Şubat 21, 2016 08:12 Europe/Istanbul

Geçen bölümde Allah’ı anme ve zikretmeden söz ettik. bugünkü sohbetimizde zikrin faydaları hakkında günümüze dek gelen hadislerin üzerinde durmak istiyoruz.

İnsanın Allah’a yönelmesi ve sonsuz güç kaynağına bağlanması, yaşamı üzerinde derin etkileri olan bir durumdur.

Yüce Allah kendisini anmanın ve zikretmenin gönüllerin aydınlanmasına ve uyanmasına vesile olduğunu buyuruyor. Nitekim Araf suresinin 201. Ayetinde şöyle okumaktayız:

Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.

İnsan kalbi Allah’ı andığı kadar ilahi nurla aydınlanır. Gerçekte burada iki yönlü bir ilişki söz konusudur. Yüce Allah Bakara suresinin 152. Ayetinde şöyle buyurur:

Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!

Yani insan her ne kadar düşüncede, sözde ve ameldeallah’ı anarsa, yüce Allah katında değeri ona göre önem kazanır ve artır. Böyle bir insanı ilahi nur sarar ve yaşamında yolunu aydınlatır ve kurtuluşa ve kemale ermesine vesile olur.

Allah’ı anmanın zaman ve mekanla sınırlı değildir ve sınırsızdır. Bu yüzden insanlar sürekli yüce Allah’ın varlığını anmaları gerekir.

Yüce Allah Nisa suresinin 103. Ayetinde şöyle buyurur:

Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın.

Bu ayetten anlaşıldığı üzere, Allah’ı zikretmenin sadece zikretmenin en önemli mısdakı olan namaz sırasında geçerli olduğunu düşünmemek gerekir. İnsan yaşamının her anında Allah’ı zikredebilir, nitekim İmam Ali (sa) da oğlu İmam Hasan’a (sa) değerli vasiyetinde bu noktayı hatırlatırken şöyle buyurur:

Her haldeyken Allah’ı an.

Rivayetlere göre İslam peygamberi (sav) de sahabeye şöyle buyurmuştur:

Acaba size, sizlerin daha yüce dereceleri olan ve sizi Allah katında daha pak yapan ve paradan pultan, altından ve gümüşten daha değerli olan ve Allah yolunda cihad etmekten de daha iyi olan amelin hangisi olduğunu söylememi istiyor musunuz? Sahabe, evet ya resulüllah şeklinde karşılık verir. Allah resulü (sav) şöyle buyurur: o amel, Allah’ı bol bol zikretmektir.

Allah’ı anmak ve zikretmekten başka Allah’ı anmak üzere düzenlenen oturumlar ve meclisler de özel itibar ve değere sahiptir. İçinde insanın kalbi Allah’a yönelik ve Hak tealanın sıfatları zikredilen her türlü meclis, pak ve salih insanların ilgisini çektiği gibi yüce Allah’ın da ilgisini çeker.

İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur:

Hiç bir grup yoktur ki Allah’ı zikrederken melekler onları sarmasın ve Allah rahmeti üzerlerine olmasın ve gönülleri huzura kavuşmasın ve adları onlarla beraber olanlarla birlikte anılmasın.

Yine Allah resulü (sav) bir başka yerde zikir meclislerinin önemi hakkında şöyle buyurur:

Ne zaman cennet bahçelerini ve bostanlarını bulursanız, oralarda gezinin. Sahabe, ya resulüllah, cennet bahçeleri hangisidir, diye sorunca, Allah resulü, zikir meclisleri şeklinde karşılık verir.

İslam peygamberinin (sav) bu sözü talim ve terbiye bakımından önemli bir noktaya işaret ediyor, o da zikir meclislerinin insanın kemale erme yolunda hareket etmesine katkı sağlamasıdır.

Gerçekte sıradan insanlar bazı dini görevlerini ve vecibelerini tek başına yerine getirmek istemez, ancak yanlarında başkalarını da görünce içlerinde bunun için bir şevk oluşur. Buna göre İslam peygamberi (sav) zikir meclisi veya dinin anılması veya ihya edilmesi için düzenlenen her türlü meclisi cennet bahçelerine benzetmiştir.

Allah resulü (sav) şöyle buyurur: Kim ki Allah katında kıymetini bilmek istiyorsa, önce Allah’ın onun nezdinde kıymetine baksın. Herkesin Allah katında derecesi, Allah’ın onun nezdindeki derecesi ile orantılıdır. Nitekim sizim malikinizin gözünde en üstün amelleriniz ve en pak olanları ve en etkili olanları ve derecenizi yükseltecek olan ameliniz, yüce Allah’ı zikretmektir, çünkü Allah teala da ben beni ananların yanındayım diye buyurmuştur.