Kasım 05, 2022 08:22 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Karar: Enflasyonda artış devam ediyor

Aydınlık:

Kılıçdaroğlu Sıcak para baronlarıyla Londra’da basına kapalı toplantılar yapıyor: Tefecilerin kapısında

Yeniçağ:

İşsizlikte artış

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

…***

Özlem Yüzak 4 Kasım tarihli Cumhuriyet gazetesinde, “Uyuşturucu... 6’lı masa neden ‘tek ses’ olmuyor?”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

“Seçim yaklaşırken öne sürülen piyon bu kez uyuşturucu. CHP’nin açtığı dosya çok önemli. İddiası da. Türkiye’de uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin tehlikeli boyutlara ulaştığını, AKP’nin bu salgının yayılmasından sorumlu olduğunu, cari açığın kapatılması için ülkeye karapara girişine izin verildiğini söyledi. Uyuşturucu terörün finansmanı açısından kilit, karaparanın aklanması açısından kilit. İktidar derhal tüm kurumlarını arkasına alarak şiddetle iddiaları yalanladı. Bununla da kalmadı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulunuldu.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: 

…***

Filmi biraz geriye saralım. Uyuşturucu iddiaları yeni değil. 25 Haziran 2021’de Deva Partisi Başkanı Ali Babacan, Sedat Peker’in iddiaları ile Mersin Limanı’nda bir hafta arayla gerçekleşen iki büyük kokain operasyonunun örtüştüğünü öne sürmüş ve “Bu operasyonların yapılması, yüksek miktarda uyuşturucu yakalanması, menfaat çatışmasının sonucu olarak mı gerçekleşti” diye sormuştu. İYİ Parti lideri Meral Akşener daha dört ay önce temmuz ayında “100 liraya uyuşturucu satılıyorsa bu ülkede, o zaman bu uyuşturucu ucuz demektir ve bu ülkenin içine giriyor ve bazıları da görevini yerine getirmiyor demektir” demişti. 

Peki o zaman soralım: Seçim bu kadar yaklaşmışken ve CHP lideri uyuşturucu iddiaları yüzünden suçlanırken 6’lı masanın diğer üyeleri neden sessizliğini koruyor? Hep birlikte daha önce savundukları bu konunun arkasında dururlarsa AKP’yi ciddi biçimde köşeye sıkıştıracaklarını bilmiyorlar mı? Neden yapılmıyor? Hesaplar ne? 

İşsizlik, yoksulluk ve gelecek kaygısı, uyuşturucu kullanımını tetikleyen en büyük üç unsur. Emniyet’in istatistikleri işsiz ve eğitimsiz kesimde uyuşturucu kullanımının çok daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye olarak on yıllardır yaşananların doğal sonucu değil mi? 20 yılı aşkın AKP iktidarının kucağımıza bıraktığı mayın. Bizzat iktidar eliyle yaratıldığı için de son derece bilinçli şekilde örtbas edilmek isteniyor. Medyada haber değeri bile taşımıyor. Muhalefetin neden sessizliğini koruduğunu ise anlamak mümkün değil... Aslında her şey birbiri ile bağlantılı... Yaşam dediğimiz şey iç içe geçmiş kodlamalar sistemi. Hepimiz bir bağlantısallık içinde yaşamlarımızı sürdürüyoruz.

…***

Eyüp Sabri Demirci 4 Kasım tarihli Karar gazetesinde, “Engelli işçi istihdamında İŞKUR ve SGK yükümlülükleri”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

“Engelli bir işçimiz İŞKUR’a engelli olarak kaydının yapılmasını istemediği için şimdiye kadar engelli teşvikinden yararlanamadık. Çalışan sayımız arttığı için engelli kotamızı bu çalışanımızla doldurmak ve engelli teşvikinden de yararlanmak istiyoruz. Ne yapmamızı önerirsiniz?”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Engelli, doğuştan ya da sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişilerden tüm vücut fonksiyon kaybının en az yüzde kırk olduğu sağlık kurulu raporu ile belgelenenleri ifade etmektedir.

Özellikle zihinsel veya ruhsal nedenlerle engelli sağlık raporu düzenlenen bazı vatandaşlar kimi zaman bu durumlarının iş bulmalarında güçlük çıkartabileceği endişesiyle İŞKUR’a engelli işçi olarak iş arama kaydı yapmaktan çekinebilmektedir. Ancak engelli çalışanınızın mevcutta hizmet akdinin devam ettiği ve işyerinden ayrılsa bile daha sonra yapacağı iş arama kaydı sırasında engelli kaydını sildirmesinin de mümkün olduğu dikkate alındığında, İŞKUR’a yapılacak engelli kaydı çalışan açısından bir sorun teşkil etmeyecektir.

Diğer taraftan, Yurtiçinde İşe Yerleştirme Hizmetleri Hakkında Yönetmelikte,

Kamu ve özel sektör işverenlerinin çalıştırmakla yükümlü oldukları engelli işçileri Kurum aracılığıyla sağlamaları gerektiği

Kurum aracılığı olmadan engelli istihdam eden özel sektör işvereninin engellinin işe başlama tarihinden itibaren en geç onbeş iş günü içinde Kuruma bildirmesi ve tescil ettirmesinin zorunlu olduğu, Kurum tarafından tescili yapılmayan işçinin engelli statüsünde değerlendirilmeyeceği Öngörülmüştür.

Bu bakımdan, her ne kadar % 40 ve üzeri engelli işçi istihdam edilse bile bu işçiler İŞKUR aracılığıyla sağlanmadığı takdirde 15 gün içinde İŞKUR’a kayıt ve tescili yapılmalıdır. Aksi halde aynı il sınırları içinde 50 ve üzerinde sigortalı istihdam eden işverenlerce yüzde 3 oranındaki engelli işçi istihdam yükümlülüğünde, İŞKUR’a kaydı yapılmamış engelliler, engelli işçi statüsünde değerlendirilmemektedir.

Engelli sigortalıların İŞKUR kaydı, İŞKUR il müdürlüğüne veya hizmet birimine engelli sağlık raporuyla birlikte başvuruda bulunulmak suretiyle yapılabildiği gibi elektronik ortamda da yapılabilmektedir. Ancak elektronik ortamda yapılan kayıt sonrası engelli sağlık raporunun İŞKUR İl Müdürlüğüne/Hizmet Merkezince onaylanması gerekiyor.

Engelli sigortalının İŞKUR’a engelli olarak kaydı yapıldıktan sonra Sosyal Güvenlik Kurumunun e-Bildirge uygulamalarında yer alan «İşsizlik ve Engelli Teşvik Yönetimi» vasıtasıyla SGK sistemine engelli olarak tanımlatılması gerekir.

…***

Esfender Korkmaz 4 Kasım tarihli Yeniçağ gazetesinde, “Enflasyonun nedeni kötü yönetimdir”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

“Ekim ayı enflasyon verileri, fiyat istikrarının daha da bozulduğunu gösterdi. Türkiye’de Enflasyonun iki karakteri var; Birincisi enflasyon oranı bizde, gelişmekte olan diğer ülkelere göre açık ara yüksektir. Dünyada gelişmekte olan ülkelerde enflasyon ortalaması yüzde 9'dur. Gelişmekte olan ülkeler içinde bizden sonra yüzde 70 enflasyon oranı ile Arjantin geliyor. Sonrasında gelen ülkelerde enflasyon oranı açık ara düşüktür. Üçüncü sırada Macaristan, yüzde 20,1 ve dördüncü sırada Çekya yüzde 18'dir.”diyen yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Arjantin'in geldiği yer; bizim için uyarıdır.

Dünya Türkiye ile Arjantin için ''Kriz ikizleri'' diyor. 2001 yılında her iki ülkede de kriz vardı.

Arjantin 1870'li yıllardan itibaren zengin yer altı kaynakları ve tarımsal faaliyetlere elverişliliği sayesinde dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmuştu. Bugün fert başına gelir olarak 196 ülke içinde 67. sıraya geriledi. Mevcut imkanlarını kullanamadı. Başkanlık sistemi, popülizm ve cari açıkla büyüme ülkeyi krizler ülkesi haline getirdi.

2018 yılında Arjantin cari açık/GSYH oranı yüzde 5,5 idi. Son iki yıldır IMF programı ile cari açıktan kurtuldu.

Türkiye'nin cari açıkla büyümesi, gelecekte yoksullaşması demektir. Arjantin gibi bir sondan kaçışın tek yolu aklı başında, popülizme dayanmayan şeffaf bir yönetimdir. Eğer bir ülkede devletin polisi, bir siyasi partinin marşını çalıyorsa, o ülke için güven dip yapar ve ekonomik krizlerden kurtulamayız.

Enflasyonda üçüncü sırada gelen Macaristan için Avrupa Parlamentosu, ''Macaristan'daki rejim demokrasi değil seçimli otokrasi' dedi. Macaristan otokraside direndikçe ekonomik istikrar daha çok bozulacaktır.

İkincisi; birinci nedenin de nedeni olarak Hükümetin ekonomiyi yönetemiyor olmasıdır.

Hükümetin iktisat politikası yoktur. İktidara, algı popülizm yaparak ve algı yaratarak geldi. Ama 20 yılda biriken sorunları bugün aynı algıyla yönetmek imkânı kalmadı.

Söz gelimi siyasi iktidar ağız birliği ile dünyada emtia fiyatlarının artması Türkiye'yi de etkiledi diyor. Gerçekten emtia fiyatları bir ara arttı ve fakat her nedense yalnızca bizde bu kadar yüksek enflasyon yarattı.

Üstelik şimdi dünyada bir çok emtiada fiyatlar düşüyor. Bizde tersine, artıyor. Söz gelimi dünyada son bir yılda enerji fiyatları yüzde 14,6 arttı. Bizde ise yüzde 417,61 oranında arttı. Türkiye'de kur artışı, ilave maliyet artışı getirdi. Ancak geçen sene Ekim ayına göre bu sene Ekim ayında dolar kuru yüzde 102,8 oranında arttı. Yani nerden bakarsak bakalım, hükümetin enerji fiyat politikasında çok yönlü yanlışlar var.

Yİ-ÜFE'nin daha yüksek olması, TÜFE'yi artış yönünde etkiliyor. Ayrıca geçen sene baz etkisi nedeni ile Kasım ayında TÜFE aynı kalır ve fakat Aralık'ta yüzde 80 veya biraz altına düşebilir.