Suriye krizi ve yeni sorunları - 1
Cenevre’de Suriye barış müzakerelerine katılan taraflar oldukça kırılgan bir müzakereyi sürdürmeye çalışıyor ve bu müzakerelere paralel olarak Suriye krizinin aktörleri arasında yeni çatışmaların yaşandığı gözleniyor.
Bu arada Suriye’ye yeni teröristlerin sevk edilmesi de bu ülkeyi saran krizi daha da karmaşık hale getirdiği ve bölgesel ve küresel arenalarda diyalog ve uzlaşma zarureti arttırdığı anlaşılıyor. Haber kaynakları Amerika Başkanı Obama Suriye’ye 250 Amerikalı askeri daha gönderme kararı aldığını duyurdu. Bu sayı ile beraber Suriye’de Amerikalı askerlerin sayısı 300’e çıkıyor.
Amerika Başkanı Obama bu kararını Almanya ziyareti ve bu ülkenin Başbakanı Angela Merkel ile görüşmesi sırasında açıkladı. Merkel ise Obama ile görüşmesinde Suriye’de sivilleri korumak amacıyla tampon bölgeye veya bilinen uçuşa yasak bölge oluşturulmasına destek verdiğini belirtti.
Merkel, Amerika Başkanı Obama, bu tür bölgeleri oluşturmanın büyük askeri yükümlülük üstlenmeksizin çok zor olacağını açıkladığı halde Suriye’de böyle bir bölgenin kurulmasını desteklediğini açıkladı.
Obama ayrıca BBC kanalına verdiği demeçte de Amerika, İngiltere veya herhangi bir ülkenin Suriye’ye Beşar Esad’ı devirmek amacıyla asker göndermesi büyük hata olacağını kaydetti.
Amerika Başkanı Obama’nın Suriye’de tampon bölge oluşturulması veya bu ülkeye askeri güç gönderilmesine ciddi bir şekilde karşı çıkması, Obama’nın Suriye krizinde sırf Suriyeli tarafların diyalog ve müzakereleri çerçevesinde bölgesel veya küresel bir konsensüsü şekillendirmek istediğini gösteriyor. Ancak görünen o ki Avrupa’ya akın eden sığınmacı krizi Berlin yönetimini Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde tampon bölge kurma planını ciddi bir şekilde düşünmeyi zorladığı anlaşılıyor. Oysa bu durum Suriye krizini daha da karmaşık hale getireceği ve bölgeye daha da yayılacağı belirtiliyor.
Gerçekte Amerika Başkanı Obama’nın Suriye’de tampon bölge oluşturulmasına karşı çıkması Batılı devletlerin arasında Suriye krizine uygun çözüm bulma konusunda bir uzlaşma söz konusu olmadığını gösteriyor. Bu arada Cenevre’de Suriye barış müzakereleri Şam heyeti ve muhalif örgütlerin temsilcileri arasında kırılgan bir şekilde devam ediyor ve Suriyeli muhalifler sürekli müzakerelerden çekilme ve ateşkesi bozma tehdidini savuruyor.
Suriyeli muhalif grupların bu tür tehditleri uluslararası camia Suriye krizinin bir an önce çözüme kavuşmasını istediği bir sırada gündeme geliyor. Nitekim BM Suriye özel temsilcisi Stephan De Mistura’nın da belirttiği üzere Suriye krizi çok hassas şartların altında bulunuyor ve tüm çabaların ateşkesin korunması ve barış müzakerelerinin sürdürülmesi üzerinde odaklanması gerekiyor.
Cenevre oturumunda Batılı tarafların arasında anlaşmazlıkların ve Suriyeli muhaliflerin müzakereleri sabote etmelerinin yanında Suriye’nin iç arenasında da Suriye ordusu ile Suriyeli silahlı Kürtlerin arasında Kamışlı kentinde yaşanan bazı çatışmaların bu krizi daha da karmaşık hale getirdiği anlaşılıyor.
Suriyeli Kürtlerin bu ülkenin Kürt ağırlıklı eyaletlerinde federal Kürt devleti kurma planı bu bölgede yeni şartları ortaya çıkardığı ve milli savunma güçleri Haseke ve özellikle Kamışlı’da varlığını takviye etmesine yol açtığı ve bu durum iki tarafın arasında hassasiyetleri attırarak çatışmalara sebebiyet verdiği anlaşılıyor.
Kamışlı çatışmaları, Suriye’de Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelere hakim olan nisbi huzurun yok olmak üzere olduğunu ve şimdi başta Kuzey Irak yerel yönetimi lideri Mesut Barzani’ye bağlı güçler olmak üzere başka aktörlerin de Suriye gelişmelerine karışmasına ve Kürt meselesinin daha geniş boyutlara ulaşmasına şahit olmak gerektiğini gösteriyor. Bu durum Suriye krizinde rol ifa eden aktörlerin sayısı daha da arttırabileceği ve bölgede bazı ülkelerin Kürt meselesine yönelik hassasiyetleri yüzünden Suriye krizine yönelik müdahaleleri attırabileceği kaydediliyor.
Gerçekte Kamışlı çatışmaları, Suriye ordusu Halep kentini kurtarmak için büyük bir operasyon hazırlığı içinde olduğu ve bu yüzden birlikleri ve askeri teçhizatının büyük bir bölümünü Halep çevresinde konuşlandırdığı bir sırada başladı.
Suriye ordusunun bu operasyonuna karşı el Nusra ve Ceyşül Fetih gibi terör örgütleri Halep’in evresinde yer yer çatışmalara girerek Suriye ordusunun Halep’i kurtarma operasyonu üzerinde odaklanmasını engellemeye çalışıyor. Nitekim Kamışlı çatışmaları teröristlerin bu amacına hizmet ederek Suriye ordusunun Halep’ı kurtarma operasyonunu geciktirebilir. Bu durum ise teröristlere kaybettikleri gücü yeniden toplamaları için uygun fırsat sağlayacağı kesindir.
Bu bağlamda Suriye Başbakanı Vail Halaki de Türkiye’den beş bin yeni teröristin Suriye topraklarına girdiğini ve İdlib ve Halep çevresinde mevzilendiğini açıkladı.
Türkiye’den Suriye’ye giren beş bin terörist, Suriye’de devam eden ateşkesin kırılmasına yol açabilir. Bu durumda Suriye’de ateşkesin yeniden sağlanması oldukça zor olacaktır, üstelik ateşkes sağlanmadan Suriye krizini siyasi yollardan çözümleme alanı da daralır. Şimdi ise bu gelişmelere bakıldığında, Suriye krizinin çok zorlu bir dönemece girdiği ve her zamankinden daha çok bölgesel ve küresel gelişmelere bağlı olduğu gözleniyor. Bu yüzden Suriye krizinin çözüm ufku da daha çok bölge içi ve bölge dışı güçlerin uzlaşmalarına bağlı olduğu anlaşılıyor.
Öte yandan Amerika Başkanı Obama, BBC TV kanalına verdiği mülakatta Suriye’ye Beşar Esad yönetimini devirmek için kara birliği göndermenin yanlış olduğunu ve askeri yöntem, uzun vadede Suriye’de krizin çözümüne yardımcı olamayacağını ve elinden geldiği kadar Suriye barış müzakereleri masasına oturanlara baskı uygulayacağını açıkladı. Ancak bu sözler aslında Suriyeli muhalif grupların ve onları destekleyen Arabistan, Türkiye ve Fars körfezindeki bazı Arap emirliklerin yaralarına serpilen tuz gibi oldu.
Ray Elyom gazetesi başyazarı Abdulvari Atvan, Amerika Başkanı Obama’nın BBC’ye yaptığı bu değerlendirmeye işaretle Obama’nın bu sözlerinin önemi, bu sözlerin tam da Obama’nın Riyad’a yaptığı ziyareti ve FKİK liderleri ve Arabistan kralı Salman ile görüşmelerinin hemen bir kaç gün sonra sarf edilmiş olmasından kaynaklandığını belirtti. Özellikle söz konusu görüşmelerde Suriye dosyası ele alınmıştı ve FKİK liderleri Amerika’nın Suriye’ye askeri müdahalede bulunmamasından öfkeliydi.
Aslında Obama belki de Londra’da yaptığı bu açıklaması ile dolaylı bir şekilde FKİK ülkelerinin eleştirilerine ve özellikle Arabistan kralının onu Riyad havaalanında karşılamaması ve umursamamasına bir tepki vermek istedi.
Gerçekte Arabistan ve Türkiye’nin Amerika’nın Suriye’ye askeri müdahalede bulunması ve Beşar Esad yönetimini devirmesi üzerinde hesap açması asla doğru bir karar değildi. Çünkü eğer Obama böyle bir müdahalede bulunmak isteseydi, Suriye yönetimini Eylül 2013 tarihinde kırmızı çizgileri aşmak ve kimyasal silah kullanmakla suçladığı zaman yapardı. Obama Amerika Başkanı seçildiği günden itibaren Ortadoğu bölgesine askeri müdahalede bulunmamaya ve bu bölgede savaşa girmeme kararı aldı. Bu karar Obama’nın Atlantic dergisine verdiği mülakatta açıkça göze çarpıyordu. Obama, FKİK ülkeleri beleşçilik peşinde olduklarını ve en iyisi, İran ile müzakereye ve soğuk barışa yönelmeleri olduğunu belirtti.
Öte yandan Rusya Suriye yönetimini kimyasal silahlarını imha etme ve Amerika’nın öfkesini yatıştırma konusunda yükümlülük üstlendiğinde gerçekte Obama’nın önüne Suriye konusundaki kırmızı çizgi iddiasından geri adım atma fırsatını koydu. Obama da Amerika’nın Nobel barış ödülünü kazanan ve iktidarın başında bulunan bir Başkan olarak tarihte kayda geçmek isteyen bir Başkan sıfatı ile bölgede ve dünya genelinde savaşla sonuçlanacak kararları önlemekte ne denli yetenekli bir Başkan olduğunu gösterdi.
Bundan önce de Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry Londra’da Suriyeli muhaliflerden birinin sorduğu bir soruya verdiği bir cevapta bu konuya vurgu yaptı. Kerry, Suriyeli muhalifin: neden Amerika bizim için hiç bir şey yapmıyor? Sorusuna verdiği cevapta: acaba sizin için Rusya ile dünya savaşına girmemizi mi istiyorsunuz, dedi.
Aslında bu sözlerin vermek istediği mesaj gayet net ve açıktır, ancak Amerikalı yetkililerin Suriyeli muhaliflere ve hamilerine vermek istediği mesaj yolda kaybolduğu anlaşılıyor, ya da belki de biz böyle düşünüyoruz. Belki de bu mesaj ulaşması gereken kişilere ulaşmış, ama tam olarak anlaşılmamış olabilir.
Riyad’ın desteklediği Suriyeli muhaliflerin heyeti Cenevre müzakerelerinden çekilmesi ve müzakereler onlar olmaksızın devam etmesi bu meselenin kanıtlarından biridir. Suriye’nin yasal ve meşru yönetiminin muhalifleri Amerika’dan B 52 bomardıman uçaklarını Şam’ı bombardıman etmek için göndermesini ve Irak, Libya ve Afganistan’da yaptıklarını aynen yapmasını bekliyor. Suriyeli muhalifler Amerika’dan onları Afgan mücahitler gibi uçaksavar füzeleri ile donatmasını istiyor, fakat en azından şimdiye kadar bu tür taleplerin yerine getirilmediği anlaşılıyor.
Rusya’nın Suriye’de en modern savaş uçakları ve S-400 füze savunma sistemleri ile donatılan üsleri bulunuyor. Bu füzeler Kremlin irade ettiği takdirde Amerika’ya ait olan her türlü uçağı düşürebilir.
Gerçekte Amerika’nın Obama döneminde Şam’ın bombardıman etmesi imkansız olduğu gibi, Amerika’da yeni başkanın seçilmesi de şimdiki şartları değiştirmesi imkansızdır. Yani hatta Donald gibi Arabistan Amerika’nın Riyad’a verdiği desteğin bedelini ödemesi gerekir, diyen bir ırkçı Başkan seçilse bile, Suriye krizinde şartlar değişmeyecektir. 015