Şubat 26, 2016 12:26 Europe/Istanbul

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'in Mücadele suresinin 11. Ayetinde şöyle buyurur:... Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin.

Yüce Allah bu ayette bilim ve ilim sahiplerini tüm mahluklara tercih ediyor. Bu ayetten başka Kur'an-ı Kerim'da bir çok ayette ve İslam peygamberi (sav) ve pak ehli beyt (sa) fertlerinden gelen rivayetlerde alimlerin faziletinden söz ediliyor.  

Geçen bölümde alimlerle ilgili hadisleri ele almıştık, bu günkü sohbetimizde yine bu konu ile ilgili hadislerle devam ediyoruz.

Kuşkusuz bilginlerin yüce Allah nezdinde konumu başka insanlar gibi değildir. İnsan ne kadar ilmi fazla olursa Allah katında şanı ve mevkii o kadar yüksek olur.

Rivayetlere göre, ulemanın üstünlüğü ile ilgili Mücadele suresinin 11. Ayeti nazil olduktan sonra Allah resulünün (sav) değerli sahabesi Ebuzer peygamber efendimizden bu bağlamda soru sordu. Allah resulü (sav) şöyle buyurdu:

Ey Ebuzer, ilim öğrenmek isteyenleri Allah, melekler ve peygamberler sever. Bilim kapılarından bir kapıyı açmak üzere evinden çıkan kimse için yüce Allah onun attığı her adım için Bedir şehitlerinin sevabı kadar sevap yazar. O zaman bilimi sevenlere cennet vacip olur ve Allah, sabah akşam ondan razı olur. Tüm bu faziletler, Kur'an-ı Kerim'in şu ayeti içindir.

İslam dininin tealiminde alim ve bilge insanın konumu o kadar yüksek ve yücedir ki sadece enbiya ve evliyalar alimlerden daha üstündür. İmam Ali (sa) bu konuda şöyle buyurur: Eğer biri bilim öğrenirken ölüm anı gelirse, onunla peygamberler arasında sadece bir derece mesafe vardır.

Kuşkusuz Kur'an-ı Kerim kültüründe alim ve bilge insandan maksat sadece kafasını türlü bilgilerle dolduran insanlar değil, idrak gücü ve basiret bağlamında yüksek mertebelere eren ve düşünceleri ve amelleri hak ve maneviyata uygun olan insanlardır. Bu insanlar ilahi ayetlerin hazineleridir ve yüce Allah katında da yüksek dereceleri ve büyük mükafatları söz konusudur.

Asr-i saadetin büyük sahabe ve muhaddislerinden Cabir Bin Abdullah Ensari'den Allah resulünün (sav) şöyle buyurduğunu anlattığı nakledilir:

Alim ilahi kelamda düşüncesinden yararlanan ve Allah'a itaat etmekte örnek olan ve Allah'ın hoşnutsuzluğuna yol açan amellerden kaçınan kimsedir.

Yüce Allah bilginleri beşeri toplumun tüm kesimlerinden daha üstün ve daha yüce olarak tanıtmış ve onları toplumun tüm sınıflarının üstüne yerleştirmiş ve onlara özel imtiyazlar tanımıştır. Nitekim Zümer suresinin 9. Ayetinde bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığı beyan edilmiştir.

İslam peygamberi (sav) de alimin, sırf ibadet eden insanlara göre üstünlüğünü şöyle beyan etmiştir:

Alimin abide üstünlüğü, güneşin yıldızlara göre üstüğünü ve abidin abid olmayanlara göre üstünlüğü ve ayın yıldızlara görü üstündüğü gibidir. Onun yaptığı ibadet Kur'an-ı Kerim'in buyurduğuna göre insanın yaratılışını gayesidir, ancak ibadetin ruhu marifet olduğundan alimin abide fevkelade üstüğünü vardır.

Alimin abide üstünlük sırrı, alimin ilim nurundan yararlanmasından başka abidin sadece kendini düşünmesi ve alimin başkalarını düşünmesidir. Abid sadece kendini kurtarmayı düşünür, oysa alim insanların elini tutmayı ve onları da kurtarmayı düşünür.

İslaml peygamberi (sa) bu noktayı çok güzel bir şekilde şöyle beyan etmiştir:

Muhammed'in canı O'nun elinde olana and olsun, şeytan için bir alimin bir anlık varlığı, bin abidden daha beterdir, çünkü abid sadece kendini düşünür, oysa alim başkalarını düşünmektedir.

Allah resulü (sav) bir başka hadiste de şöyle buyurur: Alimin abide üstünlüğünün sebebi şu ki şeytan halk arasında bir bidat oluşturur ve alim bunu fark eder ve insanları ondan men eder, oysa abid sadece kendi ibadeti ile uğraşır ve bidatlerle ilgilenmez ve tanımaz.

Bir üstada veya hocaya karşı saygılı olmak ahlaki fazilettir. Bir alim veya bilgin tüm ilmi dereceleri ile tedris konumuna oturduğunda, biliminin değerinden başka öğretmenlik ve hocalık şanı da takdire şayandır ve saygı gerektirir.

Gerçekte talim ve tedris konumunda olan herkes saygıyı haketmiştir. Bundan başka bilginler insanların halini düşünerek ve onların saadete ermeleri için çaba harcayarak kıyamet gününde başkalarına şifaatte bulunma tevfikine nail olur.

İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur: Alim ve abi kıyamet gününde mahşur olduklarından abide şöyle denir: cennete gir ve ibadetlerin yüzünden cennetin nimetlerinden yararlan. Fakat alime şöyle denir: Burada dur ve kimi istersen şifaat et, senin şifaatte bulunduğun herkes için şifaatin kabul edilecektir.

Ve işte böylece alim peygamberlerin konumuna yerleşir. 015