Türkiye'den köşe yazarları
Cumhuriyet: Gelecek Partili kurmay: Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına itiraz yok
Star:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 6'lı masaya İHA/SİHA tepkisi: Hazımsızlığın son örneğidir
Milli gazete:
Seçim için kritik tarih 8 Mart
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Ali Bayramoğlu 21 ocak tarihli Karar gazetesinde, "HDP ve Akşener"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Seçimlere az kala, özellikle muhalefet cenahında siyasi partilerin ve tekil siyasi aktörlerin tercihleri sorunu ve sorusuyla karşı karşıyayız. HDP ve Akşener bu konuda öne çıkıyorlar. HDP, gerek yapılanması gerek karar mekanizmaları bakımından Türkiye’nin açık ara en katmanlı siyasi partisi. Diğer siyasi partilerdeki “lider eşittir karar” denkleminden oldukça uzaktalar."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Bugün itibariyle ve mevcut koşullarda HDP adına, tek başına karar verecek, konuşabilecek tekil bir aktör, bir lider yok. Zaman zaman kimi çevreler tarafından Demirtaş’a böyle bir güç atfedilse de, bu atıf gerçekçi değil. Kurullar, parti içi yapılar, parti içi ve dışı basınçlar, beklentiler, Güneydoğu seçmen kitlesinin belirleme gücü, HDP’nin kurumsal ve etkileşime dayalı partisel kimlik özelliklerini öne çıkarıyor.
Bu siyasi partinin seçimlere doğru aldığı kararlar genellikle bu özelliklerin süzgecinden geçiyor.
HDP seçmeninin blok halinde davranması halinde seçim sonuçlarını belirleme ihtimali yüksek. Nitekim Altılı Masa’nın beklentisi, tek aday çıkarabildikleri takdirde, HDP seçmenin bu adayı desteklemesi. Bu beklenti içindeler ama HDP’nin o masaya bırakın oturmayı, yaklaşmasını, masanın alacağı (örneğin başkan adayı) kimi kararlara katılması, bırakın katılmayı, enformel yollardan fikir beyan etmesinin bile önünü tıkamış durumdalar. Üstelik HDP ve üyeleri, kayyum meselesinden keyfi iddianameler ve hükümlere kadar ağır bir baskı yaşar, ağır bedel öder, iktidar tarafından terörist ilan edilirken. Bu koşullarda Altılı Masa’nın, örneğin Akşener’in, HDP’den ve seçmeninden beklentisi bir tür “gönüllü kölelik”…
HDP, ülke adına demokratik sorumluluk ile kendisi ve seçmeni adına siyasi sorumluluk makasında, bu mevcut koşullarda verebileceği en anlamlı kararı vermiş bulunuyor. Birkaç gün önce yazdım: “Bir yandan kendisiyle açık temas kurulması ve aday üzerinde mutabakat sağlanması halinde ortak aday fikrini ayakta tutmaya çalışıyor. Diğer yandan bu ihtimalin zayıflığını dikkate alarak, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk turunda kendi adayını çıkarmaya hazırlanıyor. Ve ortak aday arayışı kapısını, kendi adayını çıkaracak olmasına rağmen son ana kadar açık tutacağını söylüyor… Hatta Kılıçdaroğlu gibi bir ismi destekleyebileceklerini ima ediyor…”
Ve bu rasyonel karar, yukarıda altını çizilen kurumsal ve katmanlı karar mekanizmalarının bir sonucu…
...***
Ahmet Aksoy 21 Ocak tarihli Yeniçağ gazetesinde, " İktidarın Anayasa sorunu"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Anayasa tanımaz bir yönetim sürdürerek tarihe geçen AKP iktidarı, eline başörtüsü fırsatı geçince "Haydin anayasa yapalım" diyerek muhalefeti zorlamak istiyor. Bunu yaparken de gene anayasa tanımaz tavrına devam ediyor. Bir yandan "yapalım" derken, öte taraftan "Öyle değil böyle" politikasıyla, laf cambazlığı ile eğip bükerek yasaların sağından solundan dolanma peşinde."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Türkiye seçim gündemine kilitlendi değil mi? Evet. Konu ne? Erdoğan yeniden aday olabilir mi tartışması.
Gelişmiş Batılı demokrasilerde ve hatta hiç gelişmemiş en yoksul ülkelerde bile anayasaya uyulur. Erdoğan yönetimiyle birlikte ise uyulmaz, kılıf bulunarak sağından solundan çarpıtılır.
Hatırlayın lütfen.
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçmeden Erdoğan'ın ilk Cumhurbaşkanı seçildiği dönemle ilgili ne demişti Bahçeli?
Seçildiği andan itibaren "Anayasanın amir hükümlerini özüne ve ruhuna aykırı olarak yorumladığını; Anayasanın vermediği yetkileri kendisinde hak gördüğünü; partili Cumhurbaşkanı gibi davrandığını; tarafsızlığına gölge düşürecek şekilde hareket ettiğini ve yetkisini aştığını; siyasi propagandalara katıldığını, AK Parti lehine oy istediğini; siyasi polemiklere katılmış, fiilen hükümet başkanı gibi hareket ettiğini" söylemişti (11 Ekim 2016)
Yani, Erdoğan ilk seçildiğinde partisiz cumhurbaşkanı iken, anayasanın "Tarafsızlık"
Sonra Bahçeli, bu durumu gerekçe göstererek "Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini" önermiş ve referandumla kabul edilmişti.
Durum değişti mi? Hayır, değişmedi. AKP ve bağlı olarak Cumhur İttifakı Anayasanın amir hükümlerine rağmen gene yandan dolanarak, lafı evirip çevirmekte ve Erdoğan'ın üçüncü kere Cumhurbaşkanı olabileceğini ileri sürmektedirler.
Hâlbuki anayasaya uymamanın mümkün olmayacağını belirten Bahçeli, yine o günkü grup toplantısında şöyle bir tespitte bulunmuştu: "Şu anda Anayasa çiğnenmekte ve suç işlenmektedir. Fiili durumla hukuki gerçek taban tabana zıtlık içermektedir."
O günden bugüne ne değişti?
Gene hukuki durumla fiili durum birbirine zıttır. Öyledir ama köprünün altından epey su akmıştır. Şimdi, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 2018'de başladı. Recep Tayyip Erdoğan ilk kez seçilmiş oldu. 18 Haziran 2023'te 2. kez aday olur" diyor.Önceki sayılmazmış.
Bu yorum doğru kabul edilirse, Yarın bir gün seçimden sonra Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini de değiştirip, Yarı Başkanlık Sistemine geçilirse ve yine anayasanın seçimle ilgili maddeleri değişmemiş, aynı kalmış olursa, bu defa da "Efendim, Sayın Cumhurbaşkanı bu sistemde ilk defa seçildi, öncekiler sayılmaz" mı diyeceğiz? Ne zamana kadar bu böyle sürecek?
...***
Ender İmrek 21 Ocak tarihl Evrensel gazetesinde, " Seçimler ve AKP için seferber olmuş askerler, valiler, kaymakamlar"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Erdoğan 14 Mayıs olarak belirledi o tarihi günü. Onlar bitmiş tükenmiş olan iktidarlarına söylenecek bir söz buldular. Tükenişin sloganını verdiler muhalefete.“Yeter söz milletin!” Elbette Menderes’ten, onun DP’sinden esinleniyorlar, tek parti dönemine son verilen sürecin başlangıcı olan 1946 seçimlerine ve DP’nin 1950’de, tek parti dönemine son verdiği seçim “zaferine” vurgu yapıyorlar."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Ancak bu durum iktidardaki 20 yıllık AKP’ye karşı söylenmiş, söylenecek sözler olarak somutluk kazanıyor. Diğer yanda seçim tarihi belli olsa da muğlaklıklar oldukça fazla. İşine gelince “Ben Adalet Bakanıyım, konuşursam tavır belirlemiş olurum” diyen Bakan Bozdağ, “Cumhurbaşkanı adayı olmak Erdoğan’a ana sütü gibi helal” dese de bu açıklama da süregelen hukuksuzluğun, bakanın ağzından ifadesinden başka bir şey değil.
Yine Erdoğan’ın yeniden aday olup olamayacağı tartışılıyor. Bununla birlikte erken seçim olduğu açıkken diğer tüm kriterlerin olağan seçim işleyişine uygun yürütülmek istendiği görülüyor. Ancak bu tartışmaların hiçbirinin hukuki bir karşılığı olmayacak. Zira AKP hukuku neyse seçimde de o kadar hukuk! AKP, kuralsızlığı egemen kılmak ve yarattığı karmaşa ortamında seçime gitmek istiyor. Bunun için daha ne yapsın! İki haftalık gelişmeler bile bunu göstermeye yetiyor.
Geçen hafta AKP’nin 8 bin kişilik trol ordusundan, generallerin Erdoğan’ı alkışlamasından söz etmiştik. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Erdoğan Kılıçdaroğlu’na yani, ana muhalefet liderine yönelik eleştirilerini dinleyen kuvvet komutanlarının avuçlarına patlatırcasına alkışlamış olduğundan söz etmiştik. Seçim süreci tarihi netlik kazandıkça daha da artacak bu tür görüntüler. Hiç gizlisi saklısı yok, Erdoğan iktidarda kalmak için devleti tüm kurumları ve o kurumların başındaki kamu görevlilerini, sivil, asker demeden birer parti militanı gibi seferber edecek.
Sonra Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon kanalındaki röportajının yayımlandığı esnada SADAT reklamı devreye sokuldu. Ve Kılıçdaroğlu da bunun ne anlama geldiğini çarpıcı sözlerle ifade etti, açıkladı.
Daha bu haber üzerine konuşulurken Muğla Valisi hem de Valiliğin sosyal medya hesabından Erdoğan’a övgüler düzdü. Çeşitli tesislerin toplu açılışı için Muğla’ya gelen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Muğla aşkı içimizde hiç bitmeyecek” şeklindeki sözlerinin yer aldığı bir dakikalık görüntülerin Muğla Valiliği Twitter hesabından yayımlanması büyük tepki çekmişti. AKP, parti il örgütlerinin çalışmasıyla değil, devletin olanaklarıyla, vali ve kaymakamların seferber oluşuyla, onların kararlarıyla, genelgeleriyle, il ve ilçelerdeki kurum temsilcilerine gönderdikleri emir işlevi gören AKP için seferberlik yazılarıyla gündemde.
Artık valiler AKP’nin il başkanları, Erdoğan’ın temsilcileri gibi çalışıyor.