buyurdu:

Biz yaşlandık artık. Bizler merkezin yönetimini gençlere bırakmalı ve onları tanıtmaya çalışmalıyız. Eğer bu gençlerin adı daha önde geçiyorsa, onları tanıtmak bizim görevimizdir. Bu kötü değil, bilakis iyi bir iştir. Hadi bırakın bu lafları. Bu çocuksu sözlerden el çekin.

Şia dini ilimler merkezlerinde taklit merciini ilan etmek üzere yaygın olan geleneklerden biri de, önceki taklit mercii vefat ettikten sonra dini ilimler merkezinin yeni yöneticisinin atanmasıdır. Bir başka ifade ile eski taklit mercii vefat edince bir başka müçtehit veya müçtehitler dini ilimler merkezinin yönetimini üstlenmesi ve talebelerin işleri ile ilgilenerek harçlarını temin etmesi gerekir ve doğal olarak mercilik makamını da kabul etmiş olur.

İmam Humeyni -ks- bu makamı kabul etmek üzere gerekli tüm şartlara sahip olması ve talebelerin arasında da makbul bir alim olmasına karşın konu hakkında düzenlenen oturumda hiç bir sorumluluk üstlenmedi, ki bu da mercilik makamını kabul etmek istemediği anlamına geliyordu. Üstelik İmam oturum sona erdikten sonra mercilik makamını üstlenmediği için çok mutluydu.

Hüccetülislam Mesudi Humeyni söz konusu oturumu şöyle anlatıyor:

Ayetullah Burucerdi vefat ettikten sonra, dini ilimler merkezinin büyük alimleri bir oturum düzenledi. Oturumda herkes merkezin işlerinden bir bölümünü üstlendi. Oturumun sonunda İmam’ın damadı İşraki bey İmam’dan hangi görevi üstlendiğini sorunca İmam: hiç, diye karşılık vererek şöyle ekledi: Baylar merkezin işleri ile ilgileniyor. İşraki bey İmam’ın bu sözlerine üzülerek gitti. Biz de İmam’a talebeleriniz sizden büyük beklentiler var, diye arz ettik. İmam bu sözlerimize de: yersiz beklentiler, diye karşılık verdi.

Hüccetülislam Mesudi Humeyni, İmam’ın oturumun sonuçlarından memnuniyetini de şöyle anlatıyor:

İşraki bey daha sonra şöyle anlattı: İmam oturumdan çıktığında onu gördüm; çok mutluydu. Ben çok şaşırdım ve sordum: Nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsunuz? İmam şöyle buyurdu: benim mutluluğumun sebebi gönlümün rahatlaması yüzünden, çünkü merkez bir yöneticiye kavuştu ve bazıları da talebelerin harcını ve giderlerini karşılamayı kabul etti;ben de gönlüm rahatladı.

İmam Humeyni -ks- mali gücüne göre talebelere harçlık ödüyordu ve merci olma isteğinin işareti olan itibarını arttırmak veya talebe sayısını arttırmakla başına dert açmak istemiyordu. İmam Ayetullah Burucerdi vefat ettikten sonra kendisinden borç alarak talebelerin harçlığını ödemesini isteyen İşraki beye verdiği cevapta, kendisini sıkıntıya sokması için hiç bir sebep olmadığını söyledi.

Hüccetülislam Mesudi Humeyni bu bağlamda şöyle anlatıyor:

İmam oturumdan çıktıktan sonra şöyle buyurdu: Harçlıkları ödemek ve merkezi yönetmek için bir oturum gerekliydi. İşraki bey sordu: Acaba siz herhangi bir konuyu üstlendiniz mi? İmam hayır, dedi. İmam’a sebebi sorulunca ve borç alabileceği hatırlatılınca şöyle buyurdu: Ben asla böyle bir şeyi yapmam. Ne zaman para gelirse, talebelere öderim; borç alıp da başıma dert açacak değilim. Allah merkezi korur.

İmam Humeyni -ks- mercilik makamına talip olduğu kuşkusuna sebebiyet vermemek için bir süre talebelere harçlık ödemedi; oysa ödemesi gereken harçlığın kaynağı temin edilmişti. Ayetullah Muhammedi Gilani bu konuda şöyle diyor:

Ayetullah Burucerdi vefat ettikten sonra İmam bir süre risale yayımlamayı kabul etmedi. Oysa biz defalarca kendisine rica ettik ve çocuklarımız onu taklit ettiklerini ve ondan risale beklediğini arz ettik. İmam ise şöyle cevap verdi: Bırakın ben bir hoca olarak ders vermeye devam edeyim. İmam bir süre kaynağı temin edilmesine karşın talebelere harçlık vermedi ve şöyle diyordu: Kim derslerime katılmak istiyorsa, gelsin. Daha sonra da bizim ısrarımız ve ricamız üzerine harçlık ödemeyi kabul etti.

Şia talik mercileri arasında yaygın olan bir başka gelenek, hacıların şer’i sorularına cevap vermek üzere Hac farizasına temsilci göndermekti. İmam Humeyni -ks- ise Necef’te bulunduğu dönemde Hac farizasına temsilci göndermekten kaçındı. Hüccetülislam Abdulali Fahari bu bağlamda şöyle anlatıyor:

İmam Necef’teyken, taklit mercileri Hac farizasına temsilci gönderiyordu. Hac Şeyh Nasrallah Halhali İmam’a çok saygı duyuyordu ve İmam’dan Hac farizasına temsilci göndermesini istiyordu. Ancak bu iş mercilik makamına talip olma anlamına geldiği için İmam bu talebi reddediyordu.

Evet, sevgili dostlar, İmam Humeyni -ks- mercilik makamını üstlenmemek için elinden gelen çabayı harcadı ve bu görevi başkaları üstlenmesini istiyordu. Bu tutumun kökleri İmam’ın takva ve ihlasına uzanıyordu. Allah teala İmam’ı evliya ve enbiya ile mahşur etsin.