Kasım 05, 2016 13:37 Europe/Istanbul

Arabistan ve müttefikleri Yemen topraklarına karşı düzenledikleri bunca saldırıya karşın bu ülkede hiç bir hedeflerine ulaşamadı, daha da beteri, Riyad’ı insani ve iktisadi açıdan asla istemediği yıpratıcı ve sonu bilinmeyen bir savaşın içine sürükledi.

Bu savaş aynı zamanda Arabistan’ın uluslararası imajını yok etti ve bu ülkeyi savaş suçu işleyen bebek katili ülkelerin listesine yerleştirdi.

Öte yandan sınır tanımayan hekimler örgütünün Arabistan ve müttefiklerinin örgüte ait hastaneleri bombardıman etmesi ve masum insanları ve hekimleri ve hemşireleri katletmesine itirazda bulunarak Yemen’den çekilme kararı alması da Arabistan ve BM genel sekreteri açısından utanç kaynağı bir karar oldu. Bu karar özellikle Arabistan’ın Yemen’e yönelik hava akınları şiddetlendiği ve Kuveyt’te düzenlenen Yemen barış müzakereleri başarısızlıkla sonuçlandığı ve Yemen kuşatması iyice daraltıldığı bir sırada alındı.

Aslında sınır tanımayan hekimler örgütünün bu kararı ve çalışanlarını ve hastalarını koruma çabaları takdire şayan bir karardır. Bu karar mütecaviz ve acımasız güçlerin bombaları ve füzeleri altında bedenleri param parça olan savunmasız bir milleti destekleme yönünde alınan cesurca bir karar ve itiraz haykırışıdır.  Gerçi bu itiraz ve feryat, BM genel sekreteri Ban Ki Moon’un ve bölge ülkelerinin uzlaşmacı tavırları üzerinde pek etkili olmadığını da gözlerden kaçmıyor.

Yemen’de beşinci ateşkes anlaşması henüz uygulanmaya başladığı bir sırada Suud rejimine bağlı savaş uçakları Taaz bölgesine hava akını ile ihlal edildi. Bu ateşkes, Yemen’de adeta bir kaç dakika bile uygulanamayan ve eski ateşkes anlaşmalarının kaderini paylaşan beşinci ateşkesti.

Arabistan rejimi bölgede bazı Arap rejimleri de yanına alarak geçen sene Mart ayının sonlarına doğru Yemen topraklarına saldırdı. Arabistan bu saldırı ile aslında Yemen’in istifa eden kaçak Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’yi yeniden iktidarın başına geçirmek ve Ensarullah hareketinin başkent Sana üzerindeki hakimiyetine son vermek istiyordu.  Bir başka ifade ile Ensarullah hareketi Sana ve Yemen’in bir çok kentinde hakimiyetini sağlamasının ardından Mansur Hadi görevinden istifa ederek Arabistan’a kaçtı. Ensarullah hareketi ise Mansur Hadi’yi bu hareketle iktidarı paylaşma yönündeki sözlerini tutmamakla suçladı.

Mansur Hadi Arabistan’a kaçtıktan sonra Suud rejimi Yemen topraklarını hava akınları ile vurmaya başladı. Bu saldırılarda bir çok altyapı tesisleri, hastaneler, okullar, çarşılar ve camiler hedef alındı ve aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu binlerce Yemenli vatandaş katledildi.

Arabistan’ın Yemen saldırıları 26 milyon insanı zor durumda bıraktı ve Yemen’e dayatılan kuşatma da insanları gıda maddeleri, ilaç, tıbbi malzeme ve teçhizat sıkıntısı ile karşı karşıya bıraktı.

Ancak Yemen savaşı başladığı günden beri Arabistan bu ülkeye yönelik hiç bir hedefine ulaşmadı ve şimdi Yemen toprakları Arabistan için başdöndürücü bedeli olan yıpratıcı bir savaşa dönüştü. Oysa Arabistan zaten petrol fiyatlarının düşmesi yüzünden ciddi maddi sıkıntı ve bütçe açığı ile karşı karşıya bulunuyor.

Bugün Arabistan’ın Yemen’a dayattığı savaşın üzerinden 19 ay geçiyor. Oysa Suud rejimi ilk başta kısa bir sürede Yemen’e yönelik hedeflerine ulaşabileceğini ve savaşı bitireceğini zannediyordu. Şimdi ise ne Mansur Hadi iktidarın başına dönebildi ve ne de Ensarullah hareketinin hakimiyeti yok oldu. Oysa Arabistan Yemen savaşının önemli amaçlarından birinin Mansur Hadi’yi iktidarın başına geçirmek ve Ensarullah hakimiyetine son vermek ve ayrıca Yemen’le ortak sınırında güvenliği sağlamak şeklinde açıklamıştı. Şimdi ise bu savaşın ardından Arabistan’ın Necran ve Ceyzan eyaletlerinde ciddi güvenlik sıkıntısı yaşanıyor. Öte yandan Arabistan rejimi bu eyaletlere hakim olan güvensizlik şartlarının ardından savaşın ülkenin diğer bölgelerine de yayılmasından endişe ediyor.

Bu yüzden Suud rejimi Yemen’de beşinci kez ateşkese evet demek zorunda kaldı, gerçi ateşkes uygulanmaya başlar başlamaz yine Suud rejimi ateşkesi ihlal eden taraf oldu. Bu yüzden uluslararası camia Arabistan yönetimini eleştirdi ve hatta bu ülkenin müttefikleri ve hamileri de eleştiri yapanların arasında yer aldı.

Yemen’de Nisan ayında uygulanan ateşkes pek fazla sürmedi ve ardından Mayıs ayında Kuveyt’te yaklaşık 100 gün süren Yemen barış müzakereleri sonuçsuz noktalandı.

Yemen’de ilk ateşkes anlaşması Suud rejiminin Yemen topraklarına saldırımaya başlamasından yaklaşık 50 gün sonra sağlandı. O günlerde Ensarullah hareketine bağlı güçlerin ve Yemenli aşiretlerin Arabistan topraklarında ilerlemesi Suud elebaşılarını kaygılandırmaya başladı ve bu yüzden ateşkese evet demek zorunda kaldı.

Aslında Suud elebaşıları Yemen’e saldırmaya başladıkları ilk günden itibaren ancak Ensarullah hareketi başta Sana olmak üzere Yemen’in tüm kentlerinden geri çekildiği takdirde ateşkese evet diyeceğini açıklamıştı, ancak Yemenli aşiretlerin Arabistan’ın sınır kentlerine doğru ilerlemesi ateşkes anlaşmasını kabul etmelerine neden oldu. Gerçi bu ateşkes pek uzun sürmedi ve bundan sonra da Yemen’de ne zaman sahadaki şartlar Arabistan’ın aleyhine olmaya başlayınca Riyad hemen ateşkes dedi ve her defasında da ateşkesi ihlal eden taraf yine Riyad oldu.

Peki Amerika neden son ateşkesin üzerinde ısrarla duruyordu, dersiniz?

Arabistan’ın başını çektiği ittifaka bağlı savaş uçakları Yemen’in başkenti Sana’da düzenlenen bir yas törenini bombardım etmesi ve 700 insanı katletmesi veya yaralamasının ardından uluslararası camianın Arabistan ve baş hamisi Amerika’ya yönelik eleştirileri artmaya başladı. Ancak bu eleştiri sadece bölge ülkelerinin kamuoyu ile sınırlı kalmadı ve biraz önce belirtildiği üzere uluslararası boyut kazandı ve Batılı medya organları ve çeşitli kurumları da eleştiri yapanlara katıldı.

Örneğin Washington Post bir kaç gün önce “ABD’nin desteklediği Suud ittifakı, Yemen’de yas törenine saldırmak ve 100’ü aşkın insanı öldürmekten sorumludur” başlıklı bir makale yayımlayarak Amerika’nın Arabistan’a Yemen saldırılarında verdiği destekleri sert bir dille eleştirdi. Bu yüzden ABD Dışişleri Bakanı John Kerry şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde Yemen’de ateşkese ve bu ülkede devam eden çatışmaların durdurulmasına vurgu yapmak zorunda kaldı.

Aslında Yemen’de sağlanan önceki anlaşmaların kırılgan olmasına karşın Suud rejimi içine düştüğü mali sıkıntıları yüzünden Yemen’den daha çok bu ateşkese ihtiyaç duymaya başlamıştı ve bu yüzden yeni ateşkesin devam edeceği düşünüyordu.

Bu bağlamda Ray el Yom gazetesi ateşkesi Yemen savaşının barışçıl bir şekilde sonlandırılması yolunda atılan ilk adım niteledi ve ateşkesin devam etmesini ve tüm çatışma tarafları ateşkese iyi niyetle yaklaşmalarını diledi, fakat böyle olmadı. Gazete bu ateşkes Yemenlilerden ziyade, Arabistan’ın şimdi artık Maşit ve Necran ve Ceyzan sınırlarını aşan ve Taif’e kadar uzanan füzelerden koruma vesilesi olacağını ve belki de daha önceki ateşkes anlaşmalarına göre daha iyi bir şekilde sonuçlanacağını belirtti.

Peki John Kerry neden birden Yemen barışını kaygı etmeye başladı, dersiniz?

Son günlerde Yemen topraklarından Amerikan savaş gemisine füze fırlatıldığı ile ilgili haberleri yayımlanmaya başladıktan sonra Yemen gelişmeleri daha yeni ve daha karmaşık bir aşamaya geldi ve Amerika’nın Ensarullah mevzilerini vurması bu karmaşıklığı daha da arttırdı. Şimdi ad Dışişleri Bakanı John Kerry ciddi bir şekilde Yemen’de ateşkes ve barış istemeye başladı. Peki ama neden?

Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry İngiliz üst düzey yetkililerle Ortadoğu gelişmelerini görüşmek üzere Londra’ya geldikten sonra İngiliz mevkidaşı Buris Johnson’la birlikte Yemen’de Ensarullah hareketi ile Arabistan’ın başını çektiği ittifak arasında kayıtsız şartsız ateşkes istedi. Oysa bundan bir kaç gün önce Yemen yakınlarında seyreden Amerikan donanmasına ait bir savaş gemisine Yemen topraklarından bir füze fırlatıldığı haberi yayımlanmıştı. Bu iddiayı Amerikan donanmasından üst düzey bir komutan ileri sürmüştü.

John Kerry Londra’da yaptığı açıklamada, Yemen’de çatışma tarafları ateşkesi kabul ettikleri takdirde BM Yemen özel temsilcisi İsmail Veled Şeyh Ahmet ateşkesin detayları ve zamanı üzerinde çalışmaya başlayacağını belirtti. John Kerry şimdi Yemen’de kayıtsız şartsız ateşkes zamanı geldiğini ve ardından tarafların müzakere masasına oturmaları gerektiğini kaydetti. Kerry, bugün her ne kadar Yemen’de şiddete son verilmesinin zarureti üzerinde vurgu yapsalar, yine az olacağını, ateşkesin hemen önümüzdeki günlerde uygulanması gerektiğini vurguladı.

Aslında ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Yemen’de ateşkesin sağlanması ve bu ülkede çatışmaların son bulması üzerindeki vurgusu, Suud rejimi Sana’da bir yas törenine hava akını düzenlediği ve 140 kişiyi katlettiği bir sırada gündeme geldi. Bu saldırı ise uluslararası camianın sert tepkilerine neden oldu.

Washington Post gazetesi “ABD’nin desteklediği Suud ittifakı, Yemen’de yas törenine saldırmak ve 100’ü aşkın insanı öldürmekten sorumludur” başlıklı bir makale yayımlayarak Amerika’yı sert bir dille eleştirdi. Makalenin bir bölümünde Obama yönetiminin Yemen’de okulları ve hastaneleri ve sivil hedefleri bombardıman eden Arabistan rejimini desteklediği için insan hakları örgütleri ve kongre üyelerinin eleştirilerine maruz kaldığını belirtti. Gazete ayrıca BM verilerine göre Yemen’de şimdiye kadar binlerce sivilin katledildiğini hatırlattı.

İngiliz The Guardian gazetesi de bu bağlamda “ABD Yemen’i bombardıman etti, ama hiç kimse bu konudan söz etmiyor” başlıklı bir makale yayımladı. Gazete yazarı Amerika yönetimi doğrudan Yemen savaşına katılarak Ensarullah hareketinin mevzilerini bombardıman ettiğini belirterek, Amerikan cruise füzelerinin fırlatılması Amerika’nın dünyanın en şiddetli yoksul ülkesi Yemen’e madahalesinden kaygıları daha da arttırdığını vurguladı.

Gazete makalenin bir başka bölümünde de Yemen hakkında asla konuşmayan başkanlık adaylarını eleştirdi.

Bu iki makale aslında son günlerde Batı medyasında yayımlanan ve Arabistan ve Amerika’yı Yemen’de işledikleri cinayetler hakkında eleştiren yığınla makalenin sadece iki örneğidir.