Aralık 24, 2022 08:25 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Cumhuriyet: Emekli de aç, emekçi de

Yeniasya:

Milyonlarca insanın sofrasından ekmeğini çalıyorlar

 

Yenimesaj:

Çalışma Bakanı açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını hedef aldı

 

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

 

 ...***

Sertaç Eş 23 Aralık tarihli Cumhuriyet gazetesinde, “Zehirlenen siyaset”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

İktidar her uygulamasıyla adeta siyaseti zehirliyor. Muhalefeti hedef alan bu girişimler 6’lı masayı şimdiye kadar çokça uğraştırdı. İlk uygulaması seçim yasasıyla yapıldı. İktidar yeni bir seçim yasası yapmakla kalmadı, bir yıl süreyle hangisi işine gelirse uygulayabileceği iki seçim yasasına kavuşmuş oldu. Yeni yasa muhalefetin kimyasını tamamen bozdu.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

İttifakları, ortak milletvekili listelerini, cumhurbaşkanı adayının teke indirilmesi gibi konuların yeni boyutlarıyla tartışılması zorunluluğunu getirdi. Seçim yasasının mevcut hali üzerine 6’lı masanın çalışmaları ve olasılıklar üzerinde kurmayların değerlendirmeleri halen sürüyor. Hangi partinin nerede hangi partiyle ortak milletvekili listesi oluşturacağı konusunda henüz karar verilmiş değil. Muhalefet partileri bu zehirlenmeden etkilenmemek için yoğun çaba sarfetti, ediyor.

Yerel seçimlerde birçok büyükşehirde seçimleri kaybeden iktidar partileri sonucu kabullenmek yerine yeni arayışlara yöneldi. En belirgini ise 13 bin oy farkla yenilgiyi kabul etmedikleri İstanbul’da yaşandı. Seçimin yenilenmesini sağladılar. Yenilenen seçimde fark 806 bine yükseldi. İktidarın inatlaşması İstanbul’da hüsrana dönüştü. Ekrem İmamoğlu, tavrı ve tarzıyla gelecek için siyasi bir aktör oldu.

Görünen o ki iktidar inatlaşma konusunu pek akıllıca yapmıyor. Kendisinin 20 yıllık iktidarını yaşadığı mağduriyetler üzerine kuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, İmamoğlu’na siyasi yasak getirilmesini normal karşılıyor. Oysa saygın hukukçular, hukukun getirildiği noktadaki yanlış uygulamaları anlatmaktan yorgun düştüklerini dile getiriyorlar. Tarafsız hiç kimsenin savunmadığı yargı kararı da siyasetin zehirlenmesini sağlamaya yönelikti. Tek ortak adayın kim olacağı konusunda 6’lı masada doğal tartışmalar sürerken mahkemeden çıkan bu karardan çok şey bekleniyordu. 6’lı masanın iki büyük ortağı birbirine girebilirdi. Bu manzarayı keyifle seyretmek isteyen iktidar, yandaş gazetecilerinin, yandaş kanallarından “kriz pompalamasına” karşın istediklerini alamadılar. Çünkü 6’lı masanın hedefi net: Bu iktidardan kurtulmak.

Ancak iktidar durmuyor, bu sefer İstanbul Büyükşehir Belediyesine terör soruşturması gündeme getirildi. Siyaseti normal süreçleriyle değil de, olağanüstü ve elinin güçlü olduğu alanlarla sürdürmek isteyen, siyasi havayı her seferinde zehirleyen iktidarın girişimleri artık “Ya tutarsa” mantığına dönmek üzere. Son girişimin çözümlemesi şöyle: “Terör örgütü ile iltisaklı” olduğu iddia edilen kişiler, normal yaşamlarını sürdürürken kimsenin aklına gelmiyorlar. Ancak, siyaseten işlevsel kullanım akla gelince birileri bu amaca aktör yapılıyor, “terörist” ilan ediliyorlar. Hukukçular, bu soruşturmanın İmamoğlu’na ulaşabilmesi için ciddi kanıtlar gerektiğine dikkat çekiyor. Üstelik suçlanan kişiler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işe girmeden önce devletten, “işe girmesinde sakınca olmadığına” ilişkin arşiv taramasıyla çıkarılan belgeleri de sunuyorlar. Bu soruşturma nedeniyle hukuk yeni bir sınav verecek.

İktidar yeniden güç toplamak için çalışmak yerine elindeki araçları hızla yıpratıyor. Bundan sonra da siyasi havanın zehirlenmesi girişimleri sürecek, bundan kimsenin şüphesi yok. İmamoğlu’nun Ankara’ya gelerek partisinin grup toplantısına katılması, Kılıçdaroğlu ile fotoğraf vermesi, muhalefetin zehirleme girişimlerine karşı bağışıklık kazanmaya başladığını gösteriyor. Ama muhalefetin sıkı iletişim ve yeni girişimlere hazırlıklı olması gerektiği de bir gerçek…

…***

Taha Akyol 23 Aralık tarihli Karar gazetesinde, “Erdoğan’a iktidar yolunu CHP açtı”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

Meclis’teyiz; 13 Arılık 2002 Cuma günü… Meclis’te, Tayyip Erdoğan’ın yasağını kaldırmak için anayasa değişikliği yapılıyor. Erdoğan Siirt’te okuduğu şiirden dolayı mahkum edilmiş, Yargıtay zorlama yorumlara Erdoğan’ı Anayasa’nın 76. Maddesindeki yasağa sokmuştu. Bazıları “artık muhtar bile seçilemez” diyerek sevindirik olmuştu. Hem de ömür boyu!”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Çünkü Anayasa’nın o zamanki 76. Maddesine göre, terör suçları ve “ideolojik veya anarşik eylemlere katılanlar veya bu eylemleri teşvik edenler” hiçbir zaman milletvekili seçilemezlerdi, hatta “affa uğramış olsa bile.”

Yargıtay Erdoğan’ın okuduğu şiiri “ideolojik eylemleri teşvik” saymıştı.

3 Kasım 2002 seçimlerini AK Parti kazanmıştı, Abdullah Gül başbakandı. Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla partisinin Genel Başkanı olabilen Erdoğan, milletvekili seçilemiyor, bu yüzden başbakan da olamıyordu.

Anayasa’nın 76. Maddesini değiştirmedikçe bu imkansızdı.

CHP lideri Deniz Baykal anayasa değişikliğine destek vereceklerini açıkladı. “Anayasasının bazı maddelerinin” değiştirilmesini öngören metin imzaya açıldı. “İdeolojik veya anarşik eylemlere katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik” cümlesi 76. Maddeden çıkarılıyordu. Terör eylemlerine katılma ve teşvik seçilme engeli olacaktı.

501 milletvekilinden 444’ü “kabul” oyu vermişti. 80 kadar CHP’li kabul oyu vermişti.

13 Aralık 2002 günlü Meclis oturumunda, AK Parti Grup Başkanvekili Burhan Kuzu kürsüdedir:

“Genel Başkanım Sayın Baykal'a da ayrıca teşekkür ediyorum; sağ olsun, var olsun; hakikaten büyük destek verdiler. Bu kadar yüksek rakam çıkması, beni ayrıca çok sevindirdi.” (Tutanak Dergisi, Dönem 22, cilt 1, s. 356)

Anayasa değişikliğini Cumhurbaşkanı Sezer geri çevirdi ise de Meclis bu defa 437 oyla aynen kabul etti, anayasa değişikliği yasalaştı, Erdoğan’a seçilme yolu açıldı.

9 Mart 2003’te tekrarlanan Siirt seçimlerinde, AKP’li Mervan Gül adaylıktan çekildi, Erdoğan aday oldu ve seçildi... Sonrası malum…

Bu günlerde bu olayın hatırlanmasının sebebi, tabii yaklaşık 20 sene sonra İBB Başkanı İmamoğlu’nun “bir kelime”, evet bir tek “ahmak” kelimesi yüzünden yine siyasi bir kararla mahkum edilmesidir.

İmamoğlu zaten Cumhurbaşkanı adayı olmayacaktı denilebilir. Belediye başkanlarının aday olmayacağını CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu açıklamıştı… Fakat, yasak kesinleşirse Ak Parti, halkın oylarıyla kaybettiği İBB başkanlığını siyasi bir yargı kararıyla ele geçirmiş olarak 2023 seçimlerine girecektir. Sadece bu değil…

2024 baharında yapılacak olan İBB seçimlerinde de İmamoğlu aday olamayacak! İktidar partisi 2024’teki İBB seçimlerinde de en kuvvetli rakibini tasfiye ediyor.

Erdoğan bugün ‘ben yattım, o da yatsın’ diye özetlenecek tavır içinde.

…***

Kazım Güleçyüz 23 Aralık tarihli Yeniasya gazetesinde, “Sadece seçme ve seçilme hakları mı?”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza ile onun seçilme, milletin seçme hakkının ihlal ve gasp edildiği görüşü seslendiriliyor. Vakıa da öyle. Onun yanı sıra daha birçok kişi üzerinden de aynı haklar gasp ediliyor. Dahası bu dönemde ihlal edilen haklar seçme ve seçilme haklarından ibaret değil.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Bu süreçte yüz binlerce insanın uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve demokratik anayasalarda güvence altına alınan temel haklarının tamamı gasp edildi:

* Kişi hürriyeti ve güvenliği.

* Konut dokunulmazlığı.

* Düşünce ve kanaat hürriyeti.

* Düşünceyi açıklama, yayma hürriyeti.

* Bilim ve sanat hürriyeti.

* Basın hürriyeti.

* Basın araçlarının korunması.

* Mülkiyet hakkı.

* Eğitim ve öğrenim hakkı.

* Çalışma ve sözleşme hürriyeti.

* Çalışma hakkı ve ödevi.

* Sosyal güvenlik hakkı.

Gece baskınlarıyla, en başta kişi güvenliği ve konut dokunulmazlığı hakkı ihlal edildi.

Kişilerin mal varlıklarına çökülerek mülkiyet hakkı çiğnendi. Hür teşebbüsün en önemli dinamiği olan çalışma ve sözleşme hürriyeti kaldırıldı. Yatırım ortamı zehirlendi.

Hukuksuz KHK’larla görevden ihraç edilen ve el konulan müesseselerden karga tulumba çıkarılan insanlar işsiz bırakılıp, çalışma haklarına son derece ağır bir darbe indirildi.

Sosyal güvenlik hakları da çiğnendi.

Basın hürriyetinin canına okundu. Gazeteler, dergiler, TV kanalları, haber ve reklam ajansları, dağıtım şirketleri kapatıldı. Basın araçlarının müsadere edilemeyeceği ve matbaalara el konulamayacağı kuralı ayaklar altına alınarak bunlar da yağmalandı.

Düşünce ve ifade ile düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetleri gasp edildi. Kitap yakma ve imha etme gaddarlığı dahi hortlatıldı.

Vakıf, özel üniversite ve okullara el konulmak suretiyle eğitim ve öğrenim, bilim ve sanat hak ve hürriyetleri ihlal ve gasp edildi.

Süreç bir yere geldiğinde ve hukuka dönüldüğünde bu ihlallerin hepsinin ağır tazminatlar olarak geri döneceğini yazmıştık.

Ve o aşamaya nihayet geliniyor. AİHM’den gelen tazminat kararları bunun ilk işaretleri.