Hidayet hadisi - 41
Geçen bölümde başkalarında kusur aramak gibi çirkin bir özellikten ve bu özellikle ilgili hadis ve rivayetlerden söz ettik.
Başkalarında kusur aramak gibi çirkin özelliğin karşı noktası, başkalarının kusurunu örtmektir. Bu sıfat, mümin insanların en güzel özelliklerinden biridir ve İslam dininde bu özelliğe sık sık vurgu yapılmıştır. Bu yüzden bugünkü sohbetimizde başkalarının kusurunu örtmekle ilgili hadisleri ele almak istiyoruz.
İslam dininin önemli tavsiyelerinden biri, Allah’ın kullarının kusurlarının örtülmesidir. İnsanların ayrışmasına, aralarında kin ve nefrete sebep olan başkalarında kusur arama sıfatının aksine kusurları örtme ameli, insanların arasındaki sevgiyi, dostluğu ve güven duygusunu pekiştirir.
İmam Ali’den –s– bir hadiste şöyle okumaktayız:
İnsanlarını kusurunu mümkün mertebe örtün, yüce Allah’tan sizin kusurlarınızı insanların gözünden saklamasını istediğiniz gibi.
İslam Peygamberi –s– de yaratılış âleminin en mükemmel insanı olarak başkalarının kusurunu örtme sıfatına sahipti ve izleyenlerine de sürekli bu önemli özelliğe kavuşmayı tavsiye eder ve şöyle buyururdu:
Kim ki Müslüman kardeşinin kusurunu bu dünyada örter ve onu rezil rüsva etmezse, yüce Allah da kıyamet gününde onun kusurunu örter.
Bu arada kusuru örtmekten maksadın, bir insanda var olan bir kusuru ifşa etmemekten ibaret olduğu belirtilmelidir. Kuşkusuz emri maruf ve nehyi münkir görevi gereği, insanın mümin kardeşlerinin kusurunu gizlice ona söylemesi ve bu kusurunu bertaraf etmesi için yardımcı olması gerekir.
İslam dininin önde gelen büyükleri kusuru örtme ve özellikle yetkililerin halkın kusurlarını örtme konusunda çok değerli tavsiyelerde bulunmuştur. Örneğin İmam Ali –s–, Mısır’a atadığı valisi Malik Eşter’e yazdığı mektubunun bir bölümünde şöyle buyurur: İnsanların arasında bazı kusurlar vardır ki gözlerden gizli ve saklıdır. O zaman onların üzerindeki perdeyi aralama. Allah Teâlâ kendisini gizli şeylerin hakkında gerekli yargıda bulunur. Sen gücün yettiğince kusurları ört ki Allah Teâlâ da senin gizli kalmasını istediğin kusurları örtsün.
İmam Ali –s– yetkililere bir başka tavsiyesinde de şöyle buyurur:
İnsanlardan işlerin detayları hakkında hesap sormayın, alçak ve değersiz işlere göz yumarak kendi değerinizi ve kıymetinizi arttırın.
İnsanların en çirkin ahlaki özelliklerinden biri, kendi kusurunu görmemek ve sürekli başkalarında kusur aramaktır. Oysa İmam Ali’nin –s– de buyurduğu üzere en büyük kusur, asıl başkalarının kusurlarıyla ilgilenmektir, oysa aynı kusur sende de vardır.
Büyük insanlar başkalarında kusur aramak yerine sürekli kendi kusurlarını bulmaya ve bertaraf etmeye çalışır.
İmam Ali –s– çok değerli bir vecizesinde şöyle buyurur:
Ne mutlu kendi kusurlarını bulma çabası, onları başkalarında kusur aramaktan alıkoyan insanlara.
İmam Ali –s– bir başka yerde de şöyle buyurur: Kusur aramak isteyen kimse en başta kendisinden başlaması gerekir.
Kuşkusuz başkalarında kusur aramak benzer bir şekilde başkalarının da sizde kusur araması sonucunu doğurur ve kusur arayan insanın kendi kusuru gün ışığına çıkar.
Hz. İsa –s– bu konuda şöyle buyurur: Kimsede kusur aramayın ki sizde de kusur aranmasın. Çünkü başkalarına nasıl davranırsanız, başkaları da size aynı şekilde davranır. Neden arkadaşının gözündeki saman çöpünü görüyorsunuz da kendi gözünüzdeki ahşap direği görmezsiniz?
Kusuru örtmek, yüce Allah’ın sıfatlarından biridir ve Settar-ul Uyub tabiri ile beyan edilir. Bu yüzden insanların kusurunu örten insan, yüce Allah’ın aynası gibi olur.
Hadislerde belirtildiği üzere kıyamet günü geldiğinde, o gün Allah Resulü –s– yüce Allah’ın insanların hesabına bakılmaya başlandığında kendi ümmetinin hesabına meleklerin, başka peygamberlerin ve başka ümmetlerin önünde bakılmamasını talep eder. İslam Peygamberi yüce Allah’dan İslam ümmetinin hesabına ancak Subhan Allah ve kendisinden başka hiç kimseye bu ümmetin kusurları ve günahlarının aşikar olmayacak şekilde bakılmasını niyaz eder. Allah Resulü –s– bu talebini gündeme getirdiğinde, yüce Allah o hazrete şöyle karşılık verir:
Ey habibim, ben kullarıma karşı senden daha mihrabanım, zira nasıl ki sen onların kusurları başkalarına aşikâr olmasını istemiyorsan, ben de onların kusurlarının hatta sana aşikar olmasını sevmem ve reva görmem. Bu yüzden ben yalnız başıma onların hesabıyla ilgileneceğim, öyle ki benden başka hiç kimse onların kusurlarını ve günahlarını anlamayacaktır.
Öte yandan bir çok duada yüce Allah’ın kusurları örten sıfatı takdir edilmiştir. Örneğin İmam Seccad’ın –s– değerli dua kitabı Sahife-i Seccadiye’nin 16. duasında şöyle okumaktayız:
Ey yüce Rabbim, sana şükürler ve hamd olsun ki nice kusurumu örttün ve beni rezil rüsva etmedin. Nice günahlarımı örttün ve günahlarımı aşikâr etmedin ve nice çirkin ameller işledim ama sen haysiyet perdemi yırtmadın. Bu amellerin kötülüklerini kusurlarımı arayan komşularıma ve bana verdiğin nimetleri göremeyen kıskançlara aşikâr etmedin.
Allah Resulü’ne –s– nazil olan Cevşen-i Kebir duasında da şöyle okumaktayız: Ey güzellikleri aşikâr eden ve çirkinlikleri örten Rabbim.
Duada yer alan bu ibarenin tefsirinde İmam Sadık’tan –s– çok güzel bir rivayette o hazretin şöyle buyurduğu anlatılır:
Tüm mümin kulların Arş’ta yeryüzündeki yüzüne benzer bir suratı vardır. Bu yüzden ne zaman mümin kul rükû, secde ve diğer iyi amelleri işlerse, bu amelleri Arş’taki yüzüne yansır ve melekler bunu görünce ona selam gönderir ve kendisi için istiğfar talebinde bulunur. Ancak eğer bir günah işlerse Allah Teâlâ Arş’taki yüzünü örter ki melekler haberdar olmasın.015