Şubat 10, 2017 15:04 Europe/Istanbul

Her inkılap gerçekleştiğinde, zafere kavuştuğu ilk andan itibaren en büyük ve en hızlı etkileri gerçekleştiği ülkenin siyasi ve sosyal yapıları üzerinde olur.

Ancak zamanla inkılabın tesirleri daha çok kültürel ve edebi alanlarda kendini göstermeye ve yavaş yavaş yeni edebi görüş ve ekoller domaya başlar.

İslam inkılabının İran’da sanat, siir, roman ve benzeri alanlarda yarattığı köklü değişiklikler ve değişim asla inkar edilemez. Bu değişim, İran’ın sanat ve edebiyat sürecini inkılap öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırabilecek kadar açık ve aşikardır. Nitekim bu iki dönemin arasındaki farklılıkları da cinsi, temeli ve mahiyeti itibarı ile irdelemek mümkün.

Gerçekte inkılap edebiyat alanında yeni bir tarz yaratmadı, çünkü bir tarzın ortaya çıkışı genellikle şekil, kalıp ve teknik gibi etkenlerle sınırlıdır, oysa İslam inkılabı İran edebiyatı ve sanat alanında köklü değişime vesile oldu.

Edebiyat, şair veya yazarın çevresindeki dünyada yaşanan olayları ve hadiseleri düşünceleri ve duygularına yansıtmasınının ürünüdür ve bu duyguları bizzet tecrübe eder.

Kuşkusuz ne zaman bir toplumda kültürel, sosyal ve siyasi değerler değişecek olursa şair ve yazarın bakış açısı ve duyguları da değişime uğrar. Zira şair ve yazarın bakışı ve görüşü topluma hakim olan atmosferden ve yaşanan olaylardan etkilenerek sanat eserleri olan şiirlerine ve yazılarına yansımaya başlar.

İran’da İslam inkılabının başından beri yaşanan siyasi, sosyal ve kültürel gelişmeler sadece toplumun siyasi ve sosyal yapısını tamamen değiştirmekle kalmadı, şiir, edebiyat ve sanat gibi kültürel alanlarda da ciddi değişikliklere yo laçtı. Bu değişiklikler ise hem eserlerin şeklinde ve kalıbında ve hem dili ve muhtevası ve mesajında yaşandı.

İslam inkılabından sonra Fars dili ve edebiyatında ortaya çıkan yeni düşünceler ve kavramlar ve tablolar en çok siyasi ve sosyla değişimlerden etkilendi.

Image Caption

Eğer bir inkılabın siyasi ve sosyal değişimleri derin olursa, yaşandığı ülkenin edebiyatında da derin değişimlere vesile olur. Çünkü sanat ve edebiyatın toplumla olan ilişkisi özellikle yükümlülük ve sorumluluk bakımından kesin bir konudur.

İslam inkılabının edebiyatı da sorumlu ve yükümlü bir edebiyat olup, halkın içinden ve halkın meselelerini beyan etmek için çıkmıştır. İslam inkılabı edebiyatı eğlence amaçlı ve her türlü misyondan ve risaletten yoksun bir edebiyat olmadığı gibi, halk kitleleri arasında çıkan ve hasametlerin ve fedakarlıkların sürecinde yetişen ve parlayan şairlerin ve yazarların ruhi fırtınasını ve bazen öfkesini ifade eden bir edebiyat tarzıdır. Bu edebiyatın amacı yüce insani değerleri tebliğ etmektir ve buna göre söyleyecek yeni sözleri vardır.

İslam inkılabı yıllarında yazılan şiirlerin arasında o dönemde yaşanan hadiselerin ve gelişmelerin izlerine doğrudan veya dolaylı bir şekilde temas etmeyen şiir sayısı yok denecek kadar azdır. Aslında inkılap şiirleri kalıp ve teknik bakımdan inkılaptan önceki yıllarda yazılan şiirlerin doğal uzantısı sayılır, fakat İslam inkılabından kaynaklanan siyasi ve sosyal gelişmeler düşünce ve muhteva bakımından inkılap sonrası dönemde yazılan şiirleri özel karakter ve kişilik kazandırdı ve bu konu özellikle sorumlu ve idealist şairlerin eserlerinde daha belirgin olmaya başladı.

İran’da 1961 yılından sonra bir nevi pehlevi rejimi karşıtı bir edebiyat tarzı şekillenmeye başladı ve direniş edebiyatı adıyla ün yaptı ve sosyal ve dini boyutlarda İslam inkılabı zafere kavuştuğu güne kadar hayatını sürdürdü. Öte yandan pehlevi rejimine karşı siyasi mücadele süreci geniştikçe hemen hemen tüm yenilikçi ve aydın şair inkılap saflarına katıldı ve dikta pehlevi rejimi ile mücadelede halkın yanında yer aldı. Bu iddianın en somut örneği çok sayıda eser şeklinde yayımlanan inkılap şiiri defterleridir.

Image Caption

İnkılap şiiri iki grup şairlerin arasında kök salarak gelişmeye başladı. ilk grup, inkılaptan önce veya inkılap dalgaları yükselmeye başlaması ile beraber bu harekete ayak uyduran ve geçmişte elde ettikleri sanat deneyimleri ile  inkılap edebiyatının güçlü bir dalı olarak yola devam eden duayen şairlerdi. Bu kesimin yanında ise genç kuşak şairler şekillendi. Edebi hayatını halkın mücadele sürecinde ve inkılapla beraber başlayan genç şairler inkılap ilkelerine inandıkları için doğal olarak inkılabın mesajları ve düşüncelerinin aynası oldular.

İnkılap şiir hem kalıp ve teknik, hem de muhteva bakımından kendine özel özellikleri vardır. Kalıp bakımından genç şairler, klasik şiir kalıplarını tercih etti ve böylece gazel ve rübai büyük ilgi gördü. Muhteva bakımından da bu şiirlerin en önemli özelliği, İslamî maarifi yansıtmalarıydı.

İran İslam inkılabı insanları aslına dönmeye davet ediyordu. Öte yandan İslam inkılabının vuku bulması ile beraber din ve edebiyat arasındaki ilişki de yeni bir şekle büründü. İnkılap şiiri büyük bir şevkle İslamî kavramlara yöneldi. Günümüz şairinin bakışında Aşura sadece bir hadise değil, bir kültürdür ve bu inkılabın her anı bu kültürle bütünleşmiştir.

İran’da İslam inkılabının zaferi kavuşmasının üzerinden fazla bir zaman geçmeden Saddam rejimi İran topraklarına saldırdı. İran milleti cephelere koştu. Halkın bu direnişi ise Fars şiiri ve edebiyatının önünde yepyeni bir alan açtı ve Fars edebiyatına yeni konuları, kavramları ve hatta sözcükleri kazandırdı.

Image Caption

İran milletinin Saddam ordusuna karşı sekiz yıllık şanlı direnişi savaş kültürü olarak anılan yeni bir kültürün ortaya çıkmasına yol açtı. Yeni kültür Fars şiirini derinden etkileyerek büyük bir değişime uğrattı. O yıllarda yazılan ve irfanla bütünleşen direnişin hamaset ruhu Fars şiirinde ifade ve muhteva bakımından büyük bir değişim yarattı.

Savaş şiirinin esas muhatabı halktır. Kutsal savunma şiiri ise son yıllarda Fars şiirinin en değerli ve en hoş ve en dinamik şiir tarzlarından biridir. Sade ifade ve dil, ruhani ve samimi ve duygu dolu atmosfer ve İslamî gani kültürle beslenmek, savaş şiirinin belli başlı özellikleridir. Halkın acı çeken yüzünü ifade etmek, mücadeleye davet, mütecaviz düşmanın cinayetlerini ve zulümlerini beyat etmek, İslam mücahitleri ve şehitlerin kahramanlıklarını anlatmak, kutsal savunma yıllarında ve sonrasında yazılan şiirlerin cari muhtevasıdır.

Has ve özel hadiseler ve birinci elden temalar roman edebiyatının en önemli ilham kaynağı olduğundan ve inkılaplar da öz itibarı ile bu tür durumların ana kaynağını oluşturduğundan  doğal olarak yazarlar da bu tür durumların yardımı ile çeşiti eserleri yaratır.

İran’da İslam inkılabının zafere kavuşması ve oluşan uygun ve hür ortam, İslam inkılabından önce fikri erişkinliğe ulaşan profesyonel yazarları ve genç çıraklarını harekete geçirdi ve bu kesim edebiyat sahnesini ele aldıktan sonra inkılabın açtığı hür ortamdan yararlanarak inkılapla birlikte doğan yeni roman edebiyatı ile bir nevi inkılap sürecini ve savaş yıllarını anlatan eserler yarattı.

1979 – 1991 yılları arasında çok sayıda roman yazıldı ve yayımlandı, ki bu da bu dönemde roman edebiyatının nitelik ve nicelik bakımından geliştiğinin işaretiydi.  Bu dönemde yazarların yeni eserler yazma isteği, ebediyat eleştirmenleri roman çağının geldiğini müjdeleyecek kadar fazlaydı. Bu dönemde ayrıca roman çevrimi ve roman mecmuası da geniş ilgi görmeye başladı. gerçekte inkılap ve yarattığı serbest ortam yabancı eserlerin çevrilmesi üzerinde de özel bir etki yapmış ve Avrupa, Rusya ve latin Amerika ülkelerinin mücadele ve devrim içerikli eserlerinin çevrilmesi yaygınlaşmıştı.

İslam inkılabının ivme kazanması ve ardından zafere ulaşması ile beraber kitap okuma alışkanlığı ve bunun doğal sonucu olarak roman yazarlığı kursları ve edebi oturumların düzenlenmesi de ilgi görmeye başladı ve çok sayıda edebi dergi yayımlandı.

Araştırmalar İran’ın çağdaş roman edebiyatının İslam inklılabından önceki yıllarda durgunluk ve tekrar hastalıklarına yakalandığını ve hatta bazen çıkmaza girdiğini gösteriyordu. Bu durumu özellikle profesyonel yazarların isteksizliğinde görmek mümkündü. Ancak İslam inkılabı çağdaş roman edebiyatına yeni bir can ve yeni bir ruh kazandırdı. Gerçekte İran milletinin başlattığı hareket ve verdiği mücadele ve inkılabın doruk yıllarında yaşanan çok has ve özel hadiseler ve olaylar çağdaş roman edebiyatını ülkenin yerli temalarını işlemeye teşvik etti.

Image Caption

İnkılabın roman edebiyatının konumunu irdelemek için en başta İslam inkılabının ilk temeli atıldığı yıllara, yani İmam Humeyni’nin 1963 yılında başlattığı kıyamın gerçekleştiği döneme baş vurmak gerekir. O yıllarda çıkmaza giren ve durgunlaşan roman edebiyatı, Celal Al-i Ahmet gibi yazarların ortaya çıkması ile birlikte altüst oldu. Celal İslam inkılabının zaferinden sonra genç yazarlara model oluşturan ve ilham kaynağı olan farklı bir dil ve nesiri gündeme geltir. Celal Al-i Ahmet’in nesiri ve dili İran milletinin yerel nesiri ile bütünleşmişti ve bu özellik Celal’ın eserlerini İran İslam inkılabı roman edebiyatının dönüm noktası yaptı.

Celal’ın roman ve hatta roman tarzında olmayan eserleri İran’da İslamî ve milli edebiyat inkılabını başlattı. Bu hareket başka yazarlarca İslam inkılabı zafere kavuştuğu güne kadar ve daha sonra devam etti ve bu alanda yeni genç yazarların ortaya çıkması ile beraber değişik ve farklı roman eserleri yaratıldı ve inkılabın roman edebiyatına yeni bir can kazandırdı.

İran’da Saddam rejiminin 1980 yılında İran milletine 8 yılı dayatması ve ilk silahların ateşlenmesi ile beraber kutsal savunma roman edebiyeti ortaya çıktı ve savaşın sonuna kadar ve daha sonraki yıllarda da devam ederek inkılap roman edebiyatının yerini aldı.

Gerçi bu yolun başında kutsal savunma romanları romanlar için gerekli olan kurgu ve teknikten yoksun gibiydi ve daha çok okuru ülkeyi savunmaya teşvik etmek amaçlanıyordu, fakat bu tarz zamanla Fars edebiyatında kendine bir yer açmayı ve genç ve güçlü yazarları İran edebiyatına kazandırmayı başardı. Bu yazarlar hala bu alanda yazmaya devam ediyor ve kendileri de bizzat savaş cephelerinde yer aldıklarından kutsal savunma temalı çok güzel eserler yaratarak İran edebiyatına hizmet etmeyi sürdürüyor.