Türkiye'den köşe yazarları
Cumhuriyet: AKP'nin Türkiye Yüzyılı: Kredi borcu devam edenlerin sayısı katlandı
Yeniçağ:
TOGG sadece bir otomobil değil gündem değiştirme aracı olmuş
Milli gazete:
Çiftçinin arazisinden lüks plazalar boy verdi
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Mustafa Karaalioğlu 5 Kasım tarihli Karar gazetesinde, "AK Parti’nin 20 uzun yılı"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
"20 yıl oldu… AK Parti’nin iktidara gelişinin üzerinden geçen yıllar, bir ülkenin kaderini tayin veya yeniden tayin için yeterli olacak kadar uzun süredir. Önüne bir hedef koyup peşinden sabırla gitmeye karar veren ülkelerin sonuç alacağı kadar uzun bir süre... Nasıl bir ülke olmak istiyorsanız 20 yılda bu ülke olabilirsiniz. Özellikle Türkiye gibi potansiyeli yüksek, dinamik ve fırsatlara açık bir ülkeyseniz."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Mesela… “Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak” fikrini kafaya koymuşsanız ve kesintisiz bir siyasal istikrar dönemi de bu hedefe eşlik ediyorsa bunu sağlayabilirsiniz. Ne “dış güçler” ne de “karanlık odaklar” sizi durdurabilir. Zaten böylesine büyük bir hedef aynı zamanda her türlü engeli aşmak iradesini de içerir. Tabii ki bir ülke büyürken bir başkasının payından da eksilteceği için rahatsızlık yaratacaktır ama hedef koymak paylaşımı değiştirmek anlamına geldiği için bunu aşacaksınız ya da iradeniz varsa aşarsınız. Dolayısıyla işler yolunda giderken başarıyı kendinize yazarken, hava tersine döndüğünde dış güçlerden şikayetçi olamazsınız. Adı ister dış güç, ister küresel rekabet ister de kıskançlık olsun, bir veya birden fazla ülkenin ayağına basmadan hangi hedef tutturulabilir ki?
Türkiye AK Partili yıllarda ne yaptı?
“AK Parti’nin birinci dönemi; yani ilk on yılı iyiydi sonra işler yoldan çıktı”, denildiği zaman hem muvafıkları hem de muhalifleri kızıyor. AK Partililer her zaman iyi olduklarını ve ikinci dönemdeki sorunların tam bağımsız politikalara geçildiği için küresel karanlık odaklar eliyle üretildiğini söylüyor. Başlangıçta ve sonrasında iktidarın siyasi hedefinde olan ama şimdilerde, iktidar muhitlerinde moda haline gelen ulusalcılık da bu tezi tekrarlıyor. Muhalifler ise, AK Partili yıllarda hiçbir zaman iyi bir dönem olmadığında ısrar ediyor
Adil bir değerlendirme yapmak AK Parti’nin birinci, ikinci hatta üçüncü iktidar dönemlerinde doğru işler yaptığı gerçeğini ıskalamamaktan geçiyor. Böyle olmasaydı iktidarın ömrü 20 yılı bulamazdı, bunu da unutmamak gerekiyor.
Ancak, yine adil bir değerlendirme AK Parti’nin geride bıraktığı süreyi toplamda iyi değerlendiremediğini; özellikle son 4,5 yıla damga vuran Başkanlık Sistemi yıllarının kayıp ve ülkeyi geri götüren zamanlar olduğunu söyletiyor. 2023 hedefleri tutmadı; belli belirsiz 2053 ve 2071 hedeflerinden söz edilir oldu ve Türkiye son dönemde ulusal ve uluslararası bütün kriterlerde hızla geriledi. Bir yandan ağır enflasyon, yüksek kur ve yüksek faiz problemleriyle bariz bir refah kaybı yaşarken öte yandan demokrasi, hukuk, insan hakları ve ifade özgürlüğü bahislerinde bırakın en ileri 10 üye olmayı, en geri ülkeler ligine demir attı.
...***
Faruk Çakır, 5 Kasım tarihli Yeniasya gazetesinde, "Keşke, ‘keşke’ dedirtmeseler"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Hukuk ve adalet meselesi Türkiye’nin önünde duran ve iyi işlemesi icap eden bir konudur. Her ne kadar başka konular ön planda görünse de asıl mesele ‘hak, hukuk ve adalet’i tesis edip edememe meselesi olarak önümüzde duruyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Diyarbakır’a, Dicle Üniversitesi (DÜ) ve Kamu Denetçiliği Kurumu iş birliğiyle düzenlenen “Ombudsmanlık ve Türkiye’nin 2023 Hedefleri” konulu konferansta konuşan Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoç da dolaylı olarak bu meseleye işaret etmiş ve gençlere seslenirken; “Eğer hukukun üstünlüğü, hakkaniyet, adalet egemen kılınırsa Türkiye’nin huzuru, refahı artacaktır” demiş.
Bu tespite kim itiraz edebilir? Esas mesele bunları hayata geçirebilmekte. Maalesef Türkiye’yi idare edenler bu konuda geçer not alacak adımlar atabilmiş değil. Her ne kadar bazıları “Türkiye’ye hukuk adil bir şekilde işliyor” dese de hadiseler bunu tasdik edecek durumda değil.
Malkoç, cezaevlerinde, karakollarda veya diğer mekânlarda da işkenceye sıfır tolerans tanınarak, kötü muamele, işkence ve benzeri yanlışlıkların önüne geçildiğini dile getirerek, mazı cezaevlerin ‘müze’ye çevrildiğine de işaret etmiş.
Malkoç, şunları da söylemiş: “Türkiye’de bundan sonra hiçbir zaman böyle cezaevi ve kötülükle anılacak yerler inşallah olmaz. Birçok anne, baba, kardeş, evlat yüreği yanarak burayı hatırlamaktadır. Burada çok acılar, sıkıntılar çekilmiş, hukuk dışı çok eylemler ve işlemler yapılmıştır. Bunlar zihinlerde, yüreklerde acı olarak hâlâ saklanmakta. Ancak önemli olan bunlardan ders çıkarmaktır. Aynı şekilde Yassıada da Demokrasi ve Özgürlük Adası olarak dönüştürülmüştür. Ulucanlar Cezaevi de aynı şekilde olmuştur. Bunlar Türkiye’de bir daha böyle şeylerin olmaması için zihinlere kazılan önemli olaylardır.”
Türkiye’nin; insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve hakkaniyet üzerinden yükseleceği ve ‘zengin’ olacağına inancımız tamdır. Fakat, keşke idareciler de bunun gereğini yerine getirebilmiş olsa. Hal ve gidişe bakıldığında bu hedef ve maksatlara uygun adımlar atıldığını söylemek mümkün mü? İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü fiilen bertaraf edilmiş durumda değil mi? Türkiye’nin hak ettiği yeri alması ancak hak, hukuk ve adalet yolundaki kararlı yürüyüşüyle mümkün olur.
Keşke, bilinen doğruların gereği yapılsa ve idareciler bütün bir milleti ‘keşke’ demek durumunda bırakmasalardı...
...***
Remzi Özdemir 5 Kasım tarihli Yeniçağ gazetesinde, " TÜİK'e Hükümet bile inanmıyor"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Enflasyon rakamı açıklandı. Son 12 aylık enflasyon yüzde 85,5. Buna inanmalı mıyız? İçimizden olmasa da dilimizle inandığımızı ifade etmek zorundayız. Sonuç olarak bu veriyi açıklayan resmî bir kurum ve biz de her şeyimizi ona göre ayarlıyoruz. Ücret zammı, emekli ve memur maaşı… Daha birçok şey TÜİK enflasyon verisine göre ayarlanıyor. TÜİK bize enflasyon yüzde 85,5 dedi."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Peki dedik. Buna biz inandık ama bu kurumun başına sürekli birilerini getirip geri görevden alan siyasi iktidar inanmadı.
Çünkü iktidar da biliyor ki bu TÜİK rakamı şüpheli. Yüzde 85 enflasyon mu olur.
Geçen yıl 1 koli yumurta 14 lira iken bu yıl 75 lira olmuş. 1 litre süt 4 liradan 20 liraya yükselmiş. Daha onlarca temel gıda maddesi başta olmak üzere fiyatlar yüzde 100'ün üzerinde yükselmiş.
Sonuç olarak iktidar TÜİK'e güvenmediği için yeniden değerleme oranını yüzde 122 olarak belirledi. Şimdi eminim ki siz de itiraz ettiniz. Yüzde 85 enflasyon olan bir ülkede neden yeniden değerleme oranı yüzde 122 diye.
Dedim ya siyasi irade TÜİK'e inanmıyor. İnanmadığı için olması gereken enflasyon oranında arttırdı.
Pasaport harcından tutun da trafik cezasına kadar yüzlerce işlem için bu yıl yüzde 122 daha fazla ücret ödeyeceğiz. Bu vergi toplayamayan ve topladığını da bir avuç zengine kur korumalı mevduat faizi olarak ödeyen iktidarın servet transferinden başka bir şey değildir. Zaten iktidarın şu an uyguladığı faiz politikası da servet transferinden başka bir şey değil. Düşünün Allah aşkına, boğazınızdan keserek artırdığınız üç kuruşu bankaya yatırmak istediğinizde size verilecek oran yüzde 20'yi geçmez iken, kamu bankaları aracılığı ile bazı şirketlere düşük faizle kredi veriliyor.
Enflasyon yüzde 85 diyorsun ama sen bankalara zorla, şirketlere yüzde 18 ile ticari kredi verdiriyorsun. Yani milletin parasını bazı şirketlere bedava kullandırıyorsun. Adam kafadan enflasyon farkı nedeniyle yaklaşık 70 puan kazanıyor. Yani ödeyeceği taksitler enflasyon nedeniyle pul oluyor. Aslında o pul olan senin paran maalesef.
Peki vatandaş gidip kredi almak isterse yani bu servet transferinden faydalanmak istese? Elbette şansı yok! Bugün kaç kişi bir bankaya gidip konut kredisi alabiliyor?
Neden aylık konut satışlarında en çok ipotekli yani banka kredili satışlar dip yapıyor?
...***
Değerli dinleyiciler programımızın sonunda Parstoday Türkçe servisi yayınlarını cep telefonlarınızdan da takip edebileceğinizi hatırlatalım.Bu bağlamda Aplikasyon cep telefonları aracılığı ile Parstoday Türkçe yayınlarını canlı olarak veya arşivden istediğiniz zaman ve istediğiniz yerde dinleme imkânına sahipsiniz. Bu amaçla Parstoday, kendi yayınlarını dinlemeniz için sizlerden her hangi bir ücret talep etmemekte. Sadece “Mobile Data” sistemini kullanmanız durumunda internet bağlantısı sağlamanız için kendi cep telefonlarınıza uygun internet paketleri ücretlerini ödemeniz yeterlidir. Şimdilik hoşça kalın.012