Aralık 22, 2016 23:27 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen bölümlerde islam dünyasında ayrımcılığa neden olan etkenleri birbirinden ayırmaya çalıştık ve islam ülkelerinin tarihi deneyimlerine işaretle milliyetçilik ve hükümdarların otoriterliğini bunların başında sayıp, yabancı güçlerin müdahaleci girişimlerini de islam dünyasında müslümanları birbirlerinden ayrı düşüren dış etkenlerden olduğunu ifade ettik.

Bu programda ise islam dünyasının tefrikasına neden olan en önemli tekfirci akımlarından sayılan Talibanism isimli fikri ve siyasi akım üzerinde durarak  dış ve iç etkenlerin ilişkisinden doğan tekfirci akımların analizlerini ele almak istiyoruz. Bu eleştirel yaklaşım islami toplulukta yaşanan ekonomik ve kültürel yoksunluğun yanısıra islami beldelerde hüküm süren hükümdarların kifayetsizliği ve yabancı düşmanların komplolarının nasıl islam dünyasının ekonomik, güvenlik ve küresel anlamda felaketine neden olduğunu göstermiş olacak

Taliban'ın ismi yeni fikri, itikadi, siyasi ve aynı zamanda askeri bir grup olarak ilk kez  1994 yılında Afganistan'ın çatışmaları ve gelişmeleri bağlamında verilen raporlarda duyulmaya başladı. O zaman adı geçen grup Seng Hisar ve Spin Boldak gibi doğu ve güney bölgelerini işgal ederek Kandahar ve Celal Abad kentlerini de kendi tasarrufunda bulundurdu. Bu grup 1995 yılında Herat kenti başta olmak üzere Afganistan'ın 10 ilinde hızlı bir ilerleme elde etti ve Kabil'i de kendi muhasarası altına aldı.Rabbani devletinin savunma bakanı Ahmet Şah Mesut bir yıl içinde kabil'in çevresinde bu örgütün faaliyetlerini durdurdu ancak bir süre sonra Taliban Kabil'i feth etti ve ülkenin diğer bölgelerini işgal ederek özellikle güney kıtaları örneğin Mezar Şerif'i kendi hedefleri arasında bulundurdu. Onlar Pakistan'dan gönderilen talebelerin yardımı ile gittikçe ülkenin bir çok bölgesine hakim oldular ve gücü elde etmeyi başardılar. Pakistan, Arabistan ve BAE Taliban'ı Afganistan'ın yasal devleti olarak tanıyan ilk ülkeler arasında geldi. O dönemde bir çok analist ve düşünür bu örgütün faaliyetlerini ciddiye almadı ama ne var ki zaman geçtikçe Taliban tehlikeli bir siyasi, itikadı ve fikri akıma dönüşüp islam dünyasının kökünü kazmak istedi. Bu akım geçen iki onyıl boyunca çeşitli örgütlerle birlikte düşmanlık ve tefrika alevlerini müslümanlar arasında yayıp dünyada islam adına bir çok cinayet işlemiştir.

Taliban örgütünün baş göstermesi ve genel anlamda Talibanism düşüncesinin kökünü  Afganistan'ın iç ve dış meselelerinde bulmak mümkündür. Geçen programlarda da anlattığımız üzere dış müdahaleler islam ülkelerinin geride kalınmışlığının asıl nedeni ve islam dünyasında tefrika ve şiddetin baş göstermesinde önemli rol oynamıştır. Afganistan'da da dış müdahalelerin ardından  gelen  güvensizlik, kargaşa,ekonomik ve kültürel yoksunluk Taliban gibi sapık ve aşırı dini akımların faaliyetlerine zemin hazırlamıştır.1973 yılından 5 yıl sonra Davud Han,  Zahir Şah'dan darbe ile gücü eline geçirdi ancak Afganistan Demokrat Halk partisi tarafından bir darbe daha gerçekleştirilip onu öldürerek hükümetine son verdi. İşte bu darbe sovyetlerin Afganistan'da bulunmalarına vesile oldu. Bu dönemde Afganistan demokrat halk partisi ile sovyetler arasında iyi ilişkilerin sürmesi sonucunda sovyet güçler dönemin çökme halinde olan devleti desteklemek amacıyla kendi askeri gücünü orada bulundurdu.Sovyetler birliği resmi olarak askeri varlığını Afganistan'da 24 Aralık 1979 yılında ilan etti ve çeşitli açılardan Afganistan'a saldırdı ve böylece  ''sovyet vietnami'' adıyla ünlenen savaş başladı.

Bu zaman diliminde cihatçılar ismiyle tanınan örgütler sovyet ordusu ile mücadele için kuruldular ve kızıl ordu Afganistan'ın her bir yerinde cihatçılar tarafından hedef alındı. Sovyet güçlerin bu müdahalesini pek hoş karşılamayan  ABD  cihatçıları askeri açıdan donatmaya başladı.Usame Bin Laden bu sırada Amerikan'ın istihbarat kurumunun desteği ile Arabistan'dan Afganistan'a gitti ve sovyetlerle mücadeleye başladı.Sovyetler birliği tarafından Afganistan'ın işgali ve bu sırada ABD'nin ülkenin iç işlerine karışması, diğer yandan ise  Afganlı örgüt ve cihatçı liderlerin acizliği nedeniyle  güçlü bir devletin oluşması Afganistan ülkesinde engellendi ve bunun sonucunda siyasi istikrar ve iç güvenliği ülkede zayıf bir konuma sahip oldu, ardından ekonomik ve kültürel yoksunluğun yayılması ve etnik ihtilafların şiddet bulması islam dünyasında bu tehlikeli akımın şekillenmesine zemin hazırladı.15 şubat 1989 tarihinde sovyet güçlerin Afganistan'dan çıkışının ardından Necibullah, sovyet komünistlerin desteği ile bir süre Kabil'de devlet başında bulundu ancak ne var ki onun kurduğu hükümetin çöküşü sonrası cihatçılar arasında bir çok ihtilaf ve anlaşmazlık baş göstermiş oldu ve böylece Afganistan'da iç savaşın kıvılcımları vuruldu. Bu kargaşa yabancı ellerin bir müslüman ülkenin iç işlerine karışması ve mezhebi-etnik boşlukların müslümanlar arasında derinleşmesi sonucunda yaşandı ve böylece aşırı grup ve çetelerin oluşması için ilk adım da atılmış oldu.

1979 ve 1989 yılları arasında on yıl boyunca Afganistan'ın cihatçı güçleri ile sovyetler birliği askerleri arasında geniş alanda vuku bulan savaşın sürmesi ve diğer yandan cihatçı örgütler arasında sürdürülen iç çatışma ve istikrarsızlığın yayılması, Afganistan'ın ekonomik altyapılarını tahrib edilmiş bir vaziyete getirdi ve ülke çapında genel yoksunluğa neden oldu. İşte bu yoksunluğun devam etmesi ve hatta şiddet bulması Taliban'ın oluşması için önemli bir etki sağladı. Bu konuda özellikle dikkat edilmesi gereken bir nokta Taliban örgütünün içindeki üyelerin çoğunun Afganistan toplumunun alt katından ve fakir kısımından olan Peştunların bulunmasıdır. Bunlar sovyetlerin Afganistan'dan çıkışı ve cihatçı savaşların son bulmasıyla Pakista'ın dini medreselerinde eğitim görüyorlardı. Bu ekonomik ve kültürel krizin yanında eski mezhebi sünnetlerinin etkisi ve dini medreselerde eğitime başlamak gibi olan  eğilimler bölgenin bazı devletlerini Taliban'ın insicamlı bir şekilde şekillendirmesi için bu kişilerden askeri-mezhebi  bir güç olarak kullanmasına neden oldu.

Programımızın başında da ifade ettiğimiz üzere Taliban örgütü aşırı mezhebi bir örgüt olarak Afganistan'ın müslüman halk arasında tefrika oluşturmak ve ayrıca islami ülkeler arasında rekabet ve kin kusmayı şiddetlendirerek  tarih boyunca çeşitli savaş ve çatışma meydanlarında müslümanların kanını dökmüştür. Bu örgütün üyeleri dini medreselerinde gördükleri eğitim nedeniyle Afganistan'da mezhebi nizamın istikrarı için silahlı operasyonlara katılmayı bir şerii vazife ve görev olarak görüyor ve bu bakış tarzını Allah yolunda cihad düzeyine bile  yükseltiyor. Şii karşıtı içerikli öğretilerin bu üyelere sunulması, şii müslümanların dinden çıkanlar gibi görülmesi ve askeri faaliyetlere mezhebi bakışın karışması Taliban saflarında müslüman kardeşlerin kanının dökülmesini daha da arttırdı. Bu arada bazı islami ülkelerin otoriter hükümdarlarının bu süreçteki önemli rollerini gözardı etmemek lazım. Arabistan'ın hükümdarları göz alıcı yıllık parasal yardımlarını dünya genelinde bu tür dini medreselere yaparak dolaylı bir şekilde bu tekfirci ve terörist örgütün şekillenmesinde önemli bir rol ifa etmiştir. Kuşkusuz  Suud rejiminin böyle yardımlarda bulunması ve bölgenin bazı ülkelerinin benzer girişimlere baş vurması, Taliban ve diğer terör çetelerinin bulunup faaliyet yaparak islam dünyasında ayrımcılığı şiddetlendirmede çok büyük katkısı olmuştur.