Türkiye'den köşe yazarları
Yeniasya: Mutluluk adaletle artıyor
Yeniçağ:
Doğalgazda gizli vergi
Milli gazete:
Millet ittifakı liderleri sahada
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Ergin Yıldızoğlu 24 Nisan tarihli Cumhuriyet gazetesinde, "Tükenmiş modelle ekonomi toparlanmaz"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa, Millet İttifakı yeni hükümeti kurabilirse faizleri yükselterek enflasyonu kontrol altına alarak piyasalara güven vermeyi, dış kaynak bulmayı amaçlıyor. Böylece ekonomide bir toparlanmanın başlayacağını düşünüyor. Ana akım ekonomistleri de bu yaklaşımın arkasındaki modeli tek seçenek olarak görüyorlar."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Ne yazık ki yanılıyorlar. Türkiye ekonomisi, görece piyasa kurallarına, hukuk düzenine göre işlediği dönemlerde, devresel olarak patlak veren, ödemeler dengesi/borç krizlerinden birini yaşıyor olsaydı, belki haklı olabilirlerdi. Bugün karşımızda son 20 yılda, bir mutasyona uğrayarak, önemli ölçüde piyasa kurallarının, hukuk düzeninin dışına çıkmış bir ekonomi, verimliliğini, göreli bağımsızlığını, rasyonel karar alma, uygulama becerisini, hatta ekonomide gerçek durumu gösteren verileri üretme kapasitesini kaybetmiş, lider-parti-hareket üçlüsünün siyasi-finansal aparatına dönüşmüş bir bürokrasi var.
Bu koşullarda Millet İttifakı, artık tükenmiş bir ekonomik modele dayanmak yerine işe dört konu üzerinde düşünerek başlamalıdır: Dış kaynak-büyüme, rantiye sınıfı, bürokrasi ve enflasyon-
Gelen sermaye, artık-değer üretecek, istihdam-ücret yoluyla gelir yaratacak yeşil saha yatırımlarına gitmiyorsa
Bu da bizi, devlet politikaları üzerinde belirleyici etki yapabilen güçlü bir rantiye sınıfının yarattığı sorunlara getiriyor. Latin Amerika ve Güney Kore ekonomilerinin gelişme, sanayileşme dinamiklerini karşılaştıran kimi çalışmaların gösterdiği gibi, bu sınıf, artık-değer üzerinde asalak bir yaşam sürdürürken sanayi üretimi ve sermaye birikim sürecinin akışı üzerinde sınırlayıcı, hatta kriz yaratıcı bir basınç yaratıyor. Dahası bu sınıfın ekonomik yaşamı, yasadışı ilişkilerle kolaylıkla kaynaşıyor, ekonominin hukuk kurallarına göre işleyişini bozuyor. Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, mafyalaşma, demokratik süreçleri yozlaştırıyor.
Bu da bizi, ekonomik krizlerde, kalkınma süreçlerinde, ekonomik politikaları uygulayabilecek,
Son olarak bugün, dünyada ve Türkiye'de enflasyon aşırı talep, hızlı büyüme baskısından değil kapitalist sınıfın neoliberalizm altına daha da merkezileşerek biriktirdiği tekelci ekonomik gücün, fiyatları yukarı doğru iterek karlarını koruyabilme kapasitesinden kaynaklanıyor.
Faizleri yükseltelim, yabancı sermaye gelsin sonrası “Allah kerim” yaklaşımı, zaten kutuplaşmış, egemen ideolojisi verimliliğini kaybetmiş, yoksullaşmış bir toplumun, kaynakları kurumuş bir ekonominin, siyasi, kültürel dokusu üzerinde, en hafif deyimle, ateşle oynamak anlamına geliyor.
...***
Evren Devrim Zelyut, 24 Nisan tarihli Yeniçağ gazetesinde, " Paralel kur ile çöküşe doğru"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Erdoğan ekonomisi; Tarımda üretime darbe vurdu. SGK'ya kayıtlı çiftçi sayısı 2008'de 1 milyon 127 bin iken, şimdi 500 binin altına düştü. Yetmedi 8 milyon Arap-Afgan ülkemize girdi, gıda ve konuta olan talebi artırdı. Talebin arzı aşması fiyatları roket gibi yukarı çekti. Halk sefalete girdi, Lira ise enflasyon nedeni ile değer kaybetti… Sanayide düşük teknolojiye dayalı, ucuz ve niteliksiz Arap-Afgan gücü ile üretimi seçti. İthal yarı mamul kullandı. Haliyle değerli mallar üretilip satılamadı hem de yarı mamul ithal etmek için eldeki dövizi verdi."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Şirketler düşük teknoloji ve dışa bağlı üretim nedeni ile yükselen maliyetlere bağlı olarak, dünyada rekabet edemedi. İthalat, ihracatı katladı. 2023 ilk üç ayında 35 milyar dolar eksi yazdık. Bu durum rezervleri bitirdi hatta eksiye çevirdi.
İçeride Nas diyerek faizleri düşürdü. Ancak enflasyon düşmediği için vatandaş parasının değerini korumak için dolara hücum etti. Dolar artınca dışa bağlı ekonomide enflasyon koptu gitti…
Bu tehlikeli evreye 'Paralel Kur' deniliyor ve millî paraların çöküşünden öncesi son aşama olarak görülüyor. Erdoğan yaptığı hataları kabul eder, normal politikalara döner şeklinde bir inanç vardı ama bunun boş bir söylem olduğu ortaya çıktı. Zira Erdoğan, Gaziosmanpaşa Meydanı'nda, Kentsel Dönüşüm Projeleri Anahtar Teslim ve Temel Atma Töreni esnasında bakın ne dedi:
"Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez. Faiz devamlı düşecektir. ABD'de faiz yükselebilir ama Türkiye'de düşecek. Göreceksiniz enflasyon da faizle birlikte düşecek."
Yaşananlardan tek ders dahi almamış! Hâlâ faizi düşüreceğim diyor! Tarım ve sanayide üretimi artıracak önlemleri almadan enflasyonun düşeceğini zannediyor! Kimse faiz artsın diye deli olmuyor, lakin enflasyonun düşmesi için üretim ekonomisi olmamız gerekirken, komutla faiz düşürerek enflasyonun düşmediğini görmedik mi? Neden kur iki yılda iki katı olur biliyor musunuz?
Erdoğan faizi düşürdükçe enflasyon yine yukarı gidecek çünkü:
Erdoğan ekonomisi Merkez Bankası deli gibi para basıyor. 23 Nisan 2021 yılında 1,2 trilyon olan M1 para arzı an itibariyle 3,6 trilyona vurdu. Büyümeden daha fazla para basarsanız enflasyon artar. Lira değer kaybeder. Faizi indirdiğiniz zaman da faiz enflasyon makası iyice açılır kur fırlar. Yukarıda saydığımız tarım ve sanayideki dışa bağlı, üretimden kopmuş durumun da düzeltilmesine dair verilen bir reform işareti yok. Demek ki arz sıkıntılarına bağlı enflasyon yukarı gitmeye devam edecek. Faiz düşerken kur ne olacak? Yanlış yönetimin sonuçlarını telafi etmek, seçimi kazanmak için bol keseden harcama yapılan bütçe muazzam açıklar veriyor. Üç ayda 200 milyarı geçen açık var. Bu açık ise zamlarla ve vergilerle kapanacak. Zamlar enflasyonu artıracak. Enflasyon artarken Erdoğan faiz indirince ne olacak? Kur kopup gidecek, resmî kurun iki katı olacak…
...***
Ömer Adil 24 Nisan tarihli Milli gazetede, " Kiralar pahalı da çadır ucuz mu?!"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" Şüphesiz her alanda, her meslekte sorunlu karakterler mevcuttur. Bunu bir kenara not edelim. Son yılların en popüler mesleği “fırsatçılık”… İlk önce soğan lobisi ile kol kola işe koyuldular. Bu dönemden bahsetmiyoruz. Hatırlarsınız, 2019 yılında “Tanzim Satış Çadırları” ile tanışmıştık. Tam da o günlerde soğan depoları baskınları başlamıştı."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Aslında bilenler bilir tarımsal ürünlerde olmazsa olmazdır “Lisanslı Depoculuk” ürünlerin muhafazası için. Birçok ürün depolanmak zorundadır. Bu günlerde ise can yakan kiralar ortak şikayet noktamız. Barınma en önemli iki ihtiyaçtan biri. Durum böyle olunca da cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde vaatlerin en başına yazılmış durumda. Gündem yüksek kira fiyatları…
Peki; ülkemizde kiralar pahalı da çadırlar ucuz mu?
Karavan fiyatlarını hiç karıştırmayalım.
Ya da arsa fiyatlarından haberimiz var mı?
Hadi babamızdan arsa kaldı diyelim, son aylarda bir torba çimento alanımız oldu mu acaba?
Çimento alacak gücümüz var diyelim, işçilik maliyetleri hangi noktada hiç hesap yaptık mı?
Kağıt/kürek işleri ise işin cabası… Evi olmayan kaç kişi ev hayali kurabilecek cesarete sahip?
Peki; kiralar pahalı da kırmızı et ucuz mu?
Çay simit hesabı yaparken bahsetmedik kiralar pahalı da çay ve şeker fiyatları ne alemde? Peki; kira pahalı da deterjan, peçete, tuvalet kağıdı ucuz mu? Çocukluğumuzda plastik leğenlerde rahmetlik anacığım sabunla yıkardı bizleri. Şampuan bilmezdi bizim nesil.
Bu günlerde de şampuan bizlerden epey uzaklaştı.
Kiralar pahalı da; ilaçlar için ne kadar fiyat farkı ödeniyor farkında mıyız? Sıradan bir çocuk ağrı kesici şurubu 50 lirayı aşmış durumda. Doktora yazdırayım desen özel hastane fiyatları 600 lirayı geçti, devlet hastanesinde yazdırsan da reçete parası vs. aynı kapıya çıkıyor. Listenin kalan kısmını siz tamamlayın. Liste üzerinden uzun yerimiz kısa.