Haziran 24, 2021 06:59 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle, kısaca kullarını tevbeye sevkeden, tevbeleri çokça kabûl edip, günahları bağışlayan اَلتَّوَّابُ et-Tevvâb ism-i şerifi hakkında konuşacağız.

Değerli dinleyiciler geçen sohbetlerimizde sürekli tekrarladığımız konu, Allah’ı tanımak için Esma-ül Hüsnâ’nın en iyi yol olması konusudur. Gerçekte bu ism-i şerifler olmadan, kısıtlı imkanlara sahip aciz olan ve her şeyi kendi varlığımızın ölçekleri ile ölçebildiğimiz biz insanlar için tamamen imkansızdır. Ayrıca başka bir hedefin, Esma-ül Hüsnâ’nın bizde tecelli etmesine ve onların ışıltısının kendimizde yansıtılmasına çalışmak olduğunu sürekli vurguladık. Şimdi hep birlikte, et-Tevvab ism-i şerifine ayırdığımız bugünkü sohbetimizi dinleyelim.

 

“Tevbe” günahtan geri dönmek, pişmanlık duyarak onu terk etmek anlamındadır. Sözlükte “geri dönmek, rücû etmek” anlamındaki tevb (tevbe, metâb) kökünden türeyen tevvâb “dönüş yapan, bu eylemi nicelik ve nitelik açısından çokça gerçekleştiren” mânasına gelir. Terim olarak tevvâb insan için kullanıldığında “çok tövbe eden”, Allah’a nisbet edildiğinde “tövbeleri çok kabul eden” demektir. Böylece günah işleyen fakat ardından tövbe ederek Allah’a geri dönen herkesin tövbesi Allah Teâlâ tarafından kabul edilir ve eğer bu amel defalarca gerçekleşir ve günahkar olan kul pişman olup günahından geri dönerse yüce Allah tövbesini kabul eder. Bu ise yüce Allah’ın geniş rahmeti ve insanlara olan sevgisi yüzündendir.

Allah Teâlâ Zümer suresi 53. ayetinde şöyle buyuruyor:

قُلْ یَا عِبَادِیَ الَّذ۪ینَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ  اِنَّ اللّٰهَ یَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪یعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪یمُ

De ki: "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

İslam dininde Allah’ın affından umutsuz olmanın bile büyük günahlardan olduğu belirtiliyor. Tabi ki tövbenin gerçekten ve içten olması ve tövbe edenin bir kez daha o günahı işlememek şartıyla. Böylece insan yaşadığı müddetçe her zaman işlediği günahlardan tövbe ederek Tevvab olan yüce Allah’a geri dönme konusunda umutlu olabilir.

Hiç şüphesiz günah işlemek, insanlara hastır ve tövbe ise günahtan geri dönmek ve rücu etmek demektir. Fakat tövbe Allah’a nispet edildiğinde ise O'nun rahmetine geri dönmek anlamındadır. Başka bir ifade ile kulun işlediği günahtan dolayı kendisinden esirgenen rahmet, onun itaat ve kulluğa geri dönmesi ile tekrar Allah’ın rahmetinden yararlanabilmesidir. Bu yüzden yüce Allah’ın Tevvab olması ise rahmete çok dönen anlamındadır.

Bu bağlamda Bakara suresinin 37. ayetinde, hz. Adem’in -as- tövbesi hakkında şöyle okuyoruz:

فَتَلَقَّى آدَمُ مِنْ رَبِّهِ کلِماتٍ فَتابَ عَلَیه:

Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb'ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.

Kur'an-ı Kerim müfessirlerinden bazıları “tövbe” kelimesi hakkında şöyle bir açıklamada bulunuyorlar:

Tövbe, Allah ve kulları arasında ortak bir terimdir. Kullar hakkında kullanıldığında onların Allah’a geri döndüğü anlamına gelir, zira işlediği her hata ve günah ile aslında Rabbinden kaçmıştır fakat tövbe ederek O'na tekrar geri dönüyor. Bu yüzden kulun tövbe etmesi Allah’ın iki tövbesi arasında bulunuyor; şöyle ki kul hiçbir durumda Allah’ından müstağni değil ve eğer günahların karanlığından kurutulmak istiyorsa ilk aşamada yüce Allah ona bu tevfiği nasip etmesi ve ona merhamet etmesi gerekir, böylece o kul tövbe etmeyi başarır. Ardından tövbe etmeyi başarınca yine Allah tarafından başka bir tövbeye ihtiyacı vardır ve o da Allah’ın rahmet ve inayetidir.

Öyle ise kulun tövbesi ancak Allah tarafından iki tövbe arasında bulunursa kabul edilir. Nitekim Tevbe suresinin 118. ayetinde şöyle okuyoruz:

«وَ عَلَى الثَّلاثَةِ الَّذِینَ خُلِّفُوا حَتَّى إِذا ضاقَتْ عَلَیهِمُ الْأَرْضُ بِما رَحُبَتْ وَ ضاقَتْ عَلَیهِمْ أَنْفُسُهُمْ وَ ظَنُّوا أَنْ لا مَلْجَأَ مِنَ اللَّهِ إِلاَّ إِلَیهِ ثُمَّ تابَ عَلَیهِمْ لِیتُوبُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِیمُ:

“Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah'(ın azabın)dan yine O'na sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hâllerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.”

Burada ilginç olan ise Rahim ism-i şerifinin “Tevvab” isminin ardından gelmesidir.

Mümin insan bu dünyada olduğu müddetçe her zaman şeytanın vesveselerine, nefsani isteklerine, ayrıca gafletler, sarsılmalar ve bazen de umutsuzluklara maruz kalıyor ve her biri de onun düşüşüne ve ilahi yoldan alıkonulmasına sebep olabiliyor. Tüm bu durumlarda Tevvab olan Allah, kendi rahmeti ile ona ilgi gösteriyor ve tekrar sarsılmalarına rağmen ona geri dönüş yolunu göstererek tövbe yolunu açık bırakıyor. Allah tarafından tövbelerin tekrar tekrar kabul edilmesi ise Allah’ın Tevvab ism-i şerifinin etkileridir.

Allah Teâlâ Tevvab’dır, yani lütuf, kerem, rahmet ve mağfiretini, O'na bağlı olan kullarına yöneltir. Diğer taraftan da tevvab olan kullarını sever. Nitekim Bakara suresinin 222. ayetinde şöyle buyuruyor:

إِنَّ اللّهَ یُحِبُّ التَّوَّابِینَ:

Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever…

İmam Bakır’dan -as- bir hadiste şöyle anlatılıyor: gecenin karanlığında devesini, azığını ve ailesini bir çölde kaybeden biri onları ararken aniden bulunca ne kadar seviniyorsa, yüce Allah da tevbe eden ve kendisine yönelen kullarını görünce ondan daha çok sevinir.

İmam Cafer sadık -as- bir başka dikkat çeken hadiste şöyle buyuruyor: kul gerçek anlamda tövbe edince, Allah onu sever ve dünya ve ahrette onun günahlarını örter. İki müvekkil melek onun için yazdıkları günahları unutur ve vücut organlarına günahlarını örtmesi vahiy olur ve yer yüzünde (günah işlediği yerlere) günahlarını gizlemeleri emrolunur.

Bu hadisten Allah’ın tövbe eden kullarına ne kadar değer verdiği ve onun gerçek tövbesi ile günahlarının tamamen bağışlandığını, inansın ruh ve kalbinin aydınlandığı ve ilahi nimetlerle dolu olan cenneti ona nasip ettiği anlaşılıyor.

Allah’ın Tevvab olması, insana umut ve büyük güç verir zira her günah işlediğinde Tevvab olan birine dönebileceğini biliyor. Kul bu nimet için şükretmesi gerekiyor ve bu nimetin şükrü de Tevvab olan Allah gibi başkaların mazereti ve özrünü kabul etmektir. Nitekim İmam Hüseyin -as- şöyle buyuruyor:

Eğer biri sağ kulağımda bana küfretse ve diğer kulağımda benden özür dilese, onun özrünü kabul ederim; zira Emir el-Mu'minin Ali bin Ebutalib -as- ceddim Rasûlüllah’tan -saa- anlattığı gibi, “özrü ister geçerli olsun ister olmasın, bir mazereti kabul etmeyen biri, Kevser havuzuna giremez.”

Değerli dinleyiciler bu hafta da sizlerden ayrılma zamanı geldi. Sizlere, İmam Seccad’ın -as- Sahife-yi Seccadiye kitabının 31. Duasının bir bölümü ile vedalaşmak istiyoruz. İmam Seccad -as- bu duada gerçek tövbenin şartları, gerçek tövbe edenin durumu ve günahlardan kurtuluş yollarını beyan ediyor. Bu duaya göre insanın içten değişim, gerçek tövbenin şartıdır ve Allah’a olan sevgi ise günahtan uzak tutan kaledir. Duanın bir kısmında şöyle okuyoruz:

اَللَّهُمَّ إِنَّکَ أَعْلَمُ بِمَا عَمِلْتُ فَاغْفِرْ لِی مَا عَلِمْتَ وَ اصْرِفْنِی بِقُدْرَتِکَ إِلَى مَا أَحْبَبْتَ‏

Allah’ım! Sen, yaptıklarımı daha iyi biliyorsun. O halde benden bildiklerini bağışla ve kudretinle beni sevdiğin işlere yönelt.

اَللَّهُمَّ وَ إِنَّهُ لاَ وَفَاءَ لِی بِالتَّوْبَهِ إِلاَّ بِعِصْمَتِکَ وَ لاَ اسْتِمْسَاکَ بِی عَنِ الْخَطَایَا إِلاَّ عَنْ قُوَّتِکَ فَقَوِّنِی بِقُوَّهٍ کَافِیَهٍ وَ تَوَلَّنِی بِعِصْمَهٍ مَانِعَهٍ:

Allah’ım! Hiç kuşku yok, senin koruman olmazsa, tövbeme bağlı kalamam; senin gücün olmazsa, hatalardan sakınamam. O halde yeterli bir güçle beni güçlendir ve engelleyici bir korunmuşlukla beni koruman altına al.

فَاجْعَلْ تَوْبَتِی هَذِهِ تَوْبَهً لاَ أَحْتَاجُ بَعْدَهَا إِلَى تَوْبَهٍ تَوْبَهً مُوجِبَهً لِمَحْوِ مَا سَلَفَ وَ السَّلاَمَهِ فِیمَا بَقِیَ‏:

Allah’ım! Şu halde ardından tövbeye ihtiyaç duymayacağım bu tövbemi, geçmişteki günahların izlerini yok edecek ve gelecekte de günahlara karşı bağışıklık kazandıracak bir tövbe kıl.

Esen kalın./012