Aile ocağı, sevgi ve aşk yuvası - 23
Bugün sanal ortamın aile ocağı üzerindeki etkileri üzerinde durmak istiyoruz.
Hatırlanacağı üzere geçen bölümlerde bazı sosyal bozuklukların aile ortamını etkilemesinden söz ederek önlem almanın sonradan çare bulma arayışından daha önemli olduğunu anlattı.
Günümüzde artık herkes çağımız iletişim ve teknoloji çağı olduğunu çok iyi bilmektedir. Yeni çağın kitle iletişim araçları arasında ise internet çok yönlü mahiyeti itibarıyla özel bir yeri vardı. Gerçekte internetin toplumun çeşitli kesimleri arasında sahip olduğu nüfuz gücü, bu iletişim sisteminin sosyal yaşam üzerindeki etkisini de kat kat arttırmaktadır.
Öte yandan günümüzde internet hemen hemen her eve girdiğinden, bu sistemin en temel sosyal kurum olan aile, insanlar ve toplumsal yapıların üzerindeki etkilerini gözetlemek gerekir.
Bugünkü sohbetimizde sanal ortamın aile kurumunu nasıl etkilediğini masaya yatırmak istiyoruz.
21. yüzyılın insanının yaşamında değişim hızı, bilgilerin çok hızlı bir şekilde intikal etmesinin ürünüdür. Bu yüzden çağımızı bilgi patlama çağı olarak adlandırdılar. Bilgi patlama çağında bilgilerin intikaline ve yayılmasına vesile olan kitle iletişim araçları özel konuma sahip olmanın yanında hızla gelişmektedir.
Eğer geçmişte bilgi intikal aracı kitap ve gazete ise günümüzde insanlar en son haberlerden ve gelişmelerden cep telefonu ile haberdar olabiliyor.
Yeni çağın kitle iletişim araçları arasında ise internetin özel yeri bulunuyor. İnternet hem bilimsel bilgi intikal aracı ve hem çocukların oyuncağıdır. İnternetin toplumun çeşitli kesimleri arasındaki nüfuz gücü, tabi ki sosyal yaşam üzerindeki etkisini de arttırıyor.
İnternet, gerçekçi olmayan ve zaman ve mekan kavramlarından bağımsız olan bir ortam yarattığı için bu ortama sanal ortam deniliyor. Sanal ortamda web siteleri, weblog, çat odası, sosyal paylaşım siteleri ve elektronik postaları gibi atmosferleri örnek vermek mümkün.
İnternet üzerinden iletişimin belki de en temel eksikliği, sanat ortamda iletişimin genellikle yazı temeline dayanmasıdır ve bu yüzden bu tarz bir iletişim, yüz yüze görüşmelerde olduğu gibi görsel ve duysal işaretlerden yoksundur.
Günümüzde yeni kitle iletişim teknolojileri, sanal ortamın beraberinde getirdiği değişimlerle birlikte olunca, bir çok ailenin işlevini aksattığı anlaşılıyor. Aile kurumunun sosyal patolojisi alanında en önemli eksenlerden biri, aile içindeki değişimlerden kaynaklanan zararların incelenmesidir. Bu değişimler bazen ailevi ilişkilerde ve değerlerde bir dizi köklü ve derin değişikliklere yol açıyor. Nitekim bu değişimlerin ve değişikliklerin büyük bir bölümü de dıştan ailelere dayatılıyor.
Gerçekte internet insan yaşamına ayak bastığı günden beri tüm olumlu yönlerine rağmen ailelere bir takım kaygıları da dayattı. Bu konu tüm beşeri toplumlarda geçerlidir ve her hangi bir toplumu veya özel bir azınlıkla sınırlı değildir.
Sanal ortamın has özellikleri ve yeni oluşu yüzünden bir çok ebeveyn de bu ortamı ve kullanım alanlarını yeteri kadar inceleme fırsatı bulamamıştır. Bir başka ifade ile bu ortamla yeteri kadar tanışmamak ve bunun yanında çocukların, ergenlerin ve gençlerin sürekli bu ortamda dolaşması, çocuklar için aile ortamının içinde adeta özel bir yaşam alanı oluşturmuştur. Öte yandan başta çocuklar olmak üzere aile fertleri her hangi bir dış gözetleyicinin bulunmasından kaygı duymaksızın sanal ortamda her türlü siteye girip çıkabiliyor ve bazen çocukların yaş, kişilik ve merak özellikleri internetteki sağlıksız ortamlardan olumsuz etkilenebiliyor.
Gerçekte internet, içinde insanlar için yığınla fırsat ve tehdidi bir arada barındıran bir ortamdır. Öte yandan internetin aile ocağı ve ailevi yaşam üzerindeki etkileri bazı sosyologları derinden kaygılandırdığı gözleniyor. Batılı sosyolog Gidnez’e göre bazı sosyologlar internet teknolojisinin yaygınlaşması insanların inzivaya çekilmesiyle sonuçlanmasından kaygı duyuyor. Buna göre söz konusu uzmanlara göre aile içinde internete aşırı derecede bağlanma meselesi insanların boş zamanlarını aileleri ve dostlarına daha az ayırmalarına yol açıyor.
Günümüzde aile fertlerinin hemen hemen tümü sanal ortama girip çıkıyor ve birbiriyle geçirebilecekleri hoş anları birbirine karşı tamamen yabancıymış gibi geçiriyor. Yani gerçekte günümüz ailesinde aile fertleri çok dar bir alanda yan yana yaşarken, aralarındaki fikri ve zihni mesafe denizler kadar büyük görünüyor. Bu durum özellikle karı koca başta olmak üzere aile fertleri için büyük riskler taşıyor.
İnsanların en temel ihtiyaçlarından biri, başkaları ile iletişim kurmaktır. Eş konusunda ise bu beklenti daha da güçlüdür, fakat eğer insan bu ihtiyacını internetle tatmin edebiliyorsa, o zaman eşine yönelik iletişim kurma hisse geriler. Böylece aile ortamında karşılanması gereken en temel ihtiyaçlardan biri eş tarafından karşılıksız bırakılıyor ve sonuçta evlilik yaşamından memnuniyet derecesi azalıyor.
Bundan başka sanal ortama girip çıkmak insanın yaşam tarzını ve yaşam kültürünü de etkiliyor ve gayet tabi yeni değerler eşlerde yeni beklentileri ve talepleri tetikliyor, ki bu da karı koca arasında birçok çelişki ve sürtüşmeye yol açıyor.
Öte yandan değerler üzerinde anlaşmazlık çiftlerden başka ebeveyn ile çocukların arasındaki ilişkileri de olumsuz etkileyebilir. Gerçekte sürekli internette dolaşmak, yaşamdan hoşnutsuzluğu ve özellikle gençlerde yaşam kalitesini tehdit etmektedir. Bu bağlamda bireyin gerçek dünya ile irtibatını azaltmasını, internet ve sanal ortam dışında ilişkilerini kısıtlamasını ve gençlerin sağlıklı eğlencelere pek ilgi göstermemesini örnek vermek mümkün.
Sanal ortam ebeveynle çocuklar arasındaki ilişkilerde bazı değişikliklere yol açmıştır, ki buna ailenin referans olma özelliğini yitirmesi, ebeveynle çocuk arasındaki ilişkinin gerilemesi, iki kuşak arasında teknolojinin gelişmesi yüzünden uçurum oluşması, çocukların ebeveynine saygı duymalarının olumsuz etkilenmesi ve ebeveyne karşı çıkması bu değişikliklerin sonuçlarıdır.
İzdivaç konusunda da evliliklerin pek uzun sürmemesi, eş seçim modelinin değişmesi, izdivaç için gerekli maharetlerden yoksun olmak, ebeveynin evlatlarını doğru düzgün eğitme gücünden yoksun olması, izdivaç yaşının iyice ilerlemesi vesaire durumları örnek vermek mümkün.
Gerçekte sanal ortam ve sosyal paylaşım siteleri gibi imkanları sahip olduğu duygusal ve heyecan boyutu itibarı ile bu tür kitle iletişim araçlarına bağımlı olma durumu aslında bir nevi psikolojik ve ruhi bağımlılıktır ve her insan hangi yaşta olursa olsun, hangi cinsten ve hangi etnik gruptan ve ırktan olsun ve hangi eğitim düzeyde olursa olsun, yeni kitle iletişim araçlarına bağımlı hale gelebililr. Gerçekte her insan bir süre bu araçları kullandıktan sonra ona bağımlı hale gelir ve agrevifleşme, kuruntu, kötümserlik, kendini hor görme, güvensizlik, saiksizlik, umutsuzluk, fırsatları heba etme durumları ile karşı karşıya kalır.
İranlı psikolog Dr. Mahmut Aslani sosyal paylaşım sitelerinin insanların bireysel yaşamı üzerindeki yıkıcı tesirleri hakkında şöyle diyor:
Günümüzde sanal ortama ve sosyal paylaşım sitelerine bağımlılık gençlerin arasında korkunç derecede artmıştır ve bazı durumlarda gerçekten bir nevi bağımlılık söz konusudur. Maalesef sanal dünya bağımlısı insanlar ilkin sırf eğlenmek ve geçici olarak bu ortama yönelir. Aslında bu tür kullanıcılar gerçek ortamda iç heyecanlarını boşaltmak ve eğlenmek için uygun ve güvenli bir ortam bulamayan ve bu yüzden ilkin sırf eğlenmek için bu tür sitelere yönelen insanlardır. Bu yüzden ilk aşamalarda bu insanlar gerçek kimliklerini beyan etmeksızın genel bir iletişim ve hatta ikili ilişkiler kurmaya başlar. Ancak bu tür ilişkilerin şekillenmesinden bir süre sonra aralarında bir nevi ruhi ve duygusal bağ oluşur ve bireyi bazı psikolojik hasarlarla karşı karşıya bırakır, öyle ki bu hasarların şiddeti, hatta uyuşturucu madde bağımlılığından daha ağırdır.