Ekim 12, 2022 10:45 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: Sağlıkçılardan Ankara’da 'Meslek Onuruma Dokunma' eylemi

Yeniçağ:

AKP’li eski bakan Hüseyin Çelik'ten ‘Kılıçdaroğlu’ çıkışı: Hanesine artı puanlar yazdırdı

Milli gazete:

Bahçeli: CHP, Anayasa değişikliğine destek versin

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

İsmet Özçelik 12 Ekim tarihli Aydınlık gazetesinde, “Millet İttifakı adayını ne zaman açıklayacak?”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

““Millet İttifakı”nda aday tartışması sürüyor.   Her kafadan ayrı bir ses… Aday toto oynamalar başladı. “Ne zaman açıklanacak?” tartışması var. Sürekli bir tarih veriliyor. Bir türlü gerçekleşmeyen kulis bilgileri. En son 2 Ekim toplantısı işaret edilmişti.Yine olmadı… 14 Temmuz 2022 tarihli yazım. Aday belirleme ve açıklaması…”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Bu konuda şunları belirtmiştim:

“…En kritik konu şu: Cumhurbaşkanı adayı kim olacak? Aday nasıl belirlenecek? Seçim yaklaştıkça tansiyon artıyor. Sadece CHP’de değil… Millet İttifakı’nın diğer ortakları da beklemede. CHP’lilerle konuştum. Diğer partilerin yetkilileriyle de sohbet ettim.

Farklı görüşler var. Ama kulislere yansıyanlara göre,

Millet İttifakı’nda yol haritası şöyle olacakmış:

ÖNCE YARDIMCILAR

Önce cumhurbaşkanı yardımcıları açıklanacak.

Herkese bir görev verilmiş.

Ekonomide koordinasyonu Babacan sağlayacakmış.

Bugün yaşadığımız krizin sorumlularından.

İktidara gelirlerse vay halimize…

Akşener’e biçilen görev ilginç…

‘Başbakan yetkili’ cumhurbaşkanı yardımcısı. CHP’lilerin anlatımına göre, YSK seçim takvimini açıklayana kadar,

Kılıçdaroğlu aday gibi dolaşacak. Seçim takvimi netleşince şu adımlar atılacak: ‘Öne çıkan 3-5 aday.

Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Akşener, Yavaş, … Veya sürpriz bir isim… Eş zamanlı 3 kuruluşa anket yaptırılacak. Çalışmalar 6 parti tarafından denetlenecek. Kim önde çıkarsa, Millet İttifakı’nın adayı o olacak. Kimse de itiraz etmeyecek.”

ABD NEREDE? Konuyu yakından takip edenlere,

‘ABD bu sürecin neresinde?’ diye sordum. Yanıtları şöyle oldu: ‘ABD başından beri içinde. Hatta göbeğinde. Onun için öncelik seçilecek aday. Özel ekipleri şu anda sahada. Kararsız seçmenden ürküyorlar. Planlarını bozmasından endişeliler. Aday belirleme noktasında aktifler.

Muhtemelen son anketler onların denetiminde olacak. Millet İttifakı seçime, ABD’nin belirlediği adayla katılacak.” 2 Ekim toplantısı… Sonrasında bir bildiri yayınlandı.

İçinde fazla bir şey yok. “Aday ne zaman açıklanacak?”

Merak edilen konu bu. İttifak’ın en büyük partisine soruldu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Biz YSK’nın düğmeye basmasını bekliyoruz” dedi.

Babacan da benzer bir yanıt verdi: “Son toplantıda aday isimleri üzerinden hiçbir değerlendirme olmadı. Seçim süreci başlayana kadar ortak aday konusunda adım atmayacağız. Nihai karar seçim takvimi belli olunca alınacak. Çalışmalar tamamlandıktan sonra aday belirlenecek.”

Kılıçdaroğlu bugün ABD’yi ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, vahşi kapitalizmle ve neoliberalizmle mücadele için gittiğini söylüyor. Ama buna inanacak kadar saf kimse yok. Açık temaslardan çok gizli temaslar önemli. Ziyaret edeceği okul…

İncelemeye değer.Yol haritası ana hatlarıyla netleşecek.

Adaylar arasında Kılıçdaroğlu olacak mı?

Bilmiyorum. ABD derin devletinin önceki raporlarında yoktu.

Kendisi istekli görünüyor. Girecek bir gelişme olduğunu da sanmıyorum. Son başörtüsü çıkışı da ters tepti. Birazcık şansı varsa da yok etti. ABD için önemli olan kendi çıkarları. ABD “kazanacak aday” peşinde.

...***

Mustafa Balbay 12 Ekim tarihli Cumhuriyet gazetesinde, "Saray’daki hesap sandığa uyar mı?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

"24 Haziran 2023’e 255 gün var. Arada bir yaptığımız bu anımsatma, erken mi olsun vaktinde mi derken seçim takviminin çoktan başladığını vurgulamak için.6’lı masanın ne olursa olsun bir yol aldığı gerçek. İlk tur bitti, ikinci tur başladı.  Cumhur İttifakı’nda ise değişmeyen ilk slogan şu:Her şey seçimi kazanmak için!"diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Bu konuda Erdoğan’la Bahçeli arasında tam bir mutabakat olduğu aşikâr. Buna HDP konusu da dahil. İki liderin son görüşmelerinden çıkan sonucu köşe yazısı diline çevirmek gerekirse bu konudaki yol haritasını şöyle oluşturmuş görünüyorlar:

-HDP’li seçmenin Cumhur İttifakı’nın ekseninde oy vermesi için gereken her şey yapılmalı.

Burada “gereken” ne olacak?

Kulislerde kimi “bilgiler” dolaşıyor. Öyle anlaşılıyor ki 23 Haziran 2019’da yenilenen İstanbul seçimleri için kullanılan yöntemler dahil her şey gündemde. Ancak iki lider sadece İmralı’yla istenilen sonucun alınamayacağını görmüş olmalı ki yelpazeyi genişletmenin yolları aranıyor!

İktidar ortaklarının “anlaştığı” bir konu da ekonomi. Bulunan yöntem şu:

Ekonomi kısa sürede düzelmeyecek. Seçimden önce ekonomik krizden çıkış için önlemler aramak yerine geniş kesimlerin bir nebze rahatlamasını sağlamanın yollarını bulmak. 

Bunların yanında ekonominin gündemin alt sıralarında kalmasını sağlayacak yeni adım arayışları dikkati çekiyor.

Bütün bunlar halkın yaşadığı gündemi değiştirmeye yeter mi?

Dün Denizli Kitap Fuarı’ndan bir gözlemimizi aktarmıştık. Bugün de bir başka diyaloğumuzu paylaşalım... Tıp fakültesi öğrencisi üç genç geldi. Kitap alacak paraları olmamasına karşın fuara gelmek, o havayı koklamak istemişler. Durumu şöyle özetlediler:

“Ders kitabı almamız imkânsız. Zor değil imkânsız. Bu yıla kadar fotokopi ile sorunu çözmeye çalışıyorduk. Bu yıl fotokopi çektirecek gücümüz de yok...”

Denizli sanayisiyle de öne çıkmış bir kent. Kayıt dışı işletmeler, her şeyi kayıt altında, kuralıyla yapanları zorlamaya başlamış. Hiç ceza almadan kayıt dışı Suriyeli çalıştırma yöntemi ayrı bir maharet ister hale gelmiş!

Milletin içinde yaşadığı sorunlar öksürük gibidir. Gizleyemezsiniz. Bir süre saklasanız bile olmadık anda gürültüyle ortaya çıkar.

İşsizlik her haneyi vurmuş, siz tek haneye indi diyorsunuz!

Sütün kilosu 50 liraya gidiyor, siz maaşa çok zam yapacağım diyorsunuz!

Motorine, benzine günaşırı zam yapıp, üretimin üstüne benzin döküyorsunuz!

Bu gerçekleri değil 2071, 3071 de örtemez!

Saray’daki hesabın sandığa uyması zor!

...***

İbrahim Kahveci 12 Ekim tarihli Karar gazetesinde, "Düşük faizin öldürücü etkisi..."başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

"Yüksek faiz mi düşük faiz mi? Acaba hangi politika doğrudur? Denge faizin canı mı çıktı diyecekseniz...Sakın demeyin.Faizin mutlak rakamı değil, enflasyona oranı önemlidir. Mesela yüzde 90 enflasyon varsa yüzde 10 faiz uygulamak absürtlükten öte bir şey değildir. Çünkü siz çok ama çok düşük faizle, yani büyük negatif faizle topluma iki mesaj veriyorsunuz: Sakın ama sakın tasarruf etme ve derhal tüket.... Çünkü tasarruf edersen paranı kaybedersin."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

...***

Eğer tasarruf edeceksen sakın ama sakın kendi ülke parana yatırım yapma; git yabancı ülkelerin parasına para yatır.

Tasarruf olmazsa ne olur? Bankalar bir süre sonra nereden ve nasıl kaynak bularak kredi verecek? Bir kaç yıla kalmaz ortada TL tasarrufu bulamazsınız... 

İyi ama negatif faizi ile asıl parası eriyen bankalar. Nominal kârlarını artırmış görülse de bankalarında bir kaç yıla kalmaz kredi verecek sermaye yeterlilik imkanları kalmayacak.

Bu modelde bir kaç yıl devam edilirse ne bankalar ne kredi verecek bir tasarruf imkanı bulunamayabilir. İşte o zaman ne olacağını çok merak ediyorum.

O nedenle diyorum ki AK Parti seçimi kazansa da bu akılla ülkeyi yönetemez. Yani yeni seçime kadar götüremez...

***Gelelim asıl meseleye... Aslında üstte yazdıklarım fazla önemli bir şey değil... O sorunlar çok rahat çözülür...

Asıl mesele, çözümü çok daha zor olan mesele neymiş... Onu anlatayım:

Konuya bir örnekle girelim: Diyelim ki ülkemizin yılda 3 bin tarih öğretmenine ihtiyacı bulunmaktadır. Ama bizler her ile üniversite-herkese üniversite diyerek yılda 50 bin tarih öğretmeni yetiştiriyoruz. Eeee... 3 bini işe yerleştirdik ama kalan 47 bin tarih öğretmeni ne olacak?

Eğitim....

İşte çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biri... Ama çözümü bir kuşak sorunu olarak çok uzun vadeli olacaktır.

Tıpkı düşük faiz sorunu gibi.

Düşük faiz neye yol açar? Tek kelime: VERİMSİZLİĞE

Düşük faiz bilimsellikten kopan ülkelerin tek kurtuluş reçetesidir. Verimsiz ve üretimsiz ekonomilerin tek çıkış kapısı düşük faizdir. Değersiz üretim, değersiz işçiliğin temeli düşük faize dayanır.