Türkiye'den köşe yazarları
Karar: Babacan: Altılı masa Erdoğan'ın korkulu rüyası
Cumhuriyet:
Amasra maden faciasındaki büyük ihmal ortaya çıktı: Gaz izleme odasında eksik personel!
Yeniasya:
Doları tutmak için 100 milyar dolar daha gitti
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
…***
Sertaç Eş, 18 Kasım tarihli Cumhuriyet gazetesinde, “Masada sular duruldu”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Muhalefetin en üst örgütlü yapısı 6’lı masanın son toplantısından Cumhur İttifakı ve iktidarı destekleyen gazetecileri üzecek bilgiler geliyor. Çünkü 6’lı masadan “gerginlik ve liderler-partiler arasında çatışma” yönündeki beklentiler karşılanmamış durumda. Toplantı öncesi tartışma beklenen konular üzerinden gidelim.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
Hüseyin Baş liderliğindeki BTP’nin masaya katılımı. Konu toplantıda gündeme geldi. Öncesinden de tutumu bilinen Saadet Partisi vardı ve BTP’nin katılımına sıcak bakmıyordu. Ancak İYİ Parti lideri Akşener’in önerisi ve BTP Genel Başkanı Baş’ı ziyareti, toplantı öncesinde bazı liderlerde biraz kuşku oluşmasına neden olmuştu. Kimse katılıma karşı çıkmadı. Toplantıya gelindiğinde DP, DEVA Partisi, GP ve SP liderlerinin yeni katılım istemedikleri biliniyordu. CHP lideri Kılıçdaroğlu ise bu konuda elini tam olarak hiç açmamıştı. Akşener katılımdan yanaydı. İYİ Parti lideri hiç ısrarcı olmadı. 6’lı masa yeni katılıma kapatıldı. Artık ortak cumhurbaşkanı adaylığı konusuna altı lider karar verecek. Parlamenter sisteme geçişin altyapısını altı parti hazırlayacak.
Katılım gerçekleşmedi ama BTP’nin ve Hüseyin Baş’ın dışlanması da söz konusu olmayacak. BTP, milletvekili seçimleri için kurgulanacak birlikteliklerde yer alacak ve Baş’ın milletvekilliği gündeme gelecek.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsüne yasal güvence” önerisine Akşener ve diğer ortaklar, “Ne gereği vardı şimdi” şeklinde yaklaşmıştı. Akşener’in “BTP’yi masaya alalım” önerisine de diğer ortakların tavrı yine “Ne gereği vardı şimdi” şeklinde gerçekleşmiş oldu.
Masanın diğer önemli ve çözüme kavuşturulan konusu geçiş dönemi yol haritasıydı. Burada da İYİ Partili kurmayların hazırladığı taslakta diğer partilerin kabul etmediği şeyler vardı. Örneğin, “Seçilecek cumhurbaşkanı ne zaman sembolik olacak?” konusu. İYİ Parti, muhalefetin adayının kazanması durumunda hemen sembolik konuma geçmesini istiyordu. Ancak diğer partiler, geçiş sürecinde bunun olmaması gerektiğini, parlamenter sisteme geçilince cumhurbaşkanının tamamen sembolik konuma gelmesi gerektiğini savundular. Akşener, bu konuda da “Arkadaşlar böyle yazmış ama düzeltilir” tavrını sergiledi, sorun giderildi.
…***
Taha Akyol 18 Kasım tarihli Karar gazetesinde, “Bindik bir alamete”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“Ekonomide en vahim durum, Türkiye’nin üreterek büyüme yerine, borçla tüketerek büyümesi ve iktidarın bunu başarı diye pazarlamasıdır. Şu resmi rakamlara bakın: 2022 yılının Ocak-Ekim döneminde bütçe açığı 128 milyar liraya çıktı!.. 2023 bütçesine konulan faiz giderleri 566 milyar lira! Bütün tarihimizin en faizci iktidarı, bu iktidardır.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
Bloomberg’e göre, dövizin yükselmesini, yani TL’nin değer kaybını biraz olsun frenlemek için Ocak ayından bu yana Merkez Bankası piyasaya 100 milyar dolar sürmüş! Meşhur “128 milyar dolar” vakasının üstüne, aynı yanlışı nasıl sürdürüyorlar, görüyorsunuz.
Ve yine döviz artışını, yani TL’nin değer kaybını biraz olsun frenlemek için, Kur Korumalı Mevduat’a, Bakan Nebati’ye göre bugüne kadar 91 milyar lira ödendi! Merkez Bankası’nın ne kadar ödediği açıklanmıyor!
Peki, bütçede tarım desteğine ayrılan para ne kadar? 54 milyar liracık!
Bu tablo, tamı tamına “rant ekonomisi” tablosudur.
Gıda enflasyonu neden bütün diğer enflasyonların üstünde, belli değil mi?
Bu hazin tablo sadece son bir iki yılın eseri değildir. Kabaca on yıldır adım adım ağırlaşan popülist rant ve tüketim politikaların sonucudur. Bu iktidarın hazırlayıp Temmuz 2013’te yasalaştırdığı 10. Kalkınma Planında, 2007—2012 arasında yüksek katma değerli üretimin yetersiz kaldığı belirtilerek, 2018 yılına kadar “üretken yatırımlar ve üretim faktörlerinin verimlilik düzeylerinin artırılması, dış ticaret açığının kalıcı bir şekilde makul düzeylere çekilmesi” hedefi ortaya konulmuştu. (Paragraf 122)
Çok doğru bir hedefti. Plan’ı yazan teknokratlar çok doğru bir hedef tespit etmişlerdi… Fakat politika ne yaptı?
2019 Temmuz’unda Meclis’ten geçen 11. Kalkınma Planı’ndaki tespitler, politikanın bunun tam tersini yaptığını gösteriyor: 2018’e kadarki büyümeye tüketimin katkısı 3 puan olurken, sabit sermaye yatırımlarının katkısı 1,3 puanda, ihracatın katkısı 1 puanda kalmıştı! (Paragraf 131)
Borçlanmayla tüketim teşvik edilmiş, seçimler kazanılmıştı…
Verimlilik ve yüksek katma üretim önceliği yerine, kısa sürede oy getiren rant ve tüketim politikalarının sonuçlarını yaşıyoruz bugünkü kahredici enflasyonla!
Kaynakların verimli üretim ve teknolojik gelişme önceliğiyle tahsis edilmesi gerekirken, böyle tüketime ağırlık verilmesi, Türkiye’yi son on yılda dünya yürüyüşünün gerisinde bıraktı!
İktidar hiç olmazsa kendi belgelerindeki rakamlara ve ekonomide ağırlaşan sorunlara bakarak rasyonel bir tavırla yanlışlardan doğrulara dönmesi gerekmez miydi?
Gerekirdi ama Erdoğan “hatalarımız reformlar yanında devede kulak” diyor! (14 Mayıs 2022)
Evet ama reformlar ilk on yılda, hatalar ve sonuçları son on yıldadır. Rakamlar da bunu söylüyor.
Doğru politikalara, yani kurallı piyasa ekonomisine ve güçlü kamu kurumlarına dönmek yerine; “faiz sebeptir” gibi, “enflasyonlu büyüme” gibi heterodoks politikalarla kaynaklar daha fazla tüketildi; daha fazla faize gitti, döviz rezervleri net olarak negatife düştü, borçların faizi ana parayı geçti! Bunlar mı devede kulak?!
İçeride tüketilebilecek kaynaklar gittikçe daralıyor. Seçimlerden sonra ağır fatura hepimizin sofrasına düşecek!
…***
Kazım Güleçyüz 18 Kasım tarihli Yeniasya gazetesinde, “Seçim güvenliği ve terör”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
“AKP girdiği ilk seçim olan 2002 seçiminde yüzde 34 oyla Meclisteki sandalyelerin yüzde 66’sını almış ve bu oransızlık o gece Erdoğan’a sorulduğunda “Bu sistemi biz getirmedik, ama 2004’te yapılacak yerel seçime kadar düzelteceğiz” demişti. Aradan kaç yerel ve genel seçim geçti; ama o söz unutuldu ve gereği yapılmadı.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***
Sonraki bütün seçimler yine 12 Eylülcülerin getirdiği adaletsiz sistemle, haksız rekabet ortamında yapıldı. Verdiği sözü unutan AKP de bundan hiçbir rahatsızlık duymadı.
2015’e gelindiğinde 7 Haziran seçiminde tek başına iktidarı kaybedince allem etti, kallem etti, koalisyon hükümeti kurdurmadı.
Ardından dayattığı 1 Kasım seçimi de bir anda tırmandırılan terör ortamında yapıldı.
Böylece seçim güvenliği konusu terör boyutuyla o süreçte gündeme gelmiş oldu.
Sonraki seçimlerde ise, 2017 referandumu dahil, sandık oyunları da işin içine sokuldu.
Mühürsüz oyların son anda geçerli sayılması, AKP’nin kaybettiği sandıklarda seçimin yenilenmesi, bazı seçim mahallerindeki oy sayım, tasnif ve tutanak tanzim işlemlerinde yapıldığı ifade edilen usulsüzlükler...
Seçim kanununda Cumhur ikilisinin yaptığı son değişiklikler de işin tuzu biberi oldu.
Bu gibi haller seçim güvenliği konusunun farklı boyutlarını siyaset gündemine taşıdı.
Konuyu ciddi şekilde takibe alarak özel bir komisyon kuran 6’lı masanın seçim süreci, seçim günü ve gecesi ile seçim sonrası yapılması gerekenleri detaylarıyla ve titizlikle çalışıyor olması bu açıdan son derece önemli.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in Taksim terörü sonrasında verdiği “Önümüzdeki sürecin bir korku iklimi içinden geçmesine fırsat vermeyeceğiz. Kalabalıklara girmekten, özgürce dolaşmaktan çekinmeyeceğiz. İster iktidar, ister muhalefet; bu vahim olay üzerinden siyaset devşirmeye kalkan her zavallı odağın karşısında duracağız. Geçmiş travmalarımızın tetiklenmesine izin vermeyeceğiz” mesajları da.
Terör korkusunun millet iradesini bir kez daha saptırmasına müsaade edilmemeli.
Onun için 6’lı masanın bu noktadaki kararlı duruşu, kitlelere moral ve cesaret verecek; terörle milleti yıldırmak ve korkutmak isteyen karanlık odakların oyununu bozacak.
Bu kararlılıkla yola devam...