Mart 04, 2023 10:46 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Karar: İYİ Parti Sözcüsü'nden Kılıçdaroğlu'na yanıt: Milletin kazanacağı nihai sofranın mimarı olacağız

Yeniasya:

Duvarlar, kayıp ilanlarıyla dolu

Star:

Erdoğan: Afetlere karşı en hazırlıklı ülke haline geleceğiz

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

Akın Aydın 3 Mart tarihli Yenimesaj gazetesinde, “Bilim insanlarımızın gözden kaçırdığı nokta”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

“Maalesef bilim insanlarımız yaşadığımız afetlerden sonra Anadolu tabiri ile 'iş işten geçtikten sonra' aklımıza gelir. Yine öyle oldu. Bütün televizyon, radyo, internet yayınlarında yüzlerce yer bilimci insanımızı ekranlarına çıkardılar. Meğer ne kadar çok ve değerli bilim insanımız varmış da haberimiz yok. Neden haberimiz yok?”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Çünkü medya siyasetçilere, sporculara verdiği önemi bilim insanımıza vermedi. Bizler de merak etmedik.

Yer bilimcilerimiz ekranlarda, geçmişten bugüne yeraltı ve yerüstü üzerine yaptıkları çalışmaları, dikkat çektikleri noktaları ve uyarılarını tek tek anlatıyorlar.

Siyaset duymamış, millet habersiz.

Sadece yer bilimi mi? Hayır. Her alanda çok değerli bilim insanlarımız var. Ama farkında değiliz.

Örneğin eğitim ve öğretim yılı açılışlarında alanında uzman akademisyenleri hatırlarız. Televizyonlar lütfedip ekrana çıkarırlar.

Aynı şekilde gündem sağlık olur. Yine ekranlara kısa süreliğine bilim insanlarımız davet edilir.

Konu teknoloji, sanayi, toplum, adalet, tarih gibi ilim ve bilim olunca alanında uzman akademisyenlere mikrofonlar uzanır.

Sormak istiyorum! Sadece yer bilimi üzerine bu kadar çok değerli bilim insanlarımız olduğu halde yaşadığımız şu afet, ortaya çıkan yıkım ve can kayıplarının nedeni ne olabilir?

Bu kadar yetişmiş eğitimci akademisyen ve eğitmen kadrolarımız varken eğitimde sürekli geri gidişimizin sebebi ne olabilir?

Aynı şekilde teknolojide, sanayide, endüstride bizim 'beyin gücü' sorunumuz yok. 'İnsan gücü' sorunumuz ise hiç yok. Peki, neden ayağı kalkamıyoruz?

Suçlamak için söylemiyorum. Bütün bilim insanlarımız, alanlarında olması gerekeni söylüyorlar. Gözden kaçırdıkları o nokta yüzünden söyledikleri sadece arşivlerde ve kitaplarda kalıyor. 

Nedir o nokta?

Örneğin yerbilimcilerimiz, Anadolu'nun yeraltı kimlik kartını çıkarmışlar. Olmuşları, olasılıkları ve olacakları anlatıyorlar.

Şehirlerin zemin yapısından, binanın temelinden, demir kalınlığına kadar neler yapılaması gerektiğini anlatıyorlar. 

Hepsi çok doğru. Bilime ses verilseydi bu kadar yıkılmazdık. Eğitimde de, sağlıkta da diğer alanlarda da aynı şekilde.   

Ama dediğim gibi bilim insanlarımızın gözden kaçırdığı nokta para, tam bağımsız ekonomi başlığıdır.

Para sorununu çözemediğimiz için ne sağlam konut, ne güvenli şehirler sorunun çözebiliriz!

Ne eğitim sorununu, ne sağlık, ne teknoloji, ne sanayi ve nede toplumsal sorunlarını çözebiliriz!

Kim, çürük binada oturmak ister?

Hangi anne-baba, evladının en iyi eğitimi almasını istemez?

Kim, sağlıklı yaşamdan kaçar? Kim, kendi ürettiği arabaya binmek, telefonunu, televizyonunu kullanmak istemez? Hiç kimse? 

Neden bunlara sahip olamıyoruz? Çünkü paramız yok. Çünkü seçtiklerimiz ekonomik işgali kabul etmiş zihniyetlerdir.

…***

Cevher İlhan 3 Mart tarihli Yeniasya gazetesinde, ““Helalleşme” suiistimali…”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

“Depremin yirmi beşinci gününde daha enkazın kaldırılmadığı, hâlâ insanların enkaz altında yakınlarının naaşını aradığı vartada Cumhurbaşkanı’nın “depremin ilk birkaç günü istediğimiz çalışmaları yapamadık” ifadesiyle depremzede vatandaşlardan “helâllik” dilemesi dikkat çekici.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Âfet bölgesinde hâlâ büyük oranda çadır - konteynır yetersizliği ve başta temizlik olmak üzere yardım malzemelerinin dağıtımı kargaşasında bir dizi skandal ortaya çıkarken tek bir kişinin dahi istifa etmemesi çarpıklığı devam ediyor.

Yunanistan’da 350 yolcunun olduğu treninin yük treniyle çarpışması sonucu meydana gelen ve 43 kişinin ölümüne yol açan kazanın ardından Ulaştırma Bakanı, “kurbanların anısını onurlandırmak için yapabileceğinin en azı olduğunu ve devletin uzun süredir devam eden hatalarının sorumluluğunu üstlendiğini” bildirip istifa ederken, resmi rakamlara göre 50 binden fazla, bölgede görev yapan bir koordinatör valinin ikrarıyla en az dört – beş katı insanın can verdiği depremde hiçbir yetkili ve sorumlu istifa bir yana “sorumluluğu” üstüne almıyor.

Başta başkent Atina olmak üzere kazanın meydana geldiği Larisa ve Selanik’te göstericilerin “kaza değil cinâyet” tepkileriyle devam eden protesto gösterilerine polis müdahale etmeyip sorumlular tutuklanırken, Türkiye’de daha üç ay önce yapılan tatbikatla “geliyorum” diyen depreme karşı hiçbir tedbir almayan iktidardakiler, istifa bir yana muhalefeti “suçlama” garabetini sergiliyorlar.

Arama-kurtarmadaki başarısızlığın ortaya çıkmaması uğruna enkaz altındaki felâketzedelerin yerlerini bildirdikleri kanalların başında gelen interneti ve sosyal medyayı tepeden tâlimlatla engelleyip kısıtlayan siyasi iktidar, sırf depremdeki başarısızlık ve koordinasyonsuzluğu eleştirmek amacıyla demokratik bir tepki olan “hükûmet istifa!” sloganı atıldığı için stadyumları binlerce seyirciye yasaklamakla yetinmiyor. 

“İktidara iliştirilmiş besleme medya” depremdeki çöküntü, arama-kurtarma ve yardımların zamanında ulaştırılamaması fiyaskosunu muhalefete fatura etmeye yelteniyor.

Son beş yıldır “tek kişilik otoriter sistem”e dönüşen yirmi yıllık AKP iktidarında istediği anayasal değişikliği ve yasayı çıkaran iktidar, depreme karşı alamadığı önlemlerin faturasını muhalefete yükleme peşinde.

…***

Esfender Korkmaz 3 Mart tarihli Yeniçağ gazetesinde, “Seçim anketleri ne diyor?”başlıklı yazısını okuyucular paylaşıyor.

“14 Mayıs seçimleri nedeniyle, deprem sonrasında 6 anket yapılmış. Dün bir gazetede yayınlandı. En son yapılan ORC'nin anketine göre; AKP 29,1, MHP yüzde 5,4 ve BBP yüzde 1,5 olmak üzere Cumhur İttifakı'nın toplam oy oranı yüzde 36 olarak çıkıyor. Seçim anketlerinde güvenirlik bakımından ORC'nin iki avantajı var. Birisi; Dünya Araştırmalar Derneği (ESOMAR) üyesi olduğu için denetim altındadır. İkincisi geçmişte artısı var; 2018 seçimlerinde en yakın tahmini yapmıştı.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: 

 …***

Yakın tahminlere ulaşmak için tüm anketlerin ortalamasını almak gerekir. Yanlı anketler bu ortalama ile birbirini düzeltiyor ve ortalama gerçeğe yakın çıkıyor.

Seçim anketlerinin objektif olması gerekir. Objektif olmayan bir siyasi partiye çalışan anketler önce, partiyi yanlış yönlendirdiği için partiye zararlıdır. Sonra, güven vermediği için kendine zararlıdır. Hayatını sürdüremez.

Deprem sonrası anketler arasında uçurum var. Söz gelimi Areda Survey, AKP oy oranını 38,5, CHP oy oranını yüzde 22,8 olarak açıklamış. Arada 15,7 puan fark var.

Bir diğer firma ALF ise, AKP oy oranını yüzde 29,5, CHP'nin oy oranını yüzde 27,8 olarak açıklamış. Arada 1,7 puan fark var.

Altı anket ortalaması ise yüzde 33,4 çıkıyor. Areda Survey'de ortalamadan sapma yüzde 16 ile daha yüksektir.

14 Mayıs 2023 seçimlerinde seçmen sayısı yaklaşık 58 milyondur. AKP'nin oy oranının da ortalamaya uygun olarak yüzde 33,4 olduğunu varsayarsak, tesadüfi seçilmiş 3000 kişi ile yapılan anket sonucunda AKP oylarında hata payı, artı-eksi yüzde 1,5 dolayında olması gerekirdi.

Cumhur İttifakı'nın oy oranının neden yüzde 36'ye gerilediğini araştırmaya gerek yok, çünkü her gün hepimiz sıkıntılarını yaşıyoruz. Ama iki önemli sorun var ki bu sorunları bugünkü iktidar istese de çözemez.

Birisi ekonomik istikrarın aşırı bozulması ve yoksulluğun artmasıdır. İkincisi ise demokraside kan kaybıdır.

Bir ekonomide yüksek enflasyon, dış borçlarda temerrüt riski varsa, diğer ülkelere sıçramasını önlemek için IMF devreye girer. Taze döviz sağlar. Ama siyasi iktidar IMF'ye gitmiyor ve düşük faiz gibi bozucu etkileri olan politikalardan da vaz geçmiyor. 

Daha büyük sorun demokrasi sorunudur. Demokrasi sorunu tüm dünyayı korkutuyor. Özellikle Avrupa; komşusu olan ve aynı zamanda jeopolitik önemi yüksek olan Türkiye'nin otokrasiye geçmesinden ve dikta rejime kaymasından korkuyor.