Türkiye'den köşe yazarları
Cumhuriyet: İlaç krizi büyüyor, devlet seyrediyor
Yeniasya:
Hesap sorulmadı İsrail iyice azdı
Star:
Bakan Dönmez tarih verdi: Elektrik fiyatlarında yüzde 15-16'lık bir gerileme olabilir
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Osman sert 28 Ocak tarihli Karar gazetesinde, "Altılı Masa yerine Millet İttifakı..."başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Muhalefetin ittifakının ismi sonunda konuldu. Biraz geç oldu ama seçime bu kadar az kala böyle bir belirsizliğin daha fazla sürmemesi adına olumlu bir adım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeter! Söz milletindir.” sloganını kullanabilmesini mümkün kılan zamanın ruhu, yani hakikat ötesi çağı… Gerçeğin hilafına bir söylem gerçekmiş gibi kullanılabiliyor."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
27 yıllık milleti yok sayan tek parti dönemini bitirmek için kullanılan bir sloganı 22 yıllık kesintisiz iktidardan ve son döneminde otoriter yönetim tarzından sonra kendine seçim söylemi yapabilmek için hem hakikat dışılığı gerçek gibi dayatabilen psikoloji hem de bunu savunabilecek özgüven gerekiyordu. Her ikisi de Erdoğan’da var.
Bu vesile ile Erdoğan karşısındaki ittifakın adını da koymuş oldu. Yani muhalefet ittifakının bir yerde isim babası oldu. Her şeye rağmen “Altılı Masa” gibi Türk siyasi hayatındaki önemli bir inisiyatifi temsil eden oluşumu tarif etmekte yetersiz ve amorf bir tanımlamadan vazgeçilmesi muhalefet adına ileri bir aşamayı temsil ediyor.
Geçmiş Türk geleneklerine atıf olacak ama Altılı Masa atlattığı badirelerden ve geçtiği stres testlerinden sonra kendisine ad koyacak bir yere de gelmiş oldu.
Dünkü toplantıdan çıkan en önemli açıklama ise Geçiş Süreci Yol Haritasının aday belirleme sürecinden sonra ve adayla istişare ederek birlikte açıklanacağı kararı. Aslında ilk baştan olması gereken de buydu. Daha aday belli değilken ve mevcut sistem seçilecek cumhurbaşkanına bu kadar geniş yetkiler tanırken ona bir yol haritası dayatmak hem yasal hem de siyasal gerçeklik ile örtüşmüyordu.
Bunun tek istisnası ortak adayın geçiş süreci uzlaşmasında zaten imzası bulunan genel başkanlardan biri olması idi ama bunun baştan ilanı masanın elindeki imkanları sınırlamak olurdu.
Geçiş süreci yol haritasının baştan tartışılmasının ikinci mahsuru ise daha seçimi kazanmamış hatta kazanacağı algısını da yerleştirememiş bir ittifakın seçim sonrasını kamuoyu önünde tartışarak maliyeti önden yükleniyor olması idi. Bu tavır da en azından gözden geçirilmiş gibi duruyor.
...***
Faruk Çakır 28 Ocak tarihli Yeniasya gazetesinde, " Mutlu çocuklar için..."başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Ekonomik sıkıntıların dolaylı olarak aileyi de etkilediği, açıklanan resmi rakamlarla da anlaşılmış oluyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının açıklamalarına göre, ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı, bir önceki yıla göre 14 bin artarak 155 bine yükselmiş. Bakanlığın internet sitesinde yer alan bilgiler, aile ve çocuk meselesinin ciddi olarak gündeme alınması ve sıkıntılara çare bulunmasını icap ettiriyor. Görmeyerek ya da erteleyerek işin içinden çıkabilir miyiz?"diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Bakanlığın sitesinde şöyle bilgiler var: Yeşilay iş birliğinde 1,1 milyon kişiye bağımlılıkla mücadelede farkındalık eğitimleri verilmiş. Çocuk hizmetleri aile odaklı bir anlayış yürütülmüş ve 2002’den bugüne bu hizmetlerden yararlanan çocuk oranı yüzde 39’dan yüzde 92’ye yükselmiş.
Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) hizmetinden 2022 yılı Ekim ayı itibarıyla aktif olarak yararlanan çocuk sayısı 150 bini aşmış. Koruyucu aile yanında kalan çocukların sayısı da 2002 yılında 515 iken Ekim 2022 itibarıyla bu sayı 8 bin 845’e ulaşmış durumda. Yine aynı bilgilere göre 2022 yılında 430 çocuğun evlat edindirilmesiyle toplam evlat edindirilen çocuk sayısı 18 bin 821’e ulaşmış. 2002 yılında yalnızca 3 adet ‘Çocuk Evleri Sitesi’ varken bu sayı 113’e yükselmiş.
Değişik şekillerde ‘hizmet alan çocuk’ sayısının artmış olmasıyla övünenler olabilir. Ama bu durum aynı zamanda sıkıntının büyüklüğünü de göstermez mi?
“Ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı”nın bir yılda 14 bin artması ve toplamda 155 bine yükselmesi ‘vahim’ değil mi? 155 bin çocuğun ailesi tarafından ihtiyaçlarının karşılanmaması; “Biz karşılıyoruz, problem yok” anlamına gelir mi?
Aile, çocuk, eğitim ve benzeri meseleler Türkiye’nin en önemli ve öncelikli meseleleridir. Sıkıntılar büyük olduğuna göre çözüm ancak elbirliği ile bulunur. Ekonomik ve siyasi tartışmalar bir yandan devam etse de; aile ve çocukları ilgilendiren meseleler basite alınamaz. Zaruri haller dışında çocukların evlat edindirilmeye muhtaç kalmış olması da başlı başına bir problem değil mi?
Madem böyle büyük bir problemle karşı karşıyayız. O halde konu hakkında bilgisi olan herkes ‘çözüm masası’nda bir araya gelmeli ve problemler daha fazla büyümeden çare bulunmalı. Para bulunsa bile ‘aile huzuru’nu bulmak tek başına para ile mümkün olmaz.
...***
Eyüp Kabil 28 Ocak tarihli Yenimesaj gazetesinde, " Altılı Masa artık yok!"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Eski adıyla Altılı Masa yeni adıyla Millet İttifakı 11. toplantısını Perşembe günü gerçekleştirdi. 11. toplantıda alınan kararlardan biri de bu oldu. Bundan sonra Altılı Masa, Millet İttifakı olarak anılacak. Millet İttifakı'nın 11. toplantısı 9 saat sürdü. Cumhurbaşkanı adayı, beklendiği gibi yine belirlenmedi. Toplantıda herhangi bir adayın isminin dile getirilmediği de öğrenildi. Ancak aday konusunda toplantı sonrası yayımlanan bildiride "Altı partinin istişare, uzlaşı ve halkın tercihini yansıtacak şekilde çalıştığını buradan duyurmak isteriz" ifadelerine yer verildi."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Masadan çoklu aday mı çıkacak veya aday anketlerle mi belirlenecek gibi merak edilen konular da netleşmiş gibi görünüyor. Masa tek aday çıkaracak ve bu aday anketlerin değil liderlerin belirleyeceği isim olacak.
Peki, ne zaman? 13 Şubat'ta Saadet Partisi'nin ev sahipliğinde yapılacak toplantı sonrasında. Masanın bu konuda anlaştığı belirtildi.
Bu arada toplantı esnasında ilginç bir de gelişme yaşandı. İYİ Partili Cihan Paçacı, "Şöyle bir şey var; sokakta Kemal Bey'e itiraz görüyoruz, 'dürüst değil mi?' diye soruyoruz, 'dürüst' diyorlar. 'Devlet tecrübesi yok mu?' diyoruz 'var' diyorlar. 'E o zaman?' 'Ama olmaz…' Sokaktaki bu itirazı İYİ Parti olarak görmezden gelemeyiz…" şeklinde bir açıklama yaptı. Paçacı'nın hem de toplantı devam ederken bu açıklaması istifasıyla sonuçlandı. Ama partiden değil, Kurumsal İlişkiler Başkanlığı görevinden.
İYİ Parti lideri Meral Akşener'in toplantıda, bu açıklamaların kendisinden habersiz yapıldığını ve görür görmez istifasını aldığını söylediği ifade ediliyor. Fakat Paçacı böyle bir açıklamayı kendi başına niye yapsın, bu da bir soru işareti?
Anlaşılıyor ki, masada adayın kim olacağı konusunda tam bir görüş birliği henüz oluşmuş değil, hatta bazı itirazlar bile var! Aslına bakarsanız toplantıların amacı da bir uzlaşma zemini aramaktır. Fakat bugüne kadar cumhurbaşkanı adayının belirlenememiş olmasının altında yatan asıl sebep, acaba uzlaşının sağlanamamış olması mıdır?
Erdoğan'ın adaylığı konusunda bugüne kadar pek ses çıkarmayan liderler konuyla ilgili yayımlanan ortak metinde "TBMM yenileme kararı almadığı sürece, Sayın Erdoğan'ın 14 Mayıs'ta yapılacak olan seçimlerde bir kez daha aday olması mümkün değildir. Cumhurbaşkanının Anayasaya aykırı olarak üçüncü kez adaylığını ilan etmesi demokrasi tarihimize eklediği bir diğer kara sayfadır. Anayasa'yı yok sayan bu başıboşluğu kabul etmediğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız" denildi.
Sonuç olarak Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı 13 Şubat'ta belli olacak. 12. toplantıya kadar aday açıklanmamasının hikmetini pek anlayamadık ama, hadi hayırlısı!