Mart 23, 2021 19:23 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- fani dünyayı umursamama hakkındaki görüş ve düşüncelerini ele almak istiyoruz.

Son bölümlerde İmam Humeyni’nin -ks- talebelerin maneviyat ve nefsin tehzip edilmesi üzerine yaptığı tavsiyelerin devamında bugünkü sohbetimizi İmam’ın düşünceleri, söz ve amelleri ve bu büyük insanın davranışlarında her daim göze çarpan önemli ahlaki özelliklerinden biri olan dünya sevgisi ve dünya aşkından uzak durma özelliğine ayırdık.

Fani dünyaya ilgi duymak veya dünyevi meselelerden uzak durmak ta eski zamanlardan bu yana beşeri düşüncelerde ve yine çeşitli dinlerde ve inançlarda tartışılan bir konu olmuştur. Bazı beşeri düşünceler veya ilahi dinler insanların kurtuluşunu ve saadetini fani dünyaya gönül bağlamamak ve bunun yerine takva yolunu izlemekte görmüş ve hatta bazıları riyazeti ve inzivaya çekilmeyi şeriata olan bağlılığın, kendini yetiştirmenin, irfan ve nefsin tehzip edilmesinin olmazsa olmazı nitelemiştir. Ancak bu görüşün karşı noktasında kapitalizm ve liberalizm gibi bazı ideolojiler ve kültürler dünyaperestliği takdir etmiş ve sonuçta yaşadıkları toplumların çöküşüne zemin hazırlamıştır.

İslam dininin en bariz ve emsalsiz özelliklerinden biri, dünyaya yönelik bakışı ve eğilim biçimiydi. İslam dini bir yandan dünyaperestlikten kaçınmayı tavsiye ederken, öbür yandan da ruhbanlığı ve inzivaya çekilerek bu dünyadan tamamen kopmayı reddetmiştir. İslam dini ruhbanlık anlayışı ile insanları dergahlara veya manastırlara kapatan ve insani yaşam ve sosyal sorumluluklarından uzaklaştıran düşüncelere ve inançlara karşı çıkarak tüm insanlar ve inanan müminlerin dünyevi meselelerle ilgilenme hakkı olduğunu ve bu bağlamda sorumlu olduklarını vurguluyor.

Ancak İslam dini aynı zamanda fani dünyanın şatafatına ve maddi cilvelerine yönelik her türlü bağımlılığı da insanın gelişmesi ve kemale ermesi yolunda bir engel olarak tanımlamış ve Kur'an'ı Kerim’in birçok ayetinde dünyataleplik ve dünyevi muhibetlere aşırı bağımlılık insanların ahlaki çöküşüne sebep olduğunu buyurmuştur. Bir başka ifade ile İslam’ın dünyaya yönelik bakışı her türlü ifrat ve tefritten uzak bir bakış ve eğilimdir ve ilahi nimetlerden ve muhibetlerden onlara gönül bağlamadan yararlanmak gerekir.

İslam öğretilerine göre Allah tealanın kullarına ve müminlere ilk tavsiyesi onlara sunduğu dünyevi nimetlerden ve muhibetlerden yararlanmalarıdır. İslam dininde yüce Allah’ın sunduğu nimetlerden yararlanmak, insanın manevi kemale erme yolunda bir engel sayılmıyor. Bu eğilimin önemi, asr-ı saadette ve Hristiyanlık inancı gibi bazı önceki ilahi dinleri taklit etme veya bazı sofiyane kültürlerden etkilenmekle bazı mümin insanlar ruhbanlığı ve ilahi nimetlerden yararlanmamayı ilahi kata yakınlaşma yollarından biri olarak benimsediklerini bilince daha da belirgin hale gelir.

İslam Peygamberi -s- gecen gündüz ibadet eden ve ibadetleri ailesine ve ailesini geçindirme meselesinden uzaklaştıran Müslümanlardan birinin bu davranışına gösterdiği tepkide şöyle buyurmuştu: Rabbim beni ruhbanlık için göndermedi. Benim şeriatim semavi fıtri şeriattir. Ben şahsen namaz kılar ve oruç tutarım ama aynı zamanda eşimi de ihmal etmem. Kim benim dinimi izlemek istiyorsa, benim sünnetimi de benimsemelidir. İzdivaç etmek ve eşini ihmal etmemek de benim sünnetlerimden biridir.

Kur'an'ı Kerim ilahi nimetlerden yararlanma şartını O’nu unutmamaya ve şeytanı izlememeye endekslemiş ve müminlere hitaben şöyle demiştir:

Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.

Ruhbanlığa karşı İslam dini Müslümanları zühde davet etmiştir. Bazıları zühdü ruhbanlık gibi tercüme etmiştir; oysa zühdün gerçek anlamı ruhbanlık değildir. Zahid insan bir yandan dünyayı önemserken, öbür yandan onu arzu ve isteklerinin nihayeti bilmez ve bir araç olarak önemli sayar. Rahip ve zahid her ikisi bu dünyayı umursamaz, ancak zahid insanın bıraktığı dünyadan maksat, dünyanın şatafatları ile uğraşmamaktır. Oysa rahibin ruhbanlığından maksat, her türlü sosyal faaliyet ve sorumluluktan el çekmektir. Dolayısıyla zahid insan, rahibin ruhbanlığından farklı olarak toplumun içinde yaşar ve sosyal sorumluluklarını yerine getirir.

Fani dünyada zühd işaretlerinden biri maneviyata olan aşk ve ilgidir. İnsan her ne kadar maddi konulara ilgisini azaltırsa bir o kadar maneviyatla ilgilenmesi artır. Zühd anlamına gelen dünyanın maddi durumları ile ilgilenmekle beraber olan yükünü hafifletmek, maneviyata ve kemale doğru yönelmenin gereğidir. Nitekim dünyevi zevklerin ve maddiyatın peşinde olan insan maneviyatı düşünmeye ve elde etmeye fırsat bulamaz.

İmam Humeyni -ks- zühd bağlamında örnek insanlardan biriydi. İmam sadece inanç ve sözlerinde değil, aynı zamanda davranışları ve amellerinde de zühd ve fani dünyayı umursamazlık konusunda örnek sayılan ve başkalarını da bu önemli özelliğe davet eden bir alimdi.

Ayetullah Cafer Subhani İmam’ın dünyaya bakışı hakkında derslerinde sergilediği davranışı şöyle anlatıyor:

İmam ahlak dersi verdiği zaman dünya talepliği ve dünya aşkını çok kötülerdi. Bazın ders bitince insanın gözünde dünya bir hiç gibi görülürdü.

İmam Humeyni -ks- Ayetullah Burucerdi’nin vefatından sonra dünyevi işleri ve maaşını kaygı eden talebelerinden birine dünya malını önemsememesini ve Allah’a tevekkül etmesini tavsiye etti.

Hüccetülislam Zeynelabidin Bakui bu konuda şöyle diyor:

Ayetullah Burucerdi vefat edince Kum’da dini ilimler merkezlerinde derslere kırk gün ara verildi. Hocalar derslere başladıkları ilk günde İmam camide talebelere bir nasihatte bulunarak hiç bir zaman rızkı kaygı etmemelerini söyledi. O sırada talebeler Ayetullah Burucerdi merhum olduğunu ve şimdi ne yapmaları gerektiğini sordular. İmam da onlara dünyanın gözlerinde bir saman kadar değer taşımamasını tavsiye etti. İmam dünyanın değersiz olduğunu izah etmek için bu kelimenin köküne işaret etti ve hocalarından naklen şöyle dedi:Dünya o kadar tenkit edilmiştir ki adı bile zikredilmemiş ve göndermeli bir şekilde alçak anlamında kullanılmıştır; yani adı söylenmeyen ve imalı bir şekilde sözü edilen bir yer gibi.

İmam Humeyni -ks- talebelere dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalarını tavsiye ederek ahiretlerini fani dünya uğruna ve yine inançlarını da başkalarının dünyası uğruna feda etmemeye dikkat etmelerini tavsiye ederdi. Ayetullah Beni Fazl bu konuda şöyle diyor:

İslam inkılabının ilk günlerinde, İmam’ın merciliği ve liderliği doruk noktasında ulaştığı sıralarda yakınlarına şöyle nasihat ediyordu:

Eğer bir liderlik veya bir dünyalık iş varsa, o sizin için değildir. Eğer aklınız varsa dininizden benim dünyam için vazgeçmeyin. Dininizde sağlam olun.

İmam Humeyni -ks- talebeleri zühd ve takvaya davet ederken onların dünyevi işlere yönelmeleri dine darbe indireceği konusunda da uyarıyordu. Ayetullah Hüseyin Mezahiri bu bağlamda şöyle diyor:

İmam her daim talebelerine İslam dini onlardan darbe almamasına dikkat etmeleri yönünde nasihatte bulunurdu.