Mart 23, 2021 19:09 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- modern dünyada maneviyatı yeniden ihya etme yönündeki çabalarını ele almak istiyoruz.

Geçen bölümde en son İmam Humeyni’nin -ks- talebelerin davranışları ve psikolojileri üzerinde derin etkisi olan talim ve terbiye anlayışının önemli bir boyutundan söz ettik ve dedik ki İmam, talebelerine ahlaki ilkeleri öğretmenin yanı sıra kendisi ahlak ilkelerine uyma konusunda bir simge sayılırdı ve talebelerine bu yönde örnek oluşturarak pratikte de ahlak derse veriyordu.

Aslında İmam Humeyni’nin -ks- talebelerine verdiği ahlak dersinin kökleri dini temellerin yanı sıra dış dünyanın önemli bir gerçeğine de uzanıyordu, ki o da modern dünyada insanların kaybettiği ve aradığı ahlak ve maneviyattı. İnsanlar bu şaşkınlık durumundan kurtulmak için din temelinde ahlak ve maneviyata dönmesi gerekirdi.

İmam’ın bu bağlamda nasıl düşündüğünü ve bu düşüncesi İslam inkılabının ideolojik eksenlerinden ve temellerinden birini oluşturduğu ile daha yakından tanışmak için bugünkü sohbetimizi takip etmenizi istiyoruz.

Birçok kanaat önderinin belirttiğine göre, modernite gerçi beşeri camia için birçok getirileri oldu, ama aynı zamanda birçok beşeri ve ahlaki alanlarda da uygunsuz değişikliklere sebebiyet verdi.

Bazı kanaat önderleri çağdaş insanın yaşadığı krizleri iki genel kategoriye ayırıyor. Birinci kategori, insanların kendileri ve vicdanları ile yaşadığı çelişkiden ve diğer kategori ise yine insanların içinde yaşadıkları toplum ve çevrelerini saran dünya ile çelişmesinden doğan krizlerdir.

İnsanların yaşadığı birinci kategorideki krizlerde insan kendisi ve Allah’ı ile yaşadığı çelişki yüzünden bir nevi kimlik krizi ve yalnızlık duygusu ile karşı karşıya kalıyor. Günümüzde araçsal akılcılığın hakimiyeti yüzünden insanların beşeri duyguları gibi bazı insani boyutlarını önemseme meselesi marjinal hale gelmiş ve çağdaş insan aklı ile duyguları arasında gerekli dengeyi sağlayamamıştır. Günümüzde hümanizm insanı mutlak akla dayanmaktan kaynaklanan kuşku vadisine sürüklemiş ve onu mana ve yalnızlık ve kendisi ile yabancılaşma krizi ile karşı karşıya getirmiştir. Çağdaş insan maneviyattan uzaklaştığı için kendisi ve Allah’ı ile ilişkilerini doğru biçimde düzenleyememiş ve sonuçta anlamsızlık ve boşluk girdabına düşmüştür.

Öte yandan bireyin yaşadığı toplum ve çevresi ile gerekli dengeyi kuramadığı için çağdaş insanlar ve toplumlar birçok krizle karşı karşıya kalmıştır. Öte yandan insanların doğadan sırf rahatı ve refahı için aşırı derecede ve sınırsız bir şekilde yararlanması da ciddi çevre krizlerine sebebiyet vermiş ve insanı büyük bir yok olma riski ile karşı karşıya getirmiştir. Yine toplumlarda kuşaklar arasındaki çatlak derinleşerek yaşamın önemli bir bileşeni olan aile ocağını yok olmanın eşiğine getirmiştir.

Bugün çeşitlilik merakı ve aşırı tüketme hırsı insanların yaşamını denge durumundan uzaklaştırmış ve insanı asla mebde ve maksadını düşünmeyen kimliksiz bir mahluka çevirmiştir. Bu durum insanlara huzur ve rahat armağan etmediği gibi günden güne içindeki kaosu ve ruhi çalkantılarını arttırmıştır. Nitekim bu yüzden günümüz toplumlarında suç ve cinayet, boşanma, intihar ve benzeri onlarca eylem korkunç boyutta artmaya başlamıştır. Bir başka ifade ile modern dünya çağdaş insana kalıcı mutluluk ve huzur armağan etmediği gibi, ızdırap, depresyon ve hayattan hoşnutsuzluk gibi durumlara yol açmıştır.

Çağdaş insanın matemzede ve büyük ve geniş krizlere boğulan dünyasında İmam Humeyni -ks- beşeri yaşam için yeni ve emsalsiz bir model gündeme getirdi. İmam’ın istediği modelin en önemli boyutlarından biri, çağdaş dünyada maneviyatı ihya etmekti. Buna göre de İmam’ın yirminci yüzyılda maneviyatı ihya etme bayraktarı olarak tanımlayabiliriz.

İmam Humeyni -ks-, İslam dini eşzamanlı olarak hem akıl ve hem maneviyata vurgu yaptığı için diğer beşeri ideolojilere nazaran insanların yaşamını düzenlemekte ve hatta hükûmet kurmakta en uygun düşünce olduğuna inanırdı; zira bu semavi din maneviyat doluydu ve sonuçta insanları karanlıktan nura doğru hidayete erdirebilecekti.

İmam Humeyni -ks- bu bağlamda şöyle buyuruyordu:

İslam dini beşerin saadetinin kaynağıdır. İslam dini insanları insan etmek için gelmiştir. İslam dini insanları tağuttan farklı olarak nura doğru hidayete erdirmek için gelmiştir.

İmam Humeyni -ks- toplumun saadet sırrını maneviyat ve ahlak ilkelerine yönelmekte biliyor ve maddi refah insanlara saadet getirmediğine vurgu yapıyordu. İmam şöyle diyordu:

Bizler insanları maneviyata ve İslami ahlaka davet etmek için çaba harcamalıyız. Belki birçok insan maddi refah, banka hesapları, mal ve mülk gibi şeyler onlara saadet armağan ettiğini düşünebilir. Ancak bu insanların yaptığı büyük bir hatadır.

İmam Humeyni -ks- beşeri camianın en büyük sıkıntısı maneviyattan yoksun olmasında görüyor ve İslam’ın esas amacı maneviyatı ihya etmek olduğunu belirterek şöyle diyordu:

Biz ve milletimiz, baştan başa sadece Müslümanların değil, tüm beşeriyetin vahdetinden söz eden Kur'an'ı Kerim hakikatlerini yok olmaktan kurtaran ve beşeriyetin büyük kurtarıcısı olarak insanların elleri, ayakları, kalpleri ve akıllarını bağlayan ve onları yok olmaya ve tağut kölesi olmaya sürüklenmekten kurtaran bir inancın izleyenleri olmaktan gurur duyuyoruz.

İmam Humeyni’nin -ks- maneviyatı ihya etme eğilimi sadece insanların bireysel yaşamı ile sınırlı değildi. İmam maneviyat meselesi hükümetin temeli atılırken ve devlet adamlarının davranışları ve siyasi tutumlarına da yansıması, aksi takdirde kurulacak hükûmet ve siyasi nizam tağut rejimi olacağına inanırdı. İran İslam inkılabının temelini atan İmam’ın fikri ve siyasi anlayışına bakıldığında, yeni çağda kurmak istediği ideal hükûmet de kayıp maneviyatın mısdakı olduğunu gösteriyor.

İmam Humeyni -ks- İslam inkılabı söyleminden kaynaklanan dini demokrasi çerçevesini belirlerken, her türlü istibdat ve vatandaşların tüm medeni ve siyasi özgürlüklerin kısıtlanmasını reddetmek ve sömürücü ve yağmacı güçlere karşı kesin tavır koymak ve ülkenin bağımsızlığını savunmakla beraber, hükümeti kurmanın nihai amacını insanların yaşamında maneviyatı ihya etme şeklinde beyan ediyor ve İslami nizamın yetkililerini her türlü dünya taleplik ve maddiyata yönelmek İslami devletin zevali olacağı konusunda uyarıyordu.

İmam Humeyni -ks- İslam inkılabının esas mesajı özgürlük, istiklal, adalet, kalkınma, ilerleme ve medeniyet gibi ilkelerin maneviyat ve ahlak ilkelerinin gelişmesine paralel olarak gelişmesinden ibaret olduğunu belirtiyor ve ahlak ve maneviyattan yoksun her türlü ilerleme ve kalkınma, tağut nizamının hasara yol açan özelliklerinden olduğunu vurguluyordu. İmam Humeyni -ks- İslam inkılabının mazlum milletlere ve mağdur insanlara en büyük armağanı din ve maneviyata yeniden geri dönme şeklinde ifade ediyor ve bu önemli konu tüm bireysel, sosyal ve siyasi alanlarda gerekli olduğunu belirtiyordu.

Yine ilginçtir ki, İmam Humeyni’nin -ks- çağdaş insanın aradığı maneviyatın üzerine yaptığı vurgu Mişel Fuko gibi Batılı büyük düşünürlerin de ilgisi çekmiştir. Fuko, moderniteyi eleştiren Batılı düşünürlerden biriydi. Fuko’ya göre modernite fikri bir geleneğe dayanıyordu ve günümüz insanını ahlakiyattan uzaklaştırmıştı.

Yine ilginçtir ki İmam Humeyni -ks- moderniteyi ve değerlerini geleneksel bir açıdan ve Fuko post modern bir filozof konumundan sorguluyor ve ikisi tek bir noktada birleşiyordu, ki o da, modern dünyasının ahlak ve maneviyattan uzaklaştığı ve bu da birçok soruna yol açtığı gerçeğiydi.

İran İslam inkılabının dini muhtevası ilgisini çeken Mişel Fuko, İslam inkılabını İran’da modernitenin yenilgisi olarak değerlendiriyordu. Fuko’ya göre İran İslam inkılabı modernite simgelerini bir kenara iterek siyaset manevi bir boyut kazandırmak istedi. Fuko, toplu irade tanrı veya ruh gibi bir şey olduğuna ve hiç kimse buna karşı koyamayacağına inanıyor ve işte bu noktada İslam dini elleri boş olan inkılapçıları dünyanın en modern ordusu ile karşı karşıya getirerek zafere ulaştırdığını savunuyordu. Fuko ayrıca yirminci yüzyılın insanının derdinin dermanı, İmam Humeyni’nin -ks- bayraktarı olduğu maneviyat olduğunu vurguluyordu.

Mişel Fuko’ya göre manevi boşluk ve dünyayı ruhsuzlaştıran eksiklik, Batı medeniyeti ve çağdaş insanın yaşadığı krizdi ve İmam Humeyni -ks- içinde maneviyatın önemli bir yeri ve payı olan akılcılıktan yeni bir tanım sunmak istiyordu. Fuko’ya göre bu da İran İslam inkılabını başka inkılaplardan farklı kılan ve yine bir modele dönüştüren özel özelliğiydi. Fuko’ya göre İran İslam inkılabının çağdaş inkılapların arasında yenilikçiliği akılla maneviyatı bir araya getirmesiydi ve bu da siyaset dünyasında çağdaş insanın krizinin çözümünde etkili oluyordu.