Aile ocağı, sevgi ve aşk yuvası - 24
Bugün aile ekonomisi üzerinde durmak istiyoruz.
Bilindiği üzere toplumun en küçük birimi ailedir. Aile insanların yaşam yeri, talim ve terbiye mekanı sayılır. Hatta tüm çalışan insanların davranışları aile kültürünün etkisi altındadır. Bu yüzden eğer aileler davranış modeli ve iktisadi işlere bakış açısında ilerleme kaydedecek olursa, bu ailelerin bulunduğu ülkelerde de çalışma ve üretim kültürü gelişmiş olur. İşte bu yüzden tüm toplumlarda ister ilkel, ister gelişmekte ve ister gelişmiş olsun, aile toplumda üretimin ve ürün ve hizmetlerin sunumunda en önemli etkendir. Yine ailenin en önemli işlevlerinden biri neslin bekası anlamına gelen insan gücünü temin etmektir. Buna göre de ekonomistler aileyi toplumların iktisadi hayatının temeli olarak tanımlıyor.
Ancak aile ekonomisinden söz etmeden önce biraz ekonominin kendisi ile tanışmak ve ardından aile ile olan ilişkisinden söz etmek gerekir.
Ekonomi tanımında her şeyden önce genellikle “kıtlık” ve “insanın istekleri” gibi iki önemli kavram gündeme gelir. Ürünler ve hizmetler insanların kendi ürettikleri ve kullanmak istedikleri isteklerdir, öyle ki her birinin yokluğu insan yaşamını zor durumda bırakabilir.
Ürün ve hizmetin üretiminde ise etkili olan etkenler, yer ve doğal kaynaklar, insan gücü ve sermayedir. Bu etkenler bol değil, yani tabiri caizse kıttır. Öte yandan insanın istekleri de sınırsızdır ve bilim ve sanayi ilerledikçe de bu ihtiyaçlar ve istekler artmaktadır.
Ekonomi bilime gerçekte bize asgari kaynaklardan nasıl azami derecede yararlanmayı öğretir. Aile kurumu da sermaye ve insan gücü gibi üretimin iki temel unsuruna sahip olan bir kurum olarak gerçekte iktisadi bir birimdir ve aile ekonomisini de evin kaynaklarına çeki düzen verme ve yönetme biçimi şeklinde tanımlayabiliriz.
Evin kaynakları konusunda zaman, para, yaşam alanı ve evdeki diğer imkanlarıdan oluşan tam bir liste hazırlayabiliriz. Bu kaynaklar görecede farklı görünse de, hepsinin ortak bir yönü vardır, o da kıt olmalarıdır. Siz de mutlaka bazılarından “keşke daha fazla zamanım olsaydı, keşke daha büyük evim olsaydı, keşke daha fazla param olsaydı” ve bunun gibi cümleleri duymuşsunuzdur. Hattı yeterli maddi kaynakları olan insanlar bile daha fazla kaynaklara sahip olmayı arzu ettiği bilinir.
Aile her zaman en iyi yemekleri tüketmek, en iyi giysileri giymek, en iyi evda yaşamak, sürekli seyahat etmek ister. Fakat kesin olan şu ki ailenin kaynakları ve bütçesi sınırlıdır ve bu durum çoğu ailelerin içinde genel bir meseledir. Bu yüzden aile sınırlı kaynakları yüzünden mecburen istekleri arasında bir seçim yapmak ve aile fertlerinin büyük bir bölümünü tatmin edecek kararlar almak zorundadır, ki buna ekonomi biliminde ideallik denir.
Neler tüketmeliyiz, ne kadar tüketmeliyiz, nasıl tüketmeliyiz, kim çalışmalı, ne kadar çalışmalı, gelirinden nasıl azami derecede faydalanmalı, evde neleri üretilmeli, hepsi her gün ailelerde gündeme gelen ve tartışılan konulardır ve ekonomik karar demek, bu sorulara doğru cevap bulmak demektir. Bu yüzden seçim, her ailenin ekonomisinin kalbidir, diyebiliriz.
Aile ekonomisinden söz edildiğinde, şunu da unutmamak gerekir ki bu tür ekonomiler, sadece müreffeh ve zengin ailelerle sınırlı değildir ve bu bilim, esasen gelir ve gideri uyum sağlamayan yoksul ve az gelirli aileler için daha çok önemlidir. Aile ekonomisinde önemli bir nokta, fazla gelirin illa ki ailenin geçiminin iyileştiği anlamına gelmediğidir, çünkü gelir artışı, gider artışını da beraberinde getirir ve asıl burada giderleri yönetmek, aile ekonomisini yönetenlerin marifetini ortaya koyar. Aileler bütçe yetersizliği ile karşılaştıklarında hükümetler gibi ek bütçe talebinde bulunamaz, ya da fazla masraflara harcanan giderleri kısıtlayamaz ve bu yüzden giderleri ta baştan iyi yönetmesi gerekir.
Aile ekonomisini eşsiz yapan bir konu, ailevi ve mesleki rolların arasındaki iç bağlantıların varlığıdır. Buna karşın ailenin iktisadi faaliyetlerini sıradan bir eğlence konusunu gibi görmemek gerekir, bilakis bu konu üzerinde ciddiyetle durmak ve titiz planlama ile takip etmek şarttır. Bunun anlamı da şu ki ailenin tüm fertleri ailenin iktisadi politikalarını hedeflerin doğrultusunda izlemeleri gerekir.
Ailenin iktisadi yönetimi normal şartlarda her bir üyenin geliri ve giderlerine göre düzenlenmesi gerekir. Nitekim her ailede ebeveyn aile içinde duygusal, psikolojik ve sosyal yönetimi uyguladıları gibi, ailenin giderleri ve gelirle gider arasında denge sağlamak da iyi bir yönetimi gerektirir.
Ailevi hayatta bazen çeşitli kararlar almak gerekir. Buna göre ailenin bütçesini kalıcı yatırımlar sayılan beyaz eşya, konut ve araba gibi ürünlerde harcamak gibi, bu bütçeyi bir lokantaya gitmek gibi kalıcı olmayan alanlarda harcayabiliriz. Aynı konu evlat sayısı, eğitim ve sağlık hizmetlerinin niteliği ve niceliği konusunda da geçerlidir. Yani aile içinde sürekli evvela gelirle gider arasında bir denge kurulmasına göre seçim yapmalı ve ayrıca tercihler ve zevkelerin farklılığı ve ailenin ve toplumun içinde hakim olan kültüre göre elde ettiğimizde yeniden değiştirilmesi için çaba harcamayacağımız şekilde seçim yapmalıyız.
Aile ekonomisinde önemli rol ifa eden etkenlerden biri de zaman etkenidir. Bu önemli kaynağın kendine özgü özellikleri vardır ve bu özellikler onu başka kaynaklardan farklı kılar. Zira zaman sınırlı bir kaynaktır, öyle ki ne depolanabilir, ne de geri getirilebilir. Zamanın temposunu ne hızlandırabilir, ne da yavaşlatabiliriz. Dolaysıyla bu kaynak elde edeceğimiz sonuca uygun bir şekilde sarf edilmelidir. İnsan sahip olduğu her şeye karşı sorumlu olduğu gibi, zamana karşı da sorumludur. Zamana bu tarzda bir bakışla aile içinde zaman için plan yapmanın önemi daha iyi anlaşılır. Gerçekte aile içinde zamandan en iyi şekilde yararlanmak için plan yapmak, aile ekonomisinde planlama yapmanın ilk adımı sayılır.
Plansız aile, kendi haline bırakılan bir kurum gibidir. Eğer ailenin reisi ailesi için belirlenen hedeflere ulaşmak için sahip olduğu imkanları ve kaynakları iyi tanımaz ve gereken planlamayı yapmaz ise, aileyi oluşturan bireylerin hedefleri hiç bir zaman gerçekleşmez. Bunun için en başta ailenin temel hedeflerinin çerçevesi belirlenmelidir. Bundan sonra sıra esas hedeflere ulaşmak için belirlenen daha küçük hedeflere ulaşmayı amaçlayan programlara ve planlara gelir. Bu yüzden planlama işi kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere üç ufka göre yapılması şarttır. Uzun vadeli planlamada aile, servet, gelir ve zaman gibi sahip oldukları kaynakları gözeterek uzun vadeli hedeflerini belirlemesi gerekir.
Ailenin uzun vadeli planı doğrultusunda hazırlanan orta vadeli planlarda aile, ihtiyaçlarını ve imkanlarını tespit ederek en iyi yöntemi seçmesi gerekir. Örneğin çocukların üniversiteye gitmeleri konusunda aile çocuklar için ilkokuldan lise sona kadar orta vadeli plan hazırlamalıdır. Böylece ailenin orta vadeli hedeflerine ulaşmak için bazı kısa vadeli planlar yapma ihtiyacı ortaya çıkar.
Ekonomi uzmanları bu aşamadan sonra, yani plan yapmak ve hedeflere ulaşma yolunu belirlemenin ardından ailelerin başarı ile karşılaşacaklarını belirtiyor. Bunun için aile fertleri bencillikleri ve başına buyruk hareket etmeleri bir kenara bırakmalı ve gönül birlikteliği içinde ailenin saadetini düşünmelidir.
Uygunsuz iktisada şartlarla yüzleşme konusunda da ekonomi uzmanlar bir kaç stratejiye işaret ederek böylece bu tür durumların tesirlerinin azalmasını veya gelecekteki olumsuz tesirlerinin engellenmesini gündeme getiriyor.
Kötü ekonomik şartlarla ailelere yardımcı olabilecek yollardan biri zaruri olmayan giderleri silmektir. Gerçekte aileleri bütçe açığı sorunu ile karşılaştıran ve makul olmayan giderlerden kurtulmak için her zaman titiz bir bütçe planı yapılması şarttır. Bu bütçeyi her zaman biraz tasarruf yapacak şekilde düzenlemek gerekir.
Hayat sigortası da aileleri ekonomik dalgalanmalara karşı koruyan önemli etkenlerden biridir. Hiç kimse ne zaman vefat edeceğini bilmez ve hiç kimse de ailesini iktisadi sorunlarla baş başa bırakmaz istemez. Gerçi hayat sigortası sizin mali yaşamınızda etkisi olmayabilir, ama hiç kuşkusuz ailenizi korumakta etkili olacaktır.