Türkiye'den köşe yazarları
Cumhuriyet: SGK'nin 2022 bilançosu ortaya çıktı: 40 milyar TL'lik açık
Karar:
Kılıçdaroğlu'nun aday olarak açıklanmasının ardından liderlerden ilk açıklama: Türkiye için şimdi kenetlenme vakti
Yeniasya:
Deprem sonrası da ihlaller devam etti
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Orhan Bursalı 6 Mart tarihli Cumhuriyet gazetesinde, "Meral Hanım iktidar olmaktan neden kaçıyor?"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Bu yazı, 2 ve 5 Mart yazılarımın ana gerekçesini sunuyor. Masayı devirirken yarattıkları bir dizi bahanenin arkasında esas nedenin, Meral Hanım’ın “Başbakan olma, muhalefette kalma ve 5 yıllık süreç içinde tek parti olarak iktidara gelme” stratejisinin yattığını söyledim. Meral Hanım bu yüzden iktidara ortak olmak istemiyor. İki nedenin altını çizeceğim."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Bir lider “partisini büyütme” ve “tek başına iktidar olma” hedefini koyduysa, bunu hangi koşullar altında yapacağını da düşünür.
Bu durumda soru şudur: İktidara ortak olduğu koşullarda bunu yapabilir mi? Veya bu hedeflerine varmak için muhalefette kalmak mı kendisine böyle bir şans yaratır?
Hadi bakalım, özgürce düşünerek bir karar verin! Benim kararım şu: İYİ Parti’nin bugün iktidar ortaklığı ile Meral Hanım bu hedefine asla ulaşamaz.
Dolar 18 TL’de büyük bir enerji biriktirdi (kırılacak fay gibi!), zincirlerinden kurtulmak için çırpınan tay gibi, bıraksalar fırlayacak. 30’u bulur.
Bu, iktidara gelecek muhalefet için de iktidarda kalabilecek RTE için de geçerli. İktidar içeride borçlanarak, para basarak bütçeyi ayakta tutmaya çalışıyor. EYT’liler, ağın deprem yükü ve yapması gereken büyük harcamaların, enflasyonu ve pahalılığı azdıracağını ekonomiden anlamayanlar bile görüyor.
İktidar, dolara olan aşırı ihtiyacından, yabancılara vatandaşlık karşılığında ev satımını bile yasaklayamıyor, ev ve kira fiyatları alıp başını gidiyor.
Seçimlerden sonra milleti çok daha büyük ve ağır bir ekonomik ve sosyal yük bekliyor. İYİ Partili ekonomistler şüphesiz bunun raporunu hazırlamışlar Meral Hanım’ın önüne koymuşlardır.
Ekonominin en iyi koşullarda bile toparlanması 3 yılı bulur. Ayrıca bilinmeyen iç ve dış başka riskler de ortaya çıkabilir ve hesapları altüst edebilir.
Bugünkü enflasyon sanaldır. Hükümete bağımlı TÜİK enflasyonu bastırıyor. İktidar değişince gerçek enflasyon net ortaya çıkacak (veya onlar da bastıracak!) bu gerçeğin ekonomik etki ve yankısı da büyük olacaktır.
Partisini büyütmek isteyen, tek parti olarak iktidara gelmek isteyen bir liderin, iktidar ortaklığında bu hedefine ve amacına ulaşamayacağı açıktır. Ancak muhalefette kalarak büyüme şansı yakalayabilir.
Şimdi ikinci nedene geliyorum: Cumhurbaşkanı diyelim ki Kılıçdaroğlu seçildi. Meral Hanım ve İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin gölgesinde kalacaktır. Diyelim işler birkaç yıl geçince işler iyi gitmeye başladı, şüphesiz bunun aslan payını en büyük parti olarak öncelikle CHP toplayacaktır.
Yani bu koşullarda bile Meral Hanım’ın partisini iktidarı tek başına alacak en büyük parti yapma olasılığı sıfırdır, “partinin çoğunluğun oylarını alarak başbakan olma” hayali Kaf Dağı’nın arkasında kalır.
Dediğim gibi, Meral Hanım iktidarın ateşten gömleğini giymektense muhalefette kalarak iktidarı eleştirerek büyüyebileceği hesabı üzerinden gidiyor.
...***
Mustafa Karaalioğlu 6 Mart tarihli Karar gazetesinde, " Akşener’in geride bıraktığı soru..."başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Meral Akşener’in Millet İttifakı’ndan çekilmesi üzerine yapılan yorumlar ‘beklenmedik ve son dakikada yapılan bir hamle’ olmanın tabiatı gereği, bir açmazı aşamıyor. Muhalefet blokundaki şaşkınlık ve öfke de bu açmazı daha büyütüyor. En iyimser ve anlayışlı söz ve soru şudur: “Kılıçdaroğlu’nun adaylığı en azından altı aydır belliydi. Akşener neden son ana kadar bekledi?”"diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Bu soru bir yönüyle siyaseten yanlış tutuma bir yönüyle de arkası kesilmeyen komplo teorilerine gönderme yapıyor. Her şeye rağmen bu teorilerin birincisine; yani, Akşener’in fevri, duygusal ve kırgınlıkla Masa’dan kalktığını varsayıyorum. Yaptığı şey sadece Erdoğan’a yaramış olsa da Akşener’in bunu Erdoğan’ın namı hesabına yaptığını söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum. En nihayet İYİ Parti tabanı keskin bir iktidar karşıtlığında birleşmiş kitledir ve Akşener de söylemeye gerek yok Erdoğan’ın bir daha kazanmasına en ziyade karşıdır.
Bu durumda, “Madem öyle, Masa’dan neden kalktı?” sorusuna mantıklı bir cevap bulmak daha da zorlaşıyor elbette. Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun seçilemeyeceğini düşünerek ayrılmasına rağmen; böyle yapmakla, seçim kazanmayı mümkün kılan bir tablo oluşmaması Akşener’in pozisyonunu zorlaştırıyor.
Masa’dan kalkmakla Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisi veya muhalefet adına bir imkan oluşturmuş olmadı, aksine bunu zorlaştırdı. Bugün hem muhalefet hem de kendisi adına durum daha zor ve sıkıntılı hali geldi. Hatta, bu tavrıyla bizatihi İYİ Parti’nin büyüme planlarına da darbe indirdi. Ortadaki manzara, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kızarak ittifak içinde ve dışında bulunan bütün muhalefetin umutlarını yerle bir etmekten başka bir şey söylemiyor. Akşener’in geride bıraktığı soru hem ülkeye hem de kendisine yük olmaya devam edecektir. Çekilme kararı, siyasi tarihimizin unutulmaz olaylarından birisi olacaktır.
Genel hatlarıyla arka planda neler yaşandığını biliyoruz. Akşener’in Masa’da beş partiye karşı tek başına kalması ve Kılıçdaroğlu’nun kendisi konuyu düşünürken onay veren beş partinin imzasıyla adaylık ilanı sürecinin başlamasını talep ettiği bir sır değil. Bunun Akşener’i rahatsız ettiği de malum. Ama gerilim ve hatta fikir ayrılığı ne olursa olsun, Masa’dan kalkmak yine de makulleşemiyor. İYİ Parti dahil bütün partilerin topluma verdiği sözle aşırı şekilde çelişiyor. Birçok formül bulunabilecekken hepsini ıskalayıp en beklenmedik olanına hükmetmek Akşener’in ve partisinin bugün karşı karşıya bulunduğu eleştirileri haklı çıkarıyor.
...***
Mehmet Kara 6 Mart tarihli Yeniasya gazetesinde, " Deprem gölgesinde siyaset"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Yaklaşık 15 milyona yakın insanın etkilendiği, 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin üzerinden bir ay geçti. Büyük felaketin yaşandığı depremde yıkılan enkazlar kaldırılırken, siyasettin de konusu seçim ve cumhurbaşkanlığı adaylığı…"diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
10 Mart seçimler için önemli bir tarih olacak. Öyle görülüyor ki 10 Mart’ta seçim kararı alındıktan sonra seçimler 14 Mayıs’ta yapılacak. Ancak siyasette bir gün bile uzun bir süredir. Deprem bölgesinde yapacağı inceleme sonunda ortaya çıkan sonuca göre YSK kararını verecek. YSK son karar mercii olduğu için, sürpriz gelişmelere de açık olmak gerekiyor. Önümüzde birkaç gün var.
Erkene alınmış seçim kararı(!) alındıktan sonra, Cumhurbaşkanının bu kararı alıp alamayacağı ve 3. kez cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı tartışmaları ülkenin gündeme gelecektir.
Bakalım nelere şahit olacağız…
Bu arada bir de spor müsabakalarından Meclis’e, televizyon ekranlarından basına “hükümet istifa” sesleri yükseliyor.
Beşiktaş ve Fenerbahçe maçlarının oynandığı stadyumlarda onbinlerce insanın “hükümet istifa” sloganlarıyla başlayan protestolar Meclis’e neredeyse her konuşmada tekrarlanır oldu.
Tabiî bu durum Cumhur İttifakı’nı oluşturan partileri hayli kızdırdı.
2016 yılında attığı twitte “Çarşı Grubu Beşiktaş’ın gür ve cesur sesidir. Çarşı haksızlığa gelmez, yalana boyun eğmez. Çarşı centilmendir, siyasi faulleri kabul etmez” diyen Bahçeli’nin bu sloganlardan sonra BJK üyeliğinden istifa etmesi ibretle karşılandı. Bahçeli, Beşiktaş üyeliğinden istifa ederken bundan sonra Karagümrüksporlu olduğunu söylemesi de insanları tebessüm ettirdi. Bahçeli’nin istifasından sonra diğer yandan Beşiktaş üyeliğine geçenler olması da dikkat çekici…
Eski arabalara tutkusunu ile bilinen Bahçeli’nin BJK plakalı arabasının durup durmadığı da merak ediliyor.
“Okula, camiye, kışlaya siyaset girmesin denilirken şimdi ise spora siyaset girmiş oldu.