Şubat 12, 2017 17:02 Europe/Istanbul

İran’ın çağdaş tarihin en önemli ve en büyük gelişmesi ve dünyanın tüm siyasi dengelerini etkileyen gelişmesi, yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan İslam inkılabıydı.

İran İslam inkılabının önemi dünyada bir çok siyaset bilim adamını, sosyal gelişmelerin uzmanlarını, kültür bilimcilerini, din bilimcilerini, sosyologları ve siyaset arenasının büyük aktörlerini bu fenomeni izah etmeye çalışmaya yöneltti ve her biri kendi bakışına göre bu büyük olayı ve sonuçlarını irdelemeye çalıştı. Nitekim İran İslam inkılabı hakkında yazılan yüzlerce kitap ve makale de bu iddianın ispatıdır.

Bugün İslam inkılabının 38. Zafer yıldönümünde yine bazı Batılı düşünürlerin İslam inkılabı hakkındaki görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Dünya inkılaplarını araştıran bazı Batılı uzmanlar Rusya ve Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde yaşanan devrimlerin arasında bazı benzerlikler bulunduğunu fark ettiler ki bu da inkılap tarihi adında yeni bir ekolün ortaya çıkmasına yol açtı. Bu ekolde yazan yazarlar, eski inkılapların az çok benzer bir süreci izlediğini ve bu sürecin de geleceğin üzerinde etkisi doğal ve kaçınılmaz olduğunu belirtti. Bu alanda yazan yazarlara ise Kerin Brinton ve Edvard Beti’yi örnek vermek mümkün.

Image Caption

Ancak İslam inkılabı bu ekolün tüm tezlerini çürüttü.

Gerçi İran İslam inkılabı ile diğer inkılapların arasında bazı konularda benzerlik de vardır, fakat aynı zamanda bu inkılapların vuku bulduğu şartlar ve sosyal ve siyasi ortamları çok temelli farklılıklar arz ediyor.

İran İslam inkılabının Fransa ve Rusya devrimleri gibi ünlü büyük devrimlerle olan en büyük farklılığı İran milletinin kentsel ve kırsal alanlarda tüm kesimlerinin bu inkılaba katılmasıydı. Oysa örneğin Fransa ihtilalinde başta eşraf ve burjuva kesimi olmak üzere Fransa nüfusunun seyrek sayıda kesimi bu devrime katıldı ve devrimciler sadece Paris’te aktifti. Rusya devrimi de işçiler ve askerlerle sınırlıydı ve devrime katılanlar sadece Bolşüvik partisi ve işçilerden ve askerlerden bir kesimdi ve faaliyet alanları da Petersburg ve Moskova ile sınırlıydı. Oysa İran İslam inkılabı ülke genelinde ve işçisinden memuruna ve öğrencisinden hocasına ve kadınından erkeğine ve esnaftan ulemaya ve talebelere kadar tüm kesimler ülkenin dört bir yanında ve en çok da kentsel alanlarda aktif bir şekilde katılımı ile gerçekleşti ve buna göre İslam inkılabının en bariz özelliklerinden birinin halkın geniş katılımı olduğu söylenebilir.

Image Caption

Berkley üniversitesi Fars dili ve İslam etüt kürsüsünün emekli hocası prof. Hamed Elgar bu konuda şöyle diyor:

İran İslam inkılabını başkalarından ayırt eden özelliklerinden biri halk kitlelerinin geniş katılımıydı. Oysa Fransa, Rusya ve Çin inkılapları iç savaşlarla beraber oldu.

Uluslararası ilişkileri ve Ortadoğu uzmanı Fred Holiday de şöyle diyor: geniş halk kitlelerini arenaya çekme bakımından İran İslam inkılabı tarihin en muazzam inkılabıdır.

Yine Amerikalı yazar ve düşünür Teda Skachil de İran İslam inkılabını şöyle değerlendiriyor:

İran inkılabı kurallara ve doğaya tamamen aykırı bir fenomendi. Bu inkılap kesinlikle sosyal bir inkılaptır. Buna karşın inkılap süreci ve özellikle şah rejiminin devrilmesine yol açan gelişmeler, Fransa ve Çin ve Rusya devrimleri üzerine gündeme getirdiğimiz sebepleri çürüttü. İran inkılabı o kadar bariz bir şekilde halkçıydı ve o kadar geniş bir şekilde İran’da sosyo kültürel ve sosyo ekenomik temelleri değiştirdi ki hakikaten tarihin en büyük sosyal ve tarihi inkılaplarından biridir.