Temmuz 09, 2016 07:33 Europe/Istanbul
  • Yemenlilerin vahdeti, Suud rejiminin perişanlığı - 3

Geçen bölümde Politics Frest dergisi genel yayın yönetmeni Markus Papadopolus’un konumuzla ilgili görüşlerine yer verdik.

Papadopolus Amerika yönetim Suud rejimi Yemen halkına karşı misket bombalarını kullanmasından rahatsız duyduğu için Arabistan’a bu tür bombaların teslimatını durdurduğunu, Yemen krizinin tüm bölgeyi yakmasından endişe duyduğunu belirtti. Papadopolus şöyle devam etti:

Amerika’da Yemen’de savaşı kontrol altına almaya çalışıyor, çünkü Arabistan’ın insan hakları ihlali arttıkça, Washington ve Riyad ilişkileri daha çok zarar görüyor.

Politics Frest dergisi genel yayın yönetmeni Markus Papadopolus, ABD’nin Arabistan’a misket bombası vermemesi Yemen savaşında şartları değiştirip değiştirmeyeceği konusunda da yaptığı değerlendirmede, bu bombalar Suud rejimi tarafından Yemen milletine karşı kullanılmaması olumlu bir gelişme olacağını, fakat Arabistan’ın silah depoları sadece bu tür bombalarla dolup taşmadığını da unutmamak gerektiğini kaydetti.

Papadopolus sözlerini şöyle sürdürdü:

Suud rejimi Arabistan’da sonucu sivillerin katliamı veya yaralanması olan her türlü silahı denemekten çekinmiyor. Obama yönetimi şimdiye kadar Yemen’de uygulanan şiddet konusunda duyduğu kaygıyı defalarca dile getirdi, fakat hala Arabistan’ın başını çektiği Arap ittifakına verdiği desteği açıkça ilan etmedi.

Politics Frest dergisi genel yayın yönetmeni Markus Papadopolus şöyle devam etti: Amerika müdahalede bulunduğu her yeri hor görmüştür. Öreğin Amerika 1991’de Kosova’ya yaptığı müdahaleyi küçük bir hareket saymıştır, oysa Kosova şimdi Avrupa’nın göbeğinde cinsel cinayet ve uyuşturucu madde kaçakçılığı gibi organize suçların cenneti ve Avrupa’nın alnında kara bir leke olmuştur. Amerika ayrıca Afganistan, Irak, Libya ve Suriye gibi ülkelerde ifa ettiği rolü de önemsiz saymıştır.

Politics Frest dergisi genel yayın yönetmeni Markus Papadopolus, son yirmi yılda Amerika’nın müdahaleleri yüzünden bu bölgelerde yaşayan insanlar büyük acılara katlandığını vurguladı.

Aslında Arabistan’ın Yemen’e müdahalesine  ve bu savaşta zafer kazanma isteğine ve bu yüzden yaklaşık bir ay önce Kuveyt’te başlayan Yemen barış müzakerelerinin gidişatına bakıldığında, Amerika yönetimi Arabistan’ın Yemen’de kesin askeri ve siyasi zafer elde etmesini ve böylece bölgede eski nüfuzunu yeniden ihya etmesini istemediği anlaşılır.

El Kudüs el Arabi gazetesinin yazdığına göre, Arabistan’ın Yemen’e dayattığı savaşı yakından izleyen Batılı diplomatik kaynaklar, Amerika yönetimi Riyad yönetimine Yemen’in istifa eden yönetimi ile Ensarullah hareketi ve Ali Abdullah Salih taraftarları arasında Kuveyt’te başlayan barış müzakerelerini sürdürmesi yönünde baskı uyguladığını belirtiyor.

Kuveyt’te bir ay önce başlayan Yemen barış müzakerelerinde Arabistan bu müzakerelerin kısır döngüye dönüştüğünü ve Ensarullah hareketi ve Ali Abdullah Salih’e bağlı örgütün bu müzakerelerin sayesinde bir nevi uluslararası meşruiyet kazandığını düşünüyor.

Yemen’in istifa eden yönetimini temsilen Kuveyt barış müzakerelerine katılan heyetin danışmanlarından biri şöyle diyor: müzakere oturumları her gün tekrarlanan bir senaryoya dönüştü, çünkü istifa eden yönetimi temsil eden heyetle Ensarullah ve Ali Abdullah Salih’i temsil eden heyerler her sabah üç saat müzakere ediyor ve istifa eden yönetimi temsil eden heyet savaşın durdurulması ve istifa eden yönetimin Sana’a geri dönmesi ve Ensarullah hareketinin askeri üsleri ve ağır silahları teslim ettikten sonra geri çekilmesi ile ilgili önerilerini sunuyor. Ensarullah hareketi de akşam saatlerinde düzenlenen oturumlarda istifa eden heyetin önerilerinin tam tersi istikametinde kendi önerilerini sunuyor.

Söz konusu kaynak, Ensarullah hareketi ve Ali Abdullah Salih’e bağlı örgüt savaşı sonlandıracak ve istifa eden hükümetin yeniden Sana’ya geri dönmesiyle sonuçlanacak bir barış anlaşmasını kabul etmediğini belirtiyor.

Öte yandan arada bir Yemen barış müzakerelerinde ilerleme kaydedildiğini açıklayan BM Yemen özel temsilcisi Ahmet Veled Şeyh Ahmet’in Yemenli tarafları sözlerini tutmakta ikna edecek gücünü her geçen gün biraz daha yakbettiği anlaşılıyor.

Bir Arap büyükelçi ise BM özel temsilcisi Amerika ve Batı’dan Yemenli taraflara çözüm yolunu dayatabilecek yetkiden yoksun olduğunu belirtiyor. Fakat görünen o ki Arabistan da pratikte Yemen savaşını kendi lehine sonlandırarak askeri zaferini ilan edemiyor. Oysa Suud rejimi bölgede ve Arap dünyasında liderliğini pekiştirmek ve İran karşısında güçlü konuma geçmek için bu zafere ihtiyaç duyuyor.

Görünen o ki Arabistan pratikte tek başına bu savaşa kalkıştı ve başta FKİK ülkeleri olmak üzere Arap ittifakında yer alan ülkelerin sadece simgesel olarak bu savaşa katıldığı anlaşılıyor. Nitekim BAE dışında öteki üyelerin Yemen savaşına pek katılmadığı gözleniyor.

Bugün siyaset ve medya çevreleri Mısır ve Ürdün’ün neden Yemen savaşına doğrudan katılmadığı  hakkında soru işaretlerini gündeme getiriyor. Oysa bu iki ülke sözde Arabistan’ın kurduğu Yemen karşıtı Arap ittifakında yer alıyor ve Riyad her iki ülke ile stratejik işbirliği ve ortak koordinasyon konseyi üzeri anlaşma imzaladığı biliniyor. Bu iki ülke aynı zamanda Arabistan’dan milyarlarca dolarlık mali yardım alıyor.

Bir çok çevre de Arabistan’ın Amerika ile Yemen’e deniz kuşatması ve deniz üzerinden Ensarullah’a silah ulaştırılmasını engellemesi gibi askeri işbirliği anlaşmalarını sorguluyor. Bu kaynaklar bu anlaşmalara karşın Yemen’e silah sevkiyatı devam ettiğini belirtiyor.

Yine Riyad’da bazı çevreler Ebu Dabi ile Yemen’in eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Bilindiği üzere Ali Abdullah Salih’in oğlu Ahmet BAE’inde yaşıyor ve babasının bir kaç milyar dolarlık yatırımlarını yönetiyor. Yemen macerasında hatta BAE’nin rolü da sorgulanan konuların başında yer alıyor, çünkü BAE, Arabistan’dan sonra Yemen savaşına en çok askeri katılım sağlayan ülkedir ve BAE askerleri Aden’i işgal etmekte ve Hazr-i Mot ve El Makla’nın El-kaide örgütünün elinden kurtarmakta önemli katkısı olmuştur. Fakat BAE askerleri Yemen’in kuzeyinde devam eden çatışmalara ve özellikle Taaz ve Mareb veya El Cof kentlerine yönelik kuşatmaların kırılmasına ortaklık etmekten kaçınıyor.

Bazı uzmanlar Ebu Dabi’nin Yemen’de her türlü askeri operasyona katılmaya karşı çıkmasının sebebini, ihvanilerle bağlantılı olan Yemen ıslah partisine bağlı milislerin katılımına bağlıyor. Çünkü BAE ihvanilerle Arap dünyasının neresinde olursa olsun düşmanlığı, bu ülke için bir stratejiye dönüşmüştür ve bu yüzden BAE, Yemen ıslah partisinin Yemen’in siyasi geleceğinde hiç bir şekilde yer almasını istemiyor. Oysa Yemen ıslah partisi bu ülkenin en önemli askeri ve siyasi örgütlerinden biri sayılıyor. Bu yüzden Ebu Dabi ıslah partisine yakınlığı ile bilinen Muhsan Ahmer’in istifa eden yönetime bağlı güçlerin başına geçmesini ve ardından Cumhurbaşkanı yardımcısı olmasını kabul etmedi.

Bir Arap büyükelçisi ise bu konuda şöyle diyor: BAE Yemen’in yeniden bölünmesini onaylıyor ve bu hedefin gerçekleşmesi için büyük çaba harcıyor ve buna göre tüm çabasını da Yemen’in güneyinde odakladığı gözleniyor. Çünkü BAE Aden’i Yemen ordusu ve Ensarullah güçlerinin elinden çıkardıktan sonra bu kenti yeniden inşa etmeye çalıştı ve tüm bu çabalar Yemen’de silahlı selefilerin Yemen’in güneyindeki ayrılıkçı güçleri engellemelerine karşın gündeme geldi ve BAE söz konusu ayrılıkçı güçleri destekleyen taraftır.

Arap büyükelçi şöyle devam ediyor: BAE Yemen’in Ali Salim el Beyz, Ebu Bekir Atas ve diğer bazı Yemenli seçkin ayrılıkçı şahsiyetlere ev sahipliği yapıyor ve bu şahsiyetler iki hafta önce Ebu Dabi’da Yemen’in siyasi geleceğini görüşmek üzere bazı oturumlar düzenledi ve bazıları özellikle Yemen’in bölünmesine ve bazıları da özellikle konfederal bir yapıya kavuşturulmasına vurgu yaptı.

Arabistan ise doğal olarak Yemen’in yeniden bölünmesini istemiyor, çünkü Arabistan açısından Yemen’de meşruiyet, Yemen’i kuzeyinden güneyine kadar her tarafını kontrol altına alan askeri meşruiyettir ve Arabistan yönetimi, Yemen’e karşı başlattığı savaşın bir sonucu bu ülkenin bölünmesi olmasını istemiyor, çünkü bunu kendi çıkarlarına aykırı buluyor.

Gerçekte Suud rejimi Yemen’de kuzeyi Ensarullah hareketi ve Ali Abdullah Salih’in örgütünün kontrolü altında kalmasını ve sadece Yemen’in güneyini onların elinden çıkarmayı istemiyor.

Arap büyükelçi, BAE Yemen krizine son vermek için Ali Abdullah Salih’in bu ülkeden ayrılmasını önerdiğini de kaydetti. Büyükelçi sözlerini şöyle sürdürdü:

Şu meseleyi de unutmamak gerekir ki Ensarullah ile bu hareketin Güney sınırlarına saldırılarını durdurması ve bilmukabil Suud savaş uçakları da Ensarullah’ın elinde bulunan Sade eyaletine hava akınlarını durdurması üzerine uzlaşan Suud rejimi, şimdi de Ali Abdullah Salih ve Ensarullah lideri Abdulmakil Husi’nin Yemen’den ayrılmasına yönelik BAE’nin önerisini kabul ettiği anlaşılıyor. Yine Amerika’nın da bu öneriyi benimsediği söyleniyor.

Öte yandan bu tür sorular ve görüşler, Amerika gibi küresel güçlerin ve bazı bölgesel güçlerin gerçek niyetleri hakkında bazı kuşkuları uyandırdığı gözleniyor. Buna göre bu güçler Arabistan’ın Yemen savaşını kazanmasını istemiyor. Gerçi Arabistan’a Yemen savaşında zaferin yarısını kendi adına yazdırmasına izin verilebilir, hatta bu güçler Arabistan’ın Yemen bataklığına batmaya devam etmesine ve böylece mali, askeri ve siyasi gücünü kaybetmesine de izin verebilir.