Eylül 22, 2021 08:29 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- Ayetullah Seyyid Muhsin Hekim hakkındaki görüş ve düşüncelerini gözden geçirmeye devam etmek istiyoruz.

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde Ayetullah Seyyid Muhsin Hekim yaşadığı dönemin Şia Müslümanların en büyük taklit mercilerinden biri olarak Irak ve İran halkını iki ülkeye hakim olan iki despot rejime karşı savunduğunu ve bağlamda iyi siyasi faaliyetlerde bulunduğunu, ancak siyasi mücadele yöntemi ve özellikle İran ve Irak’a hakim olan iki zalim ve despot rejime karşı geniş çaplı kitlesel siyasi mücadele ve bu şekilde başarı ve zafer elde etme ihtimali ve hareketin sonuçları ve getirileri hakkında İmam Humeyni -ks- ile bazı görüş ayrılığı söz konusu olduğunu anlattık.

Geçen bölümde ayrıca İmam Humeyni -ks- Ayetullah Muhsin Hekim’le bu alanda görüş ayrılığına rağmen her daim onun hürmetini korumaya vurgu yaptığını ve Ayetullah Hekim’in bazı siyasi konulara müdahale etmemesini eleştiren veya sert tepki gösterenlere karşı tavır koyduğunu ve onları bu işten men ettiğini, zira taklit mercilerine saygı gösterilmesi ve dini ilimler merkezlerinde insani ve ahlaki ilişkilerin pekiştirilmesi her şeyden daha önemli olduğuna inandığını ve bu uğurda çaba harcadığını beyan etti.

Şimdi sohbetimizin devamında bu bağlamda bazı gelişmeleri ve İmam Humeyni’nin -ks- bu tutumunun mısdaklarından bazılarını gözden geçirmeye devam etmek istiyoruz.

İmam Humeyni -ks- Necef’te ikamet ettiği dönemde, bazı çevrelerin kendisinden bazı icraatta bulunmasını ve bazı tutumları sergilemesini isteyenlere karşı gösterdiği tepkide onları Ayetullah Hekim’e havale ediyor ve onun makamına saygı göstererek Necef dini ilimler merkezinin Başkanı Ayetullah Hekim olduğunu belirtiyordu.

Ayetullah Abbas Ali Zencani, Irak’ın dönem Cumhurbaşkanı Abdusselam Arif’in İmam Humeyni -ks- ile görüşme çabası ve İmam’ın bu talebe gösterdiği tepki hakkında şöyle diyor:

İmam Necef kentine geldiği ilk günlerde Bağdat yönetimi Necef’te taklit mercileri ile görüşmek istiyordu. O günlerde Abdusselam Arif, Ayetullah Hekim’e karşı bir başka alimi gündeme getirmek ve böylece onun konumunu zayıflatmak istiyordu. Arif bu doğrultuda taklit mercilerinden birinin oğlu aracılığı ile gönderdiği mesajda, Irak yönetimi İmam’a saygıda kusur etmediğini ve hatta İran devleti ile İmam Irak’ta bulunduğu sürece hür ve özgür olması konusunda anlaştıklarını, dolayısıyla Irak yönetimi İmam’a saygı konusunda kusur etmediği için İmam’dan da buna karşılık olarak bir iyilikte bulunmasını ve konunun hakkını eda etmesini beklediklerini belirtti.

Ayetullah Zencani şöyle devam ediyor:

Ben bu konuyu İmam’a arz ettim; İmam şöyle cevap verdi: Ben onlarla görüşmem, zira bu tür işlerle ilgilenmiyorum. Ancak buna rağmen Ayetullah Hekim Necef dini ilimler merkezinin başkanıdır ve ben de burada bir talebeyim. Bu konuda karar vermek Ayetullah Hekim’in şanına ve makamına yakışır. Sonunda da İmam’ın dediği oldu; yani Abdusselam Arif Necef’e geldi ve Hz. Emirülmüminini ziyaret etti, fakat asla hiç bir taklit mercii ile görüşemedi.

İmam Humeyni -ks- Ayetullah Muhsin Hekim Irak’ın Baas rejiminin baskısı ve kuşatması altında bulunduğu ve hiç kimse onunla görüşmeye ve irtibat kurmaya cesaret etmediği sıralarda büyük bir cesaret örneği sergileyerek onu ziyarete gitti ve bunun için de büyük bedeller ödedi. Örneğin oğlu Hac Mustafa Humeyni tutuklandı.

Hüccetülislam Muhteşemipur bu macerayı şöyle anlatıyor:

Ayetullah Hekim Baas rejimine itiraz etmek üzere Bağdat’a gittiğinde Irak genelinden Şia Müslümanlar gruplar halinde Ayetullah Hekim’in evine akın etmeye başladı, ki bu da başlı başına Baas rejimi karşıtı bir eylemdi. Bu gelişmenin üzerine Baas rejimi Ayetullah Hekim’in evini kuşattı ve evin kapısını kilitleyerek oraya gelen herkesi tutuklamaya başladı. Ayetullah Hekim ise bu uygulamaya tepki olarak Küfe’ye gitti ve orada tüm görüşmelerini askıya aldı; öyle ki Şia aleminin bu büyük alimi ömrünün sonunda gurbet içinde ve mazlum bir şekilde hayata gözlerini yumdu.

Hüccetülislam Muhteşemipur şöyle devam ediyor:

Necef alimleri Baas rejiminin gazabına ve öfkesine maruz kalma korkusu ile Ayetullah Hekim’le muaşeret etmekten kaçındı; ancak İmam Humeyni -ks- peygambervari şecaati ve özellikleri ile Ayetullah Hekim’i ziyaret etmeye gidiyor ve her gün merhum Hac Mustafa Humeyni’yi de onun evine gösteriyordu. Dolayısıyla Baas rejimi Hac Mustafa Humeyni’yi tutuklayarak Bağdat’a gönderdi. Hac Mustafa Humeyni bir hafta boyunca Bağdat zindanındaydı ve hiç kimse başına gelenlerden haberi yoktur.

İmam Humeyni -ks- Ayetullah Hekim’e kuşatıldığı dönemde ve Baas rejiminin uyguladığı baskı yüzünden hiç kimse kendisi ile irtibat kurmadığı günlerde kendisine saygıda kusur etmediği gibi, bir görüşmesinde de kendisinden inzivaya çekilmeyi bırakmasını ve Necef kentine geri dönmesini ve halkla irtibatını yeniden kurmasını istedi.

Seyyid Hamid Ruhani İmam Humeyni’nin -ks- hareketi hakkında yazdığı kitapta şöyle diyor:

Ayetullah Hekim’in Baas rejiminden İran ve Irak arasında sınır anlaşmazlığında İran halkına destek vermesi yüzünden darbe almasının ardından Irak halkı Baas rejiminin acımasızlığı yüzünden Ayetullah Hekim’in çevresinden uzaklaşarak onu yalnız bıraktılar. Böylece Ayetullah Hekim inzivaya çekildi ve evinden asla dışarı çıkmamaya ve halkın arasına girmemeye karar verdi. İmam Humeyni -ks- Ayetullah Hekim’in bu kararı Baas rejiminin yararına olacağını fark etti ve bu yüzden o merhumu ziyaret etmek üzere Küfe’ye gitti ve görüşmede, inzivaya çekilmesi ve evde kalması maslahata aykırı olduğunu belirtti.

Seyyid Hamid Ruhani şöyle devam ediyor:

İmam Humeyni -ks- Ayetullah Hekim’e taklit mercii ve önder her türlü şartlarla halkın yanında yer alması ve halkla ilişkileri kesilmesine müsaade etmemesi gerektiğini belirterek Ayetullah Hekim’den Küfe’de kalmak yerine taklit merciliğinin boyutu itibarı ile Necef kentine geri gelmesini ve evinin kapısını da halka açık bırakmasını önerdi. Bu öneri kısmen Ayetullah Hekim tarafından kabul edildi. Gerçi Ayetullah Hekim Küfe’de kaldı, ama her hafta Cuma günleri Necef’e gelerek İmam Ali’nin -s- türbesini ziyaret etmeye başladı.

Ayetullah Hekim’in mazlumane vefatından sonra İmam Humeyni -ks- çok üzüldü ve hürmetini korumak amacıyla tam bir yıl boyunca asla sevincini göstermedi ve herkese bu büyük insana saygı göstermenin vacip olduğununu söyledi.

Hüccetülislam Seyyid Abbas Mehri bu bağlamda bir anıyı şöyle paylaşıyor:

Ayetullah Hekim’in vefatından sonra taziye dileğinde bulunmak üzere oğlu Seyyid Yusuf Hekim beyi ziyarete gittim. Geri dönmek istediğim gece Kadir gecesine denk gelmişti. Vedalaşmak üzere İmam’ın huzuruna çıktım. Odaya girdiğimde, her tarafı küçük ışıkların bulunduğu odanın ortasında 60 vatlık bir ampul yanıyor ve İmam mutaala için sadece bu ampulle yetiniyordu. Ben arz ettim, bu gece Kadir bayramı gecesi, halk sizden dışarıda olmanızı ve onlar da sizi ziyaret etmelerini bekliyor. İmam üzgün bir şekilde şöyle buyurdu: Sen kimi kaybettiğimizi biliyor musun? Biz Hekim’i kaybettik. En az bir yıl kendisinin hürmeti korunması gerekmez mi? acaba bizim şenlik ve sevincimiz olabilir mi? Ayetullah Hekim gittikten sonra nasıl mutlu olabiliriz? Ben çok mahcup oldum ve şöyle arz ettim: Özür dilerim, bu denli titiz olduğunuzu düşünememiştim. İmam şöyle buyurdu: Bu büyük insana saygı göstermek herkese vaciptir.

İmam Humeyni -ks- Ayetullah Hekim hasta olduğu günlerde kendisinin sağlığı için dua ediyordu ve kendi tabiri ile her gün onun sağlığı için bir tesbih atıyordu. Bu tür davranışlar ve bundan önce anlatılan tavırlar, İmam Humeyni’nin -ks- Ayetullah Hekim’le siyasi açıdan görüş ayrılığına karşın her daim ona saygıda kusur etmediğini gösteriyor. Bu durum aynı zamanda İmam Humeyni’nin -ks- kişiliğinin büyüklüğünün da işaretiydi.

Etiketler