Şubat 03, 2017 18:50 Europe/Istanbul

İran İslam Cumhuriyeti 38 kuruluş yıldönümünün eşiğine geldi.

Bu yılları İslamî nizamın ve İran milletinin zorluklara katlanma ve aynı zamanda siyasi ve iktisadi pişkinlik ve baskılara, tehditlere ve yaptırımlara karşı direniş gücünü sınama yılları nitelemek gerekir.

Bu yıllarda Amerika ve müttefikleri İran milletinin bilimsel ilerlemesini engellemek için ellerindeki tüm imkanları seferber etti ve her türlü fırsatı değerlendirmeye çalıştı. Amerika ve müttefikleri İslamî İran’ı zayıf ve güçsüz gibi göstermek için her türlü yatırımı yaptı. Amerika bu yıllarda petrol sektörü ve satışına ambargo uygulamaktan İran’ın sermaye piyasası ve döviz ve ve ticari ürünlerine kadar her türlü iktisadi alanında sabotaj yaptı ve sürekli tüm seçenekler masada yaftasını tekrarlayarak İran’ı münzevi etmeye çalıştı.

Şimdi Amerika’da Donald Trump adında eşine benzerine rastlanmayan bir mahlukun başkanlık dönemi başlamış bulunduğu bir sırada bazı çevreler Amerika’nın yeni yönetimi İran’ın geleceği için türlü planlar kurduğundan söz ediyor. Ancak Trump’ın yapacağı en akıllı iş, kendisinden önceki başkanların deneyimlerini gözden geçirmektir.

Amerika’nın önceki Başkanı Obama İran ile nükleer anlaşma elde edildikten sonra Newyork Times gazetesine verdiği mülakatta Washington yönetiminin İran’a karşı yaptırımları uzatmaktan aciz olduğunu itiraf etti. Obama şöyle konuşmuştu: nükleer anlaşma sağlanmasaydı, yaptırımları sürdürecek gücümüz kalmamıştı. Unutmayın bu yaptırımların bedelini ödeyen, sadece İran değildi, İran’dan başka Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve en çok bundan önce İran ile ticaret yapan ve bu ülkeden petrol ithal eden ülkeler de yaptırımlardan zarar gördü. Bu ülkeler İran’a uygulanan yaptırımlardan milyarlarca dolar zarara uğradı.

Gerçi Trump şimdilik Amerika Başkanı olarak İran İslam Cumhuriyeti nizamını doğru düzgün tanımıyor olabilir ve bu yüzden geçmişe şöyle bir göz atması gerekir. Bu geçmiş Amerika’nın bir çok irili ufaklı tehditleri ve yaftaları ile geride bırakıldı, fakat İran milleti Amerika’nın cevabını direniş cinsinden oturaklı bir eğilimle verdi. İran milleti iş ve emek ve direniş meydanında her türlü tehdit ve yaptırımdan kendisi ve geleceği için bir fırsat yarattı ve var gücüyle dışa bağımlılıktan kurturmaya çalıştı. İran milleti son iki asırda geri kalmışlığın sebeplerini çok doğru okudu ve gerçek ilerleme ve kalkınmanın yolu yeni bilim ve teknolojilerden geçtiğini öğrendi.

Image Caption

İran milleti ABD’nin entrikalarına karşı düşmanın vatana tecavüzüne karşı savaş cephelerinde direndiği gibi direndi ve bilim ve teknoloji cephesinde de büyük bir cihat anlayışı ile mücadele etti ve ülkenin yeni bilim ve teknolojik alanlarda ilerlemesi için direndi ve bu yolda gereken bedeli de ödedi. İran’ın nükleer şehitleri, yani son yıllarda CIA ve Mossad tarafından namertçe şehit edilen bilim adamları İran milletinin bilim ve teknoloji cephesinde de direnişinin en güzel şahitleridir.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei  İran’da öğrenci günü ve küresel istikbarla mücadele günü olarak kutlanan günün yıldönümünde yaptığı konuşmasında şu vurguyu yaptı: büyük İran milletinin istikbar ile mücadelesinin zaruretlerinden biri ülkenin bilim ve imar alanlarında kalkınması ve çok yönlü ilerlemesi yolunda direnmektir, ki bu da gelişmemize ve zafer kazanmamıza vesile olur.

Son yıllarda dünyanın en muteber bilim merkezlerinin resmi verilerine göre İran İslam Cumhuriyeti özellikle son yirmi yılda ve 2014 yılına kadar bölgede ve İslam ülkeleri arasında bilimsel büyüme sıralamasında birinci sırada yer aldı ve aynı sıralamada dünyada 16. Sıraya yerleşti. İran bilimsel ürünlerini son on yılda beş kata çıkardı. İran 2005 yılında dünyada bilim üretiminde %0.4’lük payı ile dünya genelinde 34. Sırada yer alırken, 2014 yılında payını %1.5 seviyesini yükseltti.

İran tıp alanında biyo teknolojiden sonra ikinci devrim sayılan kök hücre alanında da büyük başarılara imza attı . bu bağlamda İran’ın Royan kök hücre araştırma merkezi kolonlama teknolojisine de kavuştu.

Son yıllarda İran İslam Cumhuriyeti Nevid, Rasad ve Fecr uydularını ve yine canlı hayvanları taşıyan bir kaç araştırma füzesinin uzaya göndermekle Batı’nın onca zorba ve zalimane ve haksız yaptırımlarına rağmen uzay programını aksatmadan ilerlettiğini ortaya koydu, nitekim bu alanlarda başarılarını aralıksız devam ettirdi.

İran İslam Cumhuriyeti bölgede yerli uydu imal edebilen ve çeşitli misyonları yerine getirecek uyduların yapım teknolojisine kavuşan tek ülkesidir ve bu teknolojiyi her geçen gün daha da ilerletmektedir.

Bugün İran İslam Cumhuriyeti dünyanın ilk beş yeni uzay teknolojisine kavuşan ülkelerin arasında yer almıştır. İran Ümid uydusunu uzaya fırlatmakla uydu yapım ve fırlatma teknolojisine birlikte sahip olan seyrek ülkelerin arasında yerini aldı.

Image Caption

El Cezire TV kanalının ünlü sunucusu ve İran İslam Cumhuriyeti ve direniş cephesinin en sıkı muhaliflerinden biri olan Faysal Kasım şöyle diyor:

Araplar yatırım, planlama, sabır ve direnişte İran’ı örnek almalıdır. Araplar İran’ı serzeniş etmek yerine İran’ın izlediği hesaplı programları ve mekanizmaları ile bu ülkeye karşı koymaları gerekir. Bakın İran nasıl zekici ve dirayeti ile servetini ve kaynaklarını uzun vadede kendine yeter hale gelme yolunda kullandı ve şimdi bölgesel ve küresel dengelerde gözardı edilemeyecek bir güce dönüştü.

İran İslam Cumhuriyeti İslam inkılabının zaferi üzerinden geçen yaklaşık kırk yılda bilimsel alanda önemli bir konuma yükseldi. Dünyada bilimsel büyümeyi ölçen önemli merkezlerden biri olan Scopus istinadi merkezinin verilerine göre İran İslam Cumhuriyeti bilim üretme alanında dünyada 16. Sırada yer alıyor. Nano Statistic merkezinin sıralamasına göre de İran nano teknoloji alanında yazılan makalelerin sıralamasında 2013 yılında dünyada 8. Sıraya yerleşti. Hali hazırda dünyada seyrek sayıda ülke nano milli programı tedvin etti ve İran bu ülkelerden biridir. İran nano bilim üretme alanında da çeşiti sanayi, tıp, ilaç ve diğer alanlarda 3 bin nano teknolojik ürün ile dünyada önemli bir konuma kavuştu.

Bilindiği üzere nano teknoloji enerji, tarım, tıp, çevre ve diğer bir çok alanda bilime hizmet eden bir teknolojidir.

Siyonist rejim İsrail’in askeri istihbarat daire Başkanı Hertsi Halivi şöyle diyor:

İran İslam Cumhuriyeti son bir kaç yılda bilim ve teknolojide göz kamaştıran kazanımlar elde etti. İran kolonlama, kök hücre ve yeni ilaçların alanlarında büyük başarılar sağladı. İran İslam inkılabından sonra tüm yaptırımlara karşın uçak sanayii, tıp ve sağlık bilimleri gibi alanlarda uzman insan gücü yetiştirerek önemli başarılar ve kazanımlar elde etti. Bugün İran İslam cumhuriyetinin uluslararası arenada bilim ve teknoloji zirvelerine yükseldiği ve önemli başarılar sağladığı gibi inkar edilemeyecek bir gerçekle lkarşı karşıyayız.

İran İslam Cumhuriyeti tüm bu başarıları Amerika yönetimi yaptırımlarını hatta İranlı bilim adamlarının makalelerinin Batı’da yayımlanan dergilerde yayımlanmasını engelleyerek ve İranlı bilim adamlaının Amerika ve Avrupa ülkelerinde düzenlenen bilimsel konferanslara katılmalarına mani olacak noktaya kadar genişlettiği halde elde etti. İranlı bilim adamları ve uzmanlar her şeye rağmen büyük ilerleme kaydetti ve İranlı öğrenciler uluslararası bilimsel olimpiyat yarışlarında sürekli ilk sıraları işgal etti.

Amerika İranlı nükleer bilimcilerin adını yaptırım listesine aldı ve bu seçkin insanlardan bazılarına suikast düzenleyerek şehit etti. Tüm bu uygulamalar aslında İran’a bilimsel savaş ilani niteliğindeydi.

Image Caption

Amerika ve müttefikleri İran’ın nükleer programına siyasi garezle yaklaştığı için hatta tıbbi ilaçları üretmekte kullanılan Tahran nükleer araştırma reaktörünün ihtiyacı olan nükleer yakıtın İran’a satışını engelledi. Ancak bu inatlar İranlı bilim adamlarını harekete geçirdi ve Tahran nükleer reaktörünün ihtiyacı olan %20 zenginleştirilmiş uranyum yakıtı İranlı bilim adamlarının yoğun emeği ile İran’da üretildi.

Tahran nükleer araştırma reaktörün radyoaktif etemlli ilaçların üretilmesi alanında faaliyet yürütüyor ve İran’da yaklaşık bir milyon insan bu ilaçları kullanıyor.

İran Batı’nın yaptırım dayattığı yıllarda nükleer yakıt sirkülasyonunda büyük adım attı ve bu kazanımını tarım, tıp ve diğer bilimsel alanların hizmetine sundu.

Science dergisinin genel yayın yönetmeni Richard Stone bu konuda şöyle diyor:

Ben İran’ın bilimsel camiasını tanıyorum ve şunu söylemeliyim ki İran’ın bilimsel camiası baskıları altında direndiği yaptırımlara rağmen tüm kısıtlamaların üstesinden gelmeyi başardı ve kendisinde büyük bir esneklik örneği sergiledi ve uluslararası bilimsel camiada rekabet gücünü korudu. İran başta nükleer bilim ve teknoloji olmak üzere çeşitli bilimsel ve teknolojik alanlarda öncüdür. İran başta nükleer fizik ve astronomi fiziği ve nükleer füzyon gibi çeşitli nükleer branşlarda dünyanın önde gelen ülkeleri ile işbirliği yapabilecek kapasiteye sahiptir.

Nükleer teknoloji bir çok temel bilimleri ve mühendislik branşlarını kapsayan bir teknoloji alanıdır ve hali hazırda dünyada seyrek sayıda ülke bu teknolojinin sahibidir. Bugün İran İslam Cumhuriyeti bu alanda boy göstermeye başlamış ve hatta dünyca ünlü nükleer füzyon projesi olan ITER projesine üyeliği gündeme gelmiştir. Nükleer füzyon atom enerjisi kurumlarının en temel ve en eksen projelerinden biridir. ITER projesinin amacı dünyada yeni enerjilerin üretilmesini amaçlayan uluslararası bir projedir ve bu projede Amerika, Çin, Hindistan, Güney Kore ve Japonya gibi dünyanın önde gelen büyük ülkeleri birlikte çalışmaktadır. Bu projenin önümüzdeki otuz veya kırk yıla kadar ticari aşamaya ulaşması beklenirken İran şimdiden bu projenin üzerinde yatırım yapıyor.İran İslam Cumhuriyeti nükleer füzyon alanında çok kıymetli deneyimlere sahiptir ve başka ülkelerle ikili işbirliğini geliştirerek deneyimlerini gelecekte daha da zenginleştireceği kesindir. İran ITER projesine üye olmakla bu alanda teknolojisini geliştirme imkanına kavuşmuştur ve projede yer almakla birliklte iç kapasitesinin de bilimsel vle teknolojik bakımdan geliştireceği ifade edilmektedir.

Image Caption

Yine bir başka gelişmede Cumhurbaşkanı Ruhani bir mektup yazarak İAEK Başkanı Ali Ekber Salihi’ye İran’ın uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde bilimsel ve araştırma merkezlerinin işbirliği ile deniz taşıtlarında kullanılacak nükleer motorların tasarım ve yapımına üç ay içinde başlamaları yönünde talimat verdi.

Nükleer motorların tasarımı ve yapımı dünyada barışçıl nükleer faaliyetlerin kapsamında yer alan bir faaliyettir.

Bu bağlamda Lübnan’ın El Ahbar gazetesi yayımladığı raporda, Ruhani’nin Salihi’ye üç aylık süre tanıması Amerika ve müttefiklerine Tahran yönetiminin nükleer anlaşmada hiç bir türlü ihlali ve ek yaptırımları kabul etmeyeceği ve İran’ın barışçıl nükleer faaliyetlerini nükleer anlaşmanın çok çok ötesine taşıyabilecekleri yönünde açık ve net bir mesaj olduğunu belirtti.

İran’ın dış ticaretinin %90 kadarı deniz üzerinden yapılan ticarettir ve bu ülkenin ürettiği ham petrolün hemen hemen tümü deniz üzerinden ve devasa tankerlerle ihraç edilmektedir. Bu amaç doğrultusunda İran’ın petrol tankerleri dünyanın dört bir yanına ulaşmaktadır. İran’ın yük ve petrol gemileri ise fosil yakıt kullanır. Gerçi günümüzde fosil yakıt ve petrol ürünleri ucuzdur, fakat son yıllarda Amerika, Çin ve Rusya gibi ülkeler ticari gemileri için nükleer yakıtla çalışan motorların üzerinde yoğunlaşmıştır.

Christian Science Monitor gazetesi geçenlerde bir raporunda yaptırımlara ve İran ekonomisi üzerindeki tesirlerine değinerek şu ifadelere yer verdi:

Yaptırımlar İran İslam cumhuriyetini daha da ilerlemeye teşvik etti. Yaptırımlar, uygulayanları istedikleri hedeflere ulaştıramadı, çünkü yaptırımların ağırlaşması , İran’ın tüm alanlarda ilerlemesine sebep oldu.

Evet, tüm bu kazanımlar İran milletinin baskılara ve yaptırımlara karşı direnmesinin ürünüdür ve hiç bir etkenin bu milletin bilim ve kalkınmanın yüksek zirvelerine mani olamayacağını ortaya koymaktadır.