Şubat 12, 2016 16:33 Europe/Istanbul

Geçen bölümde ailenin bazı önemli işlevlerinden söz ederken, üreme, cismi sağlık, ruhi güvenlik, iyi beslenme, sağlıkla ilgili bakım, talim ve terbiye gibi işlevlerden söz ettik. Bugün ise aynı konuya ailenin cinsel, sosyal ve iktisadi ihtiyaçlarının temin edilmesini irdelemeye çalışacağız.

Cinsel içgüdü, yüce Allah'ın insanlara sunduğu içgüdülerden biridir. Bu içgüdü ilahi hediye ve doğal ve fıtri bir durumdur. Kur'an'ı Kerim kadın ve erkeğin birbirine yönelik eğilimin insanoğlunun doğasının gereği ve bireysel ve sosyal gelişme doğrultusunda bir eğilim olduğunu ve aile ocağının temelinin güçlenmesi için gerekli bir durum olduğunu buyurmuştur.

Kuşkusuz İslam dini cinsel içgüdülerin ancak meşru yollardan tatmin edilmesini tavsiye eder ve hatta radikal bir şekilde ruhbanlık hayatına yönelik ve kendilerini cinsel içgüdüyü tatmin etmek gibi ilahi nimetlerden mahrum bırakan insanları tenkit eder. Bu yüzden İslam dininde insanların fıtratı ve ihtiyaçları gereği kadın ve erkeğin evlenmesine ve aile ocağını kurmalarına emredilmiştir.

Öte yandan tüm toplumlarda aile ocağının kurulmasının eşlerin cinsel ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde tatmin etmeleri bağlamında temelli ve önemli rolü kabul edilen ve onaylanan bir gerçek olduğu belirtilmelidir.

Aile ocağı çiftler arasında sağlıklı, uygun, müsait ve samimi ortam oluşturarak cinsel ihtiyaçların karşılanmasında önemli rol ifa eder.

Kuşkusuz cinsel ihtiyaçların aile çerçevesi dışında karşılanan toplumlarda aile ocağı ciddi bir şekilde tehlikeye girer ve bu tür toplumlarda aileler çökme riski ile karşılaştığı gibi toplumun tümü de bir dizi sosyal bozukluklarla karşı karşıya kalır.

Maalesef son yıllarda özgürlük bahanesi ve ailevi ahlaki yükümlülüklerden kaçış eğilimi, bir çok Batılı ülkede galip kültür haline gelmiştir. Bu toplumlarda gençler evlenmeye ve aile ocağını kurmaya yanaşmıyor. Bu durum aslında bireyselliği, lezzet ve şehvet düşkünlüğü ve çıkarcılığı temel alan düzenlerin savunduğu yanlış ilkeler sonucudur. Bu düzenler sömürücü hedeflerini ve programlarını hayata geçirmek için aile temelini sarsmaya çalışır. Neden, çünkü sağlıklı bir ailede yetişen insanlar ahlaki fesada ve laubaliliklere yönelmez. Kapitalist düzen için aile ocağının çökmesi kadınlara ve çocuklara cinsel tecavüz, boşanma oranının yükselmesi, kadınların esas görevlerinden uzaklaştırılması ve birer malzeme olarak kullanılmalarından başka bir getirisi olmadığı kesindir.

Amerikalı yazar William Gardner ise Aile'ye karşı savaş adlı eserinde şöyle diyor: Toplumu istedikleri yöne yönlendirmek isteyenler en başta cinsel konularla ilgili tüm geleneksel, ahlaki ve dini kuralları kırmaları gerekir.

Ailenin önemli işlevleri arasında bundan başka aile fertlerinin sosyal ve iktisadi gereksinimlerini karşılamak da büyük önem arz eder.

Geleneksel toplumlarda aileler bu işlevi aile fertlerinin toplu iktisadi çalışmaları ve faaliyetleri ve ebeveynin evlatları eğitmesi ve meslekleri doğrudan öğretmesi ile hayata geçirilirken, günümüzde toplumların sanayileşmesi ile beraber bu geleneğin değiştiği ve bu işlevin dolaylı bir şekilde hayata geçirildiği gözleniyor.

Günümüzde artık meslekler miras yolu ile babadan oğula aktarılmıyor. Fakat yine de ailenin gençleri için iş şartlarını ve imkanlarını oluşturmakta önemli payı bulunuyor. Aile ocağı ayrıca dolaylı ve doğrudan eğitimlerle çocukların sosyalleşmesine zemin oluşturuyor ve sosyal işlerde başarılarının artmasına katkı sağlıyor.

Günümüzde bir çok toplumda kadınlar sosyal ve iktisadi faaliyetlerde önemli payı bulunuyor. Kadınlar erkeklerle omuz omuza ailenin iktisadi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla faaliyet ediyor.

İran toplumunda ister kentsel, ister kırsal, ister aşiret alanlarında olsun, tüm alanlarda kadınların iş ve çalışma hayatında önemli varlık sergilediğine şahit oluyoruz. İranlı kavimlerin arasında kadın, analık ve eşlik görevini en iyi şekilde ifa ederken, iktisadi arenalarda da erkeklerden geri kalmıyor. Örneğin İranlı Türk kadınlar aile ocağının temelini güçlendirmekte etkili rol ifa etmenin yanı sıra, tarım, besicilik ve el sanatları gibi alanlarda da aktif katılımları ile aile ekonomisine büyük katkı sağlıyor.

Bugün İran'ın bir çok kentsel ve kırsal bölgelerinde bazı girişimci kadınlar sadece kendi ailelerinin iktisadi durumuna katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bir çok kadın ve erkeğe de iş ve istihdam imkanı sağlıyor.

İslam dininin aile ocağına toplumun en önemli kurumu olarak özel ilgi duyduğundan söz etmiştik.

İslam dini açısından aile kutsal bir kurumdur ve aile fertlerinin ilişkileri de dini tealime göre şekillenmesi gerekir. Buna göre İslam dini aile fertlerine birbirini sevmeyi ve saymayı tavsiye eder. Çünkü sevgi ve aşk, aileye sunulan ilahi bir hediyedir ve aile fertlerinin birbirini sevmesi ilahi rahmet kapılarını açar.

İslam Peygamberi –s– sahabeden birine şu mesajı gönderir: canımız, malımız ve ailemiz bize emanet edilen ilahi muhabbetlerdir. Bu emanetler kısıtlı bir süre için bize verilmiş ve belli bir süre sonra geri alınacaktır.

Evet, aile içinde sağlıklı ve sevgi ve aşk temelleri üzerinde inşa edilen ilişkiler, aile ocağının güçlenmesinde en önemli etkenlerden biridir.

Peki başka hangi etkenler aile ocağının temelini güçlendirebilir. Bunu da bir sonraki sohbetimize bırakıyoruz.

015