Nisan 24, 2023 09:56 Europe/Istanbul
  • Türkiye'den köşe yazarları

Karar: 2,6 milyon çocuk ucuz iş gücü olarak kullanılıyor

Yeniçağ:

İşsizlikte artış

Milli gazete:

Karamollaoğlu: Yaşanabilir bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

…***

Taha Akyol 23 Nisan tarihli Karar gazetesinde, “Kılıçdaroğlu’na saldırılar”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

“Kendini bilmez bir cahil fanatik, Adıyaman’da, deprem şehitlerine fatiha okuyan Kemal Kılıçdaroğlu’na bağırıyor: “Bu Fatiha okumayı bilmiyor ki, sen buna neden Fatiha okutturuyorsun?” Siyasi bir laf atma değil, “fatiha okumayı bilmiyor” diyerek yapılan bir itikat suçlaması!”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Nasıl bir öfkeyle doldurulmuş, belli.

Sonra Kılıçdaroğlu türbe ziyaretinde saldırıya maruz kalıyor. Konvoyunun arabaları tekmeleniyor.

Olayı takip eden ANKA muhabiri Tamer Arda Erşin anlatıyor:

“Bir gazeteci olarak bugünden hiç unutmayacağım; mezarlıkta ‘bu Fatiha okumayı bilmiyor ki, sen buna neden Fatiha okutturuyorsun?’ tepkisi sonrası Kılıçdaroğlu’nun gözlerinin dolması oldu. Yalan değil, onu görünce benim de gözlerim doldu.”

Kılıçdaroğlu’nun sırtında devlet sorumluğu yok; sadece muhalefet lideri ve aday… Bu çirkin olayları olgunlukla karşıladı. Son yıllarda örneklerini çok gördüğümüz nefret ve tehdit seviyesizliğine tenezzül etmedi. Kutuplaşmayı körükleyecek tek kelime çıkmadı ağzından.

Alevi olması alttan alta fısıltılarla aleyhinde kullanılıyordu. Asırların yerleştirdiği hurda önyargılar kaşınıyordu…

Kılıçdaroğlu, çok geniş kesimlerde büyük tasviple karşılanan konuşmasını yapma gereği duydu:

“Ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali inancı ile yetişmiş samimi bir Müslüman’ım. Allah’ın verdiği bir canım var, kul hakkı yemem. Harama el uzatmam.”

Siyasetçinin “kul hakkı yemem, harama el uzatmam” diye konuşması doğal olmak gerekirken, maalesef toplumumuzda bir erdem haline geldi! Kimse Kılıçdaroğlu’na bu konuda tek kelime edemiyor.

Geçmiş çağların getirip önümüze yığdığı kimlik kavgaları yerine artık siyasetin erdeme; hakkaniyete, adalete, hukuka, bilgiye dayanması gerekmiyor mu?

…***

Fatma Çelik 23 Nisan tarihli Yeniçağ gazetesinde, “Doğalgazla başlayan, Kemal'le biten konuşma”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

Öncelikle, Ramazan Bayramınızı ve tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını içtenlikle kutlarım. Barış içinde, ulusal egemenlik için gereken birlikteliğin öneminin iyice kavrandığı nice bayramlarımız olmasını dilerim… Bu yazıda, bayramın gündemlerinden biri olan "Karadeniz Gazı Devreye Alma Töreni"nde Cumhurbaşkanı tarafından yapılan konuşmanın niteliğini, YSK'nın son dönemki kararlarıyla birlikte değerlendirelim isterim…”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:

…***

Cumhurbaşkanının konuşması

Malumunuz, Cumhurbaşkanı törende bir konuşma yaptı.

Karadeniz gazının devreye alınmasından memnuniyetini dile getirdi, başarılarıyla övündü. Hedeflerinden bahsetti… Buraya kadar tamam.

Konutlarda 1 ay boyunca ve aylık 25 metreküpe denk gelen kısım için ise 1 yıl süreyle doğalgazın ücretsiz sunulacak olması, Cumhurbaşkanının konuşmasında en çok eleştirilen kısım olsa da demokrasiye büyük yara açan, seçim yarışındaki adaleti ortadan kaldıran yalnızca seçimlere bir aydan kısa süre kalmışken açıklanan müjdeler ve göz boyamak için sunulan bu "yardımlar" değildi…

Tüm ülkeyi ilgilendiren bir gelişme olarak televizyondan canlı yayınlanan bu törende, Erdoğan konuşmasının ilerleyen bölümlerinde artık Cumhurbaşkanı olarak konuşmuyordu; AKP Genel Başkanı olarak konuşuyor, aynı kanaldan kendisine cevap verme imkanı olmayan siyasi rakiplerine laf atıyor, seçime 24 gün kala Cumhurbaşkanı sıfatından istifade ederek tam bir siyasi propaganda yapıyordu. Üstelik siyasi rakiplerini meşru siyasi partiler ve adaylar olarak değil, yine adeta düşmanlarıymış gibi değerlendiriyordu:

"Bugün 85 milyonu sevindirirken milletimize gerçekten büyük gurur yaşatırken, elbette bazılarını da üzüyoruz. Siyasi ikballerini insanımızın sıkıntılarına bağlayanları üzüyoruz. Türkiye'nin başarılarından rahatsız olanları üzüyoruz. Ülkemizin kalkınmasını, güçlenmesini istemeyenlerini, Kandil'deki terör baronlarını Pensilvanya'daki hainleri üzüyoruz. Her seçim öncesinde gaz buluyorlar iftirası atan karakter fukaralarını üzüyoruz. Ortada gaz maz yok diye dolanan o kifayetsiz muhterisleri üzüyoruz. Milletimizin sevinci, gururu, heyecanı ve zaferleri karşısında kâbus gören mankurtları üzüyoruz.

Tabii bir de daha ilk günden itibaren bize yapamazsınız diyen hayırlı her işe çamur atan Bay Bay Kemal ve masa arkadaşlarını üzüyoruz. İnşallah bundan sonra yeni açılışlar, yeni eserler devreye aldığımız projelerle bu kaybedenler kulübünü üzmeyi sürdüreceğiz. Bunlara en büyük hayal kırıklığını 14 Mayıs'ta milletimiz tattıracağına inanıyorum."

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuşmanın bir benzerini seçim günü dahi yapmasına imkan tanıyan seçim kanunu değişikliğiyle daha da artan adaletsiz propaganda sürecindeyiz ve kamu gücü ile sivil gücün yarıştığı bir seçime gidiyoruz. Zira, 13 Mayıs saat 18.00'de başlayacak olan propaganda yasağı, cumhurbaşkanını kapsamıyor.

Bunun yanı sıra, YSK, bu hafta çok önemli bir karar vererek mevcut bakanların milletvekilliği adaylığı için istifa etmelerine gerek olmadığına belirtti.

Yani, Türkiye Cumhuriyetinde görevli bir cumhurbaşkanı ve 15 bakanın taraf olduğu, kamu gücünü kullanabildiği ve bu imkanı da sonuna kadar kullandığı bir dengesiz ve adaletsiz propaganda sürecindeyiz.

Törendeki konuşma bunun açık bir örneği idi.

Adil olmayan yarışma koşullarından adil sonuç almak istiyorsak, tüm hukuksuz kararlarına rağmen, seçimlerin yönetim ve denetiminden sorumlu olan, yüksek hakimlerden oluşan YSK'nın hukuk ekseninde kalması için, hukuku her zaman olduğundan daha fazla sahiplenmeliyiz.

…***

Akın Aydın 23 Nisan tarihli Yenimesaj gazetesinde, “Dünyada ekonomik devrimin ayak sesleri”başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

“Putin ilki 2010 yılında olmak üzere bugüne kadar dolar sömürüsüne dikkat çekip 'milli paralarla ticaret' başlığını hep sıcak tutmaya çalışıyor. Neden? Çünkü Rusya'nın başka şansı yok. Bu mealde çok önemli adımlar da attılar. Dünya devletleri, kendileriyle, haklarının haliyle yüzleşmeye başladılar. Sömürü olduğunu hepsi biliyordu ama çıkış, çözüm arıyorlardı.”diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
…***

Yıl 2018. Putin, "Dolarla alışverişte karşılaşılan durumları göz önüne aldığımızda, giderek artan sayıda ülke, ulusal para birimleriyle ticarete ilgi gösteriyor" dedi.
 
Yıl 2018. Çin Hükümeti Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Lı Yüçıng, Çin'in Türkiye ile birlikte ödemelerin milli para birimleri ile yapılması için hazır olduğunu söyledi.
 
Yıl 2021. Putin'den 'ABD doları silah olarak kullanıyor'.
 
Yıl 2022.  Putin, "Batı doları silah gibi kullanarak döviz rezerv sistemi düşüncesini itibarsızlaştırdı. Ödemelerde ulusal para birimine geçiş hızlanacak ve bu kaçınılmazdır."
 
Yıl 2022 Putin, "İş dünyasına, güvenilir ticaret ortaklarıyla ulusal para birimleriyle ticarete geçişin hızlandırılması dahil azami destek vermeliyiz. Yeni, değişen koşullarda çok daha hızlı hareket etmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum." dedi.
 
Yıl 2022. Şangay İşbirliği Örgütü, üye ülkelerin ikili ticaret anlaşmalarında ulusal para birimlerinin kullanım oranının artırılmasında anlaştı.
 
Yıl 2023. Rusya Devlet Başkanı, Moskova'nın uluslararası yerleşimler için güvenli bir sistem geliştirmek için ortaklarıyla işbirliği yapacağını ve ABD Dolarının küresel hakimiyetini kaybedeceğini söyledi.
 
Çin lideri Cinping ve Rus lider Putin, geçtiğimiz mart ayında 40. buluşmalarında, "Yeni Dünya Düzeni" bildirisi yayınladılar.
 
"Hiçbir ülke diğerinden üstün değil, hiçbir yönetim modeli evrensel değil ve hiçbir ülke uluslararası düzeni dikte edemez."
 
Çin lideri Cinping'in "100 yıldır olmayan bir değişim geliyor. Ve bu değişimi birlikte gerçekleştiriyoruz."
 
Yıl 2023. Çin ile Brezilya, kendi aralarındaki ticarette, ABD doları yerine ulusal para birimleri yuan ve real kullanma konusunda anlaşmaya vardı.
BRICS ülkeleri, dünya ekonomisinin yaklaşık beşte biri. Üye devletler, dünyadaki maden rezervinin de % 60'ına sahip. Tahıl ürünlerinin % 40'ını da bu ülkeler üretiyor. Dünyanın erzak deposu konumundalar.
 
14'üncüsü 2022'nin Haziran ayında gerçekleşen BRICS zirvesinde  Lavrov, "Geçen günlerde dile getirilen girişimler yönünde çalışmalar yürütüyor. Bu girişimlerin başında BRICS, Latin Amerika ve Karayıp devletleri kapsamında ortak para biriminin oluşturulması konusu yer alıyor" ifadelerini kullandı. 
BRICS Ülkeleri İş Geliştirme Merkezi Başkan Vekili Prof. Dr. Vladimir Gorbanovsky; "Ekonomi görüşleriniz BRICS ülkelerinde kullanılıyor" dedi.